18 Nisan 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

18 Nisan 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i No. 1705 — 20 Tenkit: UYANIŞ 311 urabahaneı aklakanı ve (flze göre) vı okurken Buselerinin her birine bir bayranı ettirecek kadar büselerini nadir veren bir fettan ve sah- har kadın gibi, Ahmet Haşim uzun bir yazı yazmaktan ve hatta kısa nesirlerini kalınca bir ciltte toplamaktan müçtenip. Son iki eserini de hiç doymayan bir hisle okuyup bitirdikten sonra, üstadın hissetine bir kere daha kızdımı. Vakia her şeyini bir kaç sahifede söyleyebilen küçük muharrirler az yazmakla çok isabet eder- ler. Fakat Ahmet Haşim onlardan değildir, ve bizi hissile hayalinin kurabileceği geniş ve esrarlı mabedin halâ ancak methalinde bekletiyor. (Göl kuşları) (Piyale), (Gurabaha- nei laklakan), (Bize göre).. hepsi incecik dört cilt. Yirmi senedir yazan ve hemen daima en- İes yazmiş olan bu sihirli kalem bize ancak bu kadar mı vermelidi? Üstattan ikinci şikâye- tim de, bir başka def'a da dediğim gibi, diğer bir imza üstünde tahammül bile edemeyeceğimiz garip fikirleri ve haksız hükümleri; kürkünün ihtişamı altında sıska ve mariz vücudunu giz- liyen bir eski vezir gibi, üslüâbunun emsalsiz şirile örtmüştür. Meselâ esere ismini veren (Gurabahanei laklakan) mesrinin gaddarane eğlendiği Loti naziresi frenk, bu yazıdan sonra terennüm edilen (Müslüman saati )ne sevinçle imza atardı Sonra, Yakup Kadrinin asil meclisinden aldığı derin hazzı anlatıp Haşim bey haber veriyor ki, büyük ediplere takar- rüp kendisinde daima sukutu hayaller tevlit etmiştir, ve bu münasebetle zikrettiği bir kaç meşhur fransız ediplerinden Pierre Lotiye (Düzgünlü ve rastıklı, cüce denilecek kadar kısa, yaşlı bir bebek), Henri de Rögnier yi ise sadece ( sağ elinin iki parmağı siğara zifirile sararmış, uzun ve mukavves kametli bir ihtiyar) şeklinde tasvir ediyor. Haşim beyin bir iki zalim satırla çizdiği öteki edipleri gör- medim; lâkin Loti ile de Rögnier hakkındaki satırlar sade zalim de değil. Bu iki büyük adamdan evvelkisine çocuk denecek yaşta ve bir şirket vapurunun güver- tesinde tesadüf etmiştim. Yaşımın verdiği bir cesaretle kendisine bütün hayranlığımı söyle- yince, en mutlak ve necip bir tavazula vapurdan çıkıncaya kadar konuşmuştu. Boyu, kundurala- rının yüksek ökçelerine rağmen kısa idi, fakat bu kısalığın cücelikle hiç bir münasebeti yoktu, ve saçile bıyıkları boyalı olmakla beraber, yüzünde ne allık vardı ne de pudraile sürme. Beyoğlunun lövanten salonlarında en şeni itti- hamlara uğrayan Loti, hatıratında cisminin şeklü rengini hiç beğenmemiş olduğunu yazıyor, ve ben, bunu başka bir yerde de yazdığım gibi, onun bazen bütün dünyayı, dünyanın her şeyini görmek isteyen bir güzellik aşıkının, tekmil bedayii ortasında kendini pek çirkin bilmekten mütevellit hazin, fakat hiç bir zaman Lotiyi gülünç kılmayacak bir ıstırabının tezahuru sayı- yüzünü boyamasını, güzel tabiatın yorum. Henri de Reögnier'nin bir saat bulunduğum meclisinden ise, o nazım ve roman şairine büş- bütün meftun olarak çıkmıştım. De Rögnier'nin pek sahhar ve ateşin olma- makla beraber, ne nazik ve tatlı sesile, yavaş bir müsahabesi yavaş, ve her temas ettiği mevzua yeni bir Zi- ya saçarak, mütevazı ve adeta mahcup konuş- masının hatırası, hayatımın en kıymetli hatıra- larındadır. Gurabahanenin bir başka yerinde de, üstat karikatürlerile meşhur Forain'in en- cümeni danişe aza intihap edildiğinden bah- setmektedir. Şu kadar ki, encümeni danişin mukabili olarak (Acadömie Française) lisanı- mıza kabul oluumuştur, ve bu meclise giren yegâne ressam, portreleri meşhur Besnardır ki, Lotinin yerine intihap edilmiştir. Forain, hey? eti mecmuasına Fransa enstitüsü denilen meclis- lerin birine intihap edilmiştir, ve bu da pek büyük bir mazhariyet olmakla beraber, meselâ Besnard'la hempaye olmak, akademi franseze girmek değildir. Namık Kemalın Cevdet paşaya demiş olduğu gibi, güneşte leke arar gibi bulduğum bu zühulleri aramaktan yorgun ilerlerken, karşıma bir kadın terzihanesi çıktı, ve oradan içeri girince, eski Yunan kraliçesini (Halayık enta- risi biçiminde uzun etekli adi bir yazlık elbise ile) ve manasız bir kadın şeklinde gördüm. Halbuki, valdesi Romanya kraliçesi gibi, sabık Yunan kraliçesi de dünyanın en güzel giyinen ve en güzel kadınlarındandır. Kendisine bir kere Bükreşte çok eskiden, bir kere de bundan beş altı sene sonra Pariste tesadüf ettim. Ve her def'asında sandım ki, hüsün gibi zarafetinde timsalıni gördüm. Terzi salonunda kraliçeyi böyle inşafsız bir gözle seyreden Haşim bey, buna mukabil manken kızlara birer melike deptebe ve ihtişamını bahşediyor. Hatta burnlar- dan birinin mükellef bir hususi otomobili bile — Devamı (316) ıncı sahifededir. —

Bu sayıdan diğer sayfalar: