8 Şubat 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

8 Şubat 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

E Na B M ç. P y r » , " Na | “ AÂk K SA SA v 'qllş gç Avadd a;,b_ Hai ,___x Ku Za B Haber'in tarihi Romanı: 51 V -! v er"', )ıv SAZŞAAN aa a * 3DURRAHMAN, Yazarnı: İkimim Palalar birer makineye takılmış gibi işliyor, kelleler kopuyordu Süleyman paşanın salma Kara Ali, Kara Hasan, Balbancığın oğul- © ları, Akçakoca bindiler. Öteki sala da diğerleri bindiler. | Geniş küreklerle Teznep sahiline açıldılar. Deniz mavi bir atlas gibi düm- düzdü. Mehtab yalnız akımcılarm Oyollarını aydınlatıyor, onların san. - ki düşmanm rüyet sahasından sak- dyor. Sallar yavaşça sahile yaklaştılar. Önce paşa ve arkasından otuz dokuz muharib atladılar. Hepsi “yaylar, oklariyle mızraklarile, pala- “Jariyle ve ayrıca hançerlerile ada-. makıllı müsellâh ve ölümden kork- maz insanlardı, Kale aşılmaz bir halde görülüyor- | du. Halbuki bir gedik bulmak da mümkün olamamış, esir rehber yal “nız büyük gübre yığınmları olan yeri göstererek: — Ancak, demişti. Buradan geçi- lebilir. Filahkika otuz dokuz muharib, başlarında hünkârın oğlu Suleyman — bulunduğu halde avuçlariyle, cep - -- kenleriyle kalenin kenarma gübre ' . l . 1 | Bi " j #a W p HLi Ç v . TA j ı KD . L Ü Fi t * ” o man oldu. Sabah ışıkları ağarmak yığdılar. Kaleye ilk çıkan Kara Abdürrah- üzereydi, Hepsi böylece teker teker — kaleye çıkıp Trehberin gösterdiği yerden şehre indiler ve kalenin iç |tarafmda siper alrp bekleştiler. Şehirde hayat başlamış bulunu - yor. : Tek tük öküz arabalarınm uzak- Jara doğru gıcırdıyarak geçtiği gö- rulüyor. Kara Abdürrahman esir rehberin — yanıbaşmdaydı. Sordu: . — Mevsim hasaddır ağa, | M / KW — Şimdi halk nerede bulunur? halk tarlalardadır. Hiç kimse müdafaaya muktedir değildir sanırım, Abdürrahman vaziyeti Süleyman paşaya bildirdi. Paşa bu dalkılıçlara haykırdı. , -! — Ölmek var, dönmek yok arka- z daşlar. Allah bizimledir. Haydi, i- leri. Şehri zaptetmeye biz kâfiyiz. Va otuz dokuz muharib şehre ya« yıldıar. Palalar birer makıneya takxlmış gibi işliyor, kelleler kopuyor, fer- yadlar şehre korkunç ve mahşerl | bir manzara çöktürüyordu. ; Büleyman paşa eline geçirdiği bir. ata fırladı ve sahile giderek sallar- da bekliyen iki nöbetçiy: haykırdı. — EKarşıya geçiniz. Asker hemen kayıklarla bu tarafa gelsin. Kale kapıları açıktır. Bir taraftan şehir içinden fetho- lunmuş sayılabilirdi, Halk evleri - 'ne kapandılar, tarladakiler esir loidulnr Yığın yığın köylüler bir â-, kmcmm önüne katılmış koyun sü- rllleri gibi sahile sevkedildiler. Bir “kaç Saat sonra da ilk hünkâr kıtası ıkalıaş;rıa girdi. ı Böylece üç gün devam eden sıkı “ve şiddetli bir mücadeleyle Süley - “man paşa 3000 muhafizı kaleye sokmağa muvaffak olarak hakika - ten büyük bir zafer kazanmış oldu. Kantagüzen bu işlere dönüp ba- 'kacak halde değildi. Genç Trakibi l.Ian Paleoloğun kuvvetleri gittik - , çe Kantayrı sıkıştırıyor ve fena va- “ziyete düşürüyordu. Kantagüzen bir defa daha dama- dma başvurmaktan başka çare bu- lamamış ve giranbaha hediyelerle elçiler izam ederek hünkârdan yar- dım istemişti. Bir hafta sonra, Süleyman paşa hünkârın iradesini telâkki etmiş - uı — Derhal Bizansa gidesin. Kain- pederimiz Kantagüzene muarız olan Jan Paleolog ordularını imha edip zaferle dönesin! Ve filhakika Tezenp fatihi Sü - ıleyınan paşa on bin — askeriyle ve yanmımdan eksik etmediği Kara Ab - dürrahmanla derhal Bizansa geçe- rek Mezi ve Tribalye önlerinde ta- |hasştid eden Paleolog ordularını pe- | lrışıı.ıı etti, Bulgaristana kadar hücum ede - rek her tarafı yakıp yıktı ve paha biçilmez ganimetlerle Bursaya dön- dü. Kantagüzen bu hareketten çok memnun olmuş ve on bin düka al- tınmı müzeyyen kervanlara yükle - |terek hünkâr Orhana gönderip: — Tezempin fidyel necatıdır! Dedirmişti. Hünkâr Orhan Tezemp kalesini anahtarmi Kantagüzene gönderece- ği zaman doğan bir hâdise tarihin |seyrini değiştirdi. Bu hâdiseyi Kan tagüzeu şu suretle yazıyor: “O aralık zuhur eden gayet şid- detli bir hareketlarz bütün Trakya ve sevahilindeki şehirleri tahrib ey- ledi. Meskenlerinin inhidamı esna- smda ölümden kurtulanlar şu afetle Osmanlılarm hücumundan halâs ol- 'mak için muhafızlariyle beraber ha ıı-eket!zırzdıuı masun kalan şehirle. re iltica eyledilerse de yolda mü- sadif oldukları yağmur ve karla ka- rışık şiddetli soğuklardan kadınlar ve çocuklar müteessiren vefat ve erkekler'dahi yollarda intizar eyli- yen sultan Orhan asakirinin elleri- ne düşerek anlar da necat bulama- dilâr, | Tabiatım şu şiddeti Osmanlılara kuvvetli bir muavin oimakla. Cena- brhakkm emellerini tervic ve tas -| vib eylediği fikrini kendilerine ilka eyledi. Süleyman paşanın Gelibolu önün de terkettiği Ecebey ile Gazi Fa- zıl hareketiarzdan açılmış olan ge - diklerden içeriye duhul edip ahali arasında hükümferma olan telâş es nasımda şehri mezküru zabtettiler. Helpsonun anahtarf ve Karade- nizle Akdenizin merkezi ticareti o- lan Gelibolu şehri Makedonyalı Fi- libe tarafmdanı edilen muhasara ve bu vakadan yarım asır evvel Rum devletine karşı koyarak Elmiğbar yahut Katalanlarım korsanlıklarına merkez olmak üzere tarihtö —meş- hurdur. Rüesayar Osmaniyeden Geliholu- nun fatihi olan bu iki zatım türbe- leri buradadır. Şehri mezkürun ablokası esnasın da Ecebeyle Gazi Fazilm ateşe ve- rerek kana buladıkları memleket civarıma Eceovası denilmiştir. Bu kaâadar felâketten mütevellit korkudan bilistifade her iki belde, sekenesi tarafından tahliye edilmiş şehirleri ve kasabaları znbt ve tes- hir eylediler.,, Hâdiseler biribirini takip ediyor - du, Kantagüzen Osmanlı orduları - nın bu müthiş akmlarmı önliyecek halde değildi. Bursada ve Osmanlı ülkelerinde ve biribirini takip eden bu büyük zaferlerin neşesiyle görülmemiş bay ramlar yapılıyordu. Kara Abdürrahman da bir müd- det istirahat için Bursaya gelmiş ve saraya misafir olmuştu, - Hünkârm itimadını ve muhabbe - tini celbeden Karanımn göhreti büs- bütün almış yürümüş, bin bir efsa- ne düzülmüş, Kara Abdürrahman Hergül gibi mabudlaştırılmış ve kuv vet ve kudret timsali olarak dillere destan olmuştu. Bittabi bu gşöhret bir taraftan Abdürrahmanın düşmanlarını sinir- lendiriyor, fakat diğer taraftan onu kadmların mahbubu haline getiri - yordu, (Devamı var) Çapraz eğlence : Bugünkü bulmacamız Yukardan aşağı: — 1 — Demir fabrikalarının bulun- |duğu bir kasabamız — Bir Türk harfinin adı, 2 — Temiz (öz türk- çe) — Her türlu hastalıktan ve il- letten âri, 3 — Zarif ve ince — al- tın, d — Eski hariciye vekilinin soy adı — Eski falcılara verilen umum? ad, 5 — Elem ye ıstırabı beyan e- den nida edatı (vah, eyvah mana- sına) — ezana ait, 6 — Verme — baba-her niyete yenebilen bir kabuk lu bahalı yemiş, 7 — Bizi idare e- den uzvumuz — bir nota âdı, 8 — Topraklar - bunama,9 — Olmaktan ismifail — Dar (uzun ve yassı ma- den çubuk), 10 — Acı — bir şeyin paraca kıymeti, Söldan sağa: 1— Nakış işlemeğe mahsus delik delik bez, 2 — Efsanelere giren bir. , dağ — aktörlerin yaptığı şey, Arzusunu alma — (bir i isim) — I.ı zuvlarımızı oynatan sert ve İift en sicenin adı, d — Zıyayı aksettirme- ğe mahsus alet — gönderme (bü- yütme manasına da gelir), 5 — Yer, 6 — Esas, temel — nazik olmıyan, 7 — İki kulplu büyük çamaşır ten- ceresi — pahalı, 8 — Tenekecilerin iki şeyi birleştirmek için yaptıkları İş —at yavrusu, 9 — Hükümete ait — âlimler, 10 — İlâç — nezih olma, 1411234 5 6.7 8 9 167 '3ou—qouı-u»'ox Dünkü bulmacanımn halli _geldiği glbi. Neteklm ben de ... Aİ SA ..x' Aönç ? öf Rokur başıyla, tasdik yollu, bir i. şaret yaptı. Bir koltuğa öturdu ve elindeki evrak dolu çantayı bir ke- nara atıverdi. — Evet binbaşım. Fena halde