94 UYANIŞ No.1691 — 6 k Deliler hekimi |*| -<Edgar Po» dan- sonbaharında Fransanın cenup birçok 1918 senesi vilayetlerinde dolaşırken yol timarhanelere tesadüf ettim ki bunlar hakkında Pariste” iken doktor dostlarımdan epi şeyler dinlemistim. O zamana kadar böyle bir yer 2i- yaret “etmediğim için yol arkadaşıma (birkaç gün evel kendisi ile bilmünasebe tanıştığım bir zat) bir iki saat kadar yolumuzu değiştirerek bu çmuesseseleri görmekliğimizi tekli ettim. Bu fikrime arkadaşım itiraz etti ve sonra Sırf nezaket icabı olarak mütevellit bir eğlenceden vaz geçmemekliğimi ve benden ayrıldıktan sonra kendisinin hayvanla üzerinde evvela merakımdan rahatça gidebileceğini, o gün olmazsa ertesi gün muhakkak sürette kendisine yetişebileceğimi söyledi. Onun böyle ayrılmak isteyişinden müessese- lere vaklaşmak hususunda bazı müşkülat mevcut olabileceğini düşündüm ve korkularımı bu nok- Filhakika müdürü Monsinyör (Meylard) hakkında malumattar bulunsam dahi bu hususi timarhanelerin nızamatı diğer umumi hastaha- taya tevcih ettim. şahsen müessese ve bazı vesaik nelerden daha sıkı olması itibarile bazı müş- küller bulunabileçeğini cevaben söyledi; ve ken- disinin birkaç senedenberi Monsinyör (Mey- lard) la taniştiğini, ve her nekadar «delilik »mefhumuna ait hıssiyatı bu hastahaneye girmesine mani olursada müdüre taktim edil- kendisinin mekliğini için bana kapıya kadar reiakıt ede- bileceğini de ilave etti. 'Deşekkür ettim ve asıl yoldan sâparak ya- bani otlar bitmiş-bir patikaya dahil olduk. Yarım saat zariında takriben yolun bir dağ eteğine bitişik sik bir ormanlıkta kaybolduğu yere kadar gittik.. Bu rutubetli, muzlim ağaçlıkta iki mil yol aldiktan sonra sıhhat yurdu gözüktü. Garip bir şato.. ihmalkâr senelerle fazlaca bana korku verdi; olmuş.. o Manzarası tevkif ederek bir an geri dönmek harap hatta dtımı veya dönmemek hususunda düşündüm, fakat zafımdan utandım ve ileriledim. Kapıya geldiğimiz vakit onun biraz aralık olduğunu ve bir adamın buradan dikkatle bize bu adam baktığını sezdim.. Bir lahza sonra meydana çikti, arkadaşıma ismile hitap ederek *J Eserin asıl ismi | Doktor (Tarer) ve profesör «Feter» in sistemi) dir. (Tarer) katran, «feter» tüy demektir. yaklaştı, . hararetle tokalaştı ve aitan inmesini rica etti. Bu, Monsinyör (Meylard) ii. Cazibe- dar, asil tavurlu, iyi bakışlı, mülahham bir eski zaman adamı ... 5 Dostum beni taktim ettikten sonra müesseseyi gezmek hususundaki arzumu söyledi ve Mon- kemali dikkatle bana göstereceği hakkındaki teminatını müte- sinyör (Meylard) ın her şeyi akip bizden ayrıldı.. Onu bir daha hiç görmedim. Arkadaşım gidince müdür beni kitaplar, resimler, çiçek saksıları, musiki aletleri ve ince bir zevkin alametlerile dolu olan güçük ve pek zarii bir saluna aldı. Ocakta neş'eli bir ateş parlıyordu. Piyanonun başında (Bellini) den bir parça teganni eden ve girdiğim esnada beni zarif bir teveransla karşılıyan genç ve çok güzel bir kadın oturu- yordu.. Pest perdeden sakitane terennüm eden bu kadının zevkimi okşıyan nahoş değil fakat donuk çehresinde elem izleri seziliyordu.. Baştan aşağı bir matem elbisesi giymişti ve bu kadın içimde hörmet, alaka ve hayretle karışık bir his uyandırmıştı. | Pariste iken işitmiştim ki Monsinyör (Mey- lard) ın müssesesi delilerin sevmediği «mülâye- metle tedavi sistemi»ni tatbik ediyordu; nadiren tatbık edilen bu usulde, hastalar gizlice göz altında bulunduruluyor ve tam manasile serbest bırakılıyorlardı. Bir çoklarına binanın etrafında veya kırlarda akıllı adamların giydikleri elbise- lerle dolaşmalarına müsade ediliyordu. Bütün bunları gözönünde tutarak söylediğim kadına karşı ihtiyatkâr davranıyordum; Zira aklı verinde olduğuna emin olamazdım ve flhakikı kalının gözlerinde beni kısmen deli olduğimi düşündüren svyal bir parlaklık vardı. Binaenaleyh sözlerimi hep umumi mevzulara hasrettim ve bunlar bir deli için bile muharrik ve sıkıcı şeyler değildi. Kadın, hatta kıymetli sözler bile söyledi. Fakat “cinnet sözlerime! makul cevaplar verdi, mabadettabiasile uzun bir tanışıklık bana öyle zahiri bir şuura aldanmamaklığımı ögretmişti; Bu sebepten ihtiyatla söz söyledim. Şimdi, şık bir uşak bir tepsi içinde şatap, meyva ve saire getirmişti. Bunlardan yedik ve müteâkiben kadın odayı terketti. Ayrılır ayrıl- maz gözlerimi istifhamkârane oOev sahibine çevirdim: — Hayır, dedi.. Ooo.. hayır! Ailemden biri. Yeğenim ve pek mükemmel bir kadın...