29 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- ÜYY 7 ..":. -5?' - ZS ö W -— . aKST ŞT A L T AĞ U Ğ ö —T O COREMA Myiy GÇ gel Ç Z D DA Ş ÇAMAD LA HABER — Akşam Postat, l HABER'İN TARİHİ ROMANI: 7 Kardeş ihtilâfını orduya sirayet ettirmek kusur olurdu hüş etmişlerdi. Onlar çok âlâ bilir. | Kara Oğlan güzel bir adam de . ğildi ama, ne çıkardı? Kmık onun karisı olup da büyük kütle başma bir imparatoriçe olduktan sonra ki- mi istese ayağına kapandıramazdı, ne istese başaramazdı? Bu itibarla Ertuğrulu gönlün . den kendi tırnakları ile söküp ata- bilirdi, SŞimdi ona düşen, derhal Kara Oğlanı bulup, vaziyeti anlatmak ve bu başarısından dolayı yine önüne dökülecek değer biçilmez mücev . herlere kavuşmaktı. Yol çok sakin geçti. Sanki bu Türk kolu, bir cenaze götürüyor - muş gibi sessizdi. Gündoğdu, kaç kere Sunguru, Ertuğrulu apayrı mevzular' üzerine çekmeğe calışmış, fakat, tek kelimelerle cevabdan faz- lasma sevkedememişti. Bu hâdise, mutlaka onları parçalıyacak ve ga. liba kardeşler arasmdaki münasa « betin sonu olacaktı. Gündoğdu, Sungurun mMmeydanda kalmış bir damar gibi — muntazam bir şekilde inip kabaran elmacık kemikleri üzerindeki avurd boşlu . ğgunu gördükçe, onun ne müthiş bir kin ve ıstırab içinde kıvrandığı- nı takdir ediyordu, Ertuğrul da öm ründe belki ilk defa bu kadar sart idi. Artık yaklaşıyorlar. Ertuğrul ge- riye dönerek Kınığa seslendi:; — EKmık! — Emret Ertuğrul! — Biz şehre girmeden önce ça. | dırma düön, 4 Ertuğrul — doğru — düşünmüştü. Halkın, merak ve tecessüsle seyret- meleri mümkün ve muhtemel olan böyle bir kol içinde Kmığı izah e. “dememesi birtakım suitefehhümler ve rivayetler, şaylalar, dedikodular çıkarabilirdi. ' Kınık cevab verdi: — Peki! — Haydi, şimdi sen İlerle. Biz biraz burada aram niyetindeyiz. Bu, aşağı yukarı bir emir de sa- yılırdı. Asker itaat ederek durdu - lar., Sungur da durdu, Bu emre onun vereceği muhalif bir emir, doğururdu, Nihayet bir kardeş ihtilâfmı yur- da ve orduya sirayet etf-mek bü. yük bir kusur olurdu. Durdular, Sunguür, Ertuğrul, Gündoğdu ve süvariler, atr üzerinde peri masal. larınm peri güzelleri gibi rüzgârda saçları dalga dalğga üçüşarak bir anarsi HABER'in Edebi Romanı SİR İ pt Az ışıklı bir ampul yanıyor. Üstü siyah çiçekli gümüşi taştan zemin- de koca karınlı bir hamam — böceği dolaşryor. Bir kenarda iki hastane hademesi biri esmer, biri sarışım... Başhaşa vermisler, gülüşerek bir şeyler kor nuşuyorlar.. Kenardaki sırada, yü- kuş süratiyle gehre doğru ilerliyen bu güzel ve fettan kızı kaybolunca ya kadar seyrettiler, Gündoğdu, Ertuğrula yaklaşa - rak söyledi: — Pasin ve sürmeli Çukura gidi. Yoruz. " Bu havali bizi tatmin edemez Er- tuğrul. Sungur, Dündar buna ka - rar vermiştik, Seninle görüşmeden hareket etmeği muvafık bulmadık. Mogolların bu taraflara doğru a . kmları işitiliyor. Her geçen saatin değeri vardır. Her yeni yıl aramızdan birkaç yüz ev ayrılryor. Her yeni yıl biraz da- ha eksiliyoruz,. Ne dersin Ertuğrul? Ertuğrul, sakin düşünecek halde değildi, Hattâ bu —söylenenleri de muhakeme edemiyordu. Fakat ken. disine bir sual sorulmuştu ve niha- yet bu sualin manası, zaten cedle- rinden devam edegelen bir haldi, yenilik değildi, Yine göç edecekler. di. — Peki, dedi. Gideriz. Dağdan sızan ince ve soğuk su. dan atları suladılar., Avuç avuç ken- dileri de içip feralılandılar. Karar muhakkak ki kat'i idi, Pa- sin ovasma ve Sürmeli Çukura in- mekte zarüret vardı. Fakat bü mev ki, Süleyman oğulları arasında bir Babil kulesi efsanesi hazırlıyacak- meş'um bir yer mi olacaktı? Biribirlerinin dillerinden anlamı, yarak dağılacakları bir yurd mu o. lacaktı? Bu ihtimaller üzerinde en çok fi- kir yoran Gündoğdu idi, Nihayet o- na düşen bir vazife de vardı, Gün- doğdu Sunguru, Ertuğruldan çok seviyordu. Ama, bütün tarih sey . rince muvaffak olabilmeleri ancak dört kardeşin elele vermesile müm. kündü. Bu itibarla herhangi bir iftiraka, tefrikava sebebiyet vermemek lâ - zımdı. Halbuki ne Sungur ve ne de Ertuğrul böyle bitaraf düştnebile- cek haldeydiler. Belki onlar kafala- rından, biribirinden intikam ala .- bilmeği hesaplıyorlardı. Gündoğdu, yanıbaşından hiç ayır madığı kanbur Mürşidin böyle hâ. diseler karşısmdaki zekâ ve buluş- larma itimat ederdi. — Mürşit! Diye haykırdı, — Biraz yanma gel! Süvarilerin yine tüyleri dikilmiş, bu emri duyunca bir baykuş ötü - şünden Ürken insanlar gibi tedeh- ,hin etrafı mor halkalarla çevrilmiş, !elli beş, altmış yaşlarında bir adam oturuyor, | Titriyen başını güçlükle dik tutu: yor, Elleri dizlerinin üstünde.. Herhalde bir hasta olacak, — Kaza nerede oldu? — Ah öldü. Galiba! Göğsü kımil- danmıyor., Doktor gelse.. Kâtip tok bir sesle: — Siz telâş etmeyiniz. Herkes işi- |ni bilir.. Başhemşireye haber gitti! |diyor, Girdikleri zaman gözü saatine iliş: mişti. Dokuzu yirmi geçiyordu. Şim di ancak dokuzu yirmi dört geçiyor. Halbuki o bir saattir zannında.. |- Bu arada içeri giren beyaz göm- lekli bir erkek... Sediyeye şöyle bir | baktı ve sordu. — Ne 0?.. Bir kaza mi? — Evet.. Hasta ile beraber gelmiş olan a- dam söze atıldı. — Müthiş bir kaza... Bir tramvay kazası.. Tramyay altında kaldı. Ko u kopmüş g'bi bir sey.. Çok kan za yi etti... Kazazedede müthiş bir ya zü saptarı, avurtları çökük, gözleri- 'Ya var. 'i - e$ — A | * e T A -'A AA e e et h F )) Bd Üi E A N Yazan: Muzaffer Muhlittin lerdi ki Gündoğdu, Mürşidi yanın. da bir cellâd gibi gezdirirdi ve ona her verilmiş emirde bir aile kapa- nırdı, Acaba yine bu Mürşid baykuşu hangi biçarenin ocağımda haykıra- caktı? , <— Mürşid, yuvarlanır gibi koşarak Gündoğdunun huzurunda diz çöktü: — Emret hakanım! — Dinle beni Mürşid. Olanı gör- dün, Buna ne tedbir etsek , düşün bakalım. Mürşid tıpkı yüzünden derileri soyulmuş bir ölü kafası çirkinliğile, dişlerini sanki güler gibi göstermiş veya kendince gülmüştü, Belli ki Mürşid, çoktan tedbirini düşünmüş bulunuyordu., Cevab verdi: — Her gey hazır hakanım. — Nasıl? Mürşid kulağma eğilerek: — Kınık başıboş değildir ha- kanım, — Ne demek istiyorsun Mürşid? — Şunu demek isterim ki şev- ketlü hakanım, Kmık bir âlettir. bir desisedir, bir hud'adır arada. eT « Mucize gösteren kız » — İ — Kara Oğlanm. Gündoğdu yerinden Sıçrıyarak, herkesin duyabileceği kadar hay . kırmıştı: — Ne, Kara Oğlan mı? Mürşid korkarak etrafma baktı ve sustu. Gündoğdu da bu feryadile kırdı. ğı potu anlamış ve güya, hayreti bir gülünç hâdiseden geliyormuş gibi gülmüştü, ama, duyanlar bu gülüşün zorluğunu sezdiler. Kara Oğlan hiç kimseye yabancı değildi. Onun cirit oyunlarındaki meharetine hakanlar da varamazdı, Kara Oğlan bir palada üç dev vü- cutlu insanı, yerinden kıpırdamak- sızın kesiverirdi. Bazusşundaki kuv- vet, okundaki isabet, palasmdaki haşmet ve nihayet yüzündeki deh. şet malümdu. Acaba Mürşid, Gün. doğduya ne demişti ki, koca hakan oğlu böyle süngü yemiş bir boğa gi bi haykırmıştı? Gündoğdu Mürşidi omuzundan tutarak daha yanma çekti ve sor- du: — Kara Oğlan bunu ne maksatla irtikâp ediyor Mürşid? — Kimin âleti? (Devamı var) Çapraz eğlence : EİSOAOALMAD K l4 (8 0004001 Pw Yukardan aşağı: 1 — Karha - binbaşıdan albaya kadar, 2 — Tayukların toprağı ka- riştirma hareketleri, 3 — Bir Türk kadın adı - tersinden okuyunca be- yaz olur, 4 — Bazı yaralardan deşi- lince akan - yağmur, 5 — Bir şeyin çerçevesi, 6 — İlâve - memurların maaşlarına ait teadül kanununun umüumi adı, 7 — Süleyman — şahm, atından düşüp boğulduğu Fırat su- yu yanındaki meşhur kale- vücudu- muzdan sıcak havada çıkan su, &8 — Melün - yemeklere konmayınca lez- zet almaz, 9 — İnleme - bir renk, 10 — Ciğer - noktalar atılmak su- retile yapılan eski falcilıklardan bir bekıemhyo'rıi'ınüne geldi.. Burun direkleri sız: nevı, Gözlerini sediyeye çevirdi. — Hiç kımıldanmıyor; öldü ga- liba! Diye endişesini tekrar — söyledi. sordu: — Siz akrabası mısımız? — Hayır komşusuyum.. Bizim mahallenin çocuğudur. — Elimizde büyüdü.. Kölecilik yapıyordu. Ana- cığı hasta da... Bir ananin bir yav rusuydu.. Hasta karlının — desteği.. Şimdi duyunca kadin çıldırır. val- lahi... Onun çıplak ayak sokaklarda koş- mağa başladığı zamanlar — gözünün ladı. Onun hakkında çok iyi şeyler söylemek ihtiyacını — hissediyordu. — Çok-iyi ahlâklr çocuktu. Ne haylazlık bilirdi.. Ne bir şey..! Me- lek gibi... Ve gene korku ile sediyeye baktı: — Hiç kımıldanmıyor.. Nefes a- lışı bile belli değil; öldü; muhakkak! Diye tekrarladı. Ve imdad ister gibi etralına ba:- kındı. Etrafta derin bir huzur var- (dı. Sonradan içeri girmiş olan ye kfa | Sonradan odaya girmiş olan adam Soldan sağa: ” 1— Mebusların kuracağı, 2 — Eskiden alman bir nevi — vergi ki cumhuriyet idaresinin başlaması ile kaldırıldı - hükümdar (öz türkçe), 3 — Terzil edilmiş - kuyu, & —Mey dan (öz türkçe) - yüzü - - güzellik veren küçük siyah noktalı olana de- nen, 5 — Ziyade, - kış habercisi - bir Türk harfi, 6 — Bu —sütunun baştaki iki harfi ile sondaki iki har fi birleştirilince hiç okumamış an- laşılır - içinde itki ve kabare olar ver - bir nota, 7 — Sağlamlık, 8 — İlâve - kendine münkat etme, 9 — Cakmak taşile yanan nesne - bir ne vi hayvan hastalığı ki insalara da geçer ve korkunçtur. 10 — Bir nevi rir. 8 A|e A ltal>|H & , |A0 cie ,. zimlo|>|o mla|mlo|s Zzir —-İ-|İ>İ<l>| - zimizi»>»|A|İs — mlr ye p|XZ|—|>(o pizimiA|Pp Aİİİ —| | .-|aj |- 2|)>|İ<|A|» >|D|- 8'09—16*0'4'“’“" mMİU|-|co|> E p ı R rnnr'lC'ı -İ>|2 Aair|o(t -— D | giyinişi bir doktor, bir eczacı, hasta: bakıcıdan sonra daha fazla bir ha: demeyve benziyen pos bıyıklı adam dıvarda asılı duran bir” pelerin al- mişti. Kâtip, hatflerin — majüsküllerini süsliye süsliye kemali itina ile bir deltere bir şeyler kaydetmeğe de- ' vam ediyordu, Dıvara dayalı duran dar tahta |sıradal—ii adam şimdi yüzünü avuç: larile kapamıştı. Hademe kadınlar hâlâ konuşmakta devam ediyorlar: dı. Şiş karınlı hamam böceği daha dıvarın dibine varmamıştı. | Bu böceğin öyle ağır bir ilerleyiş! vardı ki... | Saatine baktı. Saat dokuzu yirmi! altı geçiyordu. Birden dışardan, bir ayak sesi dur yuldu. Taş'ların üstünde kızmış ve | asabi bir ahenkle öten ayak sesleri.. ış Ve sonra açık kapınm önünde bembeyaz önlüğü, bonesi — koladan pıril piril yanan zayıf, kısa boylu beyaz saçlr bir kadın göründü, Sediyeye bir baktı. Odada hiç bi kimseye bakmadan sediyenin yanı- na gitti eğildi. Hastanım bileğini tut ı miştir. meyve * kapıların çalındığını bildi- KURİ d e: e DDi G D ae di Sahte doktorluk kemeye verildi, müşteri bulmakla ittiham ediliyor Fransada “Mucize gösteren kiz,, diye meşhur olan matmazel Andre Maurel tevkif edilmiş ve sahte dok. torluk suçu ile mahkemeye veril. Bundan evvel de kendisinden çok bahsedilmiş olan bu kız, elini sür- mekle hastaları iyi ettiği iddiasın - dadır. Daha doğrusu bü iddiayı o- nun eliyle iyi olan hastalar sürmektedir. Andre Maurel, mahkemede şöyle diyor: — Bir gün babam hastalanmıştı. Baş ucundan ayrılmıyordum. Fakir. dik, doktor getirtemiyorduk. Kendi. sine ben elimden geldiği kadar ba- kryordum. Aradan üç gün geçti. Bir sabah, babamı elimle okşadım. Birdenbire gözlerine fer geldiğini ve sevinçle güldüğünü gördüm. Baham iyi ol - muştu, Derhal ayağa kalktı ve: — Kizım, beni sen iyi ettin, dedi. O günden sonra bütün hısım ak- ileri koştular. Onları da elimi dokundu . rur dokundurmaz iyi ettim. Bunun sırrmı ben de bilmiyor - dum. Böoş bir şey iddia etmiyorum, Tecrübelerle, mucizelerime inanan- lar gittikçe çoğaldı. Bir gün geldi ki bütün bizim ka- sabada ve civar köylerde ismim meş hur oldu. Kimin hastası varsa bana koşuyorlardı. Bunlarm hepsini de iyi ettim, Elimi sürüp de iyi etme- diğim hiçbir hasta yok...,, Kızm avukatı da diyor ki: — Matmazel Andre — Maurel'in vaziyetini hiçbir şekilde, suç teşkil etmez. Çünkü, hastaları iyi edece. rabada hasta kim varsa hepsi bana | T TEŞE fğrm — 1939 e suçu ile mah” annesi de kızına — y a ÖL ğini iddia eden kendisi değildir. < nun mucizesini görenler Ve inanar 1 lar kendisine koşup geliyorlar. Bundan başka, tedavi ettiği h'î Kİ # talarm hiçbirine bir zarar gelmt” — © miştir. Bilâkis, hepsi iyi olmustt Binaenaleyh ortada suç yoktüf-:: Mahkeme, Andre Maurel'in f'-â ettiği,, hastaları da şahid olartk dinlemiştir. Bunlardan hiçbiri gl * E dan şikâyet etmemiş, bilâkis ken ü sinden çok memnun olduklarmı, yatlarmıı ona borçlu bulunduk!â7 söylemişlerdir. “Mucize gösteren kız” lâ be"h'r_ | annesi de mahkemeye verilmi" | Kadın, kızma müşteri bulmak LEl çuyla itham edilmektedir. — Ft tedavi görenler kendisini Maurel'in annesinin getrîrmed Pi j kızım şöhretini başkalarımdan dü yarak geldiklerini söylemekt? ler. l Bu sihirbaz doktorun davas! sada herkesi meşgul ; Andre Maurel henüz 16 ys.Ş“'*da K ve bu işle bir seneye yakm bir T — mandanberi meşgul olmaktadir. — — zun müddet gizli kalmış olan . sahte doktor adliyeye birisi tü , dan ihbar edilmiştir. " Andre Maurelin davası huWWı | lardan başka doktorları da m“gul | etmektedir. Kızın böyle hir sihif?” kudretini haiz olacağına kims? b nanmamakla beraber, acaba *? “&li ile,, iyi olanların hastalık! neydi diye doktorlar merak etmt tedirler. “Mucize gösteren kız,, hakkmây ğ ki mahkeme kararı bu hafta İ verilecektir. tu ve sediye üstünde şöyle bir daki- ka kadar meşgul olduktan — sonra verinden doğruldu. Ve telâşlı — seri bir sesle: — Çabuk nöbetçi doktorunu çağı- rınız. Hastayı ilk tedavi — odasına naklediniz. Haydi çabuk.. çabük.. Diye bağırdı.. Oradaki hademele: arasında bir telâş oldu. Hepsi baş- hemsirenin emrini yerine getirmek için sağa sola koşuştular. Sediyeyi takip etmek istiyen adama. sarışın hademe: — $Siz orada kalacaksınız! dedi. Esmer hademe doktorü çağırmağa yitmişti. Koskoca adam dizlerinin' titredi tini hissediyordu. Hay aksi şeytan!. Kadın gibi bir şey olmuştu bu ge- ce.. Keşki bu akşam kahveye çıkma saydı. Bu kazaya - rastgelmeseydi.. ne olurdu? Caddenin öteki tarafından doğru yorgun argın gelen çocuğu nasıl ol- muştu da koskoca araba birân için le altına alivermisti! Vatmanın kabahati yoktu; — çan çalmıştı.. 5 ği BN TÜ RTİŞ, E Ş * lefüi vt 3 ( Fakat küçük Memduh, çan S&7 duymamıştı. | Buğün perşembe pazarma Bİ' y olan küçük Memduh — belki de *7 çalışmıştı. Ondan böyle yorgut' ul” | (Sütçü beygirleri gibi) ayakta yordu. diye düşünüyordu. Başhemşireye şimdi: jı — Nasıl, tehlikede mi? diye L müuştu. .l Kadın başmi çevirip kendlsı#_* cevap vermemişti. Acaba du)'wı:, mıydı? Yoksa sözüne kulak Mi " mamıştı? Bu hastahane'de niçin insşanâ bmî le muamele ediliyordu? | Buraya — girdiğindenberi © * | disini bir suçlu gibi hissediyordü". Kimss ona iyi bir muamele € yor. Herkes ona sert, sert baki$ yüzlerde “yecenin dokuğundan ? ra tam herkesin istirahd! edeceği * ralarda mı gelinir?,, diyen bir Mt vardı. Adeta istiskal gihi |bir seye îğ olmazsa çocuğun ne vüziyette 07 gunu bilseydi. ; (Devamı vat) A Mdl'r D İ gite | 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: