26 Haziran 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABERIN TARIHI ROMANI: 38 Yazan: Muzaffer Muhittin Afroditi saçlarını düzeltti ve hassa neferinin arkasında imparatorun huzuruna girdi Nazırı öldüren Arab meydana tıkmadı, &âma Andronikos ibret olmak üzere üç Arabı idam etti. Hâdise yatıştı. Afroditi ve — Tafin birinci derecede hayatlarmı kurtar- AMmiış oldular, Şimdi ne olacaktı? A- &l şimdi imparatoral hallolunacak bir koz vardı. Filhakika Tafinle —Afroditi ara- sında en küçük bir münasebet bile yoktu. Yoktu, ama, Afroditi Mira, yın karısıydı. Mirayın da kıskançlı. ği malüm, Hâdisenin bu tarzda ce- reyanını bile ona söylemek tehlike- li olacaktı. Netekim Afroditi Tafin den bunu rica etmişti. — Aman, demişti. Miraya söyle- me! O vaziyetin vahametini takdir edemez. Afroditi saray kapılarma impara, tor tarafımdan verilen emir mucibin | Ce dışarı çıkamamıştı. Henüz akşammn alaca karanlığı tiniyor, Sarayda yine derin bir sü. küt başladı, Yine yer yer — ışıklar yandı, Tafin ne olacağını bilmedi- fi bu vaziyet karşısmda perişan ve Muzmahil halde. Her ikisi de ağızlarma bir lokma ekmek bile koymadılar. Uzun boylu bir hassa neferi Tafinin yanma gel di ve; Genç hizmetçisiyle evlenmek için karısını zehirlemiş (Baş tarafı 11 incide) meydana çıkardı. Bu kadın da ze. hitlenerek ölmüştü. Bunun üzeri- ne polis müfettişleri, polis mer murlariyle Sen Mande kasabasına giderek möszyö Martinin evini sardılar. Polisler otomobillerir. içine sak lanmışlardı. Çünkü ikinci kat pen cerelerinden birnin — arkasından. bir adamın etrafı gözlediğini gör müz'erdi. Bu ınösyö Martindi.. Polisler, kendilerini tekip etme- sinji söyledikleri zaman irad sahibi hiç'şasırmadı. Fakat polisler: — İki cinayetle suçlusunuz .. Dirisi ağustos 1929 da ölen birin, ci karınızı, diğeri 13 haziran 1938 | de ölen ikinci karımızı arsenik ve s'rikininle zehirleyerek öldür - müşsünüz, dedikleri zaman deliye döndü: — Fakat bu budalalıktır! yalandır! diye bağrıyordu. Nihayet başını eğdi ve hapisha- neye takin bir halde gitti. Şimdi Sen Mande kasabasınm iki cintyete sahne olan sakin ma- ballesi galeyan içindedir. Bütün diller çözlimüştür. Hemen her ta, ralkta: — Bu haris bir adamdı. Sabe bini bilmeden ondan korkuyor duk., Bunutla beraber böyle bir tinyazti de hiş ummuyorduk, de. nilmektedir . Kirazılardan biri şunlarım söy, lemiştir ; “— Martini, evvelki gün pence- relerimden birinin balkonunu ber| yarkın gördüm. Bana 'artık yalnzı yaşayamıyorum, tokrar evlenmek izt?yorura,,, — dodiğini — hatırlıyo- rum, dedi. Bu Bu canavar adamın eski küçük | brslemesine gelince: Şimdi Vesi. nt kassbasmında bir hastehanede rocahet devresini geçirmektedir. Çönkü geçenlerde dünyaya bir er Bo gocuk getirmiştir. Ve bu ço- e mörrö Martinle olan gayri sesözterin mahsu'ldür. se”n bütün Fransa bu kor - Do> faclımın talsilâtiyle meşgul- GaAliv g-- <eşy çeit — İmparatör, yanımızdaki kadı- nı bekliyor! dedi. İşte şimdi mesele çatallaşmıştı. İmparator mezhebi geniş bir adam- dı. Onun için, bir başkasınım malı olmak gibi bir kayıt yöktu, Kim so. rabilir, kim müdahale edebilir, kimi kime şikâyet etmek mümküri? Tafin Afroditiye dönerek: — Allah muinin olsun, dedi, Afroditi Tafinin gözlerindeki ya. şı görünce hem müteessir — olmuş, hem de Tafine karşı itimad ve mu| habbeti artmıştı. Nihayet hakika - ten Tafinin elinden ne gelebilirdi? İmparatoru öldürecek değildi ya? Bundan' sonrası tamamiyle Afro- ditiye kalıyordu. Bu vaziyeti Mi . rayın nasıl izah edeceği de bir ayrı derddi, Bu zamana kadar Afrodi. tinin eve dönmediğini gören Miray kimbilir ne haldeydi, kirabilir ne ka dar müztaribdi ve kimbilir neler dü günmüştü. Afroditi saçlarmı düzeltti ve has- sa neferinin arkasında imparatorun huzuruna girdi. Yere eğildi: kenar- da kollarını bağlayıp durdu. İm - paratörüun yüzünden maksadının ve niyetinin ne olduğu nalaşılmıyor de Şildi, Afroditi gibi feleğin çemba . rinden geçmiş bir kadm için bunu derhaj sezmek bir iş değildi. Andronikos yer göstörerek: : — Otur göyle, dedi. Adm ne si- nin? — Âmnna şevketlüm, — Sen buralı mısm? MLA Hs.yır şevketmm. —-Nerelıihı Fş’ Üligre — Bültsdtryim getketlem. ' O” — Burada işin ne? Afroditi gözlerini indirdi ve sus- tu. Bu hareketile mücrim kadım ol. duğunu anlatmak istemişti. İmpa. rator Bordü: — Bu kadar güzel bir kız kendi- sine saadet verehilecek bir koca bu- lamaz miydı? Neden böyle fena bir akıbete düştün? — Fakirim şevketlüm. TON — Hayir şevketlüm, kendi ar . zumla! — Böl para mı verdi? — Hayır haşmetlüm, bal verdi. — Ama sen bir adami gönlü ile ölçer misin? — Hakkım değil mi? — Tafin güzel adam değil fâkat, — Kalbi güzel ya, kâfi haşmet. lüm! — Çök mu seviyörsün ? — Çok! — Benim yanrmmda kalmak İster misin ? Afroditi böyle bir suali aklma bi le getirmemişti. Fakat, ne isabet o- ulrdu bu. Ama, ataba Miray we derdi? gönül — Düşünmeme izin vermez misin | şevketlüm ? İmparatör kâalktı ve Afroditiye yaklağarak Bağçlarımın iki kenarm - dan başmı tuttu ve tâ burnunun di. bine kadar sokarak dikkatle baktı, baktı, Afroditi burnunun kanatları yel. pâzelenen imparatörun bu hayvan iştihaâa ve ihtirasmdan — ürpermisşti. Ama, köprüyü geçinceye kadar âyı- ya dayı diyecekti. Ne haltetsin, gü- lümsedi, fakat ilk defa hayatmda yıldı, korktu, hicab duydu, sarardı, morardi, Andronikös biraz titriyen bir ses le! — Sön ne güzelsin kız, dedi. Ça- buk düşün ve kararımı ver. Sanâ |yarm öğleye kadar izin. “| "Ben “Buraya' gelmeni istiyörüm. Beni ihya ederim, — Tegekkür ederim haşmetlüm, — Haydi. Afroditi Tafine vaziyeti izah et. u. * — İşte, dedi, Güzel olmanm dâa zararı bu, — Şimdi ne yapacaksın Afrodi. ti? — Evvelâ saraydan çıkıp Mirayı göreceğim, Sinema makinistinin aşkı (Dünkü sayıdan devam) Çünkü öbür ğün imtihanım var... Sonra havalar da rütubetli.. Fena | bir tüzgâr esiyor.. Viktor istihfafkâr bir hareketle gülerek elini salladı: — Câanım, bu da rüzgâr mı? de- di.. Şimal kutbunda rüzgâr sani. yede 55 metre bir sür'atle eser. — Siz kutupta bulundunuz mu?, Viktor, soruları suali işitmemez- likten geldi.. Ve derhal bir deniz. ci ağzıyla denizlerden bahsetme- ge köyuldu: — Siz, Atlas Okyanusu gibi bi- yük denizlerde dalgaların yük - sekliği ön iki metreye çıktığı za. manki tüzgârın görmelisiniz!. — Siz bahriyeli misiniz — ku - zum?, Bu mevzudan bir an evvel ayrıl mak lüzüumunu hisseden — Viktor, gözlerini göke kaldırarak yıldız- lara bakmağa başladı: — Gece uçuşlarr için ne enfes bir hava!. Lena, bu defa kat'i bir sesle: — Siz pilot musunuz? diye soör- du. Niçin cevap vermiyorsunuz? Viktor bu kat'? suali de cevan. sız bırakamazdı. Kurnazca — bir cevapla işin içinden çıkmağı dü- şündü: — Şu Amerika seferini yapan raeşhur Çkalov olmadığıma siri temin edebilirim.. Kol kola, iki saat sokaklarda dolaştılar. Viktor bu müddet zar" fında, hiç durmadan, tayyare u- çuşlarından, bazan, ne süretle bu lutları delerek tâ bilmem nerele. re kadar yükselmek icâp ettiğin - u| den, havadaki körkünç tayfunlar- dan bahsetti. Bir an için kızın korkmuş ba- kışlarını yakalayan delikanlı, bu defa da, büyük bir heyecanla, ha. va harplerinden, avcı tayyareleri- nin hücumundan bahsetmeğe baş- ladı. Vedıkgma faslı bir hayli uzun sürdü. İzinli oldukları günlerde bitibirlerine telefon etmeği vaad | telefon numarasını delikanlının defterine yazdı. Viktor, üç gün üç gece hep Le- nayı düşündü.. Kıza âit - düşünce. ler arasında bilhassa bir nokta ©- nu fena hâalde üzüyor, sinirlendi- tiyordu; Ya Lena kendisini pilot zannet- tiyse ne olacaktı? Kız hakikati öğrenince kendisinden, yalancılı . ğmdan nefret etmiyecek miydi?. Yalancılığı bir yana bırakınız, fakat, belki de genç kız munhasa- ran delikanlının pilot oluşuna e- hemmiyet vermişti. Kızın sevgisi- ni devam ettirebilmek için şimdi ne yapmalı idi?, Bunları düşünürken, birdenbi. re aklına parlak bir fikit geldi. Bundan basit bir şey olamazdı.. O, Moskovaya, üzerindeki devir uçuşları için iki bilet satın alabilir ve kızır pekâlâ davet edebilirdi. Bu, harikulâde nefis bir şey o- lacaktı. Bu fevkalâde vaziyetten istifade ederek, ona hakikati anla- tir, uçuşun doğurduğu sevinç için- de kız kendisinden nefret etmek, ondan kaçmak imkânlarını büula- mazdı. Sonra genç kız, Viktorun daha bir kaç defa böyle uçuşlar yaptığını, bu süretle tayyarelerin uçuşları hakkında verdiği malü- matın palavra olmadığını da öğ- renecekti.. Delikanlr hemen o akşam, — iki matine arasındaki bir fasılaradan istifade ederek, sinemanın telefo. nundan genç kıza telefon etti. Ve pazar günü saat iki buçukta hava meydanında bulunmasını rica etti. Kız: — Olur, dedi.. Fakat biraz geç kalmam da mümkün., — “Viktor, pazar günü muayyen saatte hava meydanıma geldi ., Fa- kat Lena, görünürlerde yoktu. Az sonra, hava meydanının memur - 'larından birisi: — Moskava üzerinde devir w- çuşu yapacak yolcular tayyareye binsinler! diye bağırdı. Herkes numara sırasına göre tayyareye yollandı, Fakat giden. Viktör kederli ve mahzun bir halde, kızdan ötürü, “her halde korktu!.,, diye düşündü.. Boğazı düğümlenerek, canı &- kılmış bir halde tayyareye bindi, Kulaklarını pamukla tıkadı. © kar dar dalgımdı ki, tayyarenin nasıl yerden yükseldiğini bile farket « medi. Günü tamamiyle mahvol . muştu. Viktor, bir defa olsun pen cereden etrafına bakmadı.. Yegâne istediği şey, tayyarenin bir an evvel yere inmesi, ve ken: disinin hemen telefon başına kor şarak, kızın gelmeyişi sebepleri- ni öğrenmekti. Kulakları sağır edecek kadar, gürültü yapan motörün sesi hâs fifledi.. Nihayet büsbütün kesil . di. Toprak yakmdan göründü. Tekerlekler yere dokundu. Tay yare durdu. Viktör otların üzerine fırladı. Ve.... tayyarenin kanadı üzerinde Lenayı gördü. Lena, bar şındaki tayyareci başlığını çıkar « makla meşgüuldü. Sırtındaki me. sin ceketinin — düğmeleri açıktı. Altından, onun her zaman giydiği mavi blüzu görünüyordu. Viktor bir an için taş kesildi .. Lena kendisini görmeden oradan sıvışmak istedi. Fakat ani olarak Lena onu gördü.. — Viktor, demek ki siz beni nihayet bulabildiniz? Beni affet- meni rica ederim. Çünkü bugün bu saatte — uçuşum olduğunu bil. miyordum . — Siz.. Siz tayyareci misiniz? — Evet.. Fakat siz niçin bu ka- dar hayret ettiniz? Siz de pilot de- ğil misiniz?. Hem de kimbilir ne yaman bir pilotsunuz? Bugün us. talığımı bana gösterirsin her hal- de,, değil mi?. Viktor, âdeta tıkanarak:! — Ben ekranda gösterilen tah- ta tayyarelerin yalaneı pilotuyum, diye inledi.; « Viktorun kendi hakikf met leğini izah edişi iki dakikadan faz- la bir zaman işgal etmedi. Lena, Viktorun kendi tayyaresinde, Ü çuşundarn fevkalâde gururlandı .4 — Tafin seni aldattı mı Anna? ( Devamı var) 'ettiler.. Genç kız, kendi el yazısile lerin içinde Lena yoktu. (Lütfen sayfayı çeviriniz) ! A | PLÂNS 28 .A - ı:' 20, F: le fauteull de rotin a der Hörer i İ | 20. X: the basket chair b die Wüâhlerseheibe Plânş Dd % 20. A: der Koörbsessel ı 28. DAĞ KEÇİSİ BOYNUZU Taşlık (antre, aralık, methal, koridar ) Ha ; Fı Le vestibule ( ''antichambre, le corridor ) 4 Pt GRRR -mı FAAĞTİŞEN PY Ka chımoiı h The Hali (The Lobby, the Vestibula ) A Die M (telefon gidi) 23. 1: chamois hoyns Discle (der Fiur, Korridor, Vorplatz, vorraum, hç: 21. F: Vindicateur m, du töld- || 28. A: das Gemsgehörn Vorsaal ) “1|. phone (Krickel) 1i. PORT MANTO (vesti - spiegel) el Bt İ: the telephöne directory yer) b der Eleider - un ' :;j : 21. A: das Fernsprechbuch 24. GEYİK BOYNUZU a duvar aynası haken (z;ı::mmm. (Telephon-, Telefonbuch, | 24. F: les böis m, de cerf b portmanto (şapka aîlln- ğîaşeı Eleider- Fernsprechverzeiehnis) 24. İ: stag's entlers sı) (askı veya çengelle- e N 24. A: das Hirsehgeweih rile beraber talıtası) c das Flürsehrânkehen 22, DUVAR TELEFONU ; c vestiyer dolabı d der Schirm- und Stoclu (telefon makinesi | 25. KARACA BOYNUZU d şeınslyehk stânder a .-ahize 25. F: les bois m. de chevrenil 1 F: le vestiajre b otomatik telefon kadra. | 2ö. İ: roebuck's antlers a la glace mürale 2. KADIN SEMSİYESİ nı 25. A: das Rehgehörn b le portemanteau 2. F: le parapluje de dame t2. F: Vappareil m. (telâ- - 25 AV HATTRALARI (le porte - chapeau) 2 İ: the lady'e umbrella (he- phonigue|) mural 238 . 25'F: les trophâes m, de (une planchette avec re: a stubby) a le röcepteur ehasse des patöres onu erochets) 2. A; der Damenschirm | * * b le cadran du t&lephone || 28 . 25 İ:; hunting trophies e armoire . veıtîaır_e h. automatigue — (le Vau- | 23 * 25 A: die Jagdtrophâen d le porte - paraplıde 8. BASTON tomatiğue) 1, İ: the hall - stand a we 22, (: the wall telephone (he- || 26. TAKDİRNAME a the mirror (a wall mir- | 3. F: la canne re: a dial telephone, a 26. F: le diplâme d'hönneur rör) a le bout v hand - microphone ör 26. İ: the diploma b the clothes and hat peg | —3. İ: the walking - etiek (the hand - microphone instru. || 26. A: das Diplom (die Ehren- (together: the hat . stick) ment) urkünde) ! rack) a the ferrule a the receiver © the little cuphoard 8. A: der Spazierstock b the dial ar number - 27., DUVAR VAZOSU d the umbrella stand ((Stock) dial (çicekliği) 1. A: die Kleiderablağe a die Zwinge 22. A: der VWandfernsprecher || 27. F: le vase - appligue (Garderobe, — Flurgarde- (das Wandtelephon, 27. İ: the flewer . bracket robe) 4. ERKEK ŞEMSİYESİ -telefon) | 27. 4: dle Wanüvase â der Spiegel (cin Wand- || — « kavrık sap 160 157

Bu sayıdan diğer sayfalar: