Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
AKŞAM POSTASI Sahibi ve Neşriyat Müdürü Hasan Rasim Us İDARE EVİ: (Istanbul Ankara caddasi Posla kutusa: (stanbul 214 Telgraf adreni : İstasbul HABER Yatı işleri telefonu: 23872 idare . .- 2 24370 .Eâın. K ... . . ...-. DABÖNE LARI $ ü Türlüye (ıılı K B Benrlik — 1400 Ke. — 2700Ke. B Ü Gaylık — 150 . 4060 , İ Dödeyik — G00 . 8.00 » TTTT AUA Vakit geçirmek için HLÂKİ yecizeler okumasını sever misiniz? Ben hoşlanı- 'irım, Onlarda söylenilen hakikat'in mutlak olduğuna inandığım için de- ğil; bilâkis o hakikatin nisbi oldu. Yunu, ancak bir tarafı gösterdiğini, aksinin de söylenmesi kabil olduğu- nu bilirim. Fakat insan Truhundan haber verirler. Bundan başka onlar- la bir nevi fikrf öyun tertip etmek de kabildir. Hani hemen her gazete- de görülen, Frenklerin Mots - Cro- ises dedikleri eğlence yok mu? işte onun gibi bir şey; fakat bence daha eğlenceli, hattâ daha faydalı. An. latayım; belki hoşunuza. gider, SİZ de kabul edersiniz: bir vecize alır- sınız ve onun ifade ettiği hakikat'in aksi hakikat'i bulmağa çalışırsınız. Ne kadar zoör olursa her bilmecenin bir cevabı bulunduğu gibi her vecir zenin de zıttını muhakkak bulursu- nuz. Yalnız dikkat edilecek bir şey vardır: kitaplarda, gazetelerde bize “yecize,, diye gösterilen — sözlerin hepsi de “vecize,, değildir, yani bir ahlâki hakikat ifade etmezler; bazı- ları sadece bir teşbihtir. Onların zıt- tınr aramayın, Bir misal — göstere- yim: M. Turhan Tan, pazar günkü fıkrasında “derlediği,, vecizeler ara- sına, Madame De Stael'in şu sözü” nü-de almış: - “Mimari, dondurul- muş müusikidir.,, Bu söz bir fikir değil, güzel veya çirkin bulabilece- Bimiz bir teşbihtir; bunun aksi ol- maz. Siz: “Musiki, seyyal hale ge. tirilmiş bir mimaridir,, derseniz o da olabilir ve Madame De Stael'in sözünün aksi sayılmaz. Teşbih, eşya arasında bizim ruhumuzun bulduğu gizli münasebetlerdir, çoğu — zaman ancak bizim için bir kıymes vardır; bunun içindir ki: “Teşbihte hata ol- maz,, derler. Gelelim hakiki vecizelere, Onları| “da gene M. Turhan Tan'ın yazısız dan alacağım. Canrobert: “İnsan gülünç olmaktan korka — korka yü- celmekten vazgeçmiştir.,, Doğru bir söz: gülünç olmak korkusu insanı, belki iktidarında — olan bir takım büyük hareketlerden alıkoyabilir. Fakat bunun aksi — de doğrudur.., *Yücelmek arzusu insan oğlunu çok defa gülünç etmiştir.,, Bu söz biri- birinin mütemmimi değil, tamamile zıttıdır: çünkü birincisinde — insan oğlunun bilhassa yücelmesine ehem miyet verilmiş, hattâ ona: — “Sen yücelmeğe çalış, bazan gülünç ol- san da zararı yok,, denmiştir; ikin. cisinde ise bilhassa — gülünçlükten kaçmağa ehemmiyet verilmiştir. İn: san oğluna: “Aman kendini — kolla! büyük bir iş yapayım derken ken- dini gülünç edersin,, denmiştir. Sorel (acaba hangisi? tarihçi So- rel mi? yoksa şiddet taraftarı So- rel mi? birincisi olsa gerek) : “Fert ler için fikir ne ise milletler için de tarih odur: Şahsiyetin — şartı,, de- miş. Bunun aksi şöyle bir şey olar bilir: “Fikir fertlerin, tarihde mil- letlerin şahsiyetini öldürebilir.,, Bu söz de pek yanlış değildir: bir fikre fazla bağlanan, her hareketini ona göre tanzime kalkan fert, nihayet kendinden geçer, bir nevi otomat ©- lur; tarihine fazla bağlanan, daima ananeye sadakati düşünen millet de yaratıcılığını kaybeder. Zaten M. Turhan Tan'ın yazısında da, Sorel' in fikrinin aksini ifade eden bir fi- kir bulmak kabil: İngiliz şairi Po. pe: “İnatçı bir adam fikirlerine hâ- kim değildir. Fikirleri ona hâkim: Mister Çemberlayn, avam kama- rasmda verdiği beyanatla, İngiliz - Fransız - Sovyet müzakerelerinin ne safhada bulunduğunu vazıh bir şekilde bildirdi. Bununla beraber mesele yine ka rışiık, Sovyetler birliği, iş arkadaş- larını evvelce çizilen dairenin dışı, na sürüklemek istiyor. Onun için;, garb devletlerinin muayyen hâdi - selere ve taarruzlara raci mahdud bir iş birliği çerçevesi içinde kal- makta Israr etmeleri lâzımdır. Mister Çemberlayn ilk evvelâ, İn giltere gibi, Sovyetler birliğinin Lehistanla Romanyaya garanti ver mesini temin etmeyi düşünmüştü. Bununla beraber, Rusya ile İn- giltere ve Fransaniın vaziyeti ay. ni değildi. Garb devletleri tehdid altımdaki yerlere güçlükle müdaha- le edebilecekleri halde Almanyaya karşı derhal harekete geçebilirler- di. Şarktaki müttefikimizse tama - mile aksi bir vaziyettedir. Alman. ya ile müşterek hududu olmadığı arasındaki zıttıyeti — farkedersiniz. Fakat Pope'un sözünü — bir vecize değil, sadece inatçılığın tarifi diye kabul etmekte mümkündür. Bir misal daha alayım: Mozart: “Nasihati akıllılar, çareyi zengin- ler vermelidir,, demiş. Bu vecize de çare ve zengin kelimeleri ile ne kas- tedildiğini anlıyoruz: çare bilhassa paradır; — zenginler de muhakkak kendi çalışmaları ile servet edinmiş kimseler değil, ailece zengin olanlar dır. Fakat çare'yi ve zengin'i daha geniş manada da alır ve şunu söyli- yebiliriz: “Nasihati zenginler ver. meli, çünkü onlar hayatta- muvaf- fak oldukları için sırrını keşletmişlerdir; çareyi de a- kıllılar göstermeli, çünkü onlar bi- zim kabiliyetlerimizin ne olduğunu anlayıp hangi yolda ilerliyebileceği mizi de bulurlar.., Bu vecizelerden hangileri doğru- dur? Bence hepsi de bir — derecede doğru ve bir derecede yanlıştır. Hiç birine bağlanmaya gelmez; hepsini de fikre hoş vakit geçirten birer eğ- 'ence diye kabul etmelidir. Nurullah ATAÇ muvaflakiyetin| Şaheser bir gazete ilânı için ona karşı bir şey yapamaz, Fakat aradaki memleketlere yar - dım hususunda da çok müsait va- ziyette bulunmaktadir. Fakat bu devletler kendilerine e- dilecek Yyardımdan — korkuyorlar. Memleketlerine kızıl ordu — girince faydadan ziyade zarar görecekleri. ni düşünüyorlar. İki büyük demokrasinin pek va- zıh maksatları hakkında yersiz bir şüphede bulunarak, Sovyetler birli- ği kendilerine bilhassa müsait olan bu teklifi reddettiler, Halbuki bu teklifi kabul etmiş olsaydı Al . manya Rusyanın hemhududu olan o iki memleketi aradan kaldırma- ğa teşebbüs ettiği takdirde Sovyet ler birliği, kendisi mühim bir mu- kabil taahhüde girişmeden, garb devletlerinin yardımını görecekti. Sovyetler birliği, böyle yapar . sak muhtemel mütecaviz hareke - tini bizim üzerimize çevirir gibi bir fikir ileri sürdü ve bir taraftan Fransız - İngiliz garantisinin, Rus garantisi ile beraber, Baltık dev . letlerine de teşmil edilmesini ister- ken diğer taraftan kendi toprakla- rımı da müdafaa edecek bir itti - fak talebinde bulundular, Bu ikinci şartı da Mister Çem- berlayn kabul edilebilir bir mahi -| yette buluyor. Fakat bunun da Fransız . Sovyet misakı gibi mah- zurları var; yani, mütekabiliyet sa dece zahiri ve lâfta, binaenaleyh, bir hayalden ibarettir. Sovyetler birliği taarruza uğrar- sa İngiltere ile Fransa ona birçok _va.ı-dnnlaı:da bulunabilir, Halbuki, * Fransa ile İngiltere taarruza uğ - rarsa Rusya bir şey yapamaz. — Fakat maksât Almanyanın şari doğru ilerleyişini durdurmak oldu ğuna göre, bü gayritabil hal ikinci plânda kalır, Müsavi şerait altın - da olmadan karşılıklı yardımı ka - bul etmek bir diplomat nezaketi sa yılabilir ve ortaya nazari bir müsa., vat konuluür. Asıl mesele, garb dev- letlerinin, hangi istikamette olursa olsun Almanyanın istilâ arzusuna karşı cephe almaya karar vermele- ridir, Baltık devletleri meselesi daha karışık, Onlar kendilerine teklif e. HABE.R — Akııın Postast Ingiliz : Başvekilinin sürüklenmekten korktuğu şey Yazan : Henry Lemery Eski Fransız nazırlarından senato âzâsı: rinden,, ratmaktadırlar. erkek bir milletin göğsündedir. yapmamıştır, maktadır. Sulh zaferleri.. Yazan: M. DALKILIÇ ÜRK - İngiliz ittifak anlaşması metninin ayni olan Türk . Fransız ittifak anlaşması da imza edildi. İnsanlık tarihinin kanlar ve dumanlarla bürünmüş yolu üzerine muazzam bir çelenk daha koyuyoruz: Sulh zaferlerinin çelenkle, İnsan cehtlerinin en büyükleri sarfolunarak dünya yüzüne ya- ratılan yeni hakikatler bir an düşünülürse, çok büyük ve manalı tarih anları üzerinde olduğumuzu derin surette hissetmemek ve heyecan duymamak kabil değildir. İngiltere gibi dünya denizlerinde birinci, Fransa gibi kara or- dularında birinci, dostumuz Sovyet Rusya gibi hava kuvvetlerinde birinci safta ve Türkiye gibi muhariblikte birinci dünyanın - dört büyük milleti, insanlığı büyük felâketinden kurtarmak için göğüs göğüse vererek hayalin bile yetişemediği muazzam bir kuvvet, bü. tün muztarib insanlığın mukadderatı üstüne titriyen bir kuvvet ya- Fransa emin olmalıdır ki Türk . Fransız birleşmesi attığı imzayı kalbimiz üzerine atmıştır. O kalbin üzerine ki Hatayı bağrına basmış ve, ayakta, bütün insanlığın mukadderatı için en necib hislerle ve şefkatlerle vuran Ve Türk milleti, belki tarihte hiçbir zamanki ittifaklarmı bu kadar yüksek bir şuur ve bu kadar insani bir iman ve samimiyetle Türk milleti bugün dünya mukadderatı üstünde oynadığı ro- lünü en küçük çocuğuna kadar İnanarak, bilerek ve severek yap- Türk milleti, dünya önünde, büyük emel kardeşliği ettiği şe. refli milletlerin yanında sulh ve medeniyetinin kahraman nöbetçi- liğini bir an tereddüd etmeden almıştır. Kazanılan sulh meydan muharebelerinin bu en büyük zaferi ve yaratılan, bu İnsanlığı koruyucu muazzam eser karşısında yal. nız Türk milletini, yalnız Fransayı, yalnız dostlarımızı ve mütte- fiklerimizi değil, bütün dünyayı tebrik ederiz. üzerine dilen yardımı kabul etmiyorlar, Se beb ister Almanyanın şüphesini u- yandırmaktan çekinmeleri olsun, is ter Bolşeviklikten korkmaları ol - sun, vaziyet şu: kendilerine yardım teklif eden bloka girmiyecekler. İçlerinden ikisi, bilâkis, derhal AL manyaya yanaştı ve onunla ademi tecavüz misakları ve iktısadi anlaş- malar imzaladı. /— Bövyetler birliğinin zihnhl işgal Teden şey ortada ve makül. Baltık memleketlerinin — istiklâlleri Rus - yayı ancak kendisine karşı bir fa. aliyete üs olmaları ihtimali dola - yısiyle alâkadar eder. Mister Çemberlayn Sovyetlerin bu endişesini gidermek için bir ça- re buluyor. Diyor ki: “Kendileri istemezken devletlere zorla garanti kabul ettirmek müm. kün değildir. Fakat bence bazı ça- reler bulunabilir ve bu çareler, bu müşkülâta olduğu gibi, müzakere- (ler esnasında çıkacak diğer müşkü. lâtta da, üç devletin mütecavize karşı mütekabil yardım esası Üze - rinde anlaşmasını mümkün kılar.,, Görülüyor ki İngiliz başvekilinin fikri çok kapalr, hiçbir hal şekli ih tiva etmiyor, bilâkis —daha başka | müşkülât çıkması mümılinl itiraf ediyor, İngiliz başvekilinin ıilrük!eumek— ten korktuğu bir şey varsa, o da, bir taraftan, bitaraf kalmayı sami. mi-bir şekilde veya| muvakkaten istiyen devletler üzerinde tazyik yapılması, diğer taraftan, Moskova ya karşı girişilen taahhüdlerin Sa- hasr veya mahiyeti itibarile fazla i- leriye kaçılmasıdır. Sovyetler birliği ihtimal ki Bal - tık komşularınım Alman hâkimiyeti altına girmesi ihtimalinden endişe ediyor. Fakat biz buna ne yapabi- liriz? Mister şöyle diyor: “Üç devletten biri kendisini, di- Çemberlayn bu hususta Te e ÖYŞÜ K Z İ ÇAAT Ai V AATUGÜR LAŞ RARE Çü PARGAGRERARARAAPARERLOR ĞAL A R LAİ Un bulmak dâ zor mu ? dir,, demiş. Dikkat edin, o iki söz B İZDE gazetelerimiz ilândan mes'uli. uliyeti biz kendimize adetâ iskemlesiz bir ilânlar nazırı süsü verip üzerimize alarak, arada sırada, gazete — ilânlarını da gözden geçiriyoruz. Bizim bu garib ilânlar avcılığımızı gö. ren bir okuyucumuz, harikulâde bir ilân yakalamış, — 1939 senesinde, değil yalnız bizim memleketin, belki bütün dimyıı.ıım en Şa- heser ilânı!,. Diye bu ilânı, neşrolundugu Cumhuri- yet gazetesile birlikte, bize göndermiş.. Bu okuyucumuza hakikaten gariblikte emsali görülmemiş bir şaheser rekoru kı. ran bu İlânı keşfedip bize göndererek bizi mizahçılıkta rezil ettiğinden dolayı teşek- kür ederiz, Bizler gibi kendisini açık göz bilip de kendi bacakları üstünde kendisini sayfiye yapıp bir uzun öğle uykusuna yatmış olan birçok sayın okuyucuların da gözlerinden kaçırdıklarma şüphe olmıyan bu ilânı ha. kikaten çok, hattâ Eminönü meydanındaki tek bacak saatten çok garib bir ilân!., Gazetelerde neşredilmiş böyle bir ilâ- nr okuyup da hayretler içinde kalmıyacak hiç kimse tasavvur olunamaz, Biz bu (en şaheser ilânı) gazeteden aynen alıyoruz. Ancak - teberrüken isimle. rin yalnız baş harflerini bıirakmak nezake- tinde bulunacağız. İlân aynen şu: Açık teşekkür — E., kım F, yi Altm. et hukuk mahkemesinin 6-2.939 T. boe ka- rarile boşadığımdan dolayı sevinç ve neşe me bizzat ve yazılarile iştirak eden hısrm akraba ve ahbablarıma ve mahkeme he. yet kabul etmedikleri için bu mes- * Rasgele yetine, kuvvetli ve muhnterem avukatım Bay Mehmed Mihriye minnet ve şükran- larımı sunmağa — gazetenizin tavassutunu saygılarımla rica ederim. İst. Üniversite Tıb Fakültesi talebele. rinden O, V. Y. Ne buyruluyor"!, Görülüyor a: Yapılacak bir şey daha var: T4 Boşanma düğünlerini de menetmeli!!., * * * Bu da bir propaganda şaheseri OÖN günlerin şaheser propagandala- rımdan birini de ajanslar bildiri. yorlar: | Almanya Sovyetler Birliğine 750 mlil- yon marklık bir kredi teklif etmiş!.. İlk günü Berlinden verilen bu haberi okuyan. lar, şüphesiz, pek hayrete — düşmüşlerdir. Zira bu haberde, bir kuşa iki taş,. birden atılıyor. Biri: Demek oluyor, Almanya o ka- dar zengin ki Soövyet Rusya gibi bütün mil, li serveti devlet sermayesi olan bir devle- te bile kredi açıyor! Diğeri: Demek oluyor, Sovyet Rusya Almanların açacağı — krediye muhtaç bir halde!.. Tabli Moskova, bu propaganda balonu- nu bir üfürükte, derhal tekzib ederek pıt. hatrverdi, Fakat şu Alman propagandası propa- ganda olarak hoş bir şey değil mi? Yine dua etmeli: İyi ki İngiltereye maaş bağlamaya kalkmıyorlar!... AZKTELER şu ekmek meselesi ve ekmekçiler meselesinden uzun uza- dıya bahsetmekteler.. Bir gazete de bu haberlerin başma şöyle bir serlevha koyarak soruyor: — Un bulmak için zorluk mu çekili. yor? Şaşarız bu sayın muharririmizin aklı- na!... Un bulmak İçin ıorluk mu?,. Onu kim demiş?,. Şu pastacıları görmüyor musun: Adam taş, toprak, talaş ne balursa un ya- pıyor.,. Hattâ: — Eminönü meydanında yıkılan bina. lar ne oldu? Denilse şu cevab verilebilir: — Pasta olarak yedik!.. * * İri bir liman reisi istiyor OŞ bir haber daha: Sayın Şile kaymakamı vilâyete mü. racaat ederek Ağva deresi civarında 60-70 yelkenlinin demirlemekte olduğunu, tehli- keli havalarda birçok gemilerin bu havali- ye iltica etmekte bulunduğunu — bildirimş ve Ağvaya bir liman relisi tayinini — iste. miş, Sayım kaymakamın böyle bir vaziyet. le ve şüphesiz büyük bir hüsnüniyetle alâ- kadar oluşu elbette çok güzel bir şey. Fa- kat toğbir olarak Mman relsi İstemesini anlıyamadık. Çaresi bir liman reisi midir? Yoksa İlman reisi şamandıra mı?!., Mim Düşündüğüm gıbı ; Plâtonik bir alâka — Yazan: SUAD DERVIŞ Almanyadan gelen havadisler, bize son günlerde bu memleketiti bazı arap devletlerine karşı fazla bir alâka göstermeğe ve onları Türk emperyalizmine!.. karşı hi, maye eder tayırlar takınmağa baş- lamış olduğu zehabını vermekte - — dir. Bu haberlerin sıhhatine inanır ve Alman matbuatının da neşriya- tımı takip edersek, Almanyanın bu müslüman , memleketlere karsı gösterdiği alâkanın mânasını an. lamak için biraz düşünmemiz icap eder. : Almanyanın acaba 'bu memle- ketlerde nasıl bir alâkası olabilir we Cermen ırkının asil ahfadları için Yakın Şarkta bir hayat sahası metzuu bahsolmryacağına, daha doğrusu olamıyacağına göre, nor- mal irikişaf ve tekâmülleri için tam bir huzura ihtiyaç hisseden bu küçük arap devletleri hudut- ları içinde Berchtesgaden bahçe - lerinde dönüp dolaşan gizli faali- yeti dünya efkârı umumiyesinc Almanya nasıl izah edebilir? . Almanyada münevvere — harp ilân edildiğini bilfyoruz. Fakat en iptidat coğraff malümatın dahi bu memlekette gayri'mâlüm olmasına imkân yöktur, : Almanya ile, alâka duyduğ 1 arap devletleri arasındaki müna- sebatın sadece plâtonik mahiyette kalabileceğini anlamak için Ber -. —— linden Bağdada uzanan yolun ne. relerden geçtiğini bilmek hfayet eder. Orta Avrupıyı ıo!tulmuş kundağın bir eşini Yakın Şarka- — getirmesini istemek büyük bir ha-| ta olur. Cermenliğin dünya - üzerindeki hegemonyası meselesi şimdi o kar dar sarpa sarmıştır ki, Cermenli- v l İ | * | M ! M j — di — ği temsil ettiklerini söyleyenlerin — — | arap meselelerinin hallinden vaz- geçip kendi işlerile meşgul olma-' İ larımı tavsiye etmek bu son: faali- yetler ve neşriyat karşısında Türk — j matbuatından beklenilen en dosta- ne bir jest olür. Suat DERVIŞ ğer bir Avrupa devleti tarafından — bilvasıta tehdid altında hissetmesi - için birçok ihtimal düşünebilir.,, Bilhassa “diğer bir Avrupa dev. - leti,, tabirine dikkat edilmesini iste- rim, Buü tabirle, ittifakım Asyaya Şü — mulü imkânının önüne geçmek is- teniyor. Ö zaman Almanya Japon. ya ile sıkı bir ittifak yapabilir. “Bilvasıta kelimesi" de bende endişe uyandırıyor. Bir devletin hayatmı sarsacak tehlikeler daima doğrudan doğruya olmaz, bilvasıta — da olur; Stalinin develtini bu teli- likelere karşı da müdafaa edecek miyiz? Bolşeviklerin arzusu, hiç Şşüphe yok bugünkü vaziyetten istifade e- dip kendilerinin büyük — memleket üzerindeki hâkimiyetlerini devam ettirmek imkânını elde etmektir. Fransa ve İngiltereyle birleşme- — lerinin kendileri için de, yalnız ha- — cudiyetlerini de muhafazaya yar - ricf değil, ayni zamtında dahili mev drm etmesini istiyorlar, Ne taarruz olsun, ne de dışardan çıkarılan ve — © | beslenen ihtilâl. İşte, onlara ne mahiyet ve no şe- 'kilde olursa olsun, vermemiz icahb — eden teminat bu ikinci teminat ol - * — malıdır. (La Tribune des Natlons) Manika köyünü sel bastı Yıldırımlardan İki Kadın Öldü Tekirdağı, 25 (A.A.) — Birkaç — gündenberi Saray kazasında de. —— — vamir yağmurlar yağmaktadır. A- — - lınan haberlere göre Küçük Mani- — ka köyünde birçok evleri su bas- ölmüstür L mış ve düşen yıldırımlardan tar- - lada çalışan iki kadın ile bir öküz —