No. 1693—8 Deliler hekimi -<Edgar Pos dan- - Geçen nüshadan mabat - Hapsetmek Ooo usuli bizzarür mevcuttur. Fakat tedavi — yani tıbbi tedavi — hastalar için ve diğerleri için oldukça münasiptir. Hayır; asla. — Bu yeni sistem keşiflerinizden biri değil mi?. — 'Tamamen değil!. Bazı kısımları bilmüna- sebe işitmiş olduğunuz profesor ( Tarer )e aittir, ve yine planımda bazı tadilat vardir ki bunun da meşhur ( Feter)e ait bir hak olduğunu ikrar etmekle bahtiyarım. Eğer hata etmiyorsum kendisile bir dost gibi tanışmak şerefile mübahi olmuştunuz. » — İtirafımdan dolayı çok malıçubum, diye cevap verdim, bu zevatin hatta isimlerini bile işitmedim. Ev sahibi birdenbire sandalyesini geri çekti, ellerini yukarı kaldırarak:— Allah Allah.. dedi, Ne âlimi dok- tor (Tarer) ve ne de meşhur profesör ( Feter)ın doğru söylemediğinize eminim. isimlerini asla işitmediğinizi söylemek isteme- diniz değil mi?. — Bu hususta cehaletimi itirafta mecburum, dedim; çünkü hakıkat her şeyin fekinde tutu- malıdır. Halbuki ben bu yüksek zevatın işti- galatından malumattar olmak değil, hatta ken- dimi son derece naçiz addederim. Bu zevatın yazılarını derhal arayıp bulacak ve dıkkatle mutalaa edeceğim; şunu itiraf etmeliyim ki beni cidden mahçup ettiniz!» Ve hakikatte bu idi. Elirimi sıkarak dostane bir surette:— Fazla söylmeyiniz, muhterem genç dostum! dedi, bir bardak (sutern) şarabı içelim. Ve içtik; her- keste bilâhudut bizi takip etti. Konuştular, alay ettiler, güldüler, binlerce budalalıklar yaptilar.. Kemanlar acı acı cızırdadı, davul gumbürtüleri, borolar (Falâri) öküzleri gibi ba- gırdı ve bütün sahne içilen şarapların tesirile son derece fenalaşarak nihayet karma karışık, avık bir hale geldi. Bu sırada Monsinyör ( Meylard) le ben aramızda şarap şişelerile sesimizin son per- desinden (o mükâlemeye devam ettik. Alelade söylenen bir kelime ( Niyagara ) şelalesinin dibindeki bir balığın işitebileceği kabar bağ- rılıyordu.. Kolağına boru gibi bağırarak: — Efendim. didim; yemekten evel sabık mülaye- UYANIŞ 123 metle tedavi sisteminin tehlikesi hakkında bir şeyler söylemiştiniz.. Bu nasıl oluyor? — Evet.. Diye cevap verdi.. Filhakika te- sadüfe tabi büyük tehlike vardı, deli bir ada- mın titizliği hesaba katılmadığı halde.. hu hususta Doktör (Tarar) ve Pröfesör (Feter) ka- dar bence de onları tamamile serbest bırakmak asla emin bir hareket değildir. Bir deli ancak bir müddet için tabiri mah susla «yumuşayabilir», sonunda azıtımağa çok hilesi zarbi mesel olacak kadar büyüktür. Eğer delinin bir «proje» müstaittir. Ve keza delinin si varsa arzusunu Şşayani hayret bir zekâ ile gizler ve akıllı bir adamın halıni maharetle taklit eder.. (Metafizik) çilere dımağın mutalaasıda aynı meselelerden birini gösterir, ne vakıt ki bir deli tamamen ve hakikaten akıllı gibi görünür, o vakıt onı deli gömleğini giydirmenin tam zamanıdır. — Fakat, aziz efendim, — burada kendi tecrübenize nazaran — Mevzübahs ettiğiniz teh- like dolayisile bir deliyi serbest bırakmanın muhataralı olduğuna dair ameli bir deliliniz var mı?. — Burada mı? Benim şahsi tecrübeme gö- re>.. Ha.. Ha.. evet diyebilirim. Meselâ: çok olmadı, burada tuhaf bir hadise vukubuldu. Bildiğiniz “mülayemetle tedavi» usulu tatbik ediliyordu ve hastalar çoktu. İşler şayani di- kkat bir surette bir hassas adam bilmezliki böyle eyi gidiyordu. Bilhassa hiç şayan dikkat bir surete eyi bulunan» hastalar şeytanca bir iş yapsınlar! Ve böylece tamamen emniyet hasıl eden gardyanlar bir sabalı kendilerini elleri ayak- ları deliler tarafından kıskıvrak bağlanmış gür- düler. kendileri deli imiş gibi hücrelere atılmış olarak buldular..ki bu hücrelere kendileri hiz- met ediyorlardı. delilerde gardyanların dairele- rini işğal etmişlerdi. —Aman söylemeyin rica ederim; hayatımda bu kadar budalaea bir şey işitmedim. — Hakikat söyleyorum.. bütün bunlar evel- ce hiç kimsenin işitmediği bir hükümet siste- mi - yani birdeliler hükümeti icat ettiğini her nasılsa kafasına sokan bir deli tarafından tertip edilmişti; zannederim bu icadını tecrübe ediyor du, ve bu veçhile saltanat kuvvetlerini devir- mek için delileri gizli bir ittifakla kendisile birleşmek hususunda kanbırmıştı. — müvaffak oldu da ha?!.