No. 1716—31 Çiçek fabrikaları |! yağmura, güzel havaya iftikardan beri kardan, doludan pervasız, basık daima sıcak 'cesim serler ( Lımonluklar ) yan semaya doğru yükselen yüksek bacalar !.. Felemenkte Aalsmeer şehri civarın- daki çiçek fabrikası Yirmi bin ton kömür yakıyor. Yalnız göllere mahsus serler 42 hek- tar ittisanda yer kapliyor, senede 40 milyon gül veriyor. Diğer serler de buna kıyas.. Ley- lak, Krizanten, Karanfil, Şebboy, Şakayık Be- gonya, dahliya... Aalsmeer şehri civarındakı çiçek fabrikala- rının serleri 330 hektar arazıyı işgal ediyor. İşte çiçek seyrine giden seyyahların verdik- malumât ! taraflarında leri bu kabil Felemenkte bol bol yetiştirilen çiçekler ne oluyor ? İngiltereye, danimarkaya, Iskandinav- yaya, Almanyaya, Isviçreye, Fransaya naklolu- niyor. Bu çiçekleri günü gününe her tarafa taze taze nakleden vasıta tayyarelerdir. Çiçekler kesilir kesilmez beşer kiloluk se- petlerle ve kamiyonetlerle tayyare kararğâhına gotürülmekte, Burada çiçek nakli için hususi surette tertip edilmiş olan tayyarelere irkap ile yer yer sevk olunmakta.. Öyle bir suretteki sabahlayin oFelemenk serlerinde kesilmiş olan çiçekler ogün oğleden sonra Paris çiçekcilerinin dükkânlarında.. Şu hâl ve vazi karşısında ecnebi rekabetin- den masun İarzettigimiz çiçekçiligimizi korumak bile müşkül ! Biz de çiçekçilik kıt kanaat kendi ihtiyaci- miza göre olduğu için ihracat ticaret cihetiyle şimdilik Hollandadanın rekabetinden yerinde olmasın, fakat Fransanın cenup sevahili, Nis şehri civarı böyle degildir. Bu havalide iklim pek mutedil olduğu için çok çiçek yetiştirilmek- tedir, burasi bir kısım Avrupanın çiçek bahçe- leri makamında idi. Hollandanın rekabetinden bu havali, Rivi- yera sevahili müteessir olmamış değildir. Şim- diye kadar husüsi tirenlerle bu savahilden Pa- rise çiçek nakloluniyor. Ingiltereyede sevkedi- liyordu. Işidiliyor ki Nis çiçekcileri çiçek nakliyatı için tayyarelerin hizmetine muracaat etmekle mustar kalmışlar. Fransanın muhtelif şehirlerinden telgraflarla UYANIŞ 489 aldıkları çiçek siparişlerini tayyerelerle yetiştir- meğe teşebbüs etmişler. 'Tayyarelerle uzak yerlere çiçek yetiştirmek mutat oldumu Avrupanın garb memleketlerinde mahreçler bulan, müşteriler tutan felemenk çiçekcilerine mukabil Nis ve civari çiçekcileri- de şarkta ve Balkanlarda mahreç ve müşteri aramağa savaşırlar. Ihtimal bir iki sene sonra Tokatliyanın vasi saloularında Matbuat balosunun hazırlıkları görülürken şöyle bir süali işidilir. — Nisten tayyare ile beklediğimiz altı sepet güller geldimi ?.. oIltahmut Sadık Bir lisan meselesi Türkçe terkipleri arapça ve acemce eğime! ayıran fark türkçede sıfatın mevsuftan evel gelmesdir . Milli noktai na- zarla bu gibi ecnebi terkipler lisantmızdan Gi ui türkçe terkiplerin ilmi ve âfaki bir cihetten de tercihe lâyık olduğunu göstermek istedik; bu hususta büyük filosof H. Spencer'in İngiliz ve Fransız lisanlarını mukayese ederek yaptığı tetkiki aynen ter- cüme ediyorum: Sıfatı mevsuftan evel mi yoksa sonra mı getirmek makul olur? Fransızcada olduğu gibi un cheval noir - bir al siyah mı yoksa İngilizcedeki gibi a black horse mu demeliyiz ? Belki birçok hars adamları bir şeklin diğer şekil kadar «iyi» olduğuna hükmederler, kendi ifade tarzımıza karşı duydukları tercih hissini itiyattan hasıl olmuş bir meylâna atfederler, aksi şekli kullanan münevverlerin de ayni mahiyette bir tercih yaptık- larını zannederek nihayet bu gibi insiyaki hükümlerin hiçbirin- de kıymet bulunmıyacaği neticesine varırlar Fakat buna rağmen İngiliz tarzının lehinde karar vermek için felsefi bir saik vardır. Eğer - ot siyah * dersek al kelimesi ağı" dan ç çıkmaz zihinde bu kelimeye cevap veren bir hayal beşiklik için faaliyet başlar, ve hangi nevi at olduğunu göste- reck bir işaret bulunmadığı için zihne gelen şey /er hangi bir at elâ bu at en çok gördüğümüz kırmızı bir at olabilir. Siyah kelimesinin ilâvesile bihnetice zihnin yaptığı ameliyyeye bir ma- nia çıkmış olur. Ya kırmızı atın hayali koğulup yerine siyah atın hayali çağır, rılmalı ve eğer kırmızı atın hayat hayali teşekkül etmemişse onu teşkil edecek meyil tevkif edilmelidir. Her iki halde de zihin mukavemetemaruz kalır, güçlük çeker, fakat eğer buna mukabil siyah «/ tabirini kullanırsak böyle bir yanlışlığa mahal kalamaz, siyah kelimesi mücerret bir keyfiyeti gösterdiği için muayyen hiçbir fikir hasıl etmez. Belki bu kelime zihni renkden bir şey idrak etmeye eğ o şey zikredilinceye kadar zihnimizde hiçbir fikir hasıl olmaz. O halde: sıfatın başa geçmesi ile pi hatasızca naklediliyor. Bilâkis ismin önce söylenmesi yalnış idrake sebebiyet veriyor. Buna göre şekillerden biri zihni daha az yorar, ve tercihtir. H. Spencer, Philosophy of Siyle MUSLİH FERİT