Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
'30 MART —4 T930. TFT F A AKŞAM POSTASI Sahibi ve Neşriyat Müdürü ' Hasan Rasim Us , İDARE EVİ: Istanbul Ankara cadlesi Pasla kutunu İutandwl 214 Telgraf aöresi : İstanbul HABER Yan işleri lelelonu:.. 23872 idare* .. ; âuam â 1"".. A SA KÜt 20335 z A ( D ABÖNE ŞARTLARI | Eomebi ı a Pit BE ea ) :IİİI_ 4fü « 600 4 --'Ğ'h—ııl'gı'ı.-.â"ıh —ı-—___ u Hayata dair - ” Türkiya (Senetik & 1400 xa taylık Lüzumlu bir karar ÂAZETELER Maarif vekâleli- * _niıı bir neşı'i_w_'nî köngresi ha- adığını haber veriyor ve bu koön- nuenin programını bildiriyorlar. Koö- Sülacak meseleler arasında, irlan AYatımız için son derece ehemmi- Y&tli olanları var; ben bugün bunla- D bir tanesinin üzerinde duraca- İm: “Dilimize tercüme ettirilecek 'sel*lerin, klâsikler dahil olarak, en Umlularının ayrılmış bir plânda sbit edilmesi ve bunların neşri için * kadarlar arasında iş bölümü ya- İlması,, deniliyor. ilimize tercüme edilen — eserle-i 1 hiçbir mürakabeye tabi lululma- $1 ve hethangi bir kitapçının her- NBi Dir kitabı türkçeye çevirlmek- & tamamile serbest olması birçok Ahzurlar tevlit ediyor. Bir — kere © kimse uzun sürecek, büyük, bir Savret gösterilmesini istiyecek kilap- _r”l tercümesine girişemiyor; çün- hir_dîıha kendisi bitirmeden başka inin o kitabı lercümeye kalkması * bek itinaya lüzum görmediği İ- N Çabuk bitirip bastırması ve böyle Ce ilk teşebbüs eden adamın bütün İhedğinin boşa gilmesi ihtimali Yar- Ska memleketlerde senelerce him- 'tle muhltaç olan tercümeler — bile İzdle birkaç ay kgibi az bir zamanda Teydana çıkarılıyor; fakat, — söyle- *Be hacet yok; hiç de,iyi bir şey ob- İÜyor, Maarif vekâleli, tasavvur et- 'ği plân ve iş bölümü ile bu halin ylüne geçebilir. Bu hususta şimdiye ddar çok şeyler yazılıp söylendi; h bile bu meseleden bir iki defa v “Settlim, onun İçin üzerinde lekrar Üracak değilim. _l":llml dilimize tercüme eltirilecek Mapların isimlerini tesbil edip bun- 3t muhtelif tâbiler arasında paylaş- lik, çok lüzumlu olmakla beraber, 4fi bir tedbir değildir. Çünkü o tâ- Mlerin, kendilerine bırakılan kitap- Tih tercümesini, ucuz fiyatla çabuk "ı_al'şücak kimselere hayale elmeleri bildir. Bu suretle ortaya çıkacak *eümeleri tashih elmek de mümkün Niyacaktır; çünkü o kilap üzerin- * © tâbiin bir nevi imtiyazı bulu- Acaktır. O halde Maarif vekâletinin, “Tecümeleri tetkik için bir — heyet dîlıl'nmsı zurııriılir:. isimleri les_biı e| €h eserler tercüme edilmeli; fa- ! Yercümeler de, — neşrolunmadan Vel muhakkak o heyetin tetkikin- N geçmelidir. illardanberi düşündüğüm ve ““nlekc!imiz için pek lüzumlu gör- Büm bir mecmua vardır: bir tercü- € Mmecmuası. Bu mecmuayı üç kı- İt olarak tasavvur ediyorum: 1 — Çelinler tercümesi; 2 — Gerek mec- 8 _Unıla, gerek hariçle yapılan tercü- Telerin tenkidi İle tercüme sanali Akkında makaleler; 3 — Mütercim- Tin, ecnebi dillerdeki kelimelerin *Ya labirlerin karşılığı olarak teklif —C ' | Not Hayırseverler cemiyeti kongresi münasebetile : Türk kadınının vazifesi Türkiyenin bugünkü umumi manzarası. Yediden yetmişe ka- dar çocuğiyle, köylüsiyle, işçisiyle, kadıniyle, erkeğiyle, münev- lk bir baykuş şeametiyle tüneyip harap bir hale getirdiği, ba- lamsız, kültürsüz, nemasız bıraktığı aziz Türk yurdunu asırlar. ca İleriye vardırmak için mütemadi bir say halinde oluşudur. Mektepler, fabrikalar, trenler, makincler harıl harıl Türk yurdu. jMun en küçük zerrelerine kadar bir kül halinde, dünyanın medeni sayine tagm müvazat temini hedefiyle çalışmaktadır. Türkiye an- cak bu hızladır ki, on beş senelik dar bir mazi içinde asırlarca geriliği isabetli varışlarla kurtarmış, cihanşümul bir hayret ve takdir ve otorite uyandırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti erkeğe verdiği bütün medeni ve hür hayat haklarını tam bir müsavat ile kadma bağışladığı günden- beri, Türk kadımı yüksek yazife ve vecibeler muvacehesinde kal, mıştır. Türk kadınının, saymakla bitmez yurt vazifeleri vardır. Hiç bir cemiyet düşünülemez ki Türkün kadmı gibi tâ insanlığın İpti- daf tarih devirlerindeki mümtaz vasıf ve hasletleri muhafaza e- debilsin ve kadını, Türk kadını kadar tam bir feragatle memleke, tine, evlâdma, çalışan erkeğine kendini vakfetmiş olsun; ve yine hiçbir cemiyetin, kadınlıktan beklediği vazife ve vecibeler bizim beklediğimiz nisbette değildir ve bizim inandığımız kadar ehliyet ve liyakatle neticeveremez, Bir Türk mebusu, nasıl bütün Türk halkımını veküi ise, her- hangi bir Türk de böylece bütünlüğümüzün bir hakiki mürtesemi ve remzidir. Bir kadınımızda bütün kadınlığımız, bir erkeğimizde bülün varlığımız mündemiçtir. : Şurasını iftiharla kaydedebiliriz ki, dünya kadınlığında Türk kadmı kadar hayrı seven, memleketine bağlı, müşfik, ana olmak- tan haz duyan kadım görülemez. Bu hakikatlerde, büyük ve ezel. den ebede seyreden şerefli ve kültürlü, medeniyetli Türk tarihi- nin evlâttan evlâda tereddi etmeksizin intikal eden kudretleri yü- şar. : Tarihin seyrine bakarsak görürüz ki hiçbir millet voya ırk, Türkün kadınına verdiği mevkii vermemiştir. Yalnız Osmanlı ta. rihinin kadınımızın hayatma takdir ettiği bed tali onu bir harem mahsulü ve mefat derekesine indirmişti. Bu muvakkat ve dar talirh içinde Türk kadını tevekkülle, bugünkü durumu beklemiş, dört duvar arasımda kaldığı zaman zarfında da terü taze, kudret- leri, hasletleri dunura uğramadan kalabilmiş ve Cumhuriyetin mübarek eliyle, birdenbire nura, hürriyete, hayata çıkmış ve gö- rüyoruz ki hiç yadırgamadan bütün dünya kadınlığınımı inkişaf ve nemaya yine bir hamlede vasıl olmuştur. Bu hesapladır ki biz kadınımıza inanırız ve onun müşfik eli ve düşünüşiyle bu memlekete hayırlı hizmetler bekleriz. Yardım Sevenler Cemiyetinin ve bunuün tabli azası olarak te, lâkki ettiğimiz bütün Türk kadmlığınım önünde başarılması bek- lenilen çok derin mevzular vardır, TYürk çocuklarmı, Cumhuriyetin istediği kudret, ehliyet, sıh- bat ve kabiliyetlerle yetiştirebilmek için, bütün Türk yavruları, na şamil sistemli bir çalışma, bu iş hedeflerinin en başında gelir. Kudretsiz bir kadım, veya anasız bir çocuk, cemiyetimizde kudret ve ana olarak böyle bir hayır severler topluluğuna istinat edebilmelidir. Kol kol Türk yurdunun en uzak köşelerine kadar, Türk yavrularının, kimsesiz çocuklarım, bir anası gibi çalışma işini üzerine almak ne mübarek bir hedef olur. Türk cemiyeti içinde henüz çocuk yaşmdakiler arasında sokaklarda başıboş kalabile- cek bir tek yavru bırakmamak, okutulmadan sokağa atılmış bir fek Türk yavrusu bırakmamak, hiçbir günah ve seyylesi yökken ana ve babasının mukadderatı arkasında sürüklenerek sefil ve perişan bir tek Türk evlâdı bırakmamak başarılması beklenilen en büyük memleket vazifesidir ve bunu biz ancak kadınımızdan isteriz. Böyle daha nice mevzular üzerinde memlekete hizmet etmek imkânları vardır, : 29 koöngresimden sonra bü hayir severler teşekkülünü Türki- ye için çok $amil, çok lüzumlu ve halli beklenilen mevzular üze. rinde Türk kadını mesal seferberliği halinde bir tezahür verme- sini bekliyoruz. Dal. vardığı Göbels Peştede Yan kesicilik '|nafın eline bırakılmış, Ecekleri kelime ve tabirlerin mü- Ukaşası; bu kısmı ile mecmua, cid- bir lügat kilabının meydana gel Sine hizmel elmiş olur. Bu mec- “laya bir dördüncü kısım ilâvesi de “Üildir: Avrüpa — mecmüalarından lıl'—ıl*iülııı' veya tercümeler. ; 'föb'le bir mecmua bizde — bir tek “Vidin, hattâ bir tâbiin bimmeti ile SIKamaz : para kazanmasına, İmide elki masraflını çıkarmasına iııı.k;'ıEı klur, Onun için bunü ancak devlet , Sürabilir. Ben şimdiye kadar bunu ,k kimselere söyledim; hiç şüphe- ;ü benden çok evvel düşünmüş ©a- '“13'1' da vardır. Maarif — vekâleti, ; tümülerini bir yoluna 1 hh_'â“âı bu sıralarda bu meseleyi de h.__lcikîk edebilir ve hiç _şuı_)lıesız A Tİm tasavvur — edebileceğimizden “da mükemmel bir mecmua çÇıkar- a muvaflak olur. İ ticomua çıksa da, cıl—':mas:ı da Üümcler meselesinin neşriyal kön- Lrosg brogramına ilhal — edilmiş ol- ::ı?“n:ı sevinmeliyiz ve — meselenin Mdasiy bir karara bağlanacağın- Ö emin olmalıyız. Nurullah ATAÇ sokmağa | Budapeşte, 29 (A.A.) — Al - manya propaganda nazırı dök . tor Göbbels, bugün saat 12.20 de kısa husüsi bir ziyaret için buraya gelmiştir. Dün sabah Ahmet oğlu Hamza isminde bir adamın cebinden yan- kesicilik ile saati alan Mehmet po- lis tarafından yakalanmıştır. İ e - 'HABER — Akşam Postası * - Günuün e ç * ö sele 290 gram ekmekte hal beş para zarar ediyo: En çok satılan yarım kilo ve dörtte bir ki ekmek olduğuna göre narhla ayarlanmaya bu para meselesi nasıl hallolunabilir ? Buğgünkü yazımızı bir kariimizin dikkate değer bir mektubuna tahsis ediyoruz. Hâdise mahiyeti itibarile hem çok mühim, hem de günün tap taze meselesidir. Osmanbeyde oturan İhsan adın- daki bu okuyucumuzun —mektubu şudur: “Ben de ekmek meselesine temas edeceğim, Fakat ekmeğin pahaldlı. gından veya ikinci nevi ile birinci nevi arasındaki 20 para gibi çok az farktan şikâyet edecek değilim. Hat tâ son zamanlarda kâğıda sarılmak- tan vazgeçilmenin de meydana ge- tireceği sıhhi tehlikeleri zikrederek ilâ ekmekler kâğıda sarılsın demi, yeceğim, Ekmeğin birinci nevi dokuüz ku- rüş yirmi paradır. Yarım kilosu 4 kuruş on para, iki yüz elli gramı i- ki kürüş beş para tütar. Ne hesaba istinat ettiğini bir tür lü anlamadığım bir ananeperestlik bir muhafazakârlıkla ekmek ancak bir kilo mikyasr üzerine yapılır ve satılır. Yalnız kendisi değil, parası da böyledir. Herkes bir kilo ekmek almağa mecbur değildir. İhtiyacıma göre ekmeğin dörtte birini alanlar, tamını alandan çoktur. Peki bu takdirde bu adam beş pa. rayı nereden bulup ekmekçiye ver - sin veyahut ekmekcçi beş parayı bu- lup müşteriye versin? Eğer ekmek çi beş parayı brraksa, dört beş pa. râ 20 para tutar, ekmeği bu suretle 9 küuruşa satmiş oluyor, Şalnız narh değil vaziyeti bu kadar tenzilât yap masma müsait değildir. Eğer hâlk bu beş paradan vaz - geçse © takdirde ekmeğin peraken- de satışı ve yani daha doğrusu dört parçaya ayrılmak suretiyle satışı narh fiyatından 20 'para yüksek o. lur ve bu fazla alış veriş olan bir iş bulunduğu için fırımcıya veya ek- mekçiye narhtan çok para kazandı- rir, Ekmekte beş para mühimdir. O halde ne olacaktır? Halk bırakamaz, ekmekçi bıra , kamaz, Peki bu takdirde mutlaka ya - rım kilo mu alacağız veya ihtiyacı- miız yoökken bir kilo mu alacağız? Paramızda beş pâra yoktur. Bir de yarım kilo aldığımızı ka - bul edelim, Bakkal veya fırıncı, ki- lo ölçüsüne tâbi ekmeği tartarak iki kısma ayırmaz, bıçağı vurur ve yarısını verir. Az miıdır, çok mu - dur bunu kimse hilmez. Hiçbir alış verişte bu kadar es . tahmini bir satış yoöktur. Ben az alırım, öteki çök alır. Bu- nun bir büyük mahzuru daha var- dir: Ekmek kesilmeden daha temiz . dir .Nihayet toz vesaire Üst kabuk kısmında kalır, fakat kesilince: A — Ekmek çabuk kurur ve ba- yatlar, B — Daha çok toz ve pislik emer, C — Kâğıda sarılmadığına göre de kirli ellere geçerek umumi sıh . hat bakımından tehlikeli olur. Ç — Halkın kimisinin zararına, kimisinin faydasına, ölçüsüz, tartı - sız bir taksim olur. Görülüyor ki, ekmekte bu para meselesi ve bir bıçakla taksim me - selesi, damla damla göl olur hesa. biyle mühim birer hâdisedir. Benim gibi bütün halk bu yüzden şikâ - yetçidir. Bu nasıl önlenebilir? Bunu da düşündüm, taşındım, nihayet şöyle bir çare buldum ve galiba bu çare de en âdilânesidir. En doğrusudur, katiyen — yapılması paraya pula mütevakkıf olmıyan ve medeni bir memleket için lâzım olan bir iştir. Para hâdisesini ön - ler. Ekmekler bugün üç şekilde tak . sim edilmektedir, 1 — Bütün (bir kiloluk) 2 — Yarım (yarım kiloluk) 3 — Dörtte bir (250 gramlık) Ekmekleri de bu hesaba göre bir kiloluk, yarım kiloluk ve iki yüz el- li gramlık boylarda yapmak ve nar- ha göre ayarlamak üzere meselâ, ekmek, dokuz kuruüş yirmi p: yarım kiloluğunu aynı hesak iki yüz elli gramlığmı bilhet para fağla yapmak suretile s karmak mümkündür ve doği Bıçakla pây etmeğe lüzum | Yarım kiloluğu da, 250 g da ayrı ayrı ekmekler halinı Bu tarzda francala unun yapılmış ekmekler vardır. B: alelümum ekmeklere teşmil ve bu para meselesini | sik ekmek, haksız pay me önlemek lâzımdır. Siğgaralarda yapılan yarım gün daha fazla revaçtadır. Ü derim ki bu tarzdaki ekmekli fazla revaç bulacaktır. Binai fırıncıların da, ekmekçilerin | faati muktezasıdır. Fakat evvel beevvel halkı hati ve faydası bakımından bir usulün vazına ihtiyaç var Bilmem ne dersiniz?,, Nat: Ne diyelim? Çok güzel bi Şikâyet mevzuu doğrudur. £ deki usul de aykırı değildir. kadarlarmın bu fikre göst iltifata bağlıdır. Hataydaki askerlerimiz geçit resmi yaptılar 48 inci dağ alayının kuruluş yıldönüm münasebetile merasim yapıldı Antakya, 29 (A.LA.) — Anado- lu Ajansının hususi muhabiri bil- diriyor : Kirk sekizinci takviyeli dağ a- layının kuruluşunun yıldönümü olan 26 Mart günü parlak askeri merasim yapılmıştır. Merasime, spor sahasında İstiklâl Marşı ile başlanmıtır. Kahraman askerlerimiz alay ko. mutanı Kurmay Albay Şükrü Ka- natlı tarfındn teftiş edilmiştir. Tef tişten sonra komutan askerlerimi- ze ve davetlilere hitaben bit nu- tuk söyliyerek kahramanlıkla do- lu olan alayın tarihçesini anlatmış bu arada alayın 5 Temmuzda Ha. taya ne süretle girdiğini izah et- miş ve coşkun bir şekilde alkışlan mıştır. Bundan sonra Hatayda bulunan yedek subaylar askerlerimize ta- nıttırılmıştır. Yedek subaylar adı- na Hatayda bulunan Kâziım Nami Duru bir hitabede bulunmuş, Kı- rıkhan mebusu Hikmet “Mehmet- çik,, adlı bir şiriini okumuştur. Bu- radan orduevine gidilmiş, orduevi nin önünde şanlı alayımızın geçit resmi temaşa edilmiştir. Yiğit Mehmetçiklerin birer arslan veka- riyle ve muntazam geçişi çok al- GARAREARPRRE ĞALA AAA DA AD LA0 Mütetabbip genç kız Fransa ceza mahkemesinde Maurcl adında ön beş yaşında güzel bir kızm muhakemesine başlanmış. olmadığı halde — gizlice doktorluk ediyormu$ ve ellerinde öyle bir kuvvet varmış ki hastaya şifa veriyormuş, Günde en az bin frank kazanıyormuş. Bu kızım önce hastalandırıp sonra tedayvi etti- ginde şüphe yok, Delirtmediği ne mutlu! Bu kız doktar Doktorluk unvanına gelince, Doğrusu günde bin frank kazanan böyle " bir luz bu vadide çoktan doktorasmı verip vesikasını almış olacak! / Andreâ Tevkalâde Kuduz ni celbediyor. mu? Boyoğlunda büyük Parmakkapıda sokak. Tarda dolaşan kedilerden iki tanesi kudur- muş, Bir zat alâkadarların nazarı dikkati- | Yani kediler haksız mı? İnsanlar, yediği etten, balıktan, sucuk . .tan zehirlenirler do kediler kudurmuş çok — —.» ı ' Bir hırsızın soyadı — N kediler bir eve girerek birtakım eşya çalan Kasım- paşada Kaptancı yokuşunda oturan Meh - met Telsiz yakalanmısş, Bir teklifimiz var: Bu adamın soyadını değiştirmeli. Yaptığı işe, soyuna göre bu telsiz değil, ipsiz, * * * Vurulan kim ? Haberde bir başlık gördük: Gece muharririni vurdular! Kocası, ağabeysi, kardeşi, nişanlısı her. hangi bir gazetenin gece muharriri olan < ailelerin yüreği ağzına gelmiştir. becisi, Üsküdarda Süleymanağa mahallesinde , Yok canım, merak etmeyiniz, Vurulan gece muharriri değil, gazetecnin muhase - Mim. kışlanmıştır. Davetliler öğle ğini kışlada askerlerimizle t yemişlerdir. Halk şairi Kayserili aske! met Başlar, hamasi bir de okumuş, Antakya mebusu Karabay, —İskenderun 1 Hamdi Selçuk birer hitabe mişlerdir. Bundan sonra milli oyun nanmıştır. Gece Ördüevin aile toplantısı yapılmıştır. Reisi, Başvekil, konSsoloslaı killer, mebuslar ve daha davetliler refikalariyle birlil lunmuşlardır. Hava çok g Bütün halk caddeleri doldu tu. Alayımızın merasimi di le İskenderun bir bayram yaşamıştır. Parti ocak kongreli yapıldı Iskenderun, 29 (A.A.) — | dolu Ajansının hususi mı bildiriyor: Kaza ve mülhakatta Part! kongreleri yapılmıştır. Şimct dar yirmi ocak kongresi ya) tır. Kongrelerde Parti üyeli tinin altı vasfını hep bir aj tekrarlıyarak heyecanlı tez yapmışlardır. Arsuz merkez ocak kongi yapılması büyük tezahürata olmuş, civar köylerden gel bin partili ellerinde Parti v tay bayraklariyle kasabanın danlarını doldurmuşlardır. Parti teşkilâtını yapmakt Tekirdağ mebusu Rahmi , Parti teşkilâtı heyeti harare şılanmışlardır. Parti reisi mebus Hami çuk'un Parti teşkilâtındaki sat ve gayenin ne olduğunu ti prensipleriyle büyük Şef nünün Partiye verdiği yük hemmiyeti tebarüz ettiren © dan sonra, Partililer, (Yaşa! met İnönü, yaşasın Halk P diye tezahürat yaparak kon nihayet verilmiştir. —