em ien gün sonra gireceği e AŞ A aş gg AM MM EŞ MM NM AŞ MAMA MN AM KM İnkılâbın seziliş ve atılış- larında Edirne Mektepler ve mektepliler şehri olan Edirnede bayram nasıl geçti? İLA sidik inden © Vali Salim Özdemir Bey ve konsolos lar geçit resmi esnasında tribünde... EDİRNE, ad — Asırlar var der hi Meriçle Tuncanm ve Ardanın iştiyakla ve muhabbetle öpüştükleri yerde, Türklüğün bütün yüceliklerini yaşayarak, birleşmiş olan Edi candan kopan emsalsiz bir his ve he: yecan yaşar, zamanın icap- ve ihtiyaç larına uyarak daima ve daima ilerle- yen ve yükselen bir kültür hayatı can lanır. Hal ve mevki ve zamanın b” tür- Yü maküs tecelliyatı ne derece taham- mülfersa olursa olsun, Edirne, kendi- Be ait olan, bu mümtaz hususiyeti mu fazada daima ısrar etmiştir ve 18 « ir. Bu iddiamızı, tarih karşısında, tevsik eden son hâdisele. rin biri onuncu yıl dönümü şenlikleri- ni Ta im Cümhuriyet kayramı tezahüratı olduğu gibi, diğeri de beş imiz kurtuluş bayramına ait olan hazırlıklarında gö ze çarpan yüksek bir heyecanm bütün bir saffet ve samimiyetidir. onuncu yıldö cümburiyetin nümü şenliklerini bütün bir heyeca- kalp çarpıntısı halinde müşterek ha - halk kürsülerin tebarüzünü de temine hâdim olmuş- tur. Bu yüksek mazhariyetin ve bü - bayram günlerine ait hülâsaların rin: pek muhtasar bir lisanla ifade ekmiş olllak İçin size bir man. zuma ile fotoğraf göndermeği muva- fık buluyorusu. .. İdealist bir muallim ve cerherli 0- İsn Bedia Hanımın yetiştirdiği kız mu allim mektebi talebesinden Râna Ha- nımın Reisicümhurumuza ittihaf etti- ği marş güftesi'e Sabahat Reşat Ha - nımın gene Gazinin Edirnedeki âbi - desi önünde ingat ettiği ve bizzat ka- leme aldığı yüksek manzumedir. Bu muhtasar vesikalar, 10 uncu yıl dönümü ie, Edimenin ya - şadığı emsalsiz heyecanı ve bu heye- canın millet ve reemlekete kazandır. dığı mânevi yükseklikleri izah ve is - bat edebilirlerse - bunlara sadık bir Misafir tayyarecilerimiz şekiller âbidesine çelenk koyduktan sonra... nile ve bütün bir azametile hissederek yaşadı. Bunları hülâsaten tesbit et - mi şolmak için 10 bin kişiden ibaret yekpare bir halk tabakasının, bütün bir bayramın imtidadınca, bir dalga ve bir uğultu halinde baştan başa yek pare ve müyerek kalp halinde çarpmış olduğunu bildirmek kâfidir. Erkek muallim o mektebinden on beş Türk gencinin şehirde geçecek bay - ramı köylerde, köylüler arasında ya- satacak müşterek bir his ve heyecan şenliğine tercih ederek, emsalsiz feragat içinde dolaşmaları ve 7 gün- de 14 köyü tavaf etmiş olmaları baş- hea misalim iteşkil eder. - Bayramın başladığı günden bitti - ği ane kadar memlekette tek bir za âdis olmayışı bu bü- memlenetçe Edirnenin bir “mektepler ve mek- tepliler şehri” olduğunu evvelki mek tuplarımda bildirmiştim. Umumi bi müşterek bayramımızda mekteplerin e aöakspillecii a nihayet yüksek bir hassasiyetle bunlara mâzm olan C. H. Fırkasının ve fırkaya her sahada ve her noktada tam bir mütabakat gösteren hükümetle belediyenin bir Milliyet'in romanı: 62 nâkil olmak itibarile - kendimi cid - den bahtiyar sanacağım. Mehmet BEHÇET BİR ZAFER ve BİR ESER Kâinat ün. alsın, dünya öğrensin: Bir devrin tarihi onda yaşadı. En büyük eseri bagün Türklüğün Kemal'dir diyorlar, Kemal'dir adı! *. Bir günün tarihi bu, asırlar eğiyor baş! Sorsunlar anlatacak bunu bütün dağ ve taş bu yurt senin; her şey senin arkadaş... Çünkü senin ülkenin yarın kolu, ha - nadir Türk genci; Zaferler ulusudur, inkılâplar şimşeği Söyleyin vâki midir Türkün boyun > Hakkıdır bayrağımız bulutlara deki Ona renk vermek için bin bir pe .. On yıl evvel bugün de cümhuriyet gü- meşi Yaktı genç alınlara sün; Cihan yurt kavgasında biz ESRARSIZ HAYAT Hollywood'da sinema yıldızlarının romanı Yazan: VİCKİ BAUM — Daha çabuk gidemez misin, Meyer? — Maalesef imkânsız, Madam. Donka Romence bir küfür savur- du. Sekizi otuz iyor. Daha Hollywood'un etgâh olan Los Angelos sokaklariy!e kaynaştığı nok- taya bile gelmemişlerdi. — Trene yetişecek miyiz? Meyer biran durarak: / — Hayır, imkânsez maa ? Western Avcnuc'nin köşesinde- ler. Tevakkuf işat hüç ümit yol, Oliver Yeşil ışık otomobile yol verinceye kadar Donka bir karar veriyor. Western Avenue'den dün, Pasade na'ya git, Tren oraya yarım saatle gider. Yetişebiliriz. Meyer gözünün ucu ile bek'ı. Kadın. da tam bir çı'sın hali vardı. Suratı mel- Terane KAMRAN ŞERİF yajlı, üzerinde karnaval esbabı gibi bir ssbap, otomebile kurulup bir ckpres tre- tacın üstünde kavuş'urmuştu. Belki de | dun ediyordu. Sabık mühendis Meyer thk den bire rr saptı, yokuşlar | ırmanmağa başi Dez e miz a yarış esnasında zihninden | yeknâsaktı. aliil er, Oliver, Oliver... Seni görme- i liver, gitme, Oliver. Artık onu bir kül halinde gözünün ö- nüne getiremiyordı. Yala z bir parçası- nı, bir tavsını görüyor, bir katlerhasmı, Cenevredeki toplantılar- | Hergün bir yazı dan artık hayır y ole mu? Ekmekçilik ve pastacılık için mektep açılıyor | (Başı inci sahifede) ümitleri kuvvetli surette sarsılmış- tar, M. Hendersön, sözlerinin sonun-| da demiştir ki : “ Ortada suiniyet olduğuna şüp- he edilemez.” Ortada tehlike var CENEVRE, 14. A, A- — M. Hen-| derson'un şimdiki halde ortaya çı- kan yeni şartlar ve yeni vaziyet kar- şısında Cenevrede daha uzun müd- det kalamiyacağını söylemiştir. M. Henderson'un bazı terakkiler elde edilmesi için daha kuvvetli bir karar almmadığı taktirde ken- disini konferans reisliğine getiren Milletler cemiyeti meclisinin emri- ne hazır bulunmaktan başka yapa- cak bir işi kalmamış olacağını <i lemiştir. Havas Ağir yerl tırları'da ilâve edebileceğini kayde- diyor : M. Henderson vazifesinden çe- kilmek mecburiyetinde kalacak o- lursa milleler'cemtiyeti meclisine bir rapor verecektir. M. Henderson bu raporunda gerek silâhları azalt- ma konferansmiın ve gerek Millet- ler cemiyetinin varlığını tehdit e- den tehlikeleri örtaya dökecektir, Kimi tâkbih etmeli? LONDRA, 14.A. A. Avam ka- marasmda işçi. meb'uslardan — M. Morgan Jones'in hükümetin silâh- ları bırakma siyasetini takbih e- den bir takririne cevaben M, Mac Donald hükümet için bugünlük me- selenin beynelmilel bir anlaşma elde etmek olduğunu söylemiştir. Bu şerait inkişaf yolundadır. Eğer beynelmilel bir anlaşma ya- pılamazsa İngiltere hükümetinin va zifesi dünyaya, kimin takbih edil- mesi icap ettiğini bildirmek olacak tır. İngiltere, Fransa, İtalya, Ameri- ka ve bu meselede büyük alâkala- rı olan küçük Avrupa milletleri i- le sıkı bir münasebet halindedir. Biz Almanlardan, sonra değil, şim- di gelmelerini iştiyoruz. Biz Alman ların kendilerini bizzat temsil et- melerini ve bizzat kendi namları- na söz söylemelerini istiyoruz. > Beyaz kitap çıkarmıyacak LONDRA, 14. A. A, — Avam ka- marasında hükümetin silâhları bı- rakma konferansının 14 teşriniev- vel içtimama takaddüm eden hadi- seler hakkında yeniden bir beyaz kitap neşretmek tasavvurunda olup olmadığı hakkında M. Lansburg ta- rafından sorulan bir suale cevaben M. Mac Donald demiştir ki : “ Hükümet istenildiği takdirde bu neşriyatı yapmaya hazırdır, fa- kat hükümet Cenevrede sarfedil. mek üzre olan müsbet mesainin ve yapıl ta olan müzakerelerin menfaatı namına mümkün ise bu- nu yapmamasının muvafık olacağı mülaleasındadır. Binnetice hükü- met bu hususta israr edilmiyeceği- iiümit eder. “ M. Mac Donaldım bu surette mutaleada bulunması üzerine M. Lansburg isrardan vazgeçmiştir. Kontrol meselesi ğ CENEVRE, 14. A. A. — Kont- rol meselesini tetkike memur ko- mite dün öğleden sonra yaptığı toplantıda, evvelce üzerinde anlaş- ma yapılmış olan İngilizlerin kon- trol hakkındaki projelerinin mad- delerine tekrar avdet etmemeğe karar vermiştir. Sovyet Rusya'nm mümessili, kontrolun cihanşumul olması lüzu- muhu kaydetti Japon murahhası, kontrolu çok müşkil bir şekle koya- cak olan Japonyanm hususi vaziye tinden bahsederek bu meseleye ta- dilât müzakerelerinde avdet edece ğini bildirdi. o Bu hususta Sovyet murahhası, sonradan teknik mahi- yetle Fikirler | bildireceğini söyl. di. İtalya murahhası İngiliz proje- sinden sonra yapılacak (teklifler hakkında İtalya heyetinin müsten- kif bir vaziyette kalmak mecburi- yetinde olduğunu bildirdi. Nihayet, kontrol komisyonun hü- kümetler, teşkilâtlar veya şahsiyet- ler tarafından verilecek tekliflerin şartları münakaşası neticesinde, İn- giltere hükümetinin mümessiline direktif verdikten sonra Fransız ta- © âtımnm kabul edilmek ihtimali ortaya çıkmış oldu. Ve biz duyduk” on yıllık inkilâptaki z tadı, “a Köinat ün alsın, öğünsün küre: Bir yerin beril sada yaya Türklükten öz alan büyük esere Kemal'dir diyorlar, Kemal'dir adı Edirne kız muallim mektebi snf talebesinden Sabahat Reşat EDİRNE MERİÇ İZCİLERİ Bizler, Öztürk yurdunun güzel Edir - nesinden Gönülden bir arzuyla kopup buraya geldik. Oradaki gençliğin ayrılıp sinesinden Bugünün sevincini kutlulamağa geldik ... Cümhuriyet polisi ge çiş resmi sırasında... içini çekerdi. Pijamasının ön cepleri üzerine ipskle markaları işlet- mişti, — Daha ona dair ne biliyorsun? Ne? En güzel kravatı açık (kurşuni benekli kravatıdır. Eski bavulunu pek sever. Sert İ yakalıktan nefret eder. Saçları tarçın ko- kar. Allaha inanır, pek çok değil, biraz. Göğsü pürüzsüz ve çok kabarıktır; kolu- nun alt nda biraz sarışm tüy vardır. Par- mağın'a annesinden miras kalan küçük | elmaslı bir yüzük vardır; bu yüzüğü par- mağından hiç ayırmaz. Daha ne? Ne? O- İ Biver, benden uzaklaşırken sana dair ak- İ lamda kalan bundan ib-ret mi? Oliver, şekerim. mi? Biz Türklük güneşinin (Ulu Gazi) adımız Gönülden bir hasretle anan izcileriyiz, Asyanın ortasında medeniyet tadımız İlk önce tadan biziz ve bugünün eriyiz ... Yanarak içimizde inkılâbın ateşi Edirnenin ufkundan Ankaraya yüceldik, Tarih denen varlığın bir tek eşsiz. güneşi (Kemal) adi (Gazi) yi kutlulamağa geldik. Yazan: Kız Muallim mektebi tale - besinden Râna, Edirne Besteleyen: A. Yekta Bey - Kız mu ellim mektebi musiki muallimi, Edirne mebile kadar geldi. Şimdi otomebil bö- tün süratile, şehir £ haricindeki meyva ın yanından gidiyordu. Losbu- zelos ikili altına serilmiş gibiydi. Yol tepeden tepeye sıçrayordu. Yetişecek miyiz, Meyer? ti, e m e tu, bir sigara yaktı, biran içtikten sonra Meyer'in ağzıma verdi. Şoför dumanı min- nettarlıkla ciğerlerine kadar çekti, hattâ gülümsedi bile, — Daha çabuk! Daha çabuk! Daha ça- bek! yalpalıyor. Hava rüzgürli ın temasile yarılıyor. Korna haykırıyor, — İyi, Meyer! İyi, iyi, iyi, Kilometre direkleri, evler, yollar. — Daha çabuk! Daha çabuk! Köşelerde, üzerinde “Dur!,, Kelimesi yazılı beyaz levhalar , Meyer duruyor. — Durma Meyer, durma, genç! — Hayır geçemem, — Lüzemi Geçemem! — Özle ise dirdksiyonu b-na ver! Pazendana'ya ii bile. Deska Maarif Vekâleti bu işe bir müte-. hassısını memur etti.. j Bumdan on beş, yirmi sene evvel; yaşlılarımızdan işitiyorduk; — Bir gün gelecek ki, kundura boyacılarmın bile elinde şehadet- namesi olacak!. Mektepten çıkma- yan berberler iş verilmiyecek!.. Berberlerin bir çoğu (şimdiden mektep mezunu... Neredeyse kundu- ra boyacılarına sıra gelecek.. Fa- kat ekmek hamurkârlarile pastacı- lar için bir mektep açılması şim- diye kadar nasılsa hatıra gelmemiş- t. Haber verelim ki, İstanbulda ek- mekçilik ve pastacılık mektebi a- çılmak üzeredir. Başbca gıdımız olan ekmeğin nesi yapıldığı öle mekçilik ve pastacılık mütehassısı | Esat Bey denberi pek azımızı alâkadar eder. Onun yalnız furun camekânların- da yapılmış şeklini görürüz. Pasta ya gelince, bu daha ziyade lüks bir yiyecektir. Cinsini sormadan, çata- la batırıp yeriz. Maarif Vekâleti tarafından ek- mekçilik ve pastacılık mektebini te- ie memur edilen bir gençle, geçen gün bir tesadüf neticesinde tanış- tım. Esat Beyin — bu gencin ismi — bana anlattıklarmı yazmağı fayda- Ii buluyorum. Belçikada Maarif Vekâleti hesa- bına ekmekçilik ve pastacılığı tah- sil eden Esat Bey diyor ki: —Böyle bir mektep açmağa bü- yük ihtiyaç vardır. Çünkü memleke- timizde bu iki zanaat, başı boş bir halde bulunmaktadır. Ekmek ha- murkârları ve pişiricileri hemen de mesleki malümetı olmıyan kimse- lerdir. Furunlarımızda, pastahane- lerimizde çok iptidai vesaitle iş gö- rülüyor. Çalısma tarzı eskidir. Sıh- hi ve fenni noksanlar sayılmıyacak kadar çoktur. Amele, furunlar üze- rinde ayak üstü çalıştığı için roma- tizmaya tutulur. Ve yuttuğu karbon gazı yüzünden sıhhati sık sık bo- zulur. Bizde ekmek ötedenberi hamuru mayalandırmak, ve çiçek mayası, tatlı maya vesair maya £ tarzlarile ihtimar elde edilmek suretile yapıl- maktadır. Amale, bunu kendi ken- dine iptidai bir surette öğrenir. Hal buki Avrupa furunlarında ekmek, levure de boulançer ile yapılır ve ekmek bu maya ile (ihti mar ettirilir. Levure de ek- meği en iyi tahammür ettiren uzvi mikroplar vardır. Bu maya ile yapı lan ekmekler, hem daha lezzetli, hem de hazmedilmeleri kolaydır. Mektebimizin; ekmekçilikte yapa- gağımız asri değişikliğe önayak ola- cağına şüphe yoktur. Mektepte, talebeye fenni ve sıh- geliri otorttuğu yerden itti, Yerlerini de Eiştil i bir kaç saniye sürdü. Şo- förün elleri karmenlaşmıştr. Kadın, Me- Yer'in tamamile ısınmış elan volana me- geldiğini bur karıştı. Yaya gidenler koşmağa baş- ladılar. Bir polis işaretler | yaptı. arkala- rında, çılgın bir otomobil, içinde bir ha- yalât gibi ışıldayan bir kadın intiba: be- raktıklarını lardı Ni Ufacık İstasyon. bembeyaz ark limba- ları, Çakıl taşlı rıhtımın O boyunca zarif bir surette sıralanmış biber ağaçları. Ara- atladığı zaman badan Donk'nm bacak- ları titriyordu , Bir arabaya yük © yükliyen bir adama Eipres geçti? Adam cevap verdi: — Bir dakika sonra geçecek. Donka'nın yüzüne bakmağa cesaret © demedi? Hayreti ve terbiyesi buna rsani- gi Dönlie erkene önüme olsen bis bi ekmekçilik tarzı © gösterilei muktedir, furuncular yetişmesi çalışılacaktır. Pastacılığa gelince: Bu za memleketimizde bir kaç müe ye münhasır kalmıştır. Pastacı! ince, hattâ bedii zevki okşıyan iş olduğu kabul edilmelidir. Mektebimiz, pastacılığı Türk #| İesinin içine sokarak pastaların d! vaini yapmasını bilir ev hanım! nın çoğalmasına hizmet edece! Bazı hanımlarımız pasta yapı sını bilirler. Fakat bildikleri m dut bir kaç neviden ibarettir. Halbuki pastacılıkta ibda kudri mühim bir rol oynar. Mevcut bü pastacılarımız Fransız paslacılı nı, yarım yamalak öğrenmişlerd Yapılan pastalar, beş on çeşidi çindedir. Ekmeklerimiz ise, Fransızlı Pain de menage dedikleri su, un! tuzdan mürekkep olan bir tek $İ viden ibarettir. Sütlü, çavdarlı, üzümlü, yulal meyi ekmek nevilerinin hiç rini bilmeyiz. Bir aralık üzümü ekmek yapmağa çalışanlar oldu. kat, bu ekmekler, aranılan nef te değildi. Maarif Vekâletinin çok yeri: olan bu teşebbüsü, herhalde büyf faydalar temin edecek ve ekm lik, pastacılık mektebinin yetiş receği gençler, bu zanaati de A: palılar derecesine getirecekler, Esat Beyin izahatını dinledim ç Demek bir kaç sene sonra, kâgir? k pılı muhteşem furunların önünd en modern şekilde giyinmiş temi | pak gençlere rastlıyacağız ve b lara “hamurkâr,, demeğe dilin varmıyacak... Mektep mezunu hamurkâr.. Bl | Tım daha neler göreceğiz? M. SALÂHADDIN Yeni ölçüler ji Ve ayarlar | (Başı Hinei sahitede) kında lâzım gelen muameleye tev sül edilecektir. Kudret Bey, Bundan sonra ilk # çü muayenelerinin mıntaka müfetfi İeri ve senelik muayenelerin mun! müfettişlerinin verecekleri direktifi ilinde belediye âyar mem: ndan ne suretle yapılacağf imalâthanelerin defter tutmak mi buriyetinde olduklarını söylemiş, imalâtında nazarı kate alma umumi ve fenni hükümleri ve her şü aletinin kendi huusiyetlerine n£ zaran nizamname mucibince gözö de tutulması icap eden şartları # elmiş ve bunlara ait resimler de göl) termiştir. Konferansın sonunda, bir mü be yapılmış ve Kudret Bey âmiller rafından sorulan bir çok suallere ©, vaplar vererek alâkadarları tenvir miştir. Mıntaka müfettişleri de, s5 ti hususiyede imalâthanelerle te ederek kendilerini tenvir etmekted ler.. Kudret Bey, lüzum görülürse b konferans daha verecektir. Konfe s müteakıp kendisile görüşen muh ririmize Kudret Bey demiştir ki: — Diğer mntakalara memur arkadaşlar, kâmilen mıntaks! tmişlerdir. Biz de kanunun yoruz. İstanbul n mikyasta ikmal! Almanyaya giden Iktısat müstef# Hüsnü Bey bir kısım âletler göndet miştir. (Bu âlet doğrudur) diye öl leri damgalamağa mahsus âletler iki üç güne kadar gümrükten çıkar” Jacaktır.” | mahlik karşısında kaldığın ancak o 2” Kaya el ga yanmış, bir kraliçe gibi | giyin kadın. Akşam başı açık, Pesadena ist yonunum rıhtarm ağız: m Belki film çevirecekler, diye düşü ek bulunan diğer bir kaç kişi aşağı yı > seyi düşündüler. Bacek'arı kaskatı kesilen semen ot: mobilden indi. Donka ecmuzlar. tosunu örttü. Ona fena halde er ayni zamanda biraz öcıyordu da, Ka gözlerini demiryolunun çifte şerid dikmiş, afyon yutmuş bir insan gibi # Jümsüyordu. Kıyafetini tamam'le w muşta. Bu azgin pe sonra bir d gü tenha rıhtım üzerinde koşuşan halk. P* memur telâş etmeden odasında çıktı. P' ta çuvallarını taşıyan iki adam, yüks İekömoti, tren, uzun bir iron ve had den fazla vagonlar, Tren istasyon ve bir kaç saniye, sanki durmuyacakın"! bi oldu. Bu dakika esnasmda Denk (Bitmedi