Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Slik va | 0 Bana ıqı' B şh'lel wkh"n İk KN Ütevazı Üü “lişmiş öi Ai? ll:ıetıl “'un bira ütuı-d G hüma Mı““ Tal $ bir SA ; N;g““’dum Va **'ku Ni Ü “Gdı '"îğ“'wz he hıbı girince, M“ Yerde, mangal etrafında HABER — ,Bızın'ı_ de bir Şirleyimiz var! 4 Yaşında bir kız, çevrilmekte olan bir filmde rol aldı O, Istanbulun kenar mahallesinde, ha- nendelerin, sazendelerin, mugamniyelerin bir çoğunu toplıyan bir sokakta oturuyor; babası k film stülyosunun çevirmek. #gü V8L | 'Taş parçası" filminde pan dört yaşmda bir Sanatkâr var: Birsen. tkâr” dedim, Çünkü %ğıg' iş hiç de Holivudun göz 'den aşağı değil. Yal- ©, Türkiyenin büyük bir İCen kenar mahallelerinde bir ailede kendi ken- bulünuyor, 3Yrayıp bulmak benim için oldu, Adresini bili - hava yağmurlu oldu- uğu Edirnekapı Nes. Ilesımnın Çımarlı çeşme Wîıı% Varmcaya kadar bir hayli Ve Gamura battım çıktım, I, tek katlı ahşab ev- dapdaracık 80- kaç kadın ve erkekle Tdak Hüviyetimi ve ziyare. %îk Sadını öğrenince bana da iİskemle verdiler; yanla- Tei €vde yokmuş. Üzerine si, Yeldirme giymiş bir kadın Şimdi onu gidip getire - biraz komşulara gitmiş- dakika evvel gelseydiniz Burada ne oyunlar ol. İştihalr oynadı, Mek oyunu çok seviyor? N N hlİ.V Oör! * Oyunları bilir? x. Şey,.. Çiftetelli, Karade- | ?ı'n « Hem o her gördüğünü hl:g Pl&'or. Ah bir kendini %üa m "-?neü Mi öğretiyorsunuz? O hep kendi alıyor. Ç yaşındaydı. Bir dü. Ğm"n—lm gittik. Orada genç | equ' &Öbek j B leı,n taşmda oyun oynü - €n ona bayıldı. Akşam S tipkr onun gibi yapma- Onun hareketlerini tak- k z | X 'ılıy ytet bıığ'îlye bir kadın bana döndü; Naha.!l | R îlbı ı'tu'na“laı' alacağım,, !ıeler söylemiyor! eee : Üs, ânnesi, muganniye 9Ynamağa başladı, Onu Sasarsınız, © Vakit oyuncu olacağım, azanacağım!,, “Ben, diyor, Hem bu evleri beğenmiyor diye ge üriye Fındık " Bunları nasıl düşü sordum. Oturanlar Mizin tesiri.. 'l:ıa htp hanendeler, sar Uncular otururlar. Me hende Alidir. Ânne- I_w:% “Eanniye Huriye Fın knnuşmaga başlayın adı N cocuğu getirmek tkrar kadına sor” hanende annesı Bizim “Şirley'imiz,, dum:! — Anesiyle de tanışsak! dedim. Genç kadını gösterdi. Oda ora- da bulunanlar arasında idi. Konuş madan, sessizce bizi dinliyordu., Hafifçe gülümsedi. — Demek siz annesisiniz?, — Evet.. — Filmi hazırlayanlar çocuğu - nuzu nasıl gördüler. Siz mi götür- dünüz?, — Hayır, onlar burada onu gör düler, çok beğendiler.. e <—— Ne gibi"bir yesile —"Taş nakkale düğünü dıye bir kısun var mış, Bunun için eski kıyafetle iyi öoyun oynayan kadın arıyorlardı. Geldiler. Birsen 'de tesadüfen oynu yorduk. Gördüler, hemen angaje ettiler. Hattâ Ertuğrul Muhsin o- nu o kadar beğenmiş ki, “Herkes bir yana bu çocuk bir yana!.,, de- miş., Derhal adresini almış. Giden kadin, ön on beş dakika sonra, kucağında küçücük bir ço- cukla geldi. Çocuk hakikaten çok küçüktü, Üstüne pembe bir entari giydirmişler.. —Biribidine — karış miş kumral saçları arasında ma- sum ve içten bakan iri elâ gözleri- a* Üa mugannıyedır Birsen Fındık ni kâh açıyor, kâh kapıyor, Fa- kat halinide şaşkınlık yoktu. Hemen yandaki odaya - geçtik, Annesi minderin üstünde duran utu eline aldı. Bana gösterdiği ye rin yakınma ilişti. Kadın da Bir- seni kucağından indirerek, başın dan çıkardığı siyah örtü ile onun belini bağladı. Oyun başlamıştı. Çocuk tahtala rın üzerinde dönüyordu. OÖmuzu- nu titretiyor, bacaklarını havaya yduruyor, başmı sağa sola çeviri” rerek türlü” titimaralar yapıyor" du. gibi dönüyordu. Annesi bir hayadan bir hayaya geçiyor, o hepsine aynı kolaylıkla uyabiliyor, hepsinin jestlerini kıvı- rabiliyor. İtiraf edeyim ki ben bu çocukta seyrettiğim alaturka oyunu |diğer gördüğüm bütün oyunculara değişmem, Oynarken bazan masum bir genç haliyle boynunu büküyor, gözlerini yere indiriyor, yana çevi . riyor, bazan çok içli, tatlı bir melâl gibi süzülüyor. Arasıra gülüşleri de tatlılaşıyor, birdenbire yüzünü hoş (Devamı 14 üncüde) iyor, ara.sıra ellerini saçlarına gö | Nağmeleri adeta hissediyormuş! Ak;am Postası ğürman insanları arasında: 25 Sıska bazuto reisinin bu hiddetli tavırlarına son derece — sinirlenmiş olan Hans herile ters ters baktıktan sonra bana: — Kaptan!.. Allah aşkına!.. Ne- rede kalacaksak biran evvel şu iri tahtakurusu yapılı herifin yanın. dan gidelim!.. O kadar açım ki bize yiyecek gibi bakan şu mankafa he- rifin bizi diri diri yemesine bile ra- zı olacağım!. dedi , — Aman Hans!.. Sus, sesini çıkar ma., Mühim şeyler var!.. diye Han- | 5i yatışrtırmava mecbur oldum. Esasen vahşi bir hiddet , nübeti- ! 1e tutulmuş, dişlerini bir hayvan zi bi gıcırdatmakta olan Bazüto reisi de bizim orada duruşumuzdan sıkıl. mış olacak ki tekrar o çakal gibi bağrışile bir adamı içeriye çağırdı. — Bu beyaz şeytanlara hâlâ ko- kotos hazırlamadınız mı? diye ba- ğırdı. Kokotos ahbdest edilen ver demek ti.! Galiba kudurmuş bir halde olan Bazuto reisi bize yatacak yer kaş- | tediyordu.! Reisin önünde sapır. sapır titriyen iri zenci; — Hazır! diye kekeledi. dan götür!.. çabuk!.. Şaşalamış bir halde olan — zenci bereket bizi kuyruklarımızdan tut. tup sürüklemeye kalkmadı. benim önüme kadar gelerek: — Hau! dedi. Gel! (manasına), Bu davdte Bek memnun- Olan Hans tnshııııı derhâl. bize âdeta şaşılaşmış ateş püskü.| ren patlak gözlerile bakmakta olan Bazuto reisine de okkalı bir küfür savurduktan sonra iri zenciyi takip ettik, Bize meydanm tam ortasında ol dukça büyük ve daire şeklinde ya- pılmış bir kulübe tahsis etmişlerdi. - LA n bi a B GY aK a '“;_ 2i GA Akşam eyice bastırdığı için, Han- sa torbasında taşıdığı yassı bir a- setilen lâmbasını yaktırdım. Bizi kokotosmuza getiren iri zen. ci tekrar geldiği zaman bize iki Üe- ve kuşu yumurtası içinde su ile yi- yecek getirdi: — Âl şu şeytanları, kuyrukların- £ sırtladı we|& Bir kucak muz, büyük — turplara benziyen bir demet çiğ kök ve iki üç avuç dere sülüğü!.. Bu garip akşam ziyafetini gören *Hans söyleniyordu: — Vay canına! herifler sağlam bi zi beyaz mandalar zannediyorlar! - A Sabahtan akşama kadar Afrika güneşleri altında taban, tepmiş ol- maktan ziyade Bazuto reisinin kulü besinde geçirdiğim — heyecanlardan bitap bir halde dinlenmek için ku- lübenin serin ve taze ağaç dalları: dan yeni örülmüş duyvarına yasla. narak yere oturduğum zaman dür şünmeye başladım. Evyvelâ bizi böyle meydanın orta. sına bir kulübeye — koymalarından elçi değil, âdeta esir muamelesi ya- pıldığına hükmediyordum. Herhal- de Bazuto r>isi kolay kolay kaçama mamız için Dizi böyle orta — yerde bir kulübeye koyduruyordu. Silâh- blimi. HER GÜN İS ARA- . MAK IÇİN KAPI L——A SÜKİ İŞ> A”RAYOR SiMDİIYE KADAR NEREDE ÇAÂ- AzAı—ıve ÇİZEN WYVALT DİSNEY> YAYYVEN ÖYLE |)S5E Sin. MESLEâN!wK MAKİ MAİ* TAN ıı(M BULAMAMIŞ Dı İŞ VAR (C150 KiLOL NE BiÇiMYİŞ ÇOK BaüsiT Bu FAB-)DEMİR Çuğu RIKADAZALAR YAPURDA RıHTıMDAN FABRı— KA 5 KiLOMETRC. d EPEY UZAK.. . .BU h BENıM KARIM DE- UK ĞiL r————. İ0 HAZİRAN — 1939 l11 YAZAN: L. Busch 385Yılını vahşiler arasında geçirm'ş bir Alman seyyahı Bazuto reisi, hiddet nöbetine tutulmuş, dişierini — ge6rdatıyordu Afrikalı iki muharip larımız mükemmel olduğu için böy le bir şeyden endişe duymama ma- na yoktu. Fakat gayriihtiyari içiçe, kabile. den kabileye devrolunarak hakiki, ÂAfrikanın içine girmiş olduğumuzu düşünüyor, bu bana, bir daha Afri- ka denilen bu derin ve esrarlı ce- hennem kuyusundan dışarıya — çık- mayacakmışız hissini uyandırarak ürpermeler veriyordu. Afrikanın ser seri yamyam bir kabilesinin arasın daydık. : Öyle bir kabile ki âdeta bizim ta- nıdığımız dünyadan tamamile ap- ayrı bir dünyada yaşıyorlarmış gibi canlı insan ağaçları, ormanlarda av lanmış garip adamların — yeneceği Nan-Nutalardan bahsediyorlardı. Vakia Afrikanın bazı yerlerinde Hind denizlerinin sıcak adalarında imsan kanı emen ağaçlardan bahse- dildiğini işitmiştim. Acaba Bazuto reisinin bahsettiği ormanda böyle ağaçlar mı vardı? Fakat bu ağaçlar serhalde insan şeklinde değillerdi. Bir âyine hazırlanan Afrikelı Halbuki Bazuto reisi tıpkı insan gibi canlı ağaçlardan bahsedivordu. Herhalde pek çok garip şeyler öğre- neceğimi hissederek derin, zaptolur maz bir heyecan — duymaktaydım. Bazuto reisinin bir goril gibi döğü- nerek sevinçle bağrışları da gözleri. min önüne geliyordu. Acaba bu Bazutolar göril İnsan- lar mıydı? Bizzat göril jnsanlarm içinde mi bulunuyorduk? Zihnim bu suallerin uğultusu içinde dalga- lanıp duruyordu, (Devamı var)