UYANIŞ 347 No. 1707—22 O şey benim kalbimdir. Bana kalbimi gön- deriniz. v Biliyorsunuz, hiç elimde olmayan bir” tesadüften sonra, kendimi, odanizın, — Gözleri kattiyyen meşgul etmeyen — sade dekoru ve ılık havasi içinde sizinle başbaşa bulduğum zaman , iradem mahvolmuştu. Hele, kim bilir Onasıl bir iştiha vermek için, mahsus giydiğiniz Siyah saten göğüslüğün arka taraf- taki sedef düğmelerini, birer birer çözmeyi dü şündüğüm zaman... Bilmem okudunuz mu?... «Aslının üstünde de, «Kerem»le başbaşa kaldığı gece, böyle bir göğüslük varmış... Onunda düğmeleri böyle bir sıraymış.. Yalnız onunki, ön tarafta, sizinki arkanızda... Par- maklarım biraz titrek hareketlerle, saten göğü- slüğünüzün birinci düğmesine uzandığı vakıt, ve gene parmaklarım son düğmeye yaklaşirken — çok romantik olmakla beraber düşünmüştüm: — acaba, birer birer çözdüğüm düğmeler, son hadde geldiği an, panacak mıydılar?.. Lâkin düğmeleriniz çözül meseydi eğer, ben, göğsülüğünüzü elbette ki, dişlerimle yırtacaktım. Fakat, düsündüğüm gibi olmadı. Düğmeleriniz tam bir itaatla çözüldüler, ve üstünüzden, altında katiyyen başka bir şey olmayan göğsülüğü çıkardığım vakıt.... görü- yorsunuz ya, zihnen ne kadar meşgulmuşum. Bu derece tazyık içinde kaldıktan sonra, bir şey unutacağını muhakkakdı. Fakat, o şeyin kalbim olacağını hiç zannetmezdim... 'Dekrar yalvarıyorum size... Bana kalbimi kalbimi kapınızın gönderiniz.. Eğer buldunuzsa, bana gönderiniz. . Onu, her halde eşiğinde düşürmedim, ve gene her halde, masa- nızın üstünde bırakmadım. Acaba -bir defa daha söylüyorum — karyolanızın içinde mi kaldı?.. Odanıza ilk girdiğim zaman, - hatırlayorum - gerçe bir su içinde henüz açmış olan çiçekle- rinizi koklamıştım. Lâkin, onların üstüne kon- mak için, kalbimin bir kelebek olduğunu zan , etmeyiniz.. Çiçeklerin içinde arayacaksanız cidden boş bir zahmetolacak.. Lâkin ne olursa olsun onu her halde bulacaksınız; bulduğunuz o şey benimdir.. Ve benden başka hiç kimsenin değil.. Biliyorum şimdiye kadar başka yerlerde unutduğumu hatırınıza getirmeyecek kadar nazik ve kibarsınız. O benimdir, ve onu yanlız sizde unuttum. Şimdi odama girdiğim bu dakikalarda anlıyo- rum ki, ben, onsuz katiyen yaşayamam. Eğer buldunuzsa, acaba ne yapıyorsunuz? bazıları onun için sırçadandır dediler. Bazıları fağtur, tekrar ve birdenbire ka- ve bazıları da kanlı bir sünger.. Eğer buldu- nuzsa, odanızın bir köşesine mi attınız ve acaba tetkolunmuş: bir zavallı mıdır?.. Ne olursa ol- sun onu bana gönderiniz. Yanınızda kaldığım kısa bir müddet zarfında unutduğum © şeyi Bana gönderiniz.. O şey ki, benim kalbimdir. dolu iştihasını vücudunuzin en güzel yeri olan ensenize..... Dudaklarımın sıcak ve arzu Sizi seven. Mektubu gönderdikten üç gün sonra pos- tacının getirdiği bir zarfı helcanla yırtiyordu: Miki Ah çocuğum, siz ne kadar dikkatsizmişsiniz. Mektubunuzun içinde bahsettiğiniz şeyi nasıl olduda odamın içinde unutuverdiniz.. Yahut, düşürdünüz.. Ben onu elbette o tanımıyorum.. Nasıl tanıyayım ki, düşürdüğünüzü, yahut, na- sılsa unuttuğumuzu söylediğiniz şeyden odam- da bir çok var. Ben ne bileyim, bunlardan hangisi size aittir. Bazıları dudaklarının ucun- da ümitler dolu olduğu halde karyolamın ke- narında O yalvarıyorlar.. Bazıları, biraz daha ısrar ettiğim dakikada derhal başlarını çevirip gideceklerimiş gibi .. Bazıları gülüyor, koşu- yor, canları çok sıkıldığı zaman karyolamın içine giriyorlar.. Bir danesi de var, o kadar hıçkırıklarla ağlıyor ki.. Biliyorum, O bir ço- cuktur. Zira böyle hiçkırıklarla ağlamasi için, ancak bir çocuk olması lâzım.. Sakın bu ağlayan sizinki olmasın.. Onun için emin olunuz, eğer bu ağlayan sizinki ise, işte onu ellerimle kaldırıyorum. Ve parmakla- rımın ucunda, henuz koparılan bir çiçek kadar .taze olan bu şeyi dudaklarıma götürüyorum. Fakat, tekrar ediyorum: onu tanıdığımı zanetmeyiniz, ve hele mutlaka size ait olduğu- nu hiç bilmiyorum... Ah çocuğum, siz ne kadar dikkatsizsiniz... Nasıl olduda onsuz hiç bir zaman yaşamayaca- gımızı söylediğimiz. . şeyi - nasıl olduda- odamın içinde unuttunuz.. Şimdi düşünüyorum sakın dudaklarınızdan dudaklarımın içine geçmiş olmasın?.. Acaba böylemi oldu?.. Eğer böyle ol- dıysa hiç şüphe yok ki, benimkide size geçmiştir. Fakat bundan hiç bahsetmiyorsınız. Şu halde — Devamı 351 inci sahifede —