30 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EYE ııi" mlv' Mi B * e d —. Atman nekadar saf Klbette buradaki mak &— ' 3'eı'el germektir. Araniıza tefrika düşü - rüp halkı sizden soğutmaktır. İ — Bugüne kadar biliyordun da, : neden bana söylemedin mel'un? — Şevketlüm âlemidir. Ancak bu. günkü ıttılâmm beni ikaz etti. Yoksa | evvelden bir şüphe içindeydim. — Anlat bildiklerini! Ki — Hakanım, bu kahpe kız, dör - dünüz peşinde de dolaşmaktadır. Hepinize gyrt ayıı birer mavi bon . cuk veren bü aşifte, aranızda bir gönül ayrılığı fteminine çalıştı ve - muvaffak da oldu. İşte şevketlü kar desin Ertuğrul ve Süngür... ğ Mürşid çok güzel düşünüyordu. | Hakikaten hâdise böyle olmak ge - l rekti. İ — Peki, bundan ne çıkacak? — Ayrılacaksınız, dağılacaksmız ve bu. lâin sizden. soğuttuğu halkı başmma toplayıp ayrı bir hükümran- Ş İhk yapacak. ç — Demek Kmık buna âlettir di- Vorsun, —- Elbette hakanmm. — Ne mukabili Mürşid? ; — Mücevherat, akçe mukabili olsa gerek hakanım ve belki de Ka, ra Oğlan ona izdivaç teklif etmiş o. labilir. — Ama, Kmık güzel, Kara Of- hakanım, süylersin. 4 sud, şevketlülarımın ikbalini yi - JTan menhus biri, Bu nasıl olur? DN" P| r. - N — Güzelliğini, kızlığını ve- haya- *'— tit paraya, mücevhere satan bir d kahpeden bü netice beklenemez mi şevketlüm ”? Ü, Ertuğrul! hareket emri vermiş ve - Süvariler atlarma atlamış, yol al . mağa başlamıslardı. Mürşid Gündoğdu yanyana iki at üzerinde ve rahvan bir yürüyüşle hem ko . huşuyor, hem kolu takip ediyorlar. Gündağdu, adamakilir kararını vermişli. Bu hâdiseyi kökünden bi- tirmek lâzımdı ve bunun için de Kı- W — nik ve Kara Oğlan ölmeliydiler. 'V — Mürşid, dedi. — Hakanım! — Bu iki mel'un ölecektir. — Elbette hakanım, bana itimat buyurabilirsin, — Yalnız iş ayağa düşmeden, halka şayi olmadan hallini isterim. Yoksa neuzübillah seni parçalar ve lâşeni itlere veririm. Mürşit, Gündoğdunun tehdidinde- ki doğruluğu bilirdi. Kaç defa kelle- ve HABER'in Esdbi Romanı Ö, umumi harpte, istiklâl sava- - şında bulunmuştu, O kâdar ölü, o kadar yaralı görmüştü. Fakat hiçı hu feci manzara — karşısında o bu küçük yaralıyı gördüğü Zaman his:- settiği şeyi hissetmemişti. ""IIIL HABER'İN. -TARİHİ u . hâdiseyi kökünden bitirmek lâzımdı. Bunun için de Kınık ve ölmeli idiler Kara oğlan çO ama, kara oğlanı öldürmek, bir |dı. H A-B E'. R --Akşım Postası 30 “vI xRT — 1939 . ş Ç —a jl ZN ROMANI: 8 sini onun kılıcından ölüm teri döke- rek kurtarmıştı, Nihayet Kınığı öldürmek bir me- sele değildi. Bir hancçerlik canı var. kıt'a fethetmeklen, bir orduyu yen- mekten, bir kaleyi almaktan müş - kül şeydi. Onun yanına girmek bile bir işti.: Onun gibi bıçak Ve silâh karşısında | nasıl hareket etmek icap ettiğini pek* âlâ bilen mahir bir silâhşoru bıçakla ] okla öldürmek ne mümkündü ? İşte Mürşidi düşündüren bu idi, Fakat emri vaki vardı., İrade edil- | mişti ve binaenaleyh bir bulup öldürecekti, Konak civarına yaklaşmıslardı. Ertuğrul, Sungur ve Gündağdu ay- rıldılar, Her biri ayrı bir çadırda o- | tururdu. Süvariler de yerlerine da- | gıldılar, Zaten konak hududuna girince halkm ve askerin hazırlığı görülü- yordu. Bü hazırlıfa alışıktılar, Her | konakladıkları yerde bir müddet ka- larak mütemadiyen göç etmiş halk, artık hazırlığını öyle müşkül sorait | altmda yapmıyordu. Kolayca başa- rabiliyordu. Ertuğruül çadırıma gidince ilk işi küçük kardegi Dündarı aratmak ol- du, Dündar, henüz dünyadan haber- Fiz, kırlarda, çadırlar arasında hiç bir şeyle meşğul olmaksızın avare yaşar bir haldeydi. Ağabeysi Ertuğ- rulü gok severdi. O kadar ki belki onun muyaffakıyeti için kendini fe- da edebilirdi Koşarak Ertuğrulu buldu ve elini öptü : — Ne var Ertuğrul, beni aratmı- şın ! — Dündar, diğer kardeşlerimizle | birlikte yaşamamıza imkân _volctur.î Aramıza istemeksizin tefrika düsür- düler. Şimdi Pasine gidiyoruz. Sgnırım- ki orada birbirimizden ayrılacağız. Belki seni de iğfale calışırlar. Ne olursa olsun benden ayrılmıyacağına babamız Süleyman Şahin aziz rubu üzerine kassem et | — Yemin ederim Ertuğrul, nerede isen ben de oradayım. Ama, neden bu hal ? — Şimdilik öğrenme daha iyi. Se nin de masum' fikrin altüst olür. Babamım ölümünden s#onra ara- mıza bir takım ahlâksızlar karıştı ve aileyi perisan ettiler, Fakat cena- Sen dadı izamımız ruhlarına vemin ede- rim ki Türk milletini büyük bir rihe kavuşturacağım. Ümrüm oldü- ğu müddetde gayem yalnız budur. Ertuğrul yemin ederken diz. çök- müş ve babasından hattra olarak | intikal eden ok karşısında ellerini İsemaya kaldırarak kendinden geç- miş bir halde kalmıştı. Süleyman oğulları ve halkı hic- ret ediyorlar. Ertuğrul bir gün ve gece yürü- yen Türk kolunun bir su kenarında | varilere ve halka tebliğ ayyen bir devreye kadar maskara eden ilk kazan kaldırma rini ürpertti. çadırları etralma dolarak haykırış- tılar : — Süleyman zük ! Ertuğrul, Dündar, Gündoğdu — ve Sungur beraberdiler. Birbirilerine havf ve haşyetle bakıştılar, Ertuğrul haykırdı. — Kardeş ihtilâfının netlcesi işte ! Aralarında da bir kavganım patla- ması mümkündü, fakat, halk dısşa- | rida korkunç nâralarla kardeşlere karşı isyanını haykırıyordu. Ertuğrul, kılıcmı frknı(»k f.ıâırdan oğullarını isteme- İırladı Ve büyük kütle düi tutulmuş |© gibi sessiz kaldı, Förtüuğrülün yüzünde simşekler çakıyordu sanki, Gözlerine bakaebir: |mek bir meseleydi. Halk ve âasker önü hiçbir | böyle bird zaman denbire büyük şah Süley- olan Tanrılar kudret ve “haşmetin: deki hakanlardan daha körkunç gör rmemislerdi. Ertuğrul haykırdı : — Aranızu, ruhunu yıldıran, onları mezarlarından hoört- latacak kadar iztirapa sevkedecek olan hu itaatsizliği sokan kimdir ? Sizi tâ Asya göbeğinden, hbütün dünyaya hâkim şeref ve muvaflakı- vetlerle bugünkü refahınıza, küd- retinize sevkeden Süleyman ailesi ve ecdadı deği! midir ki bugün 'ni- tedlerimizin met yediğiniz bu büyük ve gerefli ha | puk kemiği - tepe kan evlâtlarıma tanedersiniz. Utanmazmısınız, hitap etmezmi- | saltanatının en büyüğü, 10 - bi hakkmn ismi celâli üzerine ve ec- lan adamın biraz ötesine, ayni sıra üstüne otutdu. Ellerinin gayriihti- vari bir hareketle pantalonunun ce; bini karıştırdı. Tütün paketini ara- * Aksi gibr tütününü — kahvede is- kemlesinin arkasmna astığı ceketinin cebinde üunutmukştu.. parası da ce- ketinde kalmıştı. Ceketi oradan aşı- rırlarsa diye düşündü ve pek canı sıkıldı. Cocuğun çiğnendiğini görür gör- mez ceket falan düşünmedeti dışa- rı uğramıştı. AĞ Elbet de kahvedeki insanlardan onu tanıyanlar gidip anasına haber vermişlerdi. O çocuğu birakmamıştı: “Yanın: da bir adam olursa daha iyi bakar- lar,, diye düşünmüştü. — “Sahipsiz zannetmesinler,, demişti.. Burün başma aksgilik üstüne aksilek — geli- yordu. Yeni ceket de giderse., “yan- dık vallahi.,;, dedi. Oldu olatak; hiç olmazsa bir pa- » ket tültüin alatak parası olsaydı var nında., Tütünsüzlük onun büz l*'ıhmı Dizlerinin titremesi daha ar'ıtı ©0-: canımı erkti. Daha sinirlendi ve vye- kırık — hün için ellerile yüzünü örtmüş 0—_ niden ayağa lırladı. Cturalı — daha : ziyetlerde gelirler. siniz, âr ve bây yirmi saniye geçmemişti.. Gözkanak ları şiş kâlip ona baktı: — Çok üzülüyorsun birader, dedi. Baksana akraban bile değilmiş ço cuk, Fakat elimizde büyüdü hepi- müzin... Biz onu daha emzikte iker tanıdık., — Atlatır în—aalîa'ı kalbi sağlamı tutmal Wletin olmak lâzım... Biz ıburad:ı neler görürüz.. Nice hasta lar... Nice yaralılar.. Buraya ne va Yalnız çolukları, çocukâlrı değil, doktorlar da, “dok> torca bu yaşamaz,, derler ümidi ke serler. Birden bakıverirsiniz... Bu rada iyileşir, ve dipdiri — bir halde çıkar gider.. Demindenheri ellerile yüzünü ör ten ihtiyar adam başçını kalderrir. Ve genç kâtibin sözünü kezerek: Bazan da dedi. Burava ken? ayağile gelir.. Ancak kol'lunu tutar sınız da: “istememi yürüyorum der., rA,. Sözünü bitiremed! .: Be'ki hir hıç bofazına düğümlenmişli. Yü ı,ınlaul l&u“p. & zünü gene elleri içine Süvariler, Süleyman oğullarmın | mandan, Kızılboğadan ve ta cedlefi | ta- | bu İtaatsizliğinizden vılacaktır. i * istirahatımı tekilf etti, Bu teklif '=u-l (ılumhı' u| | Ertüğrul, birinci saf arkasında at:| |rTa Oğlanı görmüstü ve bu hâlk bo- | hareketi | Yünlarını bükmüş, hakanlarının bu | görüldü ve bu dört kardeşin tüyle- | Habr karşısında utanmış bir halde n Sanırmısınız ki Süleyman — oğulları | Hepinizi cenabi hakka havale e- | deriz, Dağılmız. Böyle âsi, büyükle- |lerine dil uzatmış bir cemaatın ha- smda bulunmaktansa kalmak yektir. Dağılmız. İstediğiniz yere gidebilir, istediğinizi kenidinize baş edebilirsiniz. tek başına Yarm Moğol süvarilerinin atları altında can vermeğe lâyık bir hale düştünüz. Bunları söylerken gözleri yaşaran üzerinde istihza eder gibi duran Ka- dururlarken Kara Oğlanın bir hay- kırışı, Ertuğrulu da gafletinden u- yandırmışstı. Kara Oğlan haykırdı: — Bire Türk oğulları, yaldızlı | lâflara bakıp, kadım avcılığı pesinde dolağan bu dört namerde yine bo- yun mu eğiyorsunuz ? Bü haykırıs. Dündarı, Sunguru ve Gündoğduyu da çadırdan dışarı uğrattı. Halk saflart ayrıldı ve Kara Oğlan Ertuğrüla yürüdü. Bir fırtına kopmak üzere (Devamı var) idi, [lııılo Her gün bir yenisi ilâr olunan kadın modalarını çıkaranlar kim- lerdir ?. Bunlar bu işi kendilerine meslek ittihaz etmiş olan terzilerdir. Fa- kat, bu iş kolay bir iş değildir ve moda terzilerinin uzün müddet tahsil gördükleri mektepler — var- dır. Moda meselesi terzilikten ziya- de bir sân'at işi olduğu için, bu mekteplerde okuyanlar biçki, di- kiş dersinden daha çok resim, hen- dese, hesap ve teşrih dersleri gö- rürler, Çapraz eğlenca : ınıışerıom'” ğ00 OU P WW - Soldan sağa: 1 — Âvrupayı - karıştıran, Bir nevi peynir - bizi idare eden, 3 — Bir nevi kumaş (yünden vapıl- mışltır ve kabadır.) - bir nevi de- niz vasıtası, d -— Hayvan güden « bir sual edatı, 6 Kadar - su, 7 — Bir nevi çorba malzemesi (Ana- doluda pek meşhurdur), 8 — To- (yokusi Ü — © — -e DAyda bir alman maaş - eski Rus ı E irim? Yen; almıştım. ona lâcivert imkişte ne giyer, yövet | ka"pîııler gibi daha birkar okadar kendisine güvenirde,,. Son | « Uçan etmez Mmisiniz ? sanat (İrenkçe), — Allah sabrımı verir beybaha [ dedi. T İhtiyar, hep yüzünü elleri içindi saklıyordu: — Nasil sabır evlâdım, dedi, Pu na sabır olur mu2, Nasıl sabrede: işkarpinleri... Burava — gelirirken “Giy çocuğum ayağmıma — şunları... del'm, Giymeli. “Hastalıanede be! ki de ütüve kovarlar, bozulur dö im?,, dedi. Onları ken di eliyle dolaba sakladı.. Lâcivert iskarpinler dolapla — duruyor. Bir çilt dâcivert iskarpin artık — dünya batıncaya kadar sahiplerini bekle: sinler.. Büna nasıl sabredilir? İs karpinleri dolapta, Öz emp bezenip aldığı lâcivert iskarpinleri.. Söyleyi niz, bana #ndi, Ben ışlmrpî.nlcri X yaparım? Santi bütün ümilsizliği ve kede- rin içinösen mühim taralı olan lâ- sere ayni sözü fekrarladı. — 'Şimdi ben o iskarpinleri ne yar payım? O susunca, kâtip yavaş bir =ek“'e' Sen hepimizden yağşlı ve akıl | memlekette tirmediğim bir Yukardan aşağı: 1 — İrat getiren emlâk - derece 2-- Bir nevi ot (ki kıptilerisatar- lar) * avuç içi, 3 Aşiretler « baht, 4A —'Su - büyükler, 5 — Fazlalaş- mâa, 6 — Âlmanların — kendilerini ondan addettikleri bir ırk - Tersin- den okuyunca bir nida edafı olur. 7,— Dille yaptırılan bir iş (mas- tar), 8 — Kontrat - olgun (öz türk çe), 9 — Olduğu vakit — manasma gelen bir edat - yünden — yapılmış kaba bir kumaş, lÜ -— En iyi - derilerimizin altındaki kısım - kuv- yet (Öz türkçe), 1 .d 4, 5 607 8. 9 10 İvlen D İmlE ei (S 2lASİAİR KİALAİN 3İRİFİzZİ L Bİ D İRİ GVAİLİDAİN Ş GlEİNİLİ! Hi AÜL TİE olulm AO CACR ĞĞ vi | 2İmİEİTİAİNİEİİ BİEİK AĞRIAİMİLİTİMİE b KİAİY RİUJAM #OAİNİAİNDAİS Ka zi | | Usm beybaba, dedi, — takdiri ilâhi ae yapalım, elden bir şey gelmez .. İhtiyar başını kaldırdı. —Hiç bir insani isyanın gözlerde bu kadar be- 'g'bir ilade aldıdı görülmemişti. ' İhtiyarın ölgün gözleri, şimdi bir- denbire diriliyermişti. — Suğ! dedi.. sus!.. ozlum bana ından bahsetme.. Senelerce aidatılmış bir Sinsanu sütün sukuütü hayali, bütün inkisarı vu yüzün çizgilerinde vardı. Şimdi inoş parmaklı, damarları şişkin el- rile dizlerine yuruyordu: — Bu dizlerti görüyor musun?. Su dizler secdede nasır bağiadı. A! anmı, önünde yerlere — sultdüm. Bu cami Dirtakmadım, hepsini dolaştım, Hep inde onu aradım. Bütün bu cami 'erin içinde onu aradım, Onun me! | jametimi, onun büyüklüğünü onun sendini aradım. Onu bulamadım.. sSövleyiniz bana.. O nerede? Onu es 'tiden içimde bulurdum.. O nerede? Nerede 60?.. Niçin beni dinlemedi” Bütün ömrümce tekrarladığım du | yi ı ma almak için moda |* ıcat eîmek Iazım w Bundan başka, moda mü tehw sısr yetişen bu talebeye kumaş . rın dokuma ve boya işleri dt ? retilmektedir. Detslerden en mühimmini teî rih dersi teşkil ediyor. Zird bi vücuda güzel elbise yapabilti” için, vücudun teşekkülünü blm’e_ fâzımdır. Böyle bir bilgi ile yöl mış elbiseler vücud hangi ;Ckl L lırsa alsın güzel — durur. Acebı' 'A?ağ moda terzilerinin yaptıkları e Ü. selerin düşük ve biçimsiz O —g N rtn. ı b a vücudun âadale ve kemik vazi) ni bilmemesinden ileri gelme dir. i Moda mektebi talebesi, ay"i'f İ manda, kadın elbiselerinin © | telif devirlerde gecirdiği şd— ;Iî;j de tetkik etmekte ve onlaf? bugüne uygun gelenleri almâ dır. Tiyatrolzrda, artistlere F? icabr eski zaman elbisesi ve"ım lâzım geldiği zaman da modâ tebi talebesinden istifade edilme? Bin tedir , O zaman onlar, sanki bt""»*i"ı sırlarca evvel yaşıyorlarmış & eski kıyafetlerde elbiğeler d”"cr"ş ler ve bu suretle, tarihi elhist” hakkındaki tetkiklerini 'ameli rak tatbik etmiş olurlar. » ğ Mektepte talebenin u““jığ yetini, kendisinden bir şey ;çat | mek kabiliyeti ile ölçülüyor. düğü derslerle edindiği bil6i” sonra bir yeni moda icat etimM” lâzımdır. Talebeye ancak bü sonra diploma veriliyor ve | tepten mezun olanlar yeni kadın elbişeleri çÇıkarmak yetini haiz oluyorlar, h aları yaparken, ona hitap Edgr’ na niyaz ederken bir boşluğa - söyliyen insana döndüm Dbelle “ü, v simin aksi gelmedi ondan.. BiT 4 yük Mmeydanda tek başıma kotu bir İnsana döndüm. * *Allahım desin?.. Neredcmı işit beni» trekırdım.. Takdiri ilâhi İh’"; ilâhi.. Yarama takdirin bü İu7. | Şimdi bir çocuk gibi 111&3*1” ; du. k Allah. N .'Aînı',lh ıı ııaı-ı Dive tekrarlıyordü.. Çocuğu getiren mintanlr, "' [u da oturan adama dikkatli, d u.î.r'f haktı. Sonra sual dolu gu.clul ;[ntr tibe çevirdi. O uzaktai dddll İ “ıpırdata, kıpırdala hedeledi 'ııîdîl — Torunu öldü. Bugün.. "aber aldı da; Sözlerini ihtiyara iş'türm tiyordu. İîıxdı ** Kipt Beyaz saçlı adam hem 'tem de söyleniyordu: ( Dfı'an! N A ııaf) Üzere

Bu sayıdan diğer sayfalar: