Gününe göre Hamallar nasıl yaşar, ne yer,neile geçinirler? Kendileri anlatıyor: iki üç s ekmek yer... Katığı da ona göre... 3 yz iğ mi ski Oak ti Ya se ninisiler? — Benimki bütün bütüne heç. . . El yer oklu bilem değil. Ama ,goh yor. ödetmeğe kalkar.. — Yorgunluk almca nreye gidecek- sin? — Babüliyeye. .. Kâğıt taşıyaca - ğnn... Ya sen mireye 7 — Bürinin evine döşemelik eşye gö- Ondan sonrasını Allah bi- lir... Yeni bir .$ çıharsa çalışuruhıs Bu iki hamal arasındaki konuşma nın bir sözünü kaçırmadan dinlemiş- ! tim. Kendi kendime: — işte kalem oynatmağa değer bir) mevzu daha... dedim, hamalların yaşa- yışı... Ne yer ne içerler, nerelerde ge- zerler, mekân tuttukları yer nereler - dir? Kaç kiloya kadar yük kaldırır - tar? Geceleri nerelerde toplanır, are- larında ne konuşurlar? filân ve #alan.. Kafamın içinden geçen bu düşünce ile bemen aralarma sokuldum: Beni biraz yadırgar gibi oldular. Sonra son- va aşıldılar, İlkin dedim ki: Siz gal ba, gümrük hamallarısı. — Beli... gümrükte çalışıyoruh.. İş olanda a7 yere de giderük! lik kazancınız ne kadarı el yimesem gözümü açamam. Sovan, bi- liy misin, insanın gücünü artırır. Çiy pırasa da öyledr ya... — Kahvaltıda bunları yedin... Gele Bin, öğle yemeğine. agi somun ekmeğe, yağlıca bir yi- meği.. Yanında bot pilâv.. tatlı... Sen ne sandun boğum... Hamal- lar, boğazmı sıkıca doyurmasa, çabu- cak derman: kesilir. Ağır bir yük taşıyanda bizi görme .eeeeerieeie eee TENSE SERER e b ee ebeeee ense A — BİT, 1. Tapman, taş AĞLUKA ETMEK, 1 ABONMAN, Böni 1. Asık, yüzü asık, amk yüzlü (KT); 2. Bartur, “m 13 çatı, çatık yüzlü. am 2. Yavlak (Yaman, pek büyük, Mi parma eği ACAYIP KN En cılızımız günde omun misin? Cigerlerimiz, sanız ki ağzımı. za gelecek!.. Boynumuzun damarları, aba şu baş barmağım gibi gabariyir. Yük altında beli kırılan az mı? Ge - gen yıl, Hasankiften, on sekiz yaşın. da bir çocuh geldi. Taşı sıhsa suyunu şaharırdı. Yanaklırından kan dam - lardı. Ama zorlu yüke dayanamadı. Alı ay sonra, hastahana köşesinde canvirdi. Hamallıkta kemikler, iyice girmeli Taselr çokluk yüke gelamez- — Yemekten bahsediyorduk. Lâfr değiştirdin... — Diyeceğim, hani ya, mesarifimiz gohçadır. . Allahım hilemeti, karılarımız e ye mare — içinizde en fazla yüke dayanan hançinizdir? — Orasını heç sorma... ki. me sorsan, kendini görmetiri.. Eskid-— mısın dimezdi. O zamanlar elli yaşın- da olmalı idi. Amma, her bir pazı, aha domuz kafası kimin. Bir oturuşta iki sini baklava, dört tencere pilâv yirdi. Şimdi, öyle hamallar nirde? — Akşamları bir sea gelip eğlen- Wi filân yapar musmız? — Bize en büyük oğlenti uyhu.. Ev. lere gidince, dabanlarımızdan nteş gihar. Kafamızı yere koyduhlayın s- zarız. Eğlenceye kim gidecek? — Toplandığmız bir yer yok mu? — Var, her mahallede, hamal kah- yeleri bulunur. Bazı bazı, işin arkası kesilince oralarda toplanırız. çk içer mlakmia? — Hamal kısmı içki içerse, mezar- Bağın yolunu çabuk bulur. Arada bir hovardalığımız tutarsa, birer yüzdir- hemlik atarız. Emme, pek seyrek..Ay- da, yılda bir... Hafta — Diyeceğim, cuma günleri de işe #idermisiniz, yoksa o gün istirahat mı AHI nek. 4. Toğu, Maide, mele ADETA, 1. Eni ADİL, 1.Közi ADILANE MUAMELE ETMEK, Könelmek, tak, 2. Ötün AF Çafiv) 1. Başait yer), SYakk Çölzami AFETMEK, 1. * » AFERİN x İli 2 —ş——a e ÂDET, 1 Atar, 2 (Ye Süreç ula (ol kai konu. ADI, 1. Bayağı, 2. Aşağı 3. Değersiz, 4. Deyimsiz, Bağışlamak (K. ÇŞaLİV. Om.) Geçin (birinin suçundan), oi ŞAFFEDİLMEK, OLUNMAK, 1. Keyverilmek (Met); o 1. Krgün 2. Utun, & MIL!İYET PAZARTESİ Ökönomi Bakanı İle Bay Karahan Kayseride (Başı linci sahiiede) misafiri Karahan ve beraberindekiler- le birlikte müzeyi gezmişler ve kıy - metli eserler hakkmda kültür çevir - geni Irkılatadan izahat yeni müzeyi çok beğenmişlerdir. sonra arttırın yedi günü milüeesbeti le sinema binasında açılan yerli mal. lar sergisini gezmişlerdir. Bay Celâl Bayar ve misafir döndüler KAYSERİ, 16 (A.A.) — Okonomi Bakanı Bay "Celâl Bayar, Sovyet bü- yük elçisi Bay Karahan, Sümerbank genel çevirgeni Nurullah | e Sümer ve diğer konuklar trenle Ankaraya döndüler. Gelişlerinde oldu e gidişlerinde de candan uğur- KAYSERİ, 16 (A.A.) — Okönemi Bakım Bay Öl Bayar ve azam büyük elçisi Bay lerek şenlendirmsşlerdir. Bay vali, kolordu kumandanı, Cumhu riyet Halk fırkası başkanı ve Kayseri saylavı Reşit , Sümerbank genel bulunmakta idiler. Yemek sonsuz bir neşe içinde geçmiş, Türk - Rus gençleri milli oyunlar oynamışlardır. 5 aş Celâl Bayar ve Karahan karşıbklı o- larak, çok günlerde başlayan Türk. inasını ve ve çeke kışlanan söylevler sö yük elçi, söylevinde Türk - Rus iş bir. iğinin güzel ve büyük bir eseri olan Kayseri Bez fabrikasınm başarının - doğan memnuniyetini söylemiştir. sürekti Barem (Baş: 1 inci sahifede) meselesile uğraşmağa başi , Haber aldığımı göre komisyon aza. | ları arasında fikir murtabakati hâsl > 1 — Yüksek mektep mezunlarının terfi müddetleri 3 seneye, lise ve di- ğer mektep terfi müd. detlerinin 4 seneye çıkarılması. 2 — Istihhahı, liyahati olup ta Ba- rem kanununun neşri tarihinden iti- rece mafevk maaş alabilmeleri, 3 — Barem dereceleri, 10, 15, 20, 25, 30, 35, 40, 50, 60, 70, 80, 90, 100, 125, 150 olarak tashih edilmek saretile 15, 50, 60 liralık dereceler ih- das edilmesi ve 12, 14, 16, 17,5, 22, 45, 55 liralık derecelerin kaldırı! sı, mevcut memurların derece ve kak- kı mükteseplerinin baki 4 — 30 seneyi ikmal edip te tehai- de sevkedilmeyen hizmette kalan me- murların ikramiyelerinin vefatları ha» —— ailelerine verilmesi. ül — Biz şimdi, her gün istirahat edi- yik. İş nirde ki er Salona indiği- niz var mı senin... Yüz hamalın bir ba- vula yapıştığını görmedin mi? ca yağ fıçısını, omuzlarında sallaya sallaya geçiriyorlardı. Hamal bunlara bakıp güldü: — Bir iş yaptık saniyirler,. Sarığı: üstünde buni, kör ninem de götürür... Benim gibi, yüz seksen ohhalıh demir potreli arhana vur da görem!.. Etrafımızdaki hamallar, birer birer dağılıyorlardı. En sona o kaldı, Oteki- ler, karşıki kahvede toplanmışlardı. O- mu da çağırdılar; — Ula... gel de, bir altmış altı atah! Dayanamadı, o da yanlarma gitti. Sırası geldiği zaman, işte bir ha- malla bile konuşulur, ve bir hamal da size anlatacak şeyleri bulunur. M. 