310 UYANIŞ No. -1705—20 Viyana Etfaiyesinde ne gördüm ? Son defa Viyanaya gittigim gün Viyana Elçilik konağında çocuklar eğlencesi vardı; Viyananın tanınmış familyalari, Avusturya nazırlarının aileleri, Viyanadaki sefirlerin kadınları ve çocukları, Türk konağında toplanmış idi. Viyananın şirin bir caddesinde, lâtif bir parkın heybetli ağaçlarına bakarak kurulmuş olan Elçilik konağı, geniş odaları ve çok geniş kabül salonu ile gelenlere kendisini beğendiriyordu. Türkiye Elçisi Hamdi bey ve muhterem refikaları misafirlerini nezaketle ağırlarken tatlı musiki nağmeleri ortalığa neşe veriyordu ve konuşyorduk. Lakırdı arasında bana karşıda oturan birisini gösterdiler: — Galiba bu zat ta etfaiye mütehassısı olarak İstanbula gidecek dediler. Derhal gösterilen adamın yanına sokuldum, kendimi taktim eyledim. İstanbulu yüzlerce senedir kasıp kavurup halkın elinde ne varsa hepsini duman yapan büyük yangın belâlarına çareler gösterecek olan bu mütehassıs ile biraz konuştum. Viyana Belediyesinin etfaiye dairesinde ikinci müdürü olup 17 senedir bu vazifeyi yapan (Rodoli König) ismindeki bü zatla konuşmak bende çok alâka uyan- dırdı. Viyananın AmHof meydanındaki etfaiye dairesinde bülüşmak üzere kendisinden randevü alıp ayrıldım. İşte bü mektubnmu Her Rönigle Viyana etfaiye dairesinde olan mülâkatımdan sonra yazıyorum. Hiç şüphe etmiyorum ki Avrupanın birinci derecede itfaiye teşkilâtına malik olan Viyana şehrinde bu hususta neler yapıldığını « Uyanış » ın karileri merakla okuyacaklardır. “Büyük bir meydana nazır Viyana etfaiye merkez dairesi şehrin en eski binalarındandır. Büyük kapının önünde kırmızı boyalı etiaiye arabaları duruyor; kapıdan içeri girince vasi bir garaj içinde bulunuyorduk. Orası araba ile dolu idi. Her König söylüyordu: — Viyanada, burası merkez olmak üzere sekiz büyük ve yirmiden ziyade küçük yangın yardım şube- leri vardır. Büyük şübelerde yedi adet tulumba, hortum ve tahlisiye arabası bulunur. Küçüklerde ikişer tanedir. Yolda gelirken size gösterdiğim üzre hemen her sokağa takılmış olan kırmızı renkli yangın ihbariye kutularına halk alışmıştır; bir yerde yangin olunca abaliden birisi derhal sokağın yangın kutusuna koşar, oradaki ufak camı kirar ve yangın çıngırak düğmesine basar. Cingırak burada çaldığı zaman hususi makinasi sayesinde hangi numaralı cıngırağın çalındığını anlarız. hangi numaranın hangi sokaktan öteceği malüm oldu- ğundan çıngırağın çalındığından 30 saniye sonra tulumbalar yola çıkar. Ama bir merkezden değil; yan- gının başladığı noktanın etrafındaki dört muhtelif merkez birden koşar; yani 40 saniye sonra yangının sağından, solundan, önünden ve arkasından gelen sokaklardan etfaiye görünür. Etfaiyenin elinde on sene çalışılmakla hazırlanmış olan şehrin etfaiye plânı vardır. Bu plân sokakları, suları, boruların kuturlarını, suyun dakikada mikatrını tekmil eb'adile gösterir. Arabalarımız bir yere gitmeden o yere lâzım olan kuturda borularla yola çıkar. Her König beni dairenin yangın ihbar odasına soktu. Burası büyük bir salon idi. Üç tarafı makine- lerle dolu idi. Telefon, telgraf, telsiz makineleri sıralanmış idi. Telgraf Mors makineleri, herhangi sokaktan verilecek işareti sogağın «imdat» aletinin numarasile birlikte bildirmeğe mahsus idi. Telefonlar «imdat» aletlerinin altındaki telefondan söylenecek sözleri dinlemek içindi. Bütün yardım şubeleri birbirine ve merkeze telefonla bağlı idi. Tahlisiye arabalarının üzerinde kendilerine mahsus telsiz makineleri de bulunduğundan tulumbalar çalıştıkları yerden muhtaç oldukları şeyleri merkezlerden istiyebileceklerdi. Salonun dördüncü duvarında bütünViyananın mücessem bir haritası var. Harita üstünde yangın merkezleri ufak elektrik lambalariyle gösterilmişti. Hangi şube merkeze müracaat ederse derhâl duvardaki lambası yanıyordu. Bu salonda nöbetle vazifelerini değiştirir altı me- mür gördüm. Memurlar çalışmak, vazife görmek hususunda birer makine olmuşlardır. Biz salonda dola- şıyoruz.. makineleri seyreyliyoruz, fakat bize kimse bakmıyordu, herkes makinasinin başında idi. İşte bu salondan verilecek işaret üzerine 30 saniyede bütün arabalar yola çıkıyor Bu mütehassıs belki Viyann yangın makinesinin en mühim bir parçası idi. Bana verdiği, tarihi, fenni tecrübeye müstenit izahatı bu k'sa mektuba sıkıştırmak kabil değildir.Yalnız son muhaveremizi nakleyliyecğim: — Türkiyeye davet olunmaktan memnun musunuz? — Davet bir buçuk sene evvel yapıldı. Belediyemiz beni seçti. Çok memnun oldum. — Memleketimize gelmeniz takarrür ederse plâ- nınız nedir? — Bu işte iki cephe vardır. Birincisi yangının zuhuruna mani tedbirler, ikincisi yangın zuhurunda yapılacak tedbirlerdir. Ve bunlar birbirine son derece bağlıdır. ; — Yangın zuhuruna mani tedbirler demekle neyi murat ediyorsunuz? — Bu cihet mutlaka bir kanun ve nizam ile tespit edilmek lâzımdır. Her memleketin haline, halkın seviye ve vesaitine göre değişir. Onun için bir kanun projesi teklif etmek lâzım, fakat bunu iki üç ay Türkiyede tetkikler yapmadan vicuda getiremem. Kanundan sonra kanuna yardım teşkilâtı lâzımdır; halkı yangına karşı tedbir ittihazında adeta mektebe götürür gibi öğretmek icap eder. Sinema, benzin ve petrol depoları, filim dükkânları, eczahaneler, yağ ve kereste ticaret- hanelerine mahsus tedbirler alınacaktır ve nihayet her evde ve her ticarethanede kendine mahsus tedbirler gösterilecektir. Ve bunlar da daimi surette kontrol olonacaktır. Her Königin elini sıkıp ayrılıyordum; o benim düşündüklerimi galiba hissetmişti. Bana dedi ki: — Bu bir mücadele meselesidir. Türkiye Cümhu- riyetini cehle karşı mücadele heykeli addeylediğim için hizmetine koşmaktan zevk duyuyorum.Hükümetten, belediyelerden yardım göreceğime eminim. Ahmet İhsan