222 UYANIŞ Tabiatin kanunları NESİR Bu kırmızı dalgaların bağrındaki evi kaç kişiye sordum: « dediler. O ressanı şehirden uzakta, yalınız gök gürül- tülerini işitebilen dağlardan birinde oturuyordu. Onda İnsanlara karşı bir aşk kadar derin kin vardı. Aşkının babası gururdu.. O şimdi ölen evlâdının matemini tutan bir babadır. Onu tepeden pencereli atölyesinde bir ziya sağnağı altında buldum. İnsana bakarken gözleri dalgın ve süzgündü... Lisanında ömrünü uzaklar- da harcamış insanlara mahsus bir tutukluk ve çehresinde ruhuna v ahşi hayvanlardan aşı almış bir insan kini vardı... Niçin düştüğünü, neden sarardığını bilmediğ e yapraklar gibi, onun da sözlerinde sebepsiz şikâyetler, sormadan düşen cevaplar vardı. Ve bilmiyorum, insanlara karşı bir kin besliyen bu adam neden bir şöhret is: tiyordu? Kadınsız yapılmış tabloları karşısında kendikendisine neden büyük ünvanlar veriyor ve neden yüksek olmak havesile gurur duyuyor- du. Resimlerine bakarken kaşlarının öyle bir kalkışı vardı, ki yaptığı eserleri bile kendinden aşağı görüyordu . > O, perdeleri sıyırdı ve bana duvardan bir resim 3urada bir ressam vardır » indirdi . « Bu kadın resmi atölyenize bir nazarlık olmuş * Yüzü ağlar gibi güldü ... Gözleri resme dalmıştı. yapılmış bir genç kız porteresiydi. Ressam yalnız bu resmin karşı- 5 Gözleri tehlikeyi gösteren bir deniz feneri gibi yaniyor ve sönüyordu. Bu Bu, palet üzerine sında gururlanmadı kadın başı sanki renklerini bir mayıs sabahındaa almıştı , bünda-sevilen ve sevilmiyen kadınların lâkayt gururu vardı. O geldi, koluma girdi, beni atölyeden, koridorlardan bahçeye çıkardı. Bahçesinde gezdik. Beni bir hazineye sokar ederken Avrupatın en şimalinde İslanda ada- sında : sıfırdan yukarı 7, o sırada henüz soğuk dalgasına maruz kalmamış olduğu için Nevyork bahar gibi 12-14 derece hararet kaytolundu, hatta, kışın mülâyim ve mülatıf rüzgârlariyle her sene Avrupanın garbını okşayan, Amerika: nın şark sahillerini bundan mahrum bırakan Golfstrim akıntısı bu sene acaba mecrasını mı değiştirdi diye telaşa düşüldü. Vakıa, bu sene bu sıcak akıntının nerelere yâr olduğu henüz tayin edilemedi, ancak Av: rupadan biraz yüz çevirmiş olmalı ki kiş bu derece Avrupayı bastırdı . Bilhassa garbi Avrupanın havasında Golfs- trim mühim bir amildir, bu cihet redolunmaz. Aylarca evvel, Serveti Fününda, bir müsa- No. 1699—14 gibi dikkatle çiçek tarlalarına götürdü. Bir sarı pat çiçeğinin önünde çömeldi, bana haylı bir sevgilinin sarı saçlarından bahsetti . Bir menek- şenin gözlerinde o sevgilinin gözlerini gördü... Ve yine bir yasemin dalında onu derin derin kokladı . Artık bahçenin çakıllarından çıktık ve yola doğru iniyorduk .. Bana ilerimizde açmış kırmızı bir çiçeği gösterdi ve sonra koştu, kopardı, yoldu ve attı. Yanıma geldiği vakit yüzünde bir sarılık, gözlerinin kenarında bir kırmizılık vardı. Ve bana « Bahçemde hiç kırmızı çiçek görmediniz değil mi?.. Azizim, kırmızı renkten ve kadından kaçıyorum artık ;. Her kırmızı renk başıma uğultu , gözlerime karartı veriyor .. Bu da kandan ve ateşten çılgınca korktuğum için.. Ha, bak size birşey soracağım, siz bilirsiniz belki, beni sevmiyen bir sevgilim var benim .. Yaşadığınız şehrin ve cemiyetin aşk için kanunları yok mu?.. Bunu bana verecek bir kanun yok mudur?.. Oh, yok değil mi?.. İşte size şimdi söyledim ve anladınız değil mi? Ben neden şehirden kaçıyorum ve neden kırmızıdan “korkuyorum. Haydi, haydi buradan, bu yoldan şehre gidersiniz, güle güle dostum!» Öyle zannediyorum, ki unutmak ta bazan Onu düşünmediğim halde yolum onun dağlarına düştü Kulaklarıma bir ses geliyor , bu ses benim sesim ve bu bir cevaptı. « Cemiyetin aşk için kanunları yok mu?.. Hayır cemiyetin olmazsa da tabiatin kanunları var ya...» Hayata bir yol demiyorlar mı? Yalnız aşk, sıra fenerli bir gece yoludur. Arkasında gitti- imiz gölge bazan arkamızdan gelir. Ucu ka- ranlığa batan bu yolun sonunda bilımemi biz mi gölgeyiz yoksa gölgelerimiz mi ?... BÜRHAN hatırlamktır HALİT habemizde bu sıcak akıntıdan, tahavvülâtı ce- viyyede tesirinden bahşetmiştik . Bu akıntının her halde Avrupa Meteoroli- jisinde mahalli vardır. Sulari sicak muazzanı bir deniz nehri gibidir. Yüz verdiği yerlere İeyiz verir, yüz çevirdiği yerleri kutuplara çe- virir. Bu muhteşem akıntı hergün sülariyle : 39. 500. 000. 000. 000. 000. Kalori nakleder. Her halde Avrupa klimotolojisinde ve me- teorolojisinde kâle alınması, tetkik edilmesi lâ- zımgelen bir unsurdur. Kış uzayıp gidiyor, galiba biz de gelecek haftalarda kış bahsini uzatıp gideceğiz... Mahmut Sadık