5. GUNGOR ol, üstüp, Çöçük ye - —— model ve nü isale GL; Dede; aa : mi 17 KÂNUNEVVEL.; (1934 Tutum haftasının Güzin. Sinci günü (Başı 1 inci sahifede) İstanbul, Beyoğlu, adiköy emilerk nin birinci ve Bunlara, madalya ve balenin veri. lecektir. Diğer taraftan, tutum hafta- sı İçerisinde bankalardan tutum kum- baraları alanlarla, tutum kumbarala- Tı boşaltanlar arasında çekilecek ku Ta neticeleri çarşamba günü belli ola- Bumum için dühin'canlı tesebürek yapı İncaktır. Resmi müesseselerin ve ban- kaların iştirakile âbideye gidilecek, galeriler: komulmezkır. Abidede 95 > hir bandosu tarafından çalmacak mil. li marştan sonra hafta kapanmış ola- caktır, İçişler bakanımızın söy'evi ANKARA, 16 (A. A.) — Dahiliye Vekili Bay Şükrü Kaya, arttırma yedi- günü için Ankara radyosunda şu söyle- vi söylemiştir: “Bayanlar, Baylar; Yılın artırma ve yerli malı yedigünü- mü kutlularken biriktirme ve yerli malı sözlerinin genişlediğini de görüyoruz. Bundan beş yıl önce yerli malı kullana- lm, derken yiyecekten başka mallarımız. pek azdı. Bundan beş yıl önce para biriktirelim derken para artırmanın ulusal değeri da- ha iyice anlaşılmamıştı. Yıllar geçtikçe bu sözlerin anlamı çevresi genişledi, ula- sal bir gk bierdeğece bir öz kazandı. Acunda bundan yıllarca önce liberal ökonomi de- silen düzen yaşarken pazar şartları ulus- ir ürasındali ökenersik da denkleşmeyi az çok korurdu. Satım alma gücü azalan bir ülke ya az satım alır, ya da az satm al - mazaa parasının değeri düşer veyahut ta ajarya , böylelikle dışarıya sat tığı değerlerle dışarıdan aldığı değerler arasında aşağı yukarı kendiliğinden bir denkleşme doğardı. Bu yüzden Türkiye sultanlar yabancılara karşı borçlu bir ülke oldu. Şultanlar da yabancıların başı taçlı köle den başka bir şey değildiler. AE boğazı tokluğuna | çalışırlar, tultanlar da aldıklarını büyüle bir par çazını yabancılara haraç olarak verirler. | di. Ulasun yalnız geliri değil, bütün varı yoğu düyumü umumiye kanalı ile akıp giderdi. Düşmanlarla beraber sul - tanlardan da kurtardığımız bu güzel ül- kenin ve çok çalışkan ve düzenli Türkde- vin 15 yıl önceki göze çarpan bakunsızlığı ye yolmalluğu yalnız ve yalnız bu yüze endir. Cumhurkuk Türkiyesinin ilk ve Le kaygusu © ulusal geliri ulus için faydalı kılmak sıyasasını gütmek oldu. Bugün sıyasamızın amacı budur. Ulusal ulusça ve uluşça tutumlu ve verimli ve yerinde kullanılması, sanayi ei yolunda böyük bir hazla lede. öleli demek, ökonomik bütün- leşine ve iç pazarın genişlemesi demektir. Kurduğumuz ve kuracağımız fabrikaların karusu yalnız kendi başlarına yeni birer iş kaynağı olmakla kalmıyacaklar yurdun diğer iş alanlarında da yeni yeni işler ya yataklar. Bütün bu fabrikaların ük me, kömürü, işçiyi, ustayı, bu verecektir. yurt yetişti bu ülke v etiştirecek, ir. İşçi usta, mühendis gibi binlerce ve binlerce yurt" daşlarımız çalışacak, kazançlı iş bulacak» tar. Bir kaç yıl içinde yurdumuzun iş çev- İeceğini biz kendi yerime göreceğiz. e Kalan çıkaracağı malla. yn bizim alım gücümüze uy; olması gerektir ve bu böyle olacaktır. Bunüe çr artması, öbür yandan da fı verirali çalışmasıdır. Bu fabrikalar bugünkü iç pazarmıza göre kuruluyor. Bugünkü iç ci İç pazarımızın işi dar, gücü azdır. Ulusun satmalma gü- çü artıkça iç pazarımız i Yazan: Marfhe Richard Birisi yanımdan bu gece sizi Fransız otelinde Hülâsa IMarthe Richard Fransa casusluk teşkilâtı tarafından Tspanyaya” gönde rilmiştir. Vazifesi orada Alman casus teşkilâtma girmek ve iki cihetli casus luk yapmaktır. Marthe bir sürü mace- Talardan sonra Alman casuslarının vei- si Baron Fon © Krolin ile tanışmıştır. Bundan bir çok malümat almış ve bun- ları Fransaya bildirmiştir. Şimdi Baron kendisini Arjantine göndermiştir. Marthe'in yeni vazifesi bir takım kâğıtları ve Fransaya gön- derilecek buğdaylara — konacak muzır böcekleri orada M. Muller isminde bi risine vermektir. Fakat (daha evvel Martbe böcekleri “öldürmüş ve bu kâ- ğitlarr bir Fransız mülüzmina tes lim etmiştir.) Onları bir araya toplamağa uğ- raşıyordum. Bu benim her türlü işi me yarayabilirdi: Fon Kalley ile sefir Prens Ratibor'un bana çok faideleri dokunabilirdi, Benim va- ziyetimde herhalde birkaç Alman tarafmdan muhafaza ve müdafaa edilmek yalnız bir tek Alman tara fından müdafaa edilmekten çök daha iyi idi. Eğer birisi beni da- vet edecek olsa — Peki, kabul e ne ii yu M. Fritz de benimle beraber İ çıkmak istiyordu. diyebilirdim. Fransızcayı bilenler beni daha iyi anlayabilirlerdi. — Filâpca adam gelecek.. diyor dum.. İspanyolcayı o kadar güçlük le ve o kadar az anlayabiliyordum ki.. Bu oynadığım oyun çok zordu. | ve kafamı çok yoruyordu. Öyle adamların arasında yaşıyordum ki fikirlerini ve sırlarını biribirlerine almanca ile söylüyorlardı ve ben | bu lisanı anlıyor fakat anlamıyor | görünüyordüm. * Hiç bir şy beli etmemeğe çalışıyordum. Fakat Bu- «nos Âyres'de geçen gecelerde şah sıma taallük eden neler ne meth- ler işilmedim! Erkeklerin benden ne kadar kabaca bir arzu ile bah- settiklerini işittim. Kı titrememek, isyan etmemek için kendimi ne kadar zorladım. Reina - Victoria'nın gözlerinden ateş saçan hırslı komiserini gördü- güm ayni gün attaşe naval M. Mul ler'i de gördüm. Ölümden hiç ürkmüyordum. Hattâ mânevi yorgunluk anlarım - da ölümü arıyordum. Hayır ölüm - den korkamuyordum. Yalnız ve yal- nız bir tek şeyden korkuyordum: Mağlübiyet. Büyük beyaz şehri hayat ve re- fah taşan şehri Buenos Ayres'i do- laştım. Buenos Ayres neşeli idi. Gece kabarelerinde, ağır ağır ça - lan akordeonlu asıl mesleklerini sahte bir dansöz veya aktris mas- kesi altında saklayan kadınlı bar larında bir in tine mukabele etmek için müdafaa» ya geçtim hırsla gözlerim hiddetten pırıl pırıl yanarak ayağa fırladım. — Efendi, dedim, bir adamın kim olursa olsun haber vermeden odama girmesine tahammül ede - | dim, ben size bavullarıma dair rna cake ati geçerken band bekleyorlar dedi daima güldüğü bir kadın hissi muştu. Sık sık AÂrgentine'i BN im için çok memnun old iyordum. Bu suretle bir SX tülün caktisus. olduğum söm0881) yordu. Eğer beni “getirdiğim ba ie e nedir,, diye > cak olurlarsa, Alman gizli W tanın deniz suyu kazasını eweeldi düşünerek göndereceği mahfuz bir yere kapaması icap ni söyleyebilirdim. Aataşe naval bir müddet kari” da durdu. » Gümüşi gözlerini bende gizli fikir okumak ister gibi gi diki. Hikâyemin doğruhuğuna ii mamile kani olamamıştı. Fe kadar sakin bir şekilde ve o KA çanım sıkılmış üzülmüş biz Bİ konuşuyordum ki bir şey söylel” medi. İki hafta daha orada ke caktım ve vapura | biner biM8f de Fon Krohn'a bir cevap bö” lamak için kafamı yormak ies” diyordu. Fakat Buenos Aires'te kaldiği? müddetçe alaşe naval'ın bana oyun oynaması ihtimali mevcut” Hareketimden bir gün evvel Wİ tanımı çok seven şışman bir olan otelin patronuna bana mem için verilecek hiçbir cevab £ Tup olmadığını sordum. Söylü bir şeyi yoktu. Gürültü etmede9 © dama çıktım. Uzaktan bir otel metçisinin açık olan ba karıştırmakta olduğunu gördün. — Orada ne yapıyorsunuz? & bir emir vermedim. — Yarın vapura götüreceğim yanın esamisini (kaydetmek di yordum. / — Bu gibi işlerin şimdi sırası Siz gümrük memuru musunuz? Alman ataşe naval'ı beni Kon! altında tzuyordu. Bereket versin ki Marie Iordan nefret ettiği için benden uzaklaşmıştı. Belki onun ba nm içinde Fon Krohn'un gi diği mektupları bulurlardı. Bu b nim mahvım olurdu. (Bitmedi) 1,000,000 liralık Şeker kaçakçılığ! Başı 1 bifede) vee ir gl ear Kekeliyerek özür diledi S.32,dedi bize getirdiğiniz. mektupları okuyabilmemiz müm- kün olmadı. İki Thermos'un için- AFİYET, 1. Esenlik, 2. Sağlamlık, 3. Sağlık, 4. Onmak. (tanrı ondurmasım gibi). e de el Eyileşmek. 2. Onalmak. 1. Ayı ir başımda, dikkaddi 2. Uyanık, AGAZ (etmek), başlamak 2 ŞAM Gere), 1 Saya, 2. Sayım (Resmen kabul olu- ACELE. X Çabuk, Cabaklak, 2. Evedik, 3 İvedi. 4. Ye e Tez canlı, 2. İvecen, 3. İvecek, 4, İvegen 5. linen e b Semi Gala çakal & e yar 2 2 “Tölük, Paralarımız o yetmiş milyon lirayı aştı. 1922 yılında ancak bir milyon lirayı bulabilen bu biriktiri- Mine Jen paran 12 yl deki boğdayı ne yapmamız icap et- ACZ. 1. Ensiz, 2. Emalalik, 8. ASAN, 1, Budaklar çinde yetmiş kat art. malümatmiz Aciz, KALE, 2. Budala 3. Alu (Ahmak, Dada an) 8. m (KT) 2 Gelki e Dalar, ağaç ması öğünçlere amılmağa ve karşılan , | tiğime dair hiç - bir K mage İİ, JE ASYR Baz Di mağa değer sanırım. yar mı? Maharetle cevap verdim: — Bilmiyorum. Beni gönderen adam herhalde size mektuplarmda gitmez ona her şeyi olduğu gibi an- latırım. Sesimin ahengi, üzerimde harbin ciddi işlerinden ziyade şımartılma - alıştırılmış genç bir kadın lâkay- disi hali vazifemi kolaylaştırıyordu. iyi adamların Gy bıraktı. Göğüs, 2. Özge, 3, Yabancı AMAzI, i rl 2 Elikün. AHAR, 1. Ayrı, - AHBAP, 1. Bildik, 8. Sevdik. 6. Tamdık. AHDAR 1. Yeşil, AHENK, 1. Düzen, 2. Eğlence, Eğlenti, 3. Ezgi Bihin nn.) 4. Uyarirk, 5 Üğmniek e zi AHENKTAR OLMAK, 1. e gelmek, olmak, ZUymak (Birbirine), AHENKSİZ, 1. Düzensiz; Küçük biriktirmeleri verimli ve ka- mepe, 17. Tutkun Çtutak'lüktan), 18 Yalmış ÇT. D) ulusun ACIZ KALMAK, 1. Apışmak (Bab), 2. Gevşemek, 3. Şar şalamak, Şaşırmak, 4. Yılmak (T. DI). ACUZE, 1. Cadı, 2. Sinnek ADALE, 1. Bulçun. ALET, 1. Könilik, 2. 1, Ölüm Doğruluk. ger pen) yi AHESTES OLARA! . Yavaşça; lavaşçacık, AHAT me ya Ak, 1 Bim, 2 Gen 3. Semen