10 Haziran 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

10 Haziran 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

h | # ' - HAERİTARİHİ ROMANI. 23 Yazan' M._ffer Muhlttnn Bizansın en güzel kadınıydı._. Helâgüye, Abakaya, Gazana nişanlanmıştı. İnkâr götürmez bir hakikattir ki, Bizans devri — ihtişamında dünyanın gözlerini kamaştıran me- deni varlıklar göstermiştir. Ancak ahlâkı umumiyedeki deği- giklik, saltanat içine entrikaların karışması, kadınların iş alması ve nihayet imparatorların milletin bu izmihlâle doğru süratle akışlarmı önliyemiyerek kendilerinin de bu sele karışmaları — imparatorluğun manzarasını değiştirmişti. Gazandan sonra Olcayto ve E- busait devirlerinde Bizans impara. torluğu artık bir heyulâdan başka bir gey değildi. Andronikos Paleo- logos işte bu devirlerde kız karde- gi Marya yoluyla, İlhanilerin bütün tehlikelerini önlemeğe çalışıyor ve bilhassa Osman hanın akınların . dan devleti kurtarmağa - çalışıyor- du. Askeri arasına giren itimat. sızlık ve disiplinsizlik bir munta - zam harb ' imkânından imparatorla rı mahrüum bulunduruyordu. Bunnu neticesi olarak Andronikos, salta- natr muühafaza icin kendi kız kar . deşini âlet etmeğe mecbur olmuş - tu. Bu hâdise'limparatorlarımn ruhi tereddilerine en büyük misaldir, Marya, yukarda bir münasebetle söylediğimiz gibi Bizansm en aşif. te ve en güzel, kadınıydı. Mogol hanlarından Helâgüye, — Abakaya, nihayet Gazana nişanlanmıştı.| Ga- zanım ölümünü müteakip yine: Bi- zansa dönen kahpe ımpara.bonçe bu defa da Olcaytoya pışkeş f çekil. mı.itı | “Fakat Osman artık Ilhamlerin de de ihtişam tarihlerinin bu çzihniyet arkasında yavaş yavaş teneddi et- meğe başladığını görmüş ve ilk te. zahür olarak, Maryanın |ıhta.rma mukabil Koğçkisar harbine, devam ederek binlerce düşmanı kılıçtan geçirmekle temerrüt göstermişti. Filhakika Olcaytonun veziri mü- verrih ve âlim Raşid, biraz devle- | tiye hanr yürüdüğü yoldan çevir. meğe çalışmışsa da, halkm içinden bozulmağa başlamasını önliyeme - miş ve kendisini bu uğurda fena bir akıbete uğratmıştır. Esrarengiz imparatoriçe Afroditi Olcaytonun Raşide boyün bükerek kendisine âldığı bu vâazu tavır onun yanma da kâr- brrakmıyacak bir kadmdı. Köse Mihal muhtelif vesilelerle, Afroditiye artık işinin bittiğini ve avdet etmesi lüzumunu ihtar et . mişse de kadın, Olcaytonun da Os man devleti için muzır bulunduğu- nu eyid ve ispat eden cevablarile İlhan nezdinde bir müddet daha vatani vazifesini yapmak müsaade- sini almıştı. Hünkâr Osman Afroditinin bu fedakârlığını izah edemiyor, —Köse Mihal bunun Osmana - - karşı olan meyle istinat ettiğini sanıyordu. Halbuki Afroditi artık vatan mef. mefhumu ile değil, kırılan izzeti - nefsi ve yerlere serilen haysiyeti için işini temdid etmiş bulunmak - taydı, Miray da sinirleniyordu, Nihayet gençlikleri geçtikten sonra biribiri lile birleşmelerinden ne çıkacaktı? O da Afroditiye avdetini bildirmiş- ti, ama, kadımn münasib bir dille bu nu da reddetmişti, Afroditi iş ba- şma geçiyordu. Olcayto ile Aaralarında geçen muhavereden sonra İlhanıâzâm Ol. cayto Hüdabende han, artık Afro- ditiyi harekâtında serbest bırak - mıştı, Son günlerde Andronikos Paleo- lozostan gelen elçilerin, yeni hana da Maryayı teklif etmiş bulunduk- larmı ve hele Olcaytonun bu tek . |lifi kabul etmiş olduğunu haber a- lan Afroditi, bu Ssefer intikammı büsbütün şiddetle tatbik için vic - danımda bir teselli buluyordu, Af- roditi bir sabah Raşidi ziyarete gitti. Vezir belki ikinci bir handı, Ca- miüttevarihi ikmale çalıştığı bu devirlerinde bütün Mogol Ümerası emrine verilmiş gibiydi. | Vezir Afroditiyi kabul eltiği za- man onun gözelrinden fışkiran kin ve gayz şeraresini seçmişti. — Ne o, dedi, Afroditi. Yanrma bir düşman gibi geliyorsun? Afroditi güldü: — Fakat akıllr düşman! — Ne istiyorsun Afroditi? — Benimle mücadeleni terketme- ni, — Vezir sen misin, ben miyim? — Bu vezir işi değil, kuvvet me. selesidir. Ben kendimi senden kuv- vetsiz bulmuyorum. Sen Olcaytoyu aleyhime doldurmakla belki bir şey ler elde ettin. Fakat ben senin il- mine hürmet esirgemedim. Kah - pece, arkadan mücadeleye — tenez. zül etmedim. Ama, eğer mücadele etmekten feragat etmezsen veya - hut mertçe karşı karşıya mücade- leyi kabul etmezsen, ben de kuv- vetlerimi aleyhine kulalnmaya met bur olacağım, — Vezirim af buyursunlar. Teh. did değil, bir tehlikeyi haber ver- mektir. — Afroditi, nekadar kahir ve kudretli bir vezir olduğumu bilir . sin, — Bilirim şevketlü Raşid. Ancak iki dudağımım Aarasına bir ordu cezbedecek balı yapan bir kuvyet halinde bulunduğumu da sen tak - dir edersin, Raşid ve kadının bu mücadelesi cidden seyir ve temaşaya değecek kadar heyecanlıydı. İki —canbazın bir ipte oynayışına benziyordu. Ve- zir de sinirlenmişti, Afroditi de si. nirliydi. Vezir ayağa kalkarak hay kırdı: — Fahişe! Afroditi kahkahalarla güldü: — Hanların bile el süremediği bir fahişe,. Kabul Raşid, Velevki böyle de olsa, en büyük silâh olan güzelliğimi senin aleyhine kullan - mayı namussuzluk ve akılsızlık ola. rak görmiyeceğim, — Defol huzurumdan! — Bir daha kargsı karşıya gele- meyiz Raşid! — Defol kahpe! Afroditi kalktı, Bu sırada içeriye giren İmil, mızrağını yanma yapış- arak sonsuz bir hürmetle baş eğ- di, İmil İlhan kuvvetlerinin en bü. yük, en kahir, en yenilmez ku - mandanı, şöhreti destanlara karış. miış bir bahadır, bir kahramandı, Raşid ayağa kalktı. Afroditi iler ltedi, İmil Afroditinin yanmda yer- ilere kadar eğilerekt Di tünanaf? — Sultanımı hüzünlü görüyo- rum. Dedi. Kendim ve ordum, gü. zel sultanımın tebessümünü temin için ölmeğe hazırdır. | Afroditi İmili bir hamlede göğ- süne çekti ve onu dudaklarından öplü, Raşid bu garib hâdise karşı. sında ürpermiş, puüt gibi donmuştu. İmilin bacaklarının titrediğini gör- müştü, İmil de hayret içindeydi. Koca han gözdesinin bu hareketini o da izah edememişti. Afroditi çık- tı. Gitti. Raşid haykırdı: — Ya Olcayto duyarsa! — Orduların hanı, ama gönülle, rin hiçbir şeyi! Bu söz Raşidin de aklını başma getirmişti, Bu misal, Raşidinin de tüylerini ürpertmişti. İşte bu ka - dın en küçük bir fedakârlıkla, tac ve tahtlar deviren muzaffer ve büyük bir kumandanı tazı gibi tit. — Tehdid mi Afroditi? HABER in Edebi Romanı | Yaşamak için kendi nazarında bü yüklüğe ihtiyacı vardı. Şimdiye kadar, o hayatta yalnız kendisi için ve mahdut bir muvaffa- kiyet istemişti. Yalnız kendisini dü- şünmüş ve büyük bir gayretle ken. di malik olmak istediği şeyleri ak mağa çabalamıştı. Fakat şimdi şu dakikada, şu ka- ranlık sokakta.. hafif vücudunu a- tine verdiği bu kadının yanında ve bu kadın: “— İstanbul bomboş... Evlâdı ö- lecek diye çırpınan bir anayı kimse görmüyor mu?,, Diye şikâyet ederken birdenbire bir şey keşfediyordu. / Bu da hayatta her şeyi kendisi i. çin, yalnız kendisi için isteyen ada- mın değil, başkaları için kendisin- den bir şeyler verenin, vermesini bi- sediyordu. Hasta karlının nemli terli ve sıcak elini tuttu vye birinci defa olarak yabancı bir insana bir kardeş sesile konuştu. cuğunuza onu vereceğim, hem para falan da istemem.. Parayı siz cak layınız haydi nereye gideceksek gı- delim. * * * Burası İstanbul şehriydi. İki kıt'. (avı biribirine ekleyen ve hudütları içinde ayrı ahlâkta, ayrı t:şnette yüz binlerce insan barındıran İs - |yakta tutmak için kollarını hız“me.ı lenin büyük adam olabileceğini his-| mişti. — Kanım uygun gelirse ben ço-, retmişti. tanbul şehri!.. Onun yedi tepesinin, yedisine tır- manan, daracık yollarının iki tara - ifında evler var, Bu evlerin kapıla. .rını bir açınız.. O zaman kimbilir bu sokaklara ne tipler, ne insanlar çtkar. Ne gibi hareketleri sıkılma dan yapabilecek tiynetler, ne akla gelmedik büyüklüklere kadir kıy - metler sokaklara dökülür. Ali da bir insan değil mi?..' Bir insandan en iyi ve en kötü şeyler beklenebilir. # # * Hasta kadın büyük heyecanı için de teşekkür etmesini bile unutmuş- tu. Kendisine yeniden kuvvet gel . Artık bacakları titremiyor, katır ve hayatı bir an evvel hastane- ye ve hastasına yetiştirmek istiyor- — Çabuk olalım.. Bir otomobil bula!ım, Buralarda bir otomobil bulmak pek kolay bir şey değildi.. Caddeye doğru yürüdüler ve cad- dede bir otomobil buldular. Zelihaya otomobile binmesi için LAli yardım etti | dirdikten sonra Hellis kendi ken - |“Aslanı tuzağa düşürmek için bağ- | —. GÖİ...('—. - ”i Adelayd on beş gün kadar Nis ve aKn civarında kalacaktı. Hellis ona gara kadar refakat etti. Taksi onları gara götürürken Hel. lis, Matmazel Verpenin birkaç gün evvelki hareket hazırlığını endişe ile düşünüyordu. Zabıta onların da seyahatlerine mani olacak mıydı? Gişe önünde çevirirlerse ne yapardı? Adelavjd sakindi ve kardeşini meş gul eden düşüncenin farkında hile değildi. Hellis de sakin görünmeğe çalışıyor, yalnız arada sırada oto. mobilin arka penceresinden baka - rak takip edilip edilmediğine baki- yordu. Takin edilmiyorlardı. Bu hayra alâmetti. B * * Kızkardeşini hâdisesiz trene bin. dine “haydi eve dönelim.,, dedi. lanan kuzu rolündeyiz ama gözümü açacağım. Aslan, kuzunun avcı oöl- duğunu görünce apışıp kalacaktır!,, Her şeyi hazırlamıştı. Hattâ plâ. n kısmen tatbika başlamıştı. Kız- kardeşini uzaklaştırmış, Deyli Meyl gazetesini harekete geçirmiş ve mev cut yegâne şahidi isticvap etmişti. Sabah gazetelerinden birer tane sa tın aldı. Bir taksiye atlayarak ga. zetelerden lâalettayin birini açtı. Birinci sayfasında kocaman harf . lerle şu serlevha göze çarpıyordu: “Heyecanlı ifjşaat, Kolonel Jak sokağındaki çifte cinayetin katili yakalanmak üzere...,; Sevindi. Londra gazetesine yazdır dıklarının Parise aksettiği anlaşılı - yordu. Adelayid tam vaktinde se - yahate çıkmıştı, Otomaobilden Kolonel Jak. sokağı| 21 numara önunde indiği .zaman lsekız on ; gazeteci ile karşılaşınca tahmininin doğru olduğunu anladı. Fakat gazetecilerin gelişi projelerini altüst ediyordu. Onların orada bu- lunuşu katili ürkütebilirdi. Bir sual fırtınasına tutuldu: — Bu işe dair malümatınız ne - dir? — Katil kim? — Kadını neden serbest brraktı. 'lar? — Şimdi nerede? — Katilin ismi ne? Hellis eliyle işaret etti. Gazeteci- ler ellerinde kalem ve not defterleri dikkat kesildiler, — Henüz size malümat verecek vaziyette olmadığım için beni ma- zur görmenizi rica ederim. “Deyli Meyi,, gazetesile yaptığım kontrat mucibince buna mezun değilim, Kontrat yalanı gazeteciler üze - (Devamı var) lbunu hissederek nazikâne rica ede- rinde az çok bir tesir yaptı. Hellis IGNE cıMAYE Tİ.f: .’w&*rıv z ır' rek onları uzaklaştırmağa teşebbüs etti: — Sizden kırk sekiz saat müsaade rica ediyorum. Şimdiki halde hirbir şey bilmediğimi size şerefim üzerine temin ederim. — Öğrenince? — Evet, kırk sekiz saat sonra söyliyeceğim, Gazetecilerde bir mırıldanma ol du. İçlerinden biri sordu: — (Genç kızı siz mi se!b*st bırak, tınız? Hellis şaşkın şaşkm baka kalınce aynı adam, bir gazete uzatarak de- vam etti: - — Gazete okumadınız mı? Mat - mazel Verpen serbest bırakıldı. Şaşırmış olan Hellis bu işin sır. rını öğrenmeği sonraya — bırakarak evvelâ gazetecileri savmağı müna - sip buldu: _ — Bana yardım etmek istemez - misiniz? Mademki evet, o halde lütfen buradan uzaklaşınız, kapımın önünde beklemekle bir şey öğren . masına sebep olacaksınız. Çok rıca ederim. Şimdi gidin ve yarından sonra gelin, Onları gücendirmeden vakıt ka - zanmak için başka çare yoktu. De . vam etti: | — Meselenin halli ancak sizin ve benim surmamız sayesinde müm - kündür. Mesele bu binada halledi. lecek; fakat yalnız bulunmam şar- tile... Sizden bir defa daha rica e- diyorum, bana yardım etmek iste . mez misiniz? Hepsi yardım etmek taraftarı idi. Fakat havadis menbamı bırak - mak taraftarı da değildiler. — Evet mi? O halde bırakın da İgeçeyim ve -siz de lütfen-dağılın. Bana Kkirk sekiz saât müsaade, ya- riından sonra görüşürüz. — "” XXI Hellis apartmanda bir koltuğa yerleşerek masanm üzerine karma. karışık attığı gazeteleri okumağa başladı. Kapr önünde gazeteciler - den biri tarafından verilen havadis doğruydu: Matmazel Verpen ser - (best bırakılmıştı. İstintak hâkimi onun hâdise ile alâkası olmadığı kanaatine varmıştı. Gazete şöyle yazıyordu: “Böyle bir karar verilmesi zaten bekleniyordu. Çok temiz ve şerefli bir aileye mensup Matmazel Ver . penin tam patronunun öldürüldüğü saatte Sen Lazar garınin — banliyö trenleri bilet kişesinin önünde bu - lunduğu tesbit edilince kendisinin masum olduğu tahakkuk etmiştir. Bu nokta, maktulün yelek cebinde b (a , L Şimdi ikisi otomobilin birer kö « şesine büzülmüşlerdi. İkisi de si- suyorlardı. Ali yaptığı hareketin verdiği sar- hoşluktan ve şaşkınlıktan hâlâ a - yılmamıştı. Ne yaptığını anlama yan gecenin karanlığf içinde bilme- diği bir istikamete doğru, bilmediği tanımaclığı bir çocuğa kanını ver - mek için gidiyordu. Otomobilin sallanışları Zelihanın beynini — uyuşturuyordu. şakaklarında müthiş bir sersemlik vardı. Sabah yaklaşıyordu. Veremli ka- dının nöbetinin en şiddetli saati İgelmişti, Gözlerini açık tutuyordu. Gözleri âçıktı ama, artık otomobili, sokak. lart görmüyor, inciler görüyordu. Siyah paltolu, uzun boylu, ince vücutlu bir erkek avuç avuç inci- ler serpiyordu. Bu incileri yerde upuzun yatan bir çocuğun üstüne serpiyordu. Bu çocuğun — başucuna nereden gelmisti!.. liyordu?. Başında İ Lhııhman ve maklul düştüğü sırada — Memduh frengi olmuş.. Frengi hastanesinde —yatıyorve — nereden |geldiği belli olmıyan bir ses kulak- larını çınlata çılata bağırıyordu: — İmdat!.. İmdat ölüyor... Ölü . « yor.. Kanı kalmadı. Kan yetiştirin. — Şimdi... Şimdi kan getiriyo - rum, Demek istiyor, fakat dudakların- dan ses çıkmıyordu. Göğsünde elleri müthiş bir si - caklık vardı. Bu sıcaklık yavaş, ya. vaş çenelerinden aşağıya göğsüne ellerine akıyordu. Otomobiliri içinde”az bir ışık var- dı. Zeliha ağır önüne bakıyordu. ıGöğsi'ınt:le kan.. Ellerinde kan var- dı. Ayuçlarını zahmetle — kaldırarak bakıyordu. Evet... Kan vardı. Kan.. Kan... Kan!.. Nihayet kan bulmuştu. « İşte kan. *ıı—ııı_.,_ Gülsüm' Dixe bağırmak istiyordu.. Sevinç ;le bağırmak,. Fakat bağıramıyor - Nerden Gülsüm'bu kadar çok ağ - 'du. Çünkü nefesi yoktu. Boiazı İtıkanmıştı. Boğazından neles çık * Lwehktedir.,, miş olmıyacak, bilâkis katilin kaç . çakimıştır. Bununla beraber cinayet dân bütün esrarımı muhü Gaşetelerin hepsi aynı raşka başka ifadelerle tek nekteydiler. Yalnız “sön sütunlarında hâdise büyük talarla tekrar canlanıyordu. telerden birisi şöyle yazıyo' lan sonra Londradan almü telecek? Paris zabıtasına üyecek yok!,, Hellis, Deyli Meyl gazet sini memnuniyetle takip arkadaşı Jakobson sayesinde *.ğ sarmış olduğu bu fırtınanın )'d’ ;'î;ıs* era ı ' | sademe ile kımılarak saat İti IMJ de duran saat sayesinde M hadist M fazü hati raf # serlti) “Memleketimizde yukubuld! tayetlere dair malümati demi W() : dai"*'" | | ei b a el Diğer bir gazete şöyle “Deyli Meyl gazelesinin | Jak sekağında tahkikat ydP’;) | rarengiz muhabiri kimdir? İ M : tulün akrabası olduğunu $? j' j güzel! Fakat nereden aldığ! B 4 ypetle katilin maskesini dü M söylüyor ve ne maksatla #ı, n tohir etmeğe lüzum görüy!'” Numarası muvaffak olm i lis, artık katilin kendisini © 'a gormeğe başladığından emii? " l li Meyil gazetesinde çıkâni * H <| sin Paris gazetelerine ahf'aı'_ ti sası, Jakobsonun muhzs'?ğ;d kı vetini ve Hellise olan gu| & isbat ediyordu. Yazıda & matör polis hafiyeliği gokw:aü tü tılıyor, ortada bir cına)f—’tıe JIİ la tihar hadisesi değil, iki ©İ | lunduğu bildiriliyordu. 3# ği bi Hellis kendi kedine * ben“M B bt tamam olmamıştır,, diye y * | < b “Yakında maktuller; “”îîâg L nim de katılmam pek müM” Çar ' MK ( y V » Saç Bakım İ « idi Tn j 1 Nizaf| etm izaİ| : Kepekleri ve saç dökü ' Ü Te tedavi eden tesiri m ” UN ilâçtır ' hü : Set , * heş GÖZ HEKWM J Tna Müurad Rami AXgıtğ| v Pazardan başka her gÜN w# Üze ya kadar Taksim - Talitl İ he apartıman No, 10, T — fik Yor No miyor.. Her nefes alıştâ bar kar . köpüren, taşan Ve sığmayan bir nehir îchz fışkırıyordu. ” Oi Nihavet kan bulımuît“;, FÜ İi Yanında bir inilti “ Biş işiten Ahi başını çevirinCö ışşll Yor bilin içinde yanan kötü | Tar düğü manzara ile lfklld;’ Yanında biraz evvel mobile gidilecek hastanf ni veren kendi )a:dw. 1 "_“] den arabaya girmeğe w' N iyi dım şimdi oturduğu V;fw Ütş şağı doğru kaymıştı. k,p“' | ]_'Y kı örtülmüş... Ağzındaf eg sanıyordu. Bayılmıştı... , Ne yapacağını $ şaşıran ıîa #ildi Ve şoföre: ; "e — Çabuk sür.. dedi. ;:Ldl” D Tit bi gidelim. Kadının 2 | ©i boşandı. Kadın ölüyor | ]ı:;ı': Otomobil süratle ngt îl, ;3 yokaklardan geçti. MN öreİ y saat evvel Zelıhamn !' Ki ”" 'r kettiği demir parma ı;zı Ö, duürdu. Demir ı.'JâH'maı'lt ge | 1’,' ı_ğî kilitlenmişti. (pt *

Bu sayıdan diğer sayfalar: