26 Haziran 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

26 Haziran 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A — özaiEğan : MAD azan: PEARL S. BUCK ei AA hei n G — den! diye haykırdı. —İ2 — Karısı, yine ayni tarzda: — Cahilsin, Siye tekrar etmişti, cahilsin! Se- iin gibi adam dünyanın hangi memleketinde var ıicaba? Vallahi seni Amerikalı arkadaşlarıma ta- utmaya ultamırım, evet, utanırım! Bunun üzerine Kaplan, müthiş bir öfke için, . ade: â 7 — Defol git sen de öyleyse Amerikaya! diye bağırmış Ve arkasından kapıyı şırakkadak kapa. tarak çıkmıştı. Fakat çok geçmeden dönmüş gelmiş ve boğuk bir sesle: — Bilmem neden seni öldürmüyorum - diye homurdanmıştı. Öldürsem de işimi istediğim gibi yapsam ! — Öldür, ne dürüyorsun, Zaten sen adam öl- _- dürmekten başka bir şey bilmezsin ki! - Kaplan yine odadan öfkeyle çıkmıştı. — Molliyi öldürmeden, Aradan epey geçtikten sonra tekrar tekrar — Mollinin”odasma geldiği zaman biraz yumuşamış. tr ve bir şey söylemeden durdu. İ Molli, bütün kuvvetile ondan nefret etmeye karar vermiş olmasına rağmen kendisini heyecana İ düşmckten alıkoyamadı. Acaba her şeye rağmen — Beviyor muydu bu adamı? a Kaplan, nihayet!: j — Ma-li, diye söze başladı, sen benim haya. — İzmda neyi beğenmiyorsun? Ben bit agiret reisiyim - Ve bir aşiret reisinin oğluyum, j —- Sen bir âsisin vehükümet senin baş — zada koydu! B Kaplan omuz silkerek: 4 — Hükümet mi! dedi. Hükümetler öyle ça- — buk çabuk değişiyor ki: Son yirmi sene içinde üç — hükümet değişti. i İ — Molli heyecanla ' sİp> çe Bilsen nekadar İnsan nefret ediyor sen. Bilsen senin onlardan aldığın Fakat we- İ y '. AA TT ÇT H Özürmer HABER ,,Akşa_mrostası 3 kadar gitmişti. yavaş yavaş açıldığını duydu. “Kadını kaçıralım, dikleri, yani siz hanımcgğım neydi 'acaba! na imkân yoktu. bitmişti. Kaplan'ı sevmiyordu, dü; j? Daha o bir kelime söylemeden: — Hakkmım var, dedi; ni seviyorum, ettiği tehlikeyi unutmuşlardı. vergi, Kaplan vergisi dedikleri para onların neka. — dar belini büküyor! — Yalan! Ben zenginlerden vergi alıyorum, — fakirlerden bir şey istediğim yok, Dağlardaki na- O gmüsşlu haydudların an'anesini devam — ettiriyorum | ben, başka bir şey yapmıyorum, ' Molli kocasmın yüzüne baktı ve alaylı bir kah- ; kaha attı. — Haydudun da namuslusu olur muymuş! Çinden başka dünyanın hiçbir tarafında görülme- , larmın arasından: ların üzerine düşmüştü. Hakikaten, neye kavga etmişlerdi? Bu kavga şimdi onlara öyle manasız geliyordu ki! Blnbırle- rini çıldırasıya seviyorlardı. miş bir şey bu! Haydud, hırsız! Demek ben âdi bir hırsızla evlenmişim ha! g| Kaplan tekrar kapıyr vurmuş çıkmıştı ve bu — gefer kapıyı arkasından o kadar şiddetle çekmişti ki, bütün duvarlar sallandı, Molli de avuçlarımnı yüzüne kapamış, masaya Ertesi sabah, güneş doğar doğmaz, Kaplan çıktı ve, hiçbir mukaddemeye lüzüm görmeden, or- dusuna, fikrini değiştirdiğini söyledi ve onlart iş. lerine, güçlerine yolladı, Mavi Kurt'a karşı harbet. miyeceğiz; dedi. * / Ü Sükütla geçen uzun bir zaman sonra kapının mıldamadan kulak verdi. Yine kocası mıydı acaba gelen? Kocasıysa rica edip yalvaracaktı bu sefer.. ) Fakat gelen o değil, ihtiyar hizmetçi kadındı. — Hareket emri geciktikçe adamlar sabırsız. lanıyor, diyordu. Kızıyorlar ve fena fena şeyler düşünüyorlar. Birkaçını işittim : diyorlardı. İşlerin — bütün gecikmesine sebeb bu kadın,, diyorlardı. Kadım de- Molli birdenbire üıheet içinde ayı ı_ğı fırlı.dı — Ben gidiyorum! dedi, Zaten nöye seıdım buraya acaba, bilmem ki! Yırtıcı hıyvanlırdm be- ter bu ı.âıuıılır vallahi! Böyle bir yerde benim İişim p. # Kütüphâneye koştüu, Kocasına, harbe git, ca- hın nereye isterse git, diyecekti. Kendisi de ba. basının evine dönecekti, Bu adam da nereden çık- mıştı karşısımna! Evlenmişlerdi, fakat anlaşmaları- Onun, kendisi gibi, cahil ve vah- şi bir kadınla evlenmesi lâzımdı. Artık her şey Fakat duvarları kitab dolü büyük odaya gidip de kocasını masasının yanmda, ayakta, bir halde görünce, birdenbire kapmın eşiğinde dur- f'? Kaplan, kılremı kınımdan çıkarmıştı, düşünceli ve endişeli gözlerle bakıyordu. sesinde bir tevazu ve / tatlılık vardı. Ben cahil bir adamım, kaba ve vah. şi bir adamım, Seni de kaybedersem artık haya. tim büsbütün kararacak, İlk gördüğüm gün sen ba- na, hayatıma istikamet verecek bir ışık gibi görün- dün, Söyle, sen ne istersen onuü yapacağım, Se- Sessiz, uzun uzun . blnbırlermg bakıştılar. Dı.. şardaki adamların hiddetını üı.tiytu' kad,mm lıaret Sonra, Molli fırladı, ona doğru atıldı. Dudık. eg el n kavga ettik biz! dedi. : “ Kendini, kucaklamak Üzere uzanan kolların arasına bıirakmış, Kaplan'ın kılict gürültüyle taş- -- Yerinden hiç kı. ha anası doğurmadı! gösterdi: şadı. düşüneeli lunda gidiyordu. karısına du. kaldırımın kenarına (Devamı var) 4 Amada kendisini tamyamaımştı — Nasıl? Fena olmadı değil mi? | Şimdi sana son bir tavsiye: Kolay ve tehlikesiz bir işe giriştiğini san- ma, Şehir ahalisi bizden neftet e- Giyor. Seni fırsat bulurlarsa hiç a. oywadan tavuk gibi boğazlarlar. — Beni boğazlayacak adamı da- — Öyle söyleme, el elden üstün dür. Son bir tedbir daha alalım. — Samson... Dalila... Bir köşede uyuyan iki iri köpek hemen ayağa kalkarak zabitin ya: nina geldiler. Şmit onlara — Stileli — Bu bir dosttur. Anladınız mi; döst.. Koklayın bakayım, - Zeki köpekler Stifelin bacakları na sürünerek onu kokladılar. Cesa: ret bulan tercüman hayvanları ok. — Elbiselerini saklıyorum Stifel Onlar sayesinde köpeklere senin izi- ni buldurabilirim, haydi, taliin a: Öğleye kadar ancak tebdili kıyafe- tinin değerini tecrübe etmok niye- tinde idi. Bu bakımdan herşey yo. Bizzat kendi karakoluna men__â-up * iki neferden mürekkep bir devriye kolu onunla karşılaştığı vakit asker ler “ne o Stifel?,, diye seslenmedi- ler. Neferler sık sık geçen âmirlerini selâmlamak gayretile — başkalarını yakalamaktan, ziyade kendileri ya- ikalanmamak endişesinde oldukları için bu tecrübe kâfi telâkki mezdi ama tebdili kıyafetin ilk ba- kışta anlaşılmıyacak derecede ma. Jhirane yapıldığını -açığa .. '"Daha emin bir ımtihan geçırmek vaziyet aldılar. Herhalde doğru, Stifelin arkasından bir zabit geliyordu. Tahmininde aldanma- maştı, arkasına yediği bir tekme ile sendeledi. Birinci mülâzim Haym kendisine yol açıyordu. — Geçerken başını bile çevirmeden bağırdı: — Etrafına dikkat et domuz! Deyriye gene yola koyuldu. Onla. — e” birisnin çizmesine bastı. — Dikkat etsene! dedi. atti: — Evrakın, evrakımı ver, 5 zaman gösterdi. a1 gösterdi. Gülümsemeyi sola salladı: Ayağına bastığı nefer, bu utlıyarak: 'âket! Ve yürüyüp geçti. çık olsun. Stifel “yarın yiyecekleri — birer ei hafta hapis cezasının nereden geld: Stifeli evvelâ bu iş çok eğ'endirdi. | gini bir türlü anlayamıyacaklar,, di Sahte sakalı ve yücuduna mesi icap ediyordu. edile-| teşkil etmezdi. yuruyor- hapsinde bulundurmak çekildiler ve onlara Ku kata çıktı. Halbuki Necdet kendisile konuşurken © buna benziyen sözler söylemiyordu. Ço- cüuklük arkadaşının her cümlesinde ruha — jnen bir musiki, kalbe dökülen bir nağ- — me, hafızayı mazinin binbir çiçekli bah- - çelerinde sallayan tatlı bir rüzgâr vardı. - Behire şimdi âdeta onun yanında yaşa- mayı, varlığını ve saadetini onun himaye si altına koymağı bir ihtiyaç sanıyordu. Genç kız düşünüyordu: “Eğer günün birinde Nihattan ayrılır. sam bu ayrılış onu çok üzecektir. Bunda şüphem yok. Fakat bu ayrılış onun için hiç bir vakit öldürücü bir yara — şeklini almıyacak, kendini işine verecek ve kal- binin sızısını çok çabuk unutacak, yeni - bir taszavvyurun arkasından koşacak, yeni bir istikbal hülyası kuracak, ve ilk yapr- tığı plânı beğenmiyen bir mimar gurüri- le kaybettiği saadetin daha mükemmeli. ni yapabileceğini düşünecektir. Halbuki » Necdet yıllardanberi rüyasında yaşattığı peri padişahının kızına ulaşamazsa o va- — kit masallardaki içli şehzadeler gibi uzak diyarlarda ebediyen kırılmış varlığını sü- — rükliyecek, yahut da derdini kara toprak- | lar altında ebhedi bir uyku ile uyutacak!.. İki ses biribirinden çok farklı bir nağ- me terennüm ediyor. Behire bu seslerden hangisinin ruhuna daha yakın olduğunu anlamıştır. Fakat hislerine kapılmamak lüzumunu mütemadiyen kendi kendine — tekrar ediyor, meseleyi her cephesinden MASAL ÇOCUKLARI HABER tetkik etmek lâzım olduğunu telkine çalı:- şıyor, o vakit Necdetin tatlı sözlerile ken disine hâkim olamıyacağını zannediyor. Doktorun İstanbula gelişi yüzünden ve- rilmiş sözden ve vazifenin çizdiği yoldan dönmemeğe azmediyordu. Halbuki bü karara rağmen ve nişanlısı ile karşı karşıya iken bile hafızasının mü- temadiyen Necdetle meşgul olduğunu far- kedemiyordu. Nihat birdenbire saatine baktı ve mü. saade istedi. Vakla akşam yemeğini bera- ber yemek için evvelden karar vermişler- di. Fakat bir apartıman yaptırmak isti- yen zengin bir fabrikatör, bugün Nihada telefon etmiş, kendisini görmek istediğini söylemişti. Nihat bu yağlı müşteriyi el- den kaçırmamak için kendisine beş ile al. ti arasında randevu vernmişti; Nihat bü- tün bunları anlatarak müsaade istedi: — Görüyorsun ya sevgilim, fırsatı ka- çırmağa gelmez. Bu. iş hususunda uyuşa- bilirsem, yapacağımız yuvanın başlayabiliriz. Vakia birkaç saat inşasına evvel IN AŞK Nakleden : VB . Hak 83 ayrılıyoruz, fakat bu ayrılık bizi istikbal- deki rahat hayata biraz daha yaklaştır. dığı için beraber bulunmaktan daha gü- zeldir. Behire bu sözleri lâkayt karşıladı, fa: kat delikanlı Nısuvazdan çıkarken onun geniş omuzlarımna, ince ve uzun boyuna, masalarda oturanları rahatsız. etmemek için çekine çekine yürüyüşüne âdeta ken- dinden geçerek baktı. Birçok masalarda oturan genç kadınların Nihada gizli gizli gözlerile takip ettiklerini de farkedince, herkesin beğendiği bu güzel erkeğe malik olmaktan bir gurur duydu, j Nihat güzel, çok güzel bir delikanlıydı. Bunda şüphe yok. Onunla — evlendikten sonra birçek kadınlar Behireyi kıskana- taklar. Fakat bütün kadıniarın göz koy. duğu bir erke'ile evlenmek, yuvanm saa detini yıkmaza bile rahatmı boözmaz mı? Behire bu sua'e müsbet cevap — vermeğe bir türlü cozaret elemiyor. Boş çay fincanının karşısında — enevce zaman hareketsiz kaldı. Necdetin ziyareti R.O MA'N TI :— 2 MUZAPERRTETYEN günündenberi, genç doktorun hayali mu- 'sır bir inat ile her yerde genç kızı takip ediyordu. İşte şimdi bu hayal gene kar- şısında. Behire bu hayali gördükçe kala. sında bir takım yeni sualler doğuyor, al- nında, gözlerinde binlerce soru işareti çi- ziliyor, içerisinde ezici şüpheler düğümle- niyor, kıskançlığın bir yılan gibi kalbin. de çöreklendiğini hissediyor, — datmi bir korku damarlarında dölaşan kanı dondu ruyor, Behire bu dakikada istikbalden e- min değildir. h Behire bir taraftan iki erkeğin vaziyet- lerini karşılaştırıyor. Necdet, meslek sa- hibi, ihtisas yapmış bir doktordur. Fakat azkerdir. Vazilesini tam yapabilmak için diyar diyar dolaşacak. Behire — Necdeti çocukluğundanberi tanır, onun vazilevye aşktan daha kuvvetli bir bağla sarıldığı. nın fazkındadır. Necdet vazifesini tam yapmak için herşeyden vazgeçebilir. Hat- tâ kendisinden bile... Şu halde Necdetle evlenirse daha bir çok seneler bir — yere bağlı kalmıyacaklar, yurdun dört buca:- â& ALîMNDA vermiş olan Stifel adımlarını sıklaş: tırarak yetişti, neferlere çarptı ve Öteki nefer sakin ve halim: Stifel bütün aktörlük maharetinı Vatandaşlarınaz vadalaca gülümsiyerek baktı, şünür gibi yaptı. Şahadet parmağı w evvelâ dudaklarına götürüp ga çip bir ses çıkardı. sonra iki ku ağı mahzunane bir tavırla başını sağa ve dilsize acıdı ve merhamet dama:- “1 kabarınca da kendi felâketini ha — Ahi diye söylendi, harp ne tfe: ye düşündü. Düşmana karşı böyle hareket etmek doğru muydu? Ceza- lanırlarsa akılları başlarına gelirdi. İçine —bir endişe de düşmüştü uygun gelmiyen elbisesi iki nelerin nazarı dikkatini celbetmemişti. Yoksa teb- dili kıyafeti lüzüumundan fazla mı muvaffak ve mükemmel olmuştu? Halbuki Fransızların dikkatini çek. Maamafih ikı köylü neferin görüşü kati bir miyat | 4i: Stifel emin olmak için ve ayni za- manda fırsattan istilade ederek met resini kontrol etmeği düşündü. Sen Korgnte geldiği ilk günlerden itibaren Stifel, zavallı bir düşkür için Stifel bir müddet daha dolaştı lkadma “hami,, diye belâlı olmuştu ve başka bir devriyenin önüne düş tü. İki neferin biri sağa, öteki &0: luna geçti, aldırmadılar. Stifel tek- rar o devriyenin önüne geçti. Geri döndü ve neferlere istihfafla baktı. Askerler onu görmemiş gibi selâşla|du. Hemen evine gitti ve kimseye gö rünmeden Liyan ile (kadının ismi Liyandı) kendi odasının bulundu- Kadınla ayni bina ve katta onun o- dasının karşısındaki odada oturu- yot, böylece avını daha sıkt bir gö: imkânını buluyor, kadının parasını çekiyor. Çok beklemedi. Fransız — kadını biraz sonra merdivenlerde göründü. Stifel de yorgun argın trabzanlara yaslanmış, birisini beklermiş gibi bir vaziyet takınmış olarak merdi- yenlerde idi. Kadın onunla karşıla. Se $ — 5 — , Çeviren:! Fethi KARDEŞ 'T mütlaka tahrik etmeğe kararjşınca irkildi. Stitel — parmağını du- daklarına götürerek : — Sus! işareti yaptı. Kadın ona acımıştı: — Zavallı! bu kılıkla sokakta ön adım bile yürümzden yakalarırsı- Fakat ihtimal ayağında nasır o nız. lan ilk nefer kızdı ve Stifele hitap — Neden? * — İngiliz misiniz? Fransız mı? — Fransızım. ; — Beni dinleyin, burada durma- aın, Kendinizi kurdun ağızına at. dü | nış olursunuz. Bu binada bir Al- man oturuyor. Casus herilfin hbiri. sehirdeki Almanların — belki de en 'enası.. birakıp | Stilel —merhametle — bakıyardu. Göz'erinden iki damla yaş yanak- larına süzüldü. Alman, şaşırmıştı, “öyliyecek lâf bulamıyor, hayretle onu süzüvor; hiddetini belli etme neğe çalışıyordu. Kadın hevecanla devam etti: sağı: — Rica ederim, bir karar veriniz. Burada kalmanız tehlikelidir diyo. 'um size,, Âcele ediniz bir yere sşaklanmalısınız. Sizi ben saklamâk isterdim ama bu şehirde taklanamı yacak bir yer varsa orası da benim odam. Size ancak paraca yardım e- dbillirim. Çantasını âçarak para çıkardı: — Buyurun size üçyüz Mmark. Nem yvarsa size veriyorum. Stifel parayı aldı. Müthiş - sinir- liydi. metresinden bu hareketi hiç ummuyordu. Kadım içini çekti. Göz leri önünde, Mmırıldanır gibi söylen- — Bu parayı ben Almanlardan çektim; anladınız ya... Ama ne ya. payım, yaşamak lâzım, hayatta 1m- san her şeye katlanıyor.. "Mevzuu değiştirerek devam etti: — Ne yapmalı yarabbi, ne yap- malı? Buldum, kiliseye gidin ve o- tada saklanın. Orada elbet sizi kur. 'aracak biri bulunur. Stilel, bu tavsiyeye riayet etti. * * * Papaz Gayyard'ın harekâtı epey zamandanberi Stifelin merak ve süphesini tahrik etmekteydi. Papaz, tenha Freri sokağındaki kiliseye bi- tişik evinden hergün saat ikide çı- karak şehirde dolaşırdı. O gün, o- nu, küçük sokağın köşesinde bir ka. pının önünde oturarak bekledi. (Devamı var) ğını dolaşacaktır. Aşklarından başka gü venecek bir şeyleri olmıyacak. Halbuki Nihat daha şimdiden epey para kazanı- yor. İstikbalde daha çok kazanacak. Bu. gün bile Nihadın kendisine temin edebi- leceği rahat hayat birçok erkeklerin göz- lerini kamaştırabilir. Bütün bu düşünceler biribirini kovalı- yarak genç kızın dimağından bir rüzgâr gibi esip gidiyor. Fakat hiçbir karar vere- miyor. Ne olurdu, Necdet bir müddet da. ha İstanbula gelmeseydi! IV Nihat çıktıktan sonra — Behirenin dal- ginlığı epeyce sürdü. Nisuvaz kibar müş- terilerle doluydu. Behirenin gözleri farkın- da olmadan etraltaki kadınlar — üzerinde dolaşıyor, fakat düşüncesi başka havalar- da uçuyordu, ; Birdenbire içerisinde bir ilham sesi du. yuyormuş gibi karar verdi: — Gidip Neclâyı bir görsem! Bu karara rağmen gitmek veya gitme- mek tereddüdü içerisinde birkaç — saniye yerinden kımıldamadı. Bu sırada yanında iki kız olan bir ka- dın salona girdi ve başka boş masa bula- madığı için Behirenin masasıma yaklaşa- rak oturmak için müsaade ittedi. Behire çok nazik olmağa ça'ışan bir ta. vırla: — Hay hay efendim, dedi, ben eszason gidecektira, (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: