X VAA _'1 — Ö / & P s hll mMaber'in tarihi Romanmı: &5S Yazan: İkimim “ Hepimizin ve hele benim hayatları- mız hakiki tehlikeye maruzdur. ,, Abdurrahman, bu tehlikeyi bili- yordu. Nasıl olsa hünkârın şehre gireceğli aşikârdı. Bunu —önlemek ne mümkündü ? Ama, hünkâr gi- rince bu defa Abdurrahmanın ya- nma kalmazdı. Halbuki Kara Ab- durrahman, Cemileye sahip olabil- mek, onun yanından, ayrılmamak için bunu —yapmıştı, Hünkârın kılıcı belki iki sevgilinin arasına e- bedi bir kara kedi gibi girecekti. Abdurrahman doğruldu, Cemileyi elleriden tutarak : — Cemile, dedi, Beni dinle. Bu halk daha bir günden fazla dura- maz sanırım, şehrin kapılarımnı hün- kâra açacaktır. Üç gündenberidir kuvvetlerile ka- pımızm önünde bekliyen düşman, sandığın gibi merhametli değildir. Hepimizin ve hele işin başmda olan benim hayatlarımız hakikt tehlike- ye maruzdur. Cemile neticeyi önceden etmiş gibi haykırdı : —— Kaçalrm, değil mi Kara ? — Bana Abdurrahman de ! Cemile bu damdan düşer gibi va- ki isteği önce anlamamış, fakat bir az sonra düşünmüş, hayretle dönüp sormuştu * — Senin adın Kara Abdurrahman mı ? — Eyvet Cemı.le 1 Cemile gözleri büyümüş, yüzüne bir an İçinde derin bir yeis ve izti- rap sinmiş bir halde inca bir çığlık &Attr, Parmağımı Abdürrahmana doğru çevirerek, yerde emekliyen bir gocuk gibi sürünerek kapıya doğru uzaklaşırken sayıklar gibi söyleniyordu. t — Sen demek Kara Abdurrah mansın, Bütün kadınların sevgili ve fakat insanlarm düşmanı, şaki ve katil Kara Abdurrahman! Doğru söle sen Abdurrahman mısm ? — Evet Cemile,.. Fakat kaçma gel, Sana her şeyi anlatacağım. E- ğer kalbindeki yuvamt bütün bu maceralarım yıkarsa, ben mütevek- kil bir adamtm, Mukadderatıma bo- yun bukerim, dinle,. Cemile bir kenarda iki eli arasına sıkıştırdığı kafasını vahlanarak sal- İrya sallıya Abdurrahmana bakıyor ve bu gözlerde biraz önceki derin aşk ve muhabbet yerine korku ve elem görünüyordu, Ablurrahman da muztaripti. Hem belki binbi: hançer yarası bü kadar derin yara, bu kadar sızı ve acı ve- ren bir netice doğuramazdı. tahmin L L HABERİ'ÜN HüsliveRHASk : İROMANI4 ll-ll-'! ÖUKU SERIDANEAMR İAHE — Cemile, dedi. Ben Abdurrah- man Gazinin gözbebeği kadar Bev- diği evlâdıyım, Babama çok düşkün anam, bazen onu kırar, beni himaye ederdi, Ta küçük yaşımdanberi i- çimde kaynıyan kan beni okumak- tan da, adam olmaktan da mennetti Henüz mahalle çocuğu iken kor- kunç bir çapkındım ve bu huyum, buü kusurum büyüdükçe arttı. Haya- timin hemen her saati maceralarâa geçti. Dağlarda şakilik ettim, adam öldürdüm, harp ettim, köyleri ta- lan ettim, şehirleri haraca kestim, Şöhretim bütün yurdu ve yurddan aşarak kâfir ülkelerini sardı, Buna rağmen hünkâr Orhan ve analığım Nilüfer beni dizleri dibin- den ayırmağa kıyamadılar. Sonra bütün bunlardan — vazgeçe- rek yurduma, hünkârıma hizmete döndüm. Karaman hâkiminin desi- selerini önlemeğe çalıştım, uğraş- trm, didindim, savaşlarda akıl er- mez zaferler kazandım, akıl sir er- mez hileleri meydana çıkararak mesuüllerini cezalandırdım, isyanlar bastırdım ve bu hareketlerimle ma- zimin kötü intibalarını unutturarak daha esaslr, daha dürüst bir şöhret edindim, Karaman hâkimi —Alâed- dinin karısı hünkârın kızı Nefise- dir, Onlarla hünkâr arasınt bulur- ken Beyşehir isyanmı haber verdi- ler, Hünkâr Murad beni bir, baba yadigârt gibi başının Üstünde tuttu ve bu.İşin hallini bana emanot etti; Abdurrahman sözünün burasma geldiği vakit oturduğu yerde dura- mıyarak yatağına doğru yürümüş ve düşer gibi oturmusştu. Ellerile omuzundaki yarayı bastıran Abdur- rahmannın gözlerinde, duydğu acı görülüyor. İnler gibi, sayıklar gibi söyliyordu. — Ya Cemile, bütün bunlar, Bey- şehrine gelinceye kadar benim söh retimi hünkâr adma katan işlerdi, Ama, şimdi artık öyle değil, Bir hile ile Beyşehrine girdikten sonra yine bir desise ile asilerin reisi ol- dum. Hünkâra haber saldım, biz sağdan gideceğiz, sen soldan gel ve bizi muhasara et. Böylece isyan bi- tecektir, dedim, Dedim, ama, Cemi- le, Sen benim bütün kudretlerimi, bütün emeklerimi, — söhretlerimi, mevcudiyetimi, her şeyimi tarumar ettin. Ben çok kadım tanıdım, belki çok kadımla hayatım beraber gecti. Hangi kadma el uzalsam red gör- medim ? Görmedim, Hünkâr kızla- rı, cariyeler, saraylılar peşime düş- | tüler, Fakat hiçbiri senin gibl be- ni kalbimden yakalıyamadı. Sen yakalamadın, vurdun beni oramdan, Bu şerait altında Beyşehrine fe- nalık edebilir miydim ?Hünkâra gön derdiğim haberin aksine hareket ettim. Beyşehrine hud'a hazırlar- ken, aksine hareket ederek hünkâ- ra hud'a ettim, Efendime, velinime- time desise eyledim, Onları gafil avlıyarak muzaffer oldum. Oldum, ama, vicdanım mağlüp idi. Hiçbirini gözüm görmüyordu Ce- mile. Senin yanına gelebilmekten seni tekrar görebilmekten başka bir şey düşünmüyordum,. Abdurrahman gözleri yarı örtülü eli omuzuna hasılmış, yatağa uzan- mış bir halde mütemadiyen söyle- nirken Cemille, sanki büyülenirmiş gibi, sanki bir sairüfilmenam gibi yerinden kalktı ve yavaş yavaş Ab- durrahmanm yanma sokularak eli- ni saçlarınım arasına soktu. Okşıya- rak ağladı. Ağlarken dinledi, din- lerken ağladı. — Söyle Abdurralıman, dedi, Se- ni affetmek istiyorum, seni seviyo- rum., Söyle Abdurrahman sonra, sonra ne oldu ? — Sonra, yeni bir hile hazırladım. — Yanıma gelebilmek için Mi Abdürrahman? — Evet Cemile, Yantnma gelebil - mek için güya bir keşif yapacakmı. şım gibi atrma Aatlayıp hünkâr mevkiine doğru Yyollandım. Kendi karargâhımızın gözü önünden uzak- laşınca emin olduğum bir yerda kendi hançerimi omuzuma sapla - dım, Zaten benim ölmem lâzımdı. Ne olursa olsun Cemile, nihayet sen bir kadınsım ve bir kadıma vatan vazifesi feda edilemez. Mücrimim, günahkârım, Kendi elimle kendi ce zamı vermiş olurum, Yahut, sana kavuşurum ve yanında ölürdüm. | Çünkü beni böyle hasta ve yaralı karargâhta bırakmazlar ve şehre getirirlerdi. Elbette sen de beni sokakta bırakmazdın, yahut bir baş kasına göndermezdin. Ve netekim tahminlerimde —aldanmadım. Atın üzerine kapandım. Çok kanlı bir a. damım. Çok kan kaybettim, Ken- dimden hakikaten geçmişim. Gözle. rimi açtığım ve biraz kendime gel- diğim zaman Beni gördüm, Bu bü- tün teessürümü, kederimi, Üümitsiz. liklerimi unutturdu. Vatanıma iha- net hicahımı bile unutuyorum senin karşında. Hayatımda hiçbir şeyi se. nin kadar sevmedifimi görüyorsun, (Devamı var) Çapraz eğlence: 'r!: 4507 g- au.ğun— U H Soldan safa: 1 — Âyucumuzun içi - ekmek, 2 — İnhisarlar vekilimiz - geri verme, 3 — Stıfat (fransızca) - bir türk a- dı - bayrağımızda olan, 4 — Etrafı su ile çevrilmiş toprak * askerlikte hareket emri, 5 — İşaretle anlatma (zimnen) ,6 — İçki - fare yakalıyan 7 — Birden çok, 8 — Bir muharri- rimizin baş adı - birdenbire, 9 — Zaman - köprü - yatak (fransızca), 10 — Şişelerin üstüne tıkanır - ke- mik içi, 11 — Padişah Orhanı dev- rinin meşhur kumandanlanndan bi- ri * kör, Yukardan aşağı: 1 — İki şeyin ortası - Ebedi Şefı— mizin bir adı, 2 — Vücutta hasıl olan ve acı veren nesne - olgun (Ööz türkçe) 3 — Zaman - ağzın tavanı - Ayak, 6 — Babanın eşi - dervişle- rin sopası, 5 — Güzel, 6 — İlâve - kış habercisi, 7 — Caka, 8 — İşa- retle anlatma (zimnen) - gelecek, 9 — ÂArsız (yokluk) - esas - bir no- ta, l0 — İsimleri bir olan - bilgi 11 — Sazdan mamuül üfleyerek çalman çalgı - vukua getirme, KA D &|O Pi<fojfoa »Rüwi—l—|—|D0lels zi>İr(|olol-—i> >ir|m SĞ OYNODU NUN A zir|—imioi—i» —İ<İ>luljun <)|mm eijm cdizimivi z Aaj>|2j|olu Olzi—lojmiz|»js miDoi>|z|- A|mi<|»>irloljalu zimİCcİ—İZ| —| & miz|) »|j mMi zie wW > min|— |D |— > —im|)3jm PİlzfAL Di m zi»|<|-jrilr -İMİ>|>iİzZ|3|> >İD|A z N imidi kuşkulandırıyordu. İSrUN | Çeen O vakitler babama yazdığımız mektupları açılmaması için “Mer- zukta (Fizanm merkezi), topçu ne, feratmdan Nazmi efendiye,, diye (elyevm Eskişehir sıhhiye müdürü dotkor Nazmi) yazar ve babamın mektubunu o zarfın içine korduk. Esad efendi nefyedildiği zaman Trablusgarb valisi Namık paşa iıı.ı minde bir zattı, (Balkan harbmde! İşkodra muhafızı olup Toptani ta- rafından hile ile şehid edilen Riza paşanm babasıdır. Mithat ve Ham- di paşaların Suriye valiliği zama- nında Şamda defterdardı ve Şamda meşhur Defterdar bahçesini tesis etmişti.) Şamda babamın dostu İ- di. Fakat Trablusgarbda bu dost . luğu hatırlıyamadı. Bir müddet sotn ra Receb paşa merhum Bağdaddan kumandan — olarak Trablusgarba geldi. Menfiler pek çok yardımıt dokunduysa da yardımı Fizandaki- lere kadar uzanamadı. Esad efendi Fizandaki zindanda bile rahat durmamış, mMmuhafazaya memur olan “kapu kulu” arab jan- darmalar (2) vasıtasiyle sünusi geyhleriyle temasa geçmiş, sünüusi- lerin tarikatine girmiş, onlara da hürriyet fikrini, İttihad ve terakki cemiyetinin uümdelerini telkin et . miştir. İkinci bir firar teşebbüsü im kânlarmı da bunlar vasıtasile araş. tırmıştır, k Sünusilerin Trablusgarb, Tunus ve bütün şimalf Afrikada Sünusi ta- rikatiyle şeyhlerinin nüfuzu fevka- lâde olduğu için bu temaslar pek mühimdi. O sıralarda, yani 1313 tarihlerin- de damad Mahmut paşanın da oğul- ları prens Sabahaddin ve saireyle Avrupaya kaçması üzerine ittihad yeterakkinin kuvvet bulmuş olan Abrupadaki, merkezleri Abdülha . “Mizan"cı Murad bey de kaçmış ve Ahmet Ri- za beye iltihak etmişti. Abdullah Cevdet, doktor Nâzm ve Akil Muh tar da İsviçredeydiler, Bu zevatın Ermeni ve Makedonya ihtilâl ko. miteleriyle Abdülhamid aleyhine birleşmek yolunda giriştikleri mü- zakereler kesilince Ahmet Riza bey Türklük namma müstakillen hare- ket kâararını vermişsti. Gene o aralık Murad beyin ken. disini tehine olarak bazı şartlar ve İttihatçıların İsviçre kongresindeki kârarı veçhile İstanbula teslimö muvafakat etmesi dahilde epey de dikoduya sebeb olmuş, Murad bey aleyhindeki şüpheler kuvvet bul - muştu. Murad bey hakikatte sür. günlerin peyderpey affı, tedricen meşrutiyete benzer ıslahatm padi- şah tarafmdan tatbikr gibi bazı şartlarla gelmişti. Lâkin Abdülha- | mid sözünde durmadı, İşte bu sıralarda Esad efendi di. ğer menfi arkadaşlariyle düşüne | Yazan: Asaf EB " Güllü Nine, beni sevinerek karşıladı. Fa- kat onun da bana verecek bir haberi yok, (Yalnız köyde herkesin ağzında dolaşan bu heyecanlı bir hâdiseyi anlattı. Yangın za- manında kaybolan bazı şeyleri aramak mak sadile Vezir köşkü harabelerinde araştırma- lar yapılıyormuş. Bu araştırmalara nezaret eden mimar bu köşkün yeniden yapılaca- gını da ilâve etmiş imiş. Fakat asıl ağızlarda dolaşan büyük dedi- kodu bu değil.. Araştırmalar yapılırken bir hendekte bir insan cesedi bulmuşlar.. Bu cesedin birkaç gün evvel harabeler civarın- da dolaşan hiçbir köylünün tanımadığı, bir yabancıya ait olduğu tahakkuk etmiş. Bu yabancı, harabedeki araştırmalar başlıyalı- danberi buradan ayrılamıyor, uzktan uzağa araştırmları takip ediyormuş. Köyde türlü 'türlü rivayetler dolaşryor- muş: Bu yabancının yangın günündenberi ortadan kaybolan Vezir zade ailesinden bi- risi olduğunu söyliyenler varmış: Diğerleri bu adamın Vezir zadelerin bir uşağı oldu- Kunu iddia ediyorlarmış. Yabancı Yeşilpınar mezarlığına gömül- müştü; beni hiç alâkadar etmiyecek — gibi görünen bu hâdise başımın içerisini altüst etti. Harabeler civarında dolaşan, günün bi- rinde bir çukurda ölüsü bulunan ve sonra Yeşilpınar mezarlığına gömülmüş bu adam AARAREEACOCUĞ la Melike arasında bir münasebet — vardı herhande... Melike de tıpkı hu adam gibi harabeleri çok severdi. Şimdi o da bürada olsa mu- hakkak yamaçlarda dolaşır ve harabede ça- lışan amelelerin ne yaptıklarını yavaş ya- vaş takip ederdi. İhtimal ki jandarma karakolunda ölünün fotoğrafını almışlardır diye düşündüm. O- raya gidip bu fotoğrala — bakmağa karar verdim. Belki tanıdığım birisinin resmidir. Jandarma karakolunda yeni hiçbir şey öğrenemedim. Jandarma tahkikatı da Güllü Ninenin söylediği gibi bu ölümün — dikaktsizlikten ileri gelen bir kazadan doğduğu neticesine varmıştı. Ölünün üzerinde düşerken hasıl olan berelerden başka hiçbir yara izi yok- lu. ; Adamın kim olduğu anlaşılamamıiş, cep- lerinden hüviyetini gösterecek hiçbir kâğıt çıkmamıştı. Sonra, köyde de bu adamı ta- nıyan hiç kimse bulunmamıştı, Ş -Fotoğrafuara baktım.. — Tanıdığım biri değil.. Bu elli yaşlarında kadar, yüzü çok sert bir adam... Melike ile bu ölü arasında bir münasebet olması imkânsız. * * * Yeşilpmarı terketmeden Melikeye bir ha- ber göndermek istedim. Bir kâğıt parçası üzerine birkaç satır yazdım. Kâğıdı üstüste iki zarfa yerleştirdim. İçte kalan zarfta Me- likenin ismi yazılı.. Üst zarfa Zeynep ha- lanın adını yazdım ve üezrine “Melikeye gönderilmesi ricasile,, kelimelerini ilâve et- tim, Zarfı Güllü Nineye verdim., — Zeynep hala gelir gelmez kendisine verecek.. Mektupta şunlar yazılı: “Melike, #Demek beni tamamile unultunuz. Hal- buki, birçok deja, beni hatırlıyacağınızı söylemişliniz. “Sizden ayrı _—.aşadıgım müddel içerisin de korkunç istirablar çektim. Sizi görmi- yelidenberi yaşamıyorum diyebilirim. “Beraber yaşadığımız dakikaları hatırla: maz misimız?,, “Büleni,, Bay Osmanı aramak üzere İzmirde bir hayli dolaştım.. Tek bir isimle adam bulu- nabilir mi? Bütün müesseselere girdim; yü- Ze yakın Osmanla konuştum. Hiçbiri ne beni, ne de tablomu biliyordu. Hattâ içle- rinden birisi, iki boyalı bez parçasına 6000 lira verecek kadar deli olmadığını yüzüme karşı söyledi.. Artık İstanbula dönmeliyim. * * * Bir haltadır İstanbuldayım. Bu akşam e- ve girince annem bana bir mektup uzattı. Kalbim kopacak gibi vurdu. Bir melı.tııp Melikeden bir — mektunp.. Melikeden olduğunu zarfı elime almadan biliyordum. Mektubu açmadan dudaklarıma götür- düm, Soönra zarfı açtım, Satırları süzdüm, İmzaya baktım. Rüya görmüyorum: Mek- tup Melikeden... Heyecandan boğuluyo- rum ve satırları okumak, ne yazdığını an- lamak için heyecanımı boğmağa çabalıyo- rum. Mektubun her kelimesi düşüncemi tatlı bir sarhoşluk içerisinde uyuşturuyor; nelis bir içki gibi, kelimeleri eme eme öküyorum. (Devamı var) İsim orada elân | taşına Abdülhamide. bir KN göndermeğe karar vermiş, çktub dan padişaha $u mealde bir © vazıp göndermiştir: “—— Hayalmnız tehllkedcdl" kında sizi ifan edecekler. BE » burada Afrika hümmasında! » mek üzereyim. Eğer — yetistii” beni ölmezden evvel ors!'l-ı h nuza aldırabilirseniz, sizi tt wv decek ifsşaatta bulunacağım- takip çe bunun her türlü tazyik, B' nezaretten azade olması Ş9 lâkaydü şart afla celbeder ye lerseniz hakkı hüııı.ıvurııııllı'l’“ı'ı yırlı olacaktır.,, Bu mektub vehham padlöah E' rinde bir bomba tesiri JSP’“"" sad efendinin derhal ve ik V 7113 ile İstanbula gönderilmesi emredilmiştir. rdı;ı Vali Namık paşanm mühü işl Receb paşanm delâletiyle ** gik yel! & tarafından elde edildiği İçif gü rada haberi olmaksızın valilîme rü sahte bir emre basılmış * ç zandaki bütün menfiler yola | mışlardır. Esad efendi hecin ıv.afilü-“—ü'et b reket etmişti. Diğerleri mut lelerle gidiyorlardı. Bunlar tivarmda alıkonulduysalar i daha Fizana iade olunmadıla" Mi Esad efendi Trablusta Befhîonfı rakılmış, evvelâ Recebh pasâı — iy Namık paşayla görüşerek Y” zırlığına başlamıştır. İrade' müdibince' ilk: Yaptt? ki lâzımgeldiğinden limanö gt yan ilk İtalyan vapuruna Est Yir fendi bindirilmiş, fakat yaâr sivil polis verilmiştir. Esad efendi, nezaret altmd? mamak şartiyle İstanbula :idi’v kabul ettiğini, esasen bü lamıyacağını anlatmafa çalll "ıif CI cenebi vapurunda hiçbir f8) da Namık paşa: îi”’ — Hizmetinizde bulunur: Diye 1srar edince ses çik mıştır, Esad efendi vapur Maltayf radığı zaman sivil memurlâ yt ber şehri gezmeğe çıkmış, çıkmca adamı kovmüuş Ve! ) — Efendine — (Namık benden selâm söyle! ei? Diyerek serbest kalınca ıı.,]df" bir telgrafhaneye uğrıyaf&k za bir telgraf çekmiş, bun rlı' ve şartsız affı bildi y., ınık paşanm işgüzarlığıyla t" polis katılmasından endiş? çi M Maltada kaldığını, çektiği bllnıw yi lâketten sonra hasta — düSP l.,f lunduğunu, kaçmağa mük'în y tenezzül etmemiş bir ad? hayet “siyaseti padişahini? M da sebebiyet,, verdiğini bil esaslı tedaviye muhtat oîd (d' Mıstra gideceğini ilâve wıg grafını şu mealde birkat * le bitirmiştir: y göl "İfsşaat sayılabilecek HİT ge Wr liyecek vaziyette de dssu sadim, kanunu esasinin İ8 MW munu bir kere de huzurü P de söylemekten ibarettlİwm M Bu telgraf vesveseli & âii”"' din telâşını arttırmış, de,pl sıtasiyle şu mealde birf iİf8 sad efendiye bilrliı:tı'ıişî—îr i “Bilâkaydü şart affettil- ıedfî' y geksin. İstediği yerde, İ torlara kendisini tedavi © Malta şehbenderinden bı"v'“' ııf rak İki yüz lira alıp İâw reket etsin. Selüm ederilk, ». L Esad efendi, Bitlise net) 90” ken diğer evrakt meyanln cr dere edilen bu irade te]gı' plig bine koyarak üstadı Mithat eçti ) *" bi aldanıp firardan vazge ; p mabeyne “iradei şahaneyi P gi sözü diye sened ittihaz €f lemi koltuğuma aldım. diye bir telgraf çekmiâw İtalyan vapuru ile V€ doğrg ile 1315 senesi sonlarma tanbula hareköt etmiştir. (Doıaınl *k:îw’ (2) Wenlçeri devrindet — Vçi