Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
MHabeaer'in tarihi Romanmı: 63 _ Abdürrahman, kendisine verilen evde, mütevazi bir harem hayatile yaşıyor — Ne menhuüs bir düz tabanım, Süleyman yanıbaşımda öldü, hün - kâr ayağımı saraya basarken öldü. Allah benim günahlarımı affetsin! Filhakika hata etmiyördu. Hün - kâr Örhan, Abdürrahman saray ka. ptamdan girerken gözlerini ebediy- yen saltanata, Osmanlı milletine kapamiıştı. Koridorlarda, odalarda — gaşkımna dönmüş, perişan hâalde koşuşanlar hern ağlaşıyor, hem haykırışıyor . lar. Abdürrahmanı gören bile yok. Bu hâcin manzara, Kara Abdürrah - manyi İçini çırılçıplak bir adammi soğuk fırtınaya atılması gibi bir an içinde dondurmuş, ürperen — âsâbı beynine doğru bir sızr halinde da - Bilmiş, bir kenara çöküp hıçkıra - rak ağlamağa başlamıştı. —Abdürrahman köndinden geçmiş- ti. Kollarına girenlerin bile farkıma varmadı. Odaya girdiğini bile hatır- Jiyamıyor, Nilüfer analığınm göz yaşlarının yüzüne damladığını bile duymadı. — Baba! | Diye haykırarak Aağlıyan Kara ; Abdürrahman, Muradın solgun yü - ı zünü büsbütün ölü benzine çevir- miş, bütün saray halkmr büsbütün çileden çıkarmış, Nilüferi büsbütün çıldırtmış, Teodora ve haremi bir mahşere çevirmişti. Evet, hünkâr Örhkan, Abdürrah. manın gazi Abdürrahmandan sonra hamen hemen babasıydı. Onu dağlardan indiren, onu de . likten çıkaran yalnız hünkârdı. İşte artık o da gitmişti. O da öl- müştü, Bir tek ihtiyar, beyaz saç- » r, yorgun analığı Nilüferciğinden ? başka dünyada kimi, kimsesi kal - mâamiş Abdürrahman nğlams.ğa doy muyordu. “Hiçbir vahşet, hiçbir cinayetle lekelenmiyen sultan Orhan, otuz beş sene saltanat ettikten sonra yetmiş beş yaşmda vefat etti. Müstakim, cesur bir muharib, ma hir bir vazı kantın olan bu padişah Osmanlıların neması unvanınt ihra. za müstahaktır. Haricen pederi sultan Osmandan medeni görünürdü. Pederi gibi eğ. ri burunluydu. Fakat sarı saçları, ! mavi gözleri, yüksek alnı ve vakur l endamı, geniş göğsü, kuvvetli kol- | ları, beyaz teni bir gark hükümda- Yında nadiren ittihad eyliyen kuv- vet ve hilmiyet gibi evsafı irae e. derlerdi. —Bünı zesi kavi bıyık ve sakalı meb. ÜLEE T T RL A LA ea B zul olduğu gibi sağ kulağı altımda şarklıların büyük hüsnü addettik- leri bir işaret mevcuttu, (Şark şua- rası bu işareti süt üzerinde yü - zeni bir haşhaş tanesine, aşk ile yan makta olan bir kalbin nefsi eseri . me, ve melâhatin beyaz denizindeki bir bürkânı adaya teşbih ederler.) Salâtini Osmaniyenin şemailin - den bahseden müverrihini milliye sültan Orhandan bahsederlerken “her kalbi ve hattâ dünyayı teshir ve Hindistanın kara Şşahint bile müuti bir esir edecek işareti vardı., deyu senada bulunmuşlardır. (1),, Halk ağlaşırken bir taraftan da haykırıyorlardı: — Muradı isteriz! t Zaten istemeğe İlüzüum yoktu. Doğduğu gündenberi babasmın uzun galtanatt esnasımnda küçük evlât sı- fatiyle nazı nalim içihde büyüyen ve bilhassa Osmanlı merasimine göre yetiştirilen Murad, birdenbire mütevazı bir hünkâr evlâdı, yerin- den, büyük Osmanlı — saltanatmnma hünkâr oluverdi. Murad, birinci Murad adıyla hün. kâr Orhandan saltanatmı devralmış oldu. (1) Hammer tarihi: Cild 1, ııyfı 228 - 209. Murada biat olundu. Kara Ab - dürrahmanla sarmaşarak müsafa - ha eden yeni hünkâr, Abdürrah . manı bir kenara çekerek: — Ben de babama ağlamağı se- | nin kadar bilirim. - Fakat- vaziyet mühimdir Kara Abdürrahman, | Biratr önte habeit aldiğima göre | Karaman hâkimi, Ahilerle hücum ederek Ansisayı zaptetmiş (2). Vaktimiz —azdır. Hemen düş - man Üzerine sefer etmek gerektir. Ben oraya gitmeğe ve Karaman hâkimine bir ders vermeğe mecbu . rum. Sen şehirde kal, Burada olan bi- tenleri belki henüz duymamışsındır. Benden sana izin. Ancak kanunun, ger'in icab ettirdiğinden ileri geç- me, : Şehir azgın haldedir, Salâhiyeti benden almış olma, her türlü teh. likeleri önlerim. Sen tensib ettik - lerini yanma al ve derhal şehir i- çindeki haraççılara haddini bildir! Kara Abdürrahman müsterihti, Hünkâr Murad ona mühim bir iş tevdi etmiş bulunuyordu, Zaten kendisi de bu maksatla gelmiş de. ğil miydi? Hünkâr Murad hemen o gece An- karaya doğru küvvetli bir orduyla Birkaç dakika içerisinde sırmalı cepken lli Zd hareket etti. Sanki kedi gitmiş, farelere mey- dan boş kalmış gibi daha o gece Bursa sokaklarında feryadlar duü - yulmüş, bazı evler basılmış, bazı yerler soyulmuş, bazt biçareler kat- lolunmuştu. Fakat hükümet erkânâ, üzün Za- mandanberi örtalığı kasıp kavuran bu şehir şakileriyle uğraşmaktan âciz haldeydi. Hele şimdi de ordu Ankaraya mütevcecihen — gehirden ayrılmış bulunuyordu. Ne yapabilirlerdi? Hünkâr Murad Ankaraygş çok ©. hkemmiyet veriyordu. Her işten ön- e& Karamalılarm bu küstahlıklarıt halledilmek lâzımıdı. “İskender Yunaninin Anadoluda- ki fütühatınnı haddi şimalisini teş. kil le ÖOgüst mabedini ihtiva eyli- yen kadim Galasi payitahtr olan Ankara şehri hilâfeti Abbasiye ve Bizans hükümetlerinin devri ikbal- lerinde civarmdaki Amosiyorm fle Kostantımrye ve islâmiyet arasında dajma münaziünfih olduğundan do. layı meşhurdur. Şehri mezkür Harünurreşid ile Memun tarafından fetholunmuştu. Harunürreşid şark imparatorluğu- na ihraz ettiği galebenin hatırası ol _Vazan: İIkimim mak Üzere Akarannı gayet mükem- mel olan kapısınım iki kanatlarımı Bağdada naklettirdiğine nazire ola, rak beş yüz sene sonra İmparator Nisefor dahi Mopsaita ve kadim Ki Ukya (Karaman) şehirlerinden Tar 'susun İstanbula naklettirdiği kapı - larmı gehri mezkür surlarma çak. tırtmıştı. Anadolu merkezi ticaret ölup Su- riye ve Ermenistandan Trakya ve Kilikya sevahiline gelen yolların noktai telâkisinde kâin Ankara şeh. rinin zabtı halzi ehemmiyetti. Anadolunnu en zengin vilâyetle- rinden biri olan Ankaranın ezminei kadimede büyük kuyruklu koyun . ları, uzun tüylü keçileri ile maruf olduğu gibi zamantmızda dahi safla- rı, otuz altr cins leziz armudu, eski Adoros dağıma Elma dağt ismini vördirmeğe sebeb olan elmaları, ü. zümleri va diğer meyvaları ile meş- hurdüur. Kaysı bahçeleri bereketlerile A . nadoluda malüm oldukları gibi, A- yaş kaplıcalarınnı da istihmam ve içilen sulart havasat şifabahşayı ha izdirler, (Devamı var) (2) Ankara. Amerikanvari Kalombiyada — halk “ “bheğenmezse — ne” yapar ? İNEMALARDA filmin başla, S mast geciktiği zaman çö * cuklarım ve delikanlıların ayaklarını yere vurarak protesto makamında hareketlerde bülundüğünü görmek bizde de kabildir. | Fakat, bunun bir de Amerikanva- ri tatbikatı var ki hakikaten güzel bir şey: Kolombiyanın merkezi olan Bo . gotada sinemaya girdiği zaman is . tediği vakıt çıkmayı ahali âdet edin mistir. Onun icin sinemacılar, müş- terilerini azami derecede tatmin et- meyi düşünüyorlar ve film seyret, mek zevkine doyarak müşterilerinin sinemadan çıkmak nezaketini göster melerini istiyorlar. Onun için sine, malarda daima iki film gösteriliyor. Fakat bundan başka, ücüncü Ve dör | düncü bir yedek film bulundurulu- yor. Halk, eğer programda ilân e- dilerek gösterilmekte olan filmleri beğeninezse itiraz ediyor ve sincma derhal yedek filmlerden birini gös, bir nümayişl gösterilen tılmı u.şiıo—r termiye başlıyor. İşte, halkin balduğu güzel itiraz usulüu buraaa görülüyor: Filmi beğenmediniz mi, ceviniz , den derhal kibrit kutunuzu çıkarı - .| yorsunuz. Birer birer çakıp on par- mağmızın tırnakları arasına yanan kibritleri yerleştiriyorsunuz ve par, maklarımızı açarak ellerinizi perde, ye doğru kaldırıyorsunuz. Sizi görenler de aynı şekilde nü- mayişe başlıyorlar, O zaman sine - ma, öon parmağına ön mum yaka . rak güzel bir film arayan müşteri, Jerinin arsusunu yerire getirmek istiyor. Derhal sösterilmekte olan filmi keserek yerine bir başkasmı koöyuüyor. Eğer yeni filmleri de beğenmez- seniz, cebinizdeki kibritler bitin - ceye kadar nümayişe devam ede . bilirsiniz! Her halde sinemadaki bu feneralayı herhangi bir filmdem da ha eğlencelidir... ,_,.,.,,6_,. TTTT U Fırtınayı yağmuır takip etti. Bü- yük ve ağır damlali, dolu gibi bir yağmur. Nansi saçlarını bir mendil le örtüyor ve sığımacak bir yer bul- mak için sokakta koşuyordu. Stan: leyin evinin yulcrmda idiler. Stan- ley kızın elinden tuttu, beraber yü- cüdüler. Ka. «..lık koridoru geğçtiler. VU nasıl olduğunu anlamadarı kendi lerini Stanleyin odasında büuldular. Yağmuüur suları pencerenin kenarla:- rından akıyordu. Oda, ılikti. Kuru bir yerde bulunduklarından — mem:- nundülar. Nansinin robu ıslaklıktan bacaklarına yapıaıyordu. — Stanley çay yapmak için küçük sobasını yaktı ve kıza soğuk almaması için çoraplarını çıkarmasını tavsiye etti. Yatak yapılmamıştı. Stanley sır- tında sırsiklam olmuş — gömleğini çıkardı. Robdöşambrımı aradı, fakat sonra onu titriyen Nansiye vermeği düşündü. Ornun yün kumaşa saraca Zı zaman, Nansi Stınlqinkmdium kolları arasına alacağını zannetti ve kollarını delikanlının — boynuna doladı. Hakikatte, Stanleyin maksa- dı da buydu. Nansiyi kucaklamak.. Fakat nasıl hareket edeceğini bile- miyordu. Nansinin jesti, her şeyi basitleştirdi. Stanley kızı — kendine doğru çekti, dudaklarını — aradı ve güçlük çekmeden buldu. Çok güzel bir gün oldu, Bu istiklâl bayramı günü! Bayramı kendileri- ne göre, büyük bir hararet ve inanış la tesit ettiler . . Nansi, tahta evlerini terkederken, ihtiyat babasına ciddi hareket ede- ceğine ve 'münasebetsizlik,, yapmı- yacağına dair söz vermişti, Sekiz u- dt bir kızin hayatta € îl&uı-“ dir. Stanley o kadar kibar ve incey- di ki, yaptığı güzel — münasebetsiz- likten vicdan azabı duymadı bile?, O günden itibaren hayat Nansi i- çin değişti. Bilhassa Stanley daha güzel görünmiye başladı. Aşklarını ilân etmiyorlardı, Fakat âlem onlar hakkında ne söyleneceğini biliyor> du, Herkes kendilerini haklı bulmak ta hemfikirdi, Hayat kısadır. İnsan yirmi yaşında olursa ve biribirinin |hoşuna giderse bundan istifade et- memek çok budalaca olur . Nansi ve Stanley yirmi yaşlarında oluşlarından istifade ediyorlardı. Fa kat Stanley projelerini, ihtirasların- | nı unutmuyordu. Herkesin hoşuna giden Nansinin sayesinde eskisinden daha ziyade filim çevirmek fırsatları elde ediyordu. Rejisörler iltimasları | . Nansiye yapryorlar o da — bunları Stanleye — devrediyordu. Böylece Stanley muntazam, yani haftada 4 O BRLN YNK SATME DA NON N NZC MA 1K V FUT KA BT N R AM INANE aei Famlkkimd B0 aa Hü main AEr a BU Nai Yüi T M n BC KA C B O & P — — ÖRAL A SA B VO TU 'i Ce 60 ve bir türlü sarmasını beceremediğim ku- şağım ile zeybek oyunu oynamak için sah* neye çıkmış amatöre benzemiştim . Odasından çıkan Melike, beni bü kılık ta görür görmez gülmeğe başladı: — Bilseniz bu kıyafet size ne kadar çok yakıştı! Sizi karşımda gördükçe şu uzaktan görünen dağlarda silâhının kuyvetine güve- nerek başı boş dolaşan, Pınar kenarlarında kuzu çeyirmeleri yiyerek, kaynakların par- makları donduran soğuk sularını avuçlarile içerek yaşıyan dedelerimden birisini görür gibi oldum. Genç kız bu cümleleri söylerken çok ne şeliydi. Biraz daha güldü. Ve sonra üzerine kar gibi beyaz bir sofra örtüsü serilmiş ma* sanın bir kenarındaki koltuğu göstererek; — Şuraya oturunuz bakayım, dedi, sizi bu kıyafette görmek iştihamı açtı. Dedele- rimden birisile karşi karşıya yemek yemek çok tatlı bir şey olacak, Vakia onlar köye indikleri vakit böyle masa başına oturmaz- lar, ocağın yanına çökerlerdi, ama ne de ol- sa zaman değişti. Bugünün efeleri koltuk- ta oturup çatal bıçakla yemek yiyebilirler. lâte size ekmek... Şu tabakta da taze tere- yağı var.. Zeynep hala biraz da söğüş ge- unr olur biter, Yemeğimizi bitirdikten son ra kamı karşıya iki köpüklü kahye içeriz... 7 lARARICOĞUĞU? — 67 — O vakit ıslandığınız, üşüdüğünüz tatlı bir hatıradan ibaret kalır, Zeynep hala Melikenin arzularını derhal yerine getirmiş, masanın üzerine çatal, br- çak, kaşık ve bir taâbak içerisinde bolca sö- ğüş koymuştu. O vakit kendisine çok zah:- “met verdiğimi söylemek ve bu yaptıkların- dan dolayı teşekkür etmek istedim. Fakat Zeynep hala çok garip bir surette sözleri- mi ağzıma tıkadı: — Yavrum, bu evde yalnız yeğemmç te- şekkür edilir! #k8 Melike hakkındaki düşüncelerimi alt üst edecek bir vaka daha... O buğüne kâadar bana tıpkı bir menşur arkasından görünü- yormuş gibi bin bir renkte, binbir şekilde göründü: Düğün g&ünü beyazlar giyinmiş normal bir genç kız halinde karşıma çıktı; gürürünün yüksek tahtında — oturarak en masum iltifatlarımı bile bir çelik bakışla karşıladığı anlar oldu. Harabenin divarları Üzerine tırmanır, patika yollar — üzerinde koşarken Melike de yaramaz ve ihtiyatsız bir çocuk hali var. Elinde örgüsü yamacın üzerinde oturduğu dakikalarda bu çocuk öteki köylü kızlardan tamamen farksız o- luyor. Ara sıra, harikulâde zevki — olan ve sanki yıllardanberi modellik yapıyormuş bir ressam karşısında durabilen iyi bir mö- del olarak ulfkumda parlıyor.. Ve nihayet onu, evinde halasına karşı emreden sesile bir hanımelendi halinde de gördüm, Bütün bu görüşler bu genç kızda canlanan bir çok şahsiyetlerin birer tezahürürür. Bu- güne kadar “Melikenin ruhunu anlamak temayüllerini keşfetmek zordur, — fakat mümkündür.,, kanaatindeydim. Şimdi bu ruh Iapırentinde yolumu tamamile şaşır- dım. İki gündür sık ve ince yağmur yağıyor; karabelerde çalışmak, tablemu tamamla- mak imkârsız! ; Güllü Ninenin evinde bitip tükenmiyen ' takımları konmuş bulmasaydım, tatsız saatler geçirdim. Bugün öğleye doğru yağmur biraz kesilir gibi oldu. Bu fırsattarı istifade ederek alelâcele yemeğimi yedim ve Zeynep halanın evine doğru yollandım. Oraya gitmek için iyi bir vesile buldu:- ğumu sanıyorum. — Kadımcağız yağmur günü bizi gayet iyi karşıladı. Şimdi ona bir teşekkür bor- cum var. Evlerine gittiğim vakit Melike sofraya oturmak Üüzereydi. Onların sofraya oturuşunu görmek be- nim için yeni bir hayretin başlangıcı oldu. | Melikenin halasına karşr bir hayli müte- ; hakkim davrandığını, Zeynep halanın ye- genine adeta hürmet ettiğini, evlerine ilk gittiğim günde farketmiştim. Fakat buna rağmen bugün gördüğüm manzara beni şa- şırttı.: Melike tereddütsüz bir tavırla ma: saya oturdu ve şehirli bir küçük hanım gibi gümüş çatallarla tabaklardaki — yemeğini yemeğe başladı. Zeynep hala ise yanında bağdaş kurdu ve toprak bir çanak içerisin- deki çorbaşını tahta bir kaşık ile — içmeğe koyuldu. Eğer içeriye girdiğim vakit bem- beyaz masa örtüsünün üzerindeki gümüş Melike beni şaşırtmak hayatının ihtişamile gözle- rimi kamaştırmak için bu ziyneti mahsus yaptırdı diyecektim. (Devamı var) İ | 20 ŞÜBAT — mgj | . du. Hattâ iki sahne vazl! etmişlerdi. Evet, doğrudali — (jr ya hiçbir asistanın vasıtaSi” |e câat etmeden!... Stanley dj kendince en hayırir neti rryordu. Bunları, akşam dalma tasdik eden 1'*!3!*51?g Yör; o da pek yakında nazarı dikkati celbedecz sını elde edeceğini kati bir söylüyordu: — — Sonra meşhur nlacak'"n unütacaksın!.. Stanley orüün küçük M# olduğunu söylüyor ve larının arasına alryordu. — Nansi onun çamaâîf' M gul oluyor ve gomleklef' üç defa fazla dayann ları ters yüz etmesinı ket dirseklerinin parl yordu. Küçük, iyi bir ev $ Bir peri, bir sevgili!.- Fakat bunlar Stanle?î vakit ıstrrab çektırtmedw muyordu. Bu pek tabil diğer bir başkasmda blf değildi. Fakat ne de oîSı 4 ti. Ve delikanlılar ekseriy? w# lar; bilhassa yakışıklı Ol (â diklerini bilirlerse. $ #ff yakışıkIrydı. Nansi de © gn yordu. Niçin kavga ediyod”d’ rin kavgalarının asla dddfwg ! yoktur. Bunlar sudan, BU M | kâyelerdir. Fakat ıstırab Ü gl mani olmaz. Nansi bazâ? M Stanley gözyaşlarındâ Söylüyor ve kapıyı Wf”fak ;ı?!îyî diyordu. Sokakta Ş'ava” angl"p | net buluyor ve nihaytt N 6”4 | yi bir kızcağız olduğ““u'wdl yi etmemek lâzımgeldiğin! aknt dine itiraf edıyordll lik vakarı, haksız olduğU? mgı:j meğe ve geçen şeylerden olduğunu söylemeğe M Lc0b diğinden, bu eksıkli almak suüretile kapam“d anbi zel bir hareketti. Ve T bi ;;4 l karşı daima hassastı. yo”' ahs'wd y %&[ ken Stnnleyin koll kavgadan artıi dı. Böylece sori söz stanı yordu. Fakat çiçekler Pâh’"dıf ise zengin değildi. GÜS bunları insan aklından bile gelmezdi. “Unutr leri ise mütevazi bir fi Birkaç kuruşla koca nabiliyordu. qtanley | alıyordu, Nansi bumı" Bi çiçek olduğunu söylü rı yatağının şanmfîa K yüyor ve bu akşam mlar l den daha cana yakın © Ka ki onlar için artlk bu ıçlf'.l j yamnbütunse MM “Unutma benl» ,ildig eye sw*“ ,d' | yorlar ve “Herşey ismini alryorlardı. İK Hayatlarda büyük Y”’d“' olmadan sünl“ı geşi birdenbire Stan f' tü. Müstemleke l”yorwxek*“ ; bir film çevriliyo bir film, Yıl yüş esnasında 2t kçr ması, düşmesi VE Mîl şekilde surünmüî Bu güç bir sahneydi M& eden ve iyi bir binici ,39’" tör tam film DE0GT y