Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—— İ5 MART — 1939 SAT E T KÜ b GAI[T[ ı(mpuı—ıc İECMUALARDAN üncü Mehmet- devrinde Ramazan ve bayram Elr Fransız seyyahının notları: Hamazanda içki — kullananların ağızlarına kurşun akıtılırmış ! “SAsARARA, Hasta az olduğundan, Türkiyede hekim az para kazanır. Çağrıldığı hasta ölürse hekim pa qmdıf;—ı gibi, üstelik hastayı öldürmekle itham olunur, hattâ bir para cezası verir.,, Resşad Elcrem Koçu, “1655 "_1356 da İstanbul ve Tür- Biyü | şemi altıncda, - Türkiye :Wahatnameleri Görlüncü kitabını neşretmiş zlhuyor. Eser, Fransız sey- Yahlarından Jean de Theve- Rotzun seyahatnamesinden .ımmıştır. Muharririn izahı. ha söre Ehevenot, 1655 de, Yirmi iki yaşmıda İstanbula Eelmiş, dördüncü Mehmedin Socukluk zamanında, İstan- lun ev karışık bir devrinde 9turmuştur. Türkçe, Farsça Ve Arapçayı çok iyi bilen bu “Y'.Vahın, Fransada kahveyi Ük tanim 'eden adam olduğu "'Wlfet edilir. İktibes ettiği- Parç.n. seyyahın not. ıa"drr. Bqı;müanlarda her akşam oruç k için top atılıyor. Bunun | lkr € bütün minarelerde kendil: dş j Müyor. Minareler arasına ge- mîy dillerle birçok şekiller ya klel' ramazanda geceyi gün- *l hm“duzu gece yapıyorlar; zi- kakla gün uyuyorlar, geceleri '1! T ve kahvehaneler adam ı Yak Oluyor. Ve sabaha kadar Uyorlar, | r,g Üz Velerde saz takımları ve ka- Üt var,, K Vpte ve seyahatte, sonra ka- %“ ek Şartiyle oruç yenmeğe | hrılı de olunduğu halde oruç tu- İy Olduğu gibi, oruç yiyenler l'ı' yiu““yıor Fakat oruç yiyen- büş Gülarırlarsa fevkalâde - şid- h dayak cezasına çarpılryor. hlçu Uldabeni sık sik görmeğe l’fıı_-_. İf kaç Türk vattir, bende ht, Yetlerdi, Bir ihtiyar sipahi i İZ oruç şöyle dursun, müs- tip nıal’ln yemesi her zaman ya- l"nın dömuz eti bile yerdi, ve Bi, dİği kadar da şarap içerdi. ııa'iıi Bün, bu sipahi ,yarı sarhoş, de' nda dervişleri ziyarete gi- ı"' nkller onu bi rodaya alır- "It; 3“' oturmuş rakı içiyorlar- | Pıh ahiye e rakı sunmuşlar, a ı—lÖ’ikârlxk ederek, ramazan- tl üz:îmlyecegım söylemiş. Bu- _“ lhe dervişler, kendilerini Ml“tr €meci için zorla rakı içir- %k aksi halde kendisini öldü- &Yt ğ “Ceklerini ve tenha bir kö- :lırııe Saklarını söyliyerek tehdit e Ü ; ünkü, ramazanda şarap Rğ İçenlere ölüm cezası ve- lağe ğ' Adyı bana anlatan sipahi î;*lq “ahda İçki kullananları a- d'iuı-ü İZgin kurşun akıtılarak i tat "mlş Fakat bu ceza na. ; #lilirmiş. 'ı: * Sandan sonra, bayram olu- f 'iy 'îı y görününce bayram b *l Yarında bulunan toplarla !:Z Yör, Bayram geceleri ra- "t gtı"Celeı-ı arasında pek az ıukti çi akat, gündüzleri.. Sö- l 'Sekler ve ağaç dallariyle !_ şlialıru:.îılıdaı' 'kurulüyor. iîhyenler salıncağımn Oturüp iplerine tutunu - &En ayrıca, sallamak serisinin için iki uzun ipi var, İki adam, biri bir tarafa, diğer öbür tarafa geçip bu iplerin ucunu tutuyorlar, bir defa biri sonra öteki bütün kuv. vetleriyle bu ipleri çekerek salın- cağı sallryorlar, Öyle ki, âdeta gö- ğe fırlatıyorlar. Bu salıncak eğ- lencesinin bedeli de bir akçedir. | Salıncak safasına bir de musiki, | Havul zurna refakat ediyor. Sokaklarda bu davul zurnalar, sabahtan akşama kadar, bayram müddetince tam üç gün susmuyor. Salıncaklardan başka sokaklar- da bir de dönme dolaplar var. Bizim değirmen çarkları gibi... Büyük, küçük içindeki gözlerine girip oturuyorlar. Sonra çarkı çe- virmeğe başlıyorlar. İnsan havaya yükselip aşağı iniyor ,sonra tekrar yükseliyor. Buna talih idolabı diye- biliriz sanırım. Bayramda bunlara benzer daha bir çok eğlenceler var. Bütün so- kaklâr kalabalık;"insari “zor 'dölü: şıyor. Bütün erkek sokaklara dökülüyor ,sokak sokak dolaşıyorlar. Frenklerin bu bayram günlerin. de sokağa çıkması biraz tehlikeli. dir. Zira, bayramda içki serbest olduğundan, sokaklarida bir çok sarhoşlara — rastlanryor . Bunlar frenk gördüler mi hakaret ediyor- lar, Hattâ bazıları hançerine bile sarılryor . Fakat, ben merakımı yeneme- iİdim. Bayramın ikinci günü bir si- pahi ile beraber şehri dolaştım. Fakat, dolaşmanın bir hayli paha. İrya maloduğunu gördüm. Çoğu yeniçeriler olmak üzere sokakları bir takım adamlar tutmuşlar, elle- rinde birer gülâptan gelip geçen- şehir hallı kadın; lerin üstüne birkaç damla gülsu- yu döküyorlar. Sonra öbür elleri. ni uzatarak, kaç akçe ise bahşiş bekliyorlar. Para vermiyecek olur- sanız, yakanıza yapışıyorlar, Bu bayramda Türklerin çok gü- zel bir âdetleri var. Bütün düş- manlarını affedip barışıyorlar. So- kakta tanıdıklariyle karşılaşınca biribirlerine sarılıp öpüşüyorlar. Biribirlerinin bayramını tebrik €- dip sılhat ve saadet diliyorlar. Türkler ramazan bayramına bü- yük bayram diyorlar. Bir de kü- çük bayram idedikleri hacıların bayram ıvar. İki bayram arası yet- miş gündür. Küçük bayram Zilhiccenin o- nuncu günüdür, ve dört güne sü- rer, Bir de peygamberin doğduğu Rebiyülevveliin on ikinci gecesi, meyvlüt vardır. Ö gece minarelerde kandiller yanar. Sabahı da padişah Sultanahmet camiine gider. Camie şekerler ve saray şerbetleri götü- rülür, Duadan sonra halka şeker şerbet dağıtılır . Türkler, işsiz oldukları zaman vakit geçirmek için bizim yaptığı- mız gibi bir odada yahut bir mey- danda aşağı yukarı gezinmezler,. Hattâ böyle gezinen frenkleri gö- rünce deli derler , ve Evlerinde bulundukları zaman hemen daima divanlarının üzerin- de otururlar, Yalnız iseler, uyur- lar, çubuk içerler, yahut tambura çalarlar. Münevverleri kitap okur, eser yazar. Eğer arkadaşları var- sa konuşurlar, bazı oyun oynarlar. Fakat, asla zar ve kâğıt oyunu ve (Devamı 1duncu sayfada) — Ne içinkanakarıştırıp içiyor? Sihirbaz şu izahatı verdi: — Gayvir - Monea bizim sihirleri- miz için mukaddes bir köktür!.. O- nu yalnız sihirbazlar ve en yakın a- damları, yani müsaade verdikleri a- damlar kullanabilirler!. Bu insana tatlı bir sarhoşluk verir ve perileri cezbeder!.. Hem cin, hem de perileri elde etmek için kanla kariştırip |: 'kisini birden içmek Iâzundır! Sıhır ve efsunlarıma büyük hizmetleri do kunmıyan hiçbir Duk-Duk Gayir - Moneadan kullanamaz! . Anlaşılıyordu ki sihirbazın Gavir- Monea dediği bu madde, sarhoşluk veren otlardan biriydi. Fakat sihir- bazın perilerden bahsederken tatlı tatlı ve manalı manalı gülüşleri, bu maddeyi içtikten sonra insanın et- rafına gelen perilerin siyah dilber- lerden ibaret olduğuna, yani insana güzel hayaller gösteren bir tesir yap- tığına şüphe bırakmıyordu. Halbuki iki gün evyel bizim Po- nun zıttı bir tesir yapan bir içkiydi. huaya verdikleri içki tamamile bu-. Korkunç cinlerle dimağı yerinden oynatan kâhus verici bir içki!.. Demek ki sihirbazın elinde cin i- le perileri ayrı ayrı insana göstere- cek iki nevi efsunlu ve mukaddes iç- ki vardı! Tabif bu yaman sihirbazın peri içkisini kendisine ve — sevdikkerine; cin içkisini de sevmediklerine iİkram ettiğine şüphe yoktu! Sihir ve efsun yapacağı zaman, veyahut da maiye- tindeki Duk-Duklara düşman bir ka bileye karşı herhangi baskın veya soygun gibi cesarete bağlı işleri yap tıracağı zaman bu içkileri içirerek adamları kolayca sevk ve idare ede- biliyordu!.. Pohuaya: — Pekâlâ,, dedim. Sor bakalım: Duk-Duklar cemiyetlerine ve âyin lerine niçin kadınları — kabul etmi- yorlar da onların yerine perileri ça* ğırıyorlar? Sihirbazın yüzü asabi ve müsteh: zi bir takallüsle kırıştı. — Çünkü her Duk-Dukun sihirli âyinler zamanında kendi dünya ka: dınlarından başka olarak perilerden ITMAKKİIN VAR. . ÇİZİL 'j SÖLGE KENDİ KENDi. FALA OLDuzMuş ŞU TİNÜLDE KİZİL Göl* LE . öı;ss’l-' m GAZETEYİ ıH SİNE TUTUYOR DU WÂA — NEDEN, OKUMAK I——/ İSTEDİ MAKSADI BENİ ŞÂAŞIR TARAK GAFIL AVLA - MAK VE WHAREKATIM DAN AsIL M_qmq ÇIKARMAK 'FI.. DUYDUNMU SİMLEYİRİ TAM TAM LN ÇALINIYOR V BENDE BiR ÖlÜ HALI VAR p ŞEYTAN ? ÖLMEDİĞ; M BU ZAVALLLARA is. BAT ETMEK ZırA Ş LÖNGÜLA. RIN. ARAZISIN- DEKİ ELMASLARI ELE GEÇİR. . MEK KA BİiLESİ #F KİĞANİ. LERLE YAR. BE TANRIK Kızıl Gölge HABER'İN RESİMLİ ZABITA ROMANI: 115 BABA KIZIL LGE ÖkL- MİN DEĞ/LİM. Bij GÖLGE MUT?GF;G'E mn? YA C -'v VAR OĞ ÜURAI VAZiVEYLER LONGA 4!42!5!NE YgRUMS ĞE BAŞLAMIŞLARDI.. KAFI HSKER YOK . ASAYIŞİN DE İÇİN. BiNLERCE RSKER LA SA ( ŞAŞLARCAK ŞEY BURADA YERLİLER ASIR' - g LARDANBERİI SULNUN BoZüLMIAA. SINA SEBER Bik ADAMIN ORTADAN KAYBOLMA- SI iDİ MERAK ETME. YEN , SİIMDIİ a KIZİL GÖLGE DEVAM GEDEREK YERLİLER| SÜKU, Uva DAVET ETMEĞE KOŞUYARDU! GECE DAW YOLUNA VAZAN: L.Buseh 395Yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı Sihirbazın elinde cin iİle perileri iİnsana gösterecek iki içki vardı Mekeo yerlileri dans kıyafetterı!e (Alınlarındaki halkalar kaç duşman öldürdüklerini gösteren nişanlar dır.) ikişer veya beşer karıları — vardır!.. Onun için âyinlere dünya kadınları sokamazlar!.. Ne buyrulur? Anlaşılıyor ki Duk-Duklar bu sı- retle cennet ve cehennemin ufak ve iptidat bir taslağını meydana getir- meş, bu itikadı afyonlu iki öt vası” tasile halletmiş bulunuyorlardı! Duk-Dukların ölüm bahasına eş- rar olarak sakladıkları şeyleri şimdi tamamile anlamış bulunuyordum. Bu adamlar, Melânezya denizle- rinin yeknasak ve renksiz, dümdüz hayatına kanıksamış ve diğer yerli- lerden daha hızlı yaratılmış, olan insanlardı. Bunlar etraflarında ba- sit, son derece sade ve yavan hakika ti dar bulanlardı. Hakikt hayatın heyecanlarını kâfi bulamayınca ona muhayyilelerinde yeni hayat şekil- leri katmış yaratmışlardı: İnsan olarak yaşamayı — az bulu- yorlar. Cin olarak, basit ve yavan tabiatin üstünde de bir hayat yaşa- mak sırrıma ermişlerdi!. Kendi ka” dınlarından fazla aşk heyecanı du- yabilmenin de yolunu bulmuşlardı: Perilerden metresleri vardı! Gerek cinlerin kâbuslu âlemine ve gerek perilerin şehvetli ve leziz âlem lerine geçebilmek için de iptidai bi- rer tabiat âlim veya iptidai birer he- kim olmaktan başka — mahiyetleri bulunmıyan sihirbazlarının keşfet- miş oldukları bir takım keyif verici otları, ilâçları kullanıyorlardı. Yani, muhayyilelerini tenbih edecek ilâç lar vasıtasile kendilerine, etralların- da yaşıyan insanlardan farklı bir â“ lem, sırlr bir âlem keşfetmişlerdi. Onun için Duk-Duk olabilmek, yani sihirli bir kertenkele- olmakla, Melânezvalı düpedüz bir insan ol- maktan daha üstün bir şey oluyor- du.! Önümde kendi kendilerinin imal ettiği bu hileli ve muhayyel âlemleri bozduğum için bana nihayetsiz bir kinle bakmakta olan sihirbaza bir parça merhamet duyduğumu itiraf ederim. Zira işte bu şertir yaratılmış ve dünyanın en çirkin mahlâku ola- rak doğmuş olan adam dalj kendi* sinin ve etraftakilerin — saadetlerini | yaratabilmek için. Bütün gücüyle, bütün hırsile, valışet ve cinayet ka- biliyetlerile çırpınan dünyemin her | yerindeki insandan, insan oğlundan başka bir şey değildi. Son derece müteheyyiç ve şaşkın bir. halde olan Pohuaya tatlılaştır" dığım sesimle: — Peki, söyle bakalım sihirbaza! Verdiği izahattan memnun oldum! dedim, (Devamı var)