29 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 'Unra tepeye epey tırmanmış İ _ -VOTÜUL Yol artık çok bozük IŞ * Tekerlekler yarısına kadar Zömuluşordu Bir dört yol _j % Klayf otobüsü — durdurdu. mdı vearkasına bakmadan T& aya saptı. Közlü yerinden — kalktı ve o- inden gitti. Ben de — onları ;% ( Et'mekte:rı başka ne yapabilir- ) klar yuyasında neler cere- —j Ceğini merak ediyordum. | | ' Yuvası ilkbaharda pek şa- Bti bir yer olmak gerekti. ÂAşık- Kalim mehtapta oraya gidip başbaşa İaş UT çok zevkli bir şıır olabi- ti Iklar yuvası ismi B "' şti. Burası küçük bir ku- L ' Yİ oraya yarmış ve kapının îğllmı:tı Kilidi mi zorluyor- HN İ !k Rözlü sağ tarafımda, birkaç ha Mesafede bir ağacın arkasına * —— ,' iŞti Kulübenin öte tarafına ere yürürken ayak sesle- tm*katı'ru çekti. Bir hamlede Beı'uatılcîı Elinde bir bıçak var* O ! tanıyınca şaşırdı: [ on:l“ Yapıyorsun burada? EV Bibi fısıldadım: S'YTedıyomm F b Bu Merakının — sana pahalıya ola Dileceğini hesap etmedin mi? Bl&îgm beni — korkutmuyor. İlbı çok kimse beni bıçakla k% tmişti. Urdandı: Dosttm Klayf senin — bBurada T bılışor Beraber çalışı- ıî""!’lr Klayfla beraber — deği- f *B bana oyun oynamağa kalktı B %lş% bir ders istedi. Te dersı şimdi alacak. Merak sen burada nasıl bulu- ? Bir tesadüf mü? k "ı!lki! Herhalde paranım bura” zannettiğimi sanma. e? Kat Klayf budalası öyle sa- dolüu tutmak - endişe-| x“—kâ.r davranıyordum. Tek Bişırmıştı. Oraya — kendisile |geldiğimi aklına bile getir Unun ehemmiyeti yok! kamrı açmıştı. Eşiği geçti. 5 lîl fısıldadı: nle sonra görüşürüz. Sen “Manazrayı seyret. Bak ben -— L —:ı;-r—-—g» a b Tlarrmı nasıl temizlerim. Bu | ders olur. . î.'ııır l’m'â Gq benimle beraber.. _ ü ml' kolumdan tutmuştu. Beni Ü | Baç, ”€ doğru âdeta sürükledi. İ- Şo h A feryat gene geliyordu. Fa- Zayıflamıştı, bir inleme şek> yordu. Rnrdöndu kma! Senin sıran gelmedi. den bir elektrik — feneri çı: aktı. Korkunç bir manzara Aln önünde belirdi. İ Yerde yatıyordu. Bakara üden sonra beni döğen, otele g “Efa geldiğim gece — bahçede h Hrafında danseden dilenci: .%un üstüne atılmışlardı. El- parçalamışlardı. Ellerin- n:%an bıçaklar vardı. - ÖYle pek hassas bir adam ı.ı uf #L .V i diken diken etti. Ka- % hasıl çalıştıklarını bilirsi- h% Mi,? Klayf işte tipkı onlar ket eden dilencilerin bıçak- h'”da can verdi. In. 'Tek gözlünün — koluna ı. | B:kat bu akşam Âşıklâr yuvasın" Ve alâka mevzuubahs değil- — ğ bu anda müthiş bir çığîık A ' kulübeden geliyordu.'| & Sözlü kulübenin kapısını açtı | " Fakat manzaranın deh- | %G’UOİZ/ U /ÖO/ 'boşuna Ü “Tek gözlü çılgm bir sevinçle gülüyordu.,, Tek gözlü gülüyordu. bir sevinç içindeydi. — Görüdün ya? düşmanlarımı na sıl hakladığımı artık biliyorsun. A- şıklar yuvası ha! Oraya benden i- zinsiz girenler sağ çıkamazlar. Orası benim vahşi hayvyanlarımın uyudu- ğu kafestir. Yüzüne baktım ve ürperdim a- man yarabbi! Ne korkunç bir su- rattı onun bu hali! Ondan şımdı ben de korkuyordum Çılgınca ne arabayı hareket ettıruweye ka: dar sakat ihtiyar bana yetişti ve a- rabaya atladı. Hareket ettim, het tehlikeyi göze alarak sön — süratle arabayı sürdüm, Fransın evi civarına — gelmiştik. Ayağımla frene bastım. Artık irade- me sahip değildim. ÂAşıklar yuvasından hareketimiz 'denben Tek gözlü bana ılk de[a hı— | / la vardı. M ! *-(;q Çok korkunç şey gidelim * lirim. Sen bana ihanet - viyorsun. Evet, mesut HABER — Akşam Poıhıt Nalkeden' F. K. tap ediyordu. Evet itaat ettim, Çün kü aklımda bir tek düşünce — vardı: İhtiyarı öldürmek! Bu adamın öl- dürülmesi uğründa birisinin kendi:- sini feda etmesi lâzımdı. Bu birisi ancak ben olabilirdim. Başım, bir demir çenber - içinde sıkıştırılıyormuş gibi ağrımaktaydı. — İhtiyatlı olmamız lâzım, anla: şıldı mı? Jandarmalar şimdiden ote- | le gelmişlerdir belki de.. Süzan Dar- reşi tevkif edecekler. Görürlerse se* hi de yakalarlar. Onlar şimdi Klay- - İt arıyorlardır. Güldü ve daha ziyade yaklaşarak devam etti: — Vaziyeti kavrıyorsun ya? Bana teşekkür et. Otele dönmene mani yanıma * olmakla hayatını kurtarmış oluyo- - rum. Çünkü seni yakalamalarını is* - temiyorum. Beni iyi dinle.. Klayf öldü,. Bun- dan pek memnunum. O budalanın biriydi. Sen zekisin. Ona birçok şey leri söylememiştim Sana söyliyebi- etmezsin. Çünkü Fransla evleneceksin, onu se* olacaksın, seni parlak bir istikbal bekliyor. Söylediklerini bir- Tüyada — gibi dinliyordum. Boğuk ses bana uzak- lardan, korkunç bir kâbusun hudüt- larından geliyordu. Ve fikri sabit beynimin içinde çalışıyor, — gitgide ilerliyordu; Bu adamı öldürmek! Boynuna baktım. İnceydi ve gırt- lağı bir çocuk yümrüuğuü gibi dışarı fırlamıştı. Bir elimi uzatıp dört par- mağımla ensesine, baş parmağımla da gırtlağının bu şişkin — noktasına bassam bir iki saniyede öteki dün yayı boylardı. Gözlerimden düşüncemi okumuş olmalı ki cebinden bıçağını çıkardı. ni anladım ve tanidım. Biraz delisin ama bu da Fransı sevmenden ileri geliyor.. İşte bu sebebledir ki asla beni öldürmeğe teşebbüs etmezsin, Çünkü bu takdirde Fransla evlene- mezsin, Kızcağız, büyük babasının katilini sevemez, bilâkis ondan nef- ret eder. Sen haklı olduğunu iddia etsen bile ona anlatamazsın ki; Frans ne de olsa bir kadındır. Be- nim fena bir adam olduğuma asla onu inandıramazsın. 'saraya yeni gelmiş yeni bir hiz- metçi zannediyordu. | ' ' Genç hizmetçilerin ise biraz sonra Aratenin metresi oldukla- rını biliyordu Bu itibarla efen- disinin hakkında - fazla izahat verdiğine pişman oldu. | Biyanka tekrar sormuştu: — Sizler mi? Siz kaç kişisi- 'niz? Burada ne yaparsınız?. — Yedi kişiyiz.. metine bakarız.« " Perina bu sözleri söylerken © kadar kızarmış ve o kadar sıkıl- mış idi ki Biyanka bunun farkı- Perina neden kizarmış ve ne- den sikılmıştı. , Aratenin hizmetçilerinin ye- di tane olmasına şaşmıştı. Çün- kü anesinin sarayında pek faz- la hizmetçi vardı. Bir müddet sonra tekrar sordu: — Demek efendiniz sinyör A- raten iyi bir adamdır. — Evet, daha doğrusu bizim için iyidir, fakat bilmem ki na- sıl söyliyeyim, siz bir parça ön- dan sakınmalısınız. — Sakınmalı mıyım? Niçin ?. — SBSevgili sinyorina, bu hüu- susta bana sual sormayınız.. Yü- zünüzde ve güzel gözlerinizde safiyet izleri o kadar bariz ki, karşınızda nasıl söz söyleyece - [ ğimi, maksadımı nasıl anlatacas (Arkası var) - — Evet hoşuma gidiyorsun Sunz, sekkist! Sana itimat ediyorum. Ben se- - ** Kimsesiz adam! Pancurları yarı açık duran salon- da gülümseyen yüzüyle onu karşı- sında görünce çok şaşırdı. Ve söze başlamak için bir müddet kendini toplamağa uğraştı. İhtiyar kadının üstünde siyah bir etek, — beyaz bir bluz vardı. Ruşlarla süslenmiş bu eski moda bluzun dik yakası çene- sine kadar yükseliyordu. Keten gibi beyaz. saçları başmın arkasına bü* yük bir topuz olarak toplanmıştı. Herr Böhle onnu görür görmez ta- nıdr. İhtiyar kadın ona bir koltuk göstererek: — Buyurunuz biraz dinleniniz, dedi. Kocam şimdi evde yok, Maa- mafih köşkü gezersiniz. Ümit ede rim ki hoşunuza gidecektir. Herr Böhle birinci defâ olarak bundan bir halta evvel Hallen See otobüsünde gördüğü bu çok sevimli ve çok kibar tavırlı ihtiyar kadını, Potsdamda satın almak istediği bü köşkte bulacağını tasavvur bile etmemişti.. Bu ona üçüncü tesadüfüydü. Bir hafta eyvel Hallen See otobüsünde karşısında oturmuş olan ihtiyar bir kadın çehresinin sevimliliği, — hâlâ içleri gülen mavi gözlerinin tatlılı: ğı, fildişi rengindeki — buruşuk yü> zünün muntazam çizgilerile nazarı dikkatini celbetmişti. Koyu lâcivert, bir manto giymiş olan bu. . sevimli ve kibar tavırlı ihtiyar kadınım vak- tile çok güzel olduğu aşikârdı, U- zün seneler eski güzelliğini büsbü- tün kaybetmemişti. Herr:Böhle biran için, onun otuz sene evxell—.ı halııirtahanm etmişi - fi Otobusten ındıl—.tcn sonra ıhtıyar kadın tamamile aklından çıkmıştr. Fakat Vilmersdarfes Ştrasedeki bu kimsesiz ve mefhum evine girince, (onun hayali birden- gözünün önün” de belirmiş ve bir daha onu bırak- mamıştı. Onu otobüste bir kere görüp de tasavvur ettiği otuz sene evvelki ha- liyle değil fakat bugün olduğu gibi görüyordu. Beyaz saçları, neşeli ih- tiyar gözlerile karşıdaki — koltukta elinde bir iş işlerken tasayvur edi- yordu. Eğer o, kırk elli senedir bu evde onun evinde, onun yanında yaşa:- mış ve böyle ihtiyarlamış olsaydı, buü ne hoş, ne güzel bir şey olacaktı. Bunları düşünürken ihtiyar adam gönlünde derin bir teessür ve ayni zamanda tarifi mümkün — olmıyan bir hasret hissediyordu. Ömrü ne yalnız, ne boş geçmiş- ti. Niçin sevgiyi, kadını barlarm, | sefahet yerlerınm münzevi kucağın da aramıştı? Halbuki eğer o vaktinde — başka bir erkek olsaydı. Ve bu kadına vak tinde tesadüf etseydi, bu kadın o- nun kadını olsaydı, uzun — seneler bu boş ve soğuk evini, © tatlı mevcü diyetile doldurmuş olsaydı, — şimdi ne kadar bahtiyar olacaktı. Şimdi evi böyle soğuk ve sessiz olmryacak etrafında çocukları ve torunları bu- Junacaktı. Bunları âdeta acıya ya- kın bir eessülle düşündü. ** * Birkaç gün sonra gene ayni kadrr nı bir kere daha, Patsdamında bir arkadaşını ziyarete geldiği zaman görmüştü. Otomobille dönerken, a- ğır, ağır yürüyen iki kadın yanın dan geçmişti. Bunlardan biri sarışın genç bir ka- dm, diğeri tıpkı ilk — gördüğü gün gibi giyinen ihtiyar kadındı. Onu hemencecik tanımıştı. O gün, dostundan Patsdamında Von Ruskelerin köşkünün satılmak üzere olduğunu öğrenmişti. Ticaret hayatından çekildikten sonra Berlinin içinde oturmak ıste_ Miyor. Çok sevdiği Berlin civarın da bir köşk satın almağı düşünüyor- du. O gün ziyaretine gittiği arkada- şr ona: — Köşkü bileceksin, demişti. Ko ronun karşısındaki beyaz köşk. Ger neral von Rodev'undu, General öl- dükten sonra uzun müddet böş kal- dı. * * .* * İhtiyar kadın, neşeli ve terbiyeli bir gülümseme ile ona bahçeyi ve köşkü gezdirmişti. Çeviren: Suat Derviş İsmini öğrendikten sonra da, onu salrvermemiş, beraber çay içmek i- çin onu Verandaya götürmüş; örtü- sü çiçekli masada ona bir çay ikram etmişti. Ve orada kendine: — Biz sizinle o kadar yabancı de- Ziliz, demişti. Teyzeniz Gtölin Val- dov ile annem bir leyli mektepte o- kumuşlar. Teyzeniz beni öz kızı gi bi severdi. Muhakkak siz de benim babamın ismini tanırsınız. Babam general von Radovdu. — Sizi nasıl tanımam bayan <-— di. Babanızı Graf Valdovun yanın: da bir kaç kere görmüştüm. — Hele av mevsimi biz annemle Grafinin davetlisiydik. Bütün mey- sim teyzeniz sizi beyhude yere bek- li. Haftalarca bize sizden bahest- ti. Sizin geleceği_nizi çok ümit edi- yordu. Zannederim siz o zaman Â- merikadan yeni,dönmüştünüz gali- ba değil mi? Siz gelmediniz diye tey zenizin ne kadar neşesi kaçmıştı. * 34 44 Herr Böhle, ihtiyar vücudunun a- ğırlığını bastonuna yükliyerek oto- «nobile doğru ilerlerken sonsuz hüs- ran içindeydi. İhtiyar kadının söz* lerini dinledikten sonra o da geçmiş günleri bütün teferrüatile —hatırla- mMıştı. Amerikadan döndüğü zamanlar - da teyzesi Grölin Valdov onu şato- suna davet etmişti. Maksadı, bu ha şarı, ele avuca sığmaz yeğeni yakın: dan tanıdığı ve çok sevdiği bir genç kızla evlendirmekti. Bu kız general von Rodvun kı zıydı: “Georey sana ben o kızı almak ” |istiyorum.,, diye yazmıştı. Halbuki o zaman hayatı yalnız “serazat,, olmak zanneden Georg- Böhle bu daveti kabul — etmemişti. Bir “kaz yavrusile,, hayatını tşerik etmek istememişti. Garip bir tesadüf, bu kadar uzun senelerden sonra boş ve soğuk bir yalnızlık içinde geçmiş olan haya- tının, acılığını ona büsbütün hisset- tirmek istemiş gibi pek — yakından geçen bir saadetin hayalini —onun (Lütfen sayfayı çeviriniz) KAHRAMAN HAYDUL ğım suallere ki nedir?, Şairin hiz- ND Üit — Evet... dır. düşmüşseniz geldiniz ?, da anlattı.. öğrendi. ğımı şaşırıyorum. Âncak soraca- cevap vermek lüt- funda bulunursanız belki size faydalı olabilirim. Çünkü bizim bulunduğumuz mevkie düşme- ge lâyık olmadığınızı görüyorum. Biyanka endişe içinde sordu: — Sizin bulunduğunuz mev- dihlcyiniz. Arateni tanımadığınızı mi? Sizi buraya getiren ©o mu- dur? Yani Bu saraya bir hizmet- çi olarak mrı getirildiniz?. — Hayır, beni buraya getiren adam biraz evvel yanında gördüğünüz adamldır. — Bambo mu?. söylediniz değil efendinizin ' — O000:. Bu adam çok fena- Eğer onun eline tamamen halinize — acırım. Fakat sizden ne istiyor? Onunla beraber buraya nasıl ve niçin Biyanka bütün hayatını sa- kin bir. tavırla, basit bir tarz « Perina, zavallının meşhur, fa- hişe Emperyanm kızı olduğunu Ormanda, Bambo ile arala- rında geçen hâdiseyi de yunca vaziyetin vahametini an- ladı. Göz yaşlarını zaptedemiye- ' rek ağlamağa başladı. du- yansİrsak zlin ü düml — ği n etd T SAĞ KAHRAMAN HAYDUL “ğin kızın ismi neydi?, — Perina.. — Sen şimdi Perinayı çağı- racaksın, — Biyanka odasında yalnız kalsın.. ŞSonra da bana bulunduğu odayı göstereceksin.. Bu inatçı kızı beni takibe razı etmem lâzım. Araten endişe içinde dandı: " — Annesi duyarsa sonra ne der?. — Merak etme.. Esasen onun yanına gideceğiz. Görüyorsun ya, korkmaklığına hiç bir sebep yok!. — Verdiğin paranın acısını çok pahalı çıkartıyorsun. mırıl- Bambo omuzlarını silkerek de- vam etti; — Haydi dediğim gibi Peri- nayı çağır, bana da Biyankanın odasını göster kızı iknacettikten sonra da saraydan gizlice çıka- bilmemizi temin edersin.. — Pekâlâ.. Burada biraz bek- le, Araten odadan çıktı. Bambo ayağa kalkmıştı. Bekledi.. —Kalbi heyecanla çarpıyordu. Yüzünün iğrenç ta- kallüsatı ormandaki gibi kor- kunç bir şekil almıştı. Bir kaç dakika sonra şair içe- fi gindi ve: — Gell. 113 Dedi.. Kardinalın bütün vü- cudu titredi. Bir müddet tered- düt eder gibi oldu. Sonra vahşi bir kararla Ara- teni takip etti, Araten, Bamboyu bir çok da- irelerden geçirdi.. Zifiri karan- lık içinde bulunan uzun bir ko- ridorun nihayetine gelince bir kapının önünde durdu ve: — İşte, burası! dedi,. UB Y AA FAHİŞENİN KIZI Biraz evvel, Aratenin, Bam- bonun emri üzerine hizmetçisi- ni saraydan uzaklaştırmak üze- re kendisini uzak bir yere sav- dını yazmıştık, Bu uşak, şairin gözü önünde bir göndola binmiş ve saraydan hemen uzaklaşmıştı. Araten de müsterih olarak Bambonun ya- nıma dönmüştü. Fakat göondol saraydan beş yüz metre kadar uzaklaşınca hemen rıhtıma yanaştı.. Uşak içinden karaya atladı ve Olivolo —adası — istikametine doğru koşmağa başladı. Biraz sonra Dandolonun evi — önüne gelmiş ve sanki yabancı değil- miş gibi hemen içeri girmişti. İhtiyar Filip bunu görünce |tatlr bir yüzle karşıladı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: