90 UYANIŞ No.1691—6 Hikâye : Merzengüş Sultan — geçen nushadan mabat ve hitam — — Ben diyordu... ben, o kadar mes'ut ola- cağım ki... ve oh... seni ne kadar seviyorum bilsen... bilsen ki ne çok seviyorum seni... Ve, ağlıyordu... Malikânenin genç süvarisi kendinden ayrılmak mecburiyetini hisseden bir sü perisinin —bir gün— gözlerinin yaşırdığını görmüştü... Bununla o kadar bahtiyardı ki... — «Hiç gelmiyecek misin»? Süvari, yavaş bir sesle adeta korkarak sordu. — Evet, — dedi Merzenguş Sultan—gelme- sini elbette istiyorum. — Ne zaman”? — Maz gelince: — Fakat acaba yalnız mı geleceksin? — Oh... Ve su perisi ince bir hareketle yavaş yavaş Ne kadar çocuksunuz ! geldi; yavaş yavaş... ve süvari sahilin bem- beyaz çakıl taşları üstünde diz çökmüştü; elleri kalbindeydi: — Ben seviyorum -diyordu- «ben seviyor- um; ben seviyorum, ben; ne kadar seviyorum bilsen... Ve onlar, içinde asırlar uzayan, uzun ve namütenahi, derin ve seyyal, yumuşak ve sert öpüştüler... Kalbim, ve ne kadar sararmıştım... Oh.. nasıl kudretli bir öpüştü o... helecanla hizli... Sonra, Merzengüş Sultanın dudakları haiii bir hareketle ayrıldı, atıyordu; hızlı, kolları yavaş yavas gevşedi ve sular dalgalandı. itmiş İhtiyar münzevi, bütün bu esnada, yaprak- ların seyrekleşen gölgeleri altındaki kulübesinde oturuyordu. Ve gözleri, genç süvarinin üstun- deydi... Zavallı metruk ve münzevi ihtiyar... Artık sonbahardı. kâneyle beraber ihtiyar münzeviden ve genç Merzengüş Sultan mali- süvariden belki de abediyyen ayrildığı zaman, uzak bir hatıraydı Yaprakların semaya açtığı veşil pen- bir sonbahardı... va yaz, artık... cerelerden, akşamlar, altın bir başla gözükmiyor ve sabah uyanan bir kadın gibi cazip bir ra- havet içinde gelmiyordu... Yapraklar, meçhul bir kurşunla vurulmuş gibi birer birer ve damla damla düşüyor, kuşlar daldan dala konarketı incecik gagılarında saklanan birer damla iu sıkiyle, yaz günlerinin ebedi şiirini söylemiyor, . ve sular eski neş'eyle terrennüm etimiyordu..Oh!. ne İena günlerdi bunlar... Yapraklar mütemadien düşüyor; sert bir rüzgar, dalları haşin bir kır- baçla kıriyor, yağmurlar yağıyor, kopuyor ve ölüm geliyordu... Hvet.. dınız mi ? Genç süvariye ebedi bir ölüm geli- kasırgalar inanma- yordu... OO, elbette yaşıyamazdı. Merzengüş Sultanın geriye gelmiyecegi muhakkaktı artık. Görülen bir rüya tekrar görülür mü hiç.. ve ©, geçen bu vaz içinde bir rüyadan başka ne gör- müştü ki... Genç süvari, bir gün ihtiyar ve metruk münsevinin «kollarında öldü.. ve sonra yağmur her gün daha kuvvetlendi; her gün, her gün, ve her gün... # Küçük serçe uzun bir müddet için bir şdy söylemedi ve ben ezici bir süküt altında kâtdrm. Nihayet devametti: —Oh... Bahçemizin müşfik, vefakâr münzevisine.. E- şimdi ihiiyar münzeviye geldik... vet, su perisini o da seviyordu.. Su perisini u- zaktan wağa, ihtiyar kalbinde açılan bir ya- ayla oda seviyordu.. ve temadi eden bu gün- ler içinde gözleri daima nemlidi ve dudakla- rında harin bir dua vardı.. Bir gün içine gır- diği kulubesinden çıkması için çok bekledik onu.. Fakat ses yoktu .. O zamani yavaş yavaş adeta korkarak yak- laştık. | incecik gagasile yanına doğru sarkmış, eli üs- tüne ince ince vurdu: ses yoktu.. Ve kımılda- Biraz daha hızlı, biraz daha.. biraz daha.. Ve ses yoktu gene.. Metruk ve münze- İçerde upuzun yatıyordu. o Birimiz, mıyordu. . vi ihtiyar uzun ve ebedi uykusuna dalmıştı. Ben size küçük bir serçenin söylediklerini aynen anlattım. Metruk ve münzevi bir ihti- yarla genç bir süvari, lerdi.. bir su perisini sevmiş- Kenan Hulusi