Haber'in tarihi Romanı 52 Yazan: Ikimim Abdürrahman, analığından istimdat etmekten başka çare bulamamıştı Saraydaki nedimeler, cariyeler, esireler ve hattâ müslefrişeler, Ka. ra Abdürrahmanın odası, önünde tabesabah tavaf eder gibi dolaşmak- tan vazgeçmiyorlar, fakat Kara Av) dürrahmanm dikkat nazarını celbe muvaffak olamıyorlardı. bile istifade ederek harimine saldırma. hünkâr için hiçbir şeydi. Dünyayı m mahiyetinde görülebilecek bu iş | parmakları ucunda oynatan hünkâ, büyük bir kan davasını meydana ge- tirebilirdi. Abdürrahman, Nilüfer analığın - dan islimdad etmekten başka çare | bulamamış Yo önce onu gizlice »i- Bunlarm arasında yalnız bir ka-| yarete karar vermişti. dın dikkate şayan görülüyor. Teo » dora, kaş kere Kara Abdürreabma- ni huzuruna çağırarak Tezemp 21- Sarajda el ayak çekildikten #08- ra Kara Ahdirralhman kalktı, gi - yindi ve hareme geçerek Nilüferin ferini tekrar tekrar anlattırmız vo | kapısını vurdu. onu dinlerken öyle övsa v6 etvar al. | Nilüfer hemen hemen yatmak t- muşti ki, Kara Abdürrahmanı kor- jsaraydı Bu #aatte kendisinin kim | kutmuz, hünkürm hakiki ve maşru İtarafmdan ziyaret edilebileceğini | min kin ve gayzındâan kurtulmak mümkün müydü? Bunları düşünürken Abdürrah - mann yüzüne derin bir hürlün çök- müş, Nilüfer bunu #arketmişti, — Ne o, Dedi, Abdürrahman oğ- İsim, senin bir kederin var, Ve ze ten bu saatte bezi görmek için mü- him bir sebeb olmak gerektir. Abdürrakman başını sallıyarak tasdik etti, — Nedir, söyle bana?.. — Söyliyeceğim ama, çok fena karısma mütecavizmiş gibi bir ma- İ tahmin edemiyen Nilüfer önce kork | bir şey bu. hiyete giren bu İşin sonunu endişe muşlu, ile düşünmeğe sevketimişti. Bunun sebebini burada kısara i- Teodora no istiyordu” Kendisinin | zah etmek isteriz. Sarayda döner bütün dünyaya hâkim, şöhreti dağ- İentrikalar ekseriyetle kelleler ke . lar, ovalar aşarak cihana yayılmış silmek, karınlar deşilmek, kemend - şevketlâ Orhan gibi bir kocası Yar- | yerle hoğulmakla biter ve bu vakayi di. İ bilhassa geceleri olur. Kara Abdürrahman nede olsa Şimdiye kadar kaç cariye, tavaşi bir serseri, bir başrboş, bir işeiz güç / saraylılar ve vezir böylece gece si- süz adamdı. Hünkârla onu kıyasa | ck yatağından kaldırılarak bir #a- kalkmak, hele hünkür Üzerine Kars , tir altıma sürüklenmiş veya mermer Abdürrahmanla bir maceraya $6 -" hamamlarda kemendlor'e boğulmuş. şebbüs etmek ne müthiş bir hare. ketti? Bu kadarcığnı dahi hünkirm haber almasi Abdürrahmanm ölü . mü olurdu. tu! Nilüfer, son hâdiseler dolayısile asla hayatmdan emin değildi. Bu- nun için korkmuş ve önce sesini çi karmamıştı, Fakat Abdürrahmanın Arin, her saraya göldikçe, her ge ! sesini duyunca fırladı ve kapıyı aç- l ta eğlencesine iştirak ettikçe hün - |t. Yaşlı olmasına rağmen Nilüfer kârm bulunmasını rağmen 'Teodo - !çok güzeldi. Hâlâ mihrab yerindey- | ranm bu gizli temayüllerini sezi . 'di. yor ve ödü patlıyordu, Bu şa bir nihayet vermek gerekti. Ama nasıl nihayet verebilecekti? Kadının istediğini yapmak kendi | hayatma da nihayet vermek olun — Elbejte oğlum. Sarayda yaşa» | du, Yapmamak da böyle bir netice | mak dışardaki kadar rabat ve emin doğurabilirdi. Belki kadm kendisi. ! olamaz, Burada bin bir dolub döner ue hâlâ lâkayt ve hatlâ nefret e-| durur. Hünkârın dudakları ucuna der gibi bir tavır takınan Kara Ab, | bağlı hayatlarımız ber an için teh- dürrahmanm başma bu Yüzden bir likededir, Hâlikten başka bizi siya” gorap örebilirdi. net edecek kim olabilir? Kara Abdürrahman bu yüzden) Bir bakersm hünkâr sakin ve İdbara uğramamak için bir an ey- 'müşfiktir, bir bakarsın bir eebeble vel bir şeyler yapmak istiyordu, İkindar ve zalimdir. Rüyasında bir Fakat kendi aklı ile bu $gi becore - İmünnasebetsizliğimiz! görüp bizi öl. miyecekti, kime daniştseydı, kime dürtmiyeceği ne malimdur? Tarih. sorsaydı acaba” *te böylesi az mıdır? Bu iş öyle herkese açılır bir da-! CAbdürrahman anglığını haklı bul va da değildi. İmuştu, Bunları da İşittikten sonra Bon günlerde bazı nedimlerin bü ; bu 'Teodora hüdisesinden büsbütün işten yüphelendiklerini — hissettiği ! kuşkulanmıştı. Nihayet belki boş gün Kara Abdürrahman büsbütün İon kişiyle mücadele odecek kadar zıvanadan çıkmıştı. Şu siralarda, jkendine güvenebilirdi ama, uyku devletin mühim hâdiselerle başbaşa | zamanları vardı. Silihsız anları var- olduğu zamanlarda Kara Abdürrah- j8. Üzerine saldıracakların çok ol - mann hünkârm (o meşguliyetinden ması muhtemeldi, Bütün burlar göken bu tatl: ve çok sevimli ihti, | yarlığı lezzetle seyretti, — Ne o, dedi, korktun mu? Abehieeikürlan > ünlğtnin Sine | “Çapraz eğlence : NiUUfer afallam'ştı, Abdürrah - man yine bir halt mı islemişti? Çok fena şey ne olabil'eii” — Yoksa, yine kan mı Abdürrahman ? — Hayır, keşiti o kadar olsa! — Ye, daha mı fena?” — Evet, döktün — Nedir, beni merakta koma' — Bünrkürm ikinci zeversi Teo - dora kakkında söyliyeceğim analı- Şım. — Yoksa onu.. Nilüfer sözünü bitirmeden Abdür, rabman atıldı: — Asla... Böyle bir şey düşünme- ni dahi istemem, Ben hünkürm he. rimite ol mi uzatır.” — Öyleyse nedir” —Teodors beni çiğinca seviyor” Bugünkü bulmacanıı: Bugünkü şekil de bir nevi çap" razdır. Yalnız simsiyah haneler ye- rire süslüleri konmuştur. Gene sol” Gan sağa, yukarıdan aşağı buluna” caktır. Soldan sağa: 1 — Limansızlığından gemi yiyen bir denizimiz, 2 — İki şeyin ortası (beyni) 3 — Kadar — küçük ve haşarı çocuklara verilen bir âd, 4 — Sonuna bir an oknunca Karadeniz" de gemiler batmaz olur, 5 — Nezir (rezretmekten) — , 6 — Bir gazete adı, 7 — Enfes bir vim ne vi — bayrağımızın rengi, “9 — Mekteplere arada efrada sal — Ne? Nilüferin ağrı bir karış açık kal. miştı. — No, üs dedin, hünkârın karısı seni seviyor mu? — Evet, maalesef. İ — Nereden anladim? — Yalar ben anlamadım ki, son bir iki gün içinde haremde dediko. | duların başlamasına sebeb olacak kadar aleniyete vurdu bu işi, — Delirdin mi Abdürrahman — Delireceğim analığım. — Senin bir sun'u taksirin var mı? — Başina yemin ederim hayır. — O balde, nsl oldu bu? — Bir göz işareti İle ben güpbe- ye düştüm. Nihayet işi ilerletti. Be- si mütemadiyen yanına çağırıp co| mahrem yerlerini yarı çıplak bıra- i karak, büyük bir düşkünlükle beni bırakmıyor, Bana aşk hikâyeleri, açık masal. lar anlatiyor. Öyle şeyler söylü . yor ki, huzurunda tesddüb ederim bunları tekrara, analığım. — Ya, bü kadm mesnun öyleyse" — Ya mecnun, ya iradesi münse, Mib bir âzık. Fakat ben günalısızım, korkuyorum. Hünkâr bunu haber alırsa hem beni, hem or.u gebertir. Ölümden korkmuyorum ama, gü -- nahsız böyle pis bir sebeble ölmüş bulunrmağı erkekliğime vediremem, (Devamı var) töz, türkçe: göz mi gör manasına da gelir), j dıran bir nevi sari kulak mahiyesi | hastalığı, Yukardan aşağı: 1 — Tahammül etmek (razı ok mak), 2 — İlişikli (alâkalı) 3 — Sıfat (fransızca ve öz türkçe) — taleb edilen, 4 — İki şeyin ortası (beyni), 5 — Defeden — bir nevi kıymetli taş, 6 — Zehir bir kei (öz A 8 — Bir m musevi ME 9 — Fakirliğin aksi, | SMLİRİ EİMİ e lanle İT Dünkü bulmacamazın halli Eğ Yi, — Maktulün yakınlarındaki a « damlar hakkındaki fikriniz? — Hepsi birer birer tetkik olun- du, Leonidası geçiyorum, Ehemmi « yet derseesile sayıyorum: evvelâ Spanopulosun kâtili Hangsi,. Tir » Jâpon melezi. 43 yaşmda, Japonyanm bilmem bangi fakülte - sioden mezun doktor. Bunlara dale | tafsilâtı size getirdim. Tahkikat dosyasının bir kopyası bu çantada, hepsini size bırakacağım. Mahatça tetkik edersiniz. — Ne zamandanberi Spanopulo sün yahındaymış bu Hangsl? — Al senedenberi... — Şu halde onun bütün İ biliyor. — Evet ve hayır. Spanopulosuü resmi işlerini biliyor: arazi alım 8a- tımı, sermaye temini, ipotekle para İkrazi ve saire, Fakat hususi hays- tana dair malümatı yek, — Spanopulos gizli işlerle de mi meğgulmüş? — Hangsinin ifadesine göre: bel. ! xi! — Buna rereden hükmediyor? — Spanopulos Üzerinde hususi » dir kaydı olan mektuplarını açması. ni Hangsiye kat'i surette menet » miş. Sık sik ve oldukça fazin mik. tarde böyle mektuplar alırmiş ve hişbir zaman bunları bâtibinin önün. de açmıyırak derha! cebine koyar, mış. Altı sene zarfında bir tek de- fa bile bu mektuplara dair kötibb ne bir şey söylememiş. — Bir kadın meselesi olmasın? — Yaptığımız tahkikat bü ihti. malin hakikat olmadığını gösterdi. Sizin gibi ben de evvelâ bundan şüp- he etmiştim. Netekim Hangsl de ilk zamanlarda şilphe etmiş. Fakat o « “nun kanasli ve İfadesi kat'i: patro- nunun hiçbir Kadınla" münasebeti İ yokmuş. Hiç bir geceyi dışardn ge girmemiş, — Mektuplar nereden geliyor « muş? — Ekseriyetle ecnebi memleket. lerden: İtalyadan, Almanyadan, Yu- nanistandan, bir kısmı da Frnasa - dan, Paris ve Strazburgdan.,. — Bu mühim! — Casusluk şüphesi değil mi? Ben de şüphelendim, Bu şüpheyi to yid edecek bir delil elde edemedim lama, şüphem tamamiyle zail olmuş da değil... — Peki, bu mektuplar ne olmuş? Maktulün evinde taharriyst yapıl. dı tabii? — Yapıldı ve ben de bulundum, Hiğbir mektup “bulunmadı. “Yalniz şöminede küğıt külü gördük. Spe- nopulos demek mektuplarını yakı « yormuş, — Bu küller yeni mi? — Evet. BEREN «EE m 0 LR BT 1 DE işlerini | İbir gün evvel ve ei ş İnce alayir bir edayla söylenen bu söz“ ler birer ok gibi göğsüme saplandı. Istıra- bımı belli eden bir sesle: » İnsanlarla konuşurken onları müte essir etmekten garip bir zevk duyuyorsu” nuz galiba, dedim. Halbuki ben, biraz ev- vel hakkınızda derin ve samimi bir hürmet beslediğimi söylemiştim. Ve o sözleri söy- lerken tamamile samimiydim. Melike çok ağır bir tavır almıştı: — Beni düşüncelerimi daha açık söyle meğe mecbur ediyorsunuz. Sizden gelen hiç bir şeye kıymet vermediğimi söyledim, Ne sözleriniz, ne tesssüfleriniz ne de size nisbe- ti olan herhangi bir düşünceyi işitmek bile istemiyorum. Bu sefer kızmadım. Melikenin beni sinir lendirmek istediği, öfkem ve ıstırabımla a” Jay etmekten çılgın ve vahşi bir zevk duy- duğu bana muhakkak göründü, yalnız: i — Doğrusu çok ralimsiniz, bayan Meli- e, Demekle iktifa ettim. —Hiçte değil. Yalnız ben (düşüncelerimi gok açık söyliyen bir kızım. Yürekten kop” mıyan iltifatlarınıza, nezaket icadıdır di- ye ayni şekilde mukabele etmeğe neden mecbur olayım? Şimdiye kadar (olduğu gibi şimdiden sonra da biribirini tanımı" yan iki yabancı olarak kalmamız daha doğ rü olur. Rica ederim, ısrarlarnız karş sında tablonuz için model olmayı kabul ettiğim için beni pişman etmeyiniz. Burada model olarak duruyorum, fakat bumu size karşı bir zaafım olduğu şeklinde tefsir et- meğe hakkınız yok... Bunu sanati sevdiğim için yapıyorum.. Daha doğrusu nice kıy“ metli ve mukaddes hatıralarla dolu olan bu harabenin, fırçanızdan sızan boyalarla canlandığını görmek beni âdeta sevindiri- yor.. Bu tablolarmızda bence aziz olan bir takım varlıkların verildiğini sezer gibi oluyorum, İşte bu modelliği yalnız bunun için yapıyorum. Anladmız mı? Başka bir sey için değil, — Ya öyle mi? Peki.. O halde düğün günü benimle dansetmeğe niçin muvafakat ettiniz? — Evet. Düğün günü sizinle bir defa dansettim.. Fakat o gün sizin işi bu kadar ileriye götüreceğinizi, sizinle dansettim di- ye beni azarlayacağınızı, yahut kendinizde bir hak tevehhüm edeceğinizi tahmin ede memiştim.. Eğer bütün bunları sezebilsey- dim, sizi görür görmez derhal korkunç bir şey görmüş gibi kaçardım. Ne tuhaf kız.. Bu kısa nutukları çok sar kin bir tavırla söylüyor. e Cümlelerinden sızan istihza manası hareketlerinde belli âdeta kendisinden nefret edilmesini istiyen bir edası var, Onun hakaret manası taşıvan bu sözleri" > karşı içimden bir isyan coşuyor. Onun- la ilk görüştüğüm gündenberi beraber ge bla dakikaları tekrar hatırlıyorum. Ben bu garip kıza emniyetsizlik telkin ede- cek hiçbir hareket yapmadım. Köylü elbiseleri içerisinde azametli bir ruh taşıyan bu kızın suratımda bir şamar gibi şaklayan sözleri artık çok ileriye gitti. Ben hakaret karşısında susmağı bilen bir adam değilim. Bahusus bir kadının hakare- ti karşısında erkek gururum canlani yor.be rl İncitmekten zevk duyan bu genç kızt meğlâp etmek bir ihtiyaç halini (alıyor. Bu niyetie söze başlıyorum, kafamda ta” sarlanân iğneli sözler ağzımdan mübalâğa|! N bir nezakttle âkıyor. Ğ — Bayan Melike, ilk karşılaştığımız da- kikayı unutmamış olmanıza ne kadar min neltarım bilseniz! Eğer hafızam beni ya" nıltmıyorsa benimle dansederken dudakla» ımızda tatlı bir tebessüm dolaşıyordu. -- Tabii... İnsan bir düğün günü, neşe İle oynayan çiftler arasında asık o suratle dansedemez ya.. — O gülüşü dudaklarınızda görmek isterdim. — Ne demek İstiyorsunuz? Melikenin güzel yüzü bir saniye içeri sinde kıpkırmızı olmuştu. Acı bir hatırayı! görmemek istiyormuş gibi sedef mini mini eilerile gözlerini kapadı. bugün de Sesime derin bir samimilik ifadesi vere- | miyen bizi. Jett” rek izaha çalıştım: — Bugün bana tamamile yabancı oldu" | yapılmasın: Zunuzu söylüyorsunuz. Halbuki o vakit Nakledef: rı z — Çök mu? w. — Hayır, bir ter Pi N — Bu mektup M8 ncda? - Tahmin etmek “ — Uşak patron! toplamış olacak. leri görmüş mü? 26 Cinayet sabahı mi? evvel mi? — Konstantini bisi ettim. Şömineyi bir Pi lemediği için kül madığını söyledi... gf — Fena... » | — Bir gel bilmizt” we an v talariyle gelen me bulunmadığı gırsds © doğrudan doğruy's rilmiş, ; — Cinayetle! e , ndresine gelen m — İstintak | postahnnede sade! yi Spanopulosun he: rine dsir mektup 0 Beyi davet edecek yi — Hususidir sar bir mektup yok mU* — Hayır, P — Şu halde mekt i yette bulunduğu #ğ Hangsinin ifadesin — Yalnız. değil SİL nan mektup külleri “ — Evet, haklı Ğ Benua sustu, Bi Teri odanm bir Kö?'e baktığı halde görü” desiz ve dalgın ei ri canlandı, Başım “ — Yakılan meki” £x Yerdun svönüs”” rilmiş idiyse? Bu * şündünüz mü? — Hayır, La — Belki p binbaşım. Çünkü # toz oldu. Bulan po tü. “ — Beceriksiz! Bonua elini 5. varak söylenmişti. “df — Bu küllere ei * ağ dı. Hattâ mev “ nefes almamalıydi. e bardak vaya küs? meliydi, Mektup ** gelmiş olmakla M rini muhafaza <3 — Evet, — Yeke olmus! ME bir hata... Halbuki VA bilirsiniz ki bo sim lâboratuyarö$ vi kündür, Casuslar ” gı Jan mektuplisri La in Üzerine onu #* şi den hususi bir mayi ei sane e tür ENİ keb meydana am Meb — Biliyorum yapayım klo sara ka bir köşesindö keştini söylediği azat diye bağırmcay8 migti, — Yazıkı NN ei Hangsi ha! * — Samimi 8 , A ann 4 tarnaklı| İde, EE lerimize asls ili görüşmesinö? | y gayreti 7 / bu kadar lâkayt değildiniz sanıyorum. A» ira ramızda ufak bir sempati olduğunu sezer gibi olmuştum. — Bir sürü — Hüdiseyl? Melike ellerini gözlerinden indirmemişti, velar eşi we yi kekeledi: -— Anlamıyorum, Sözü nereye getirmek İstiyorsunuz? (Desams va), ” ei ki Den, 4 ! duğu tesbit edildi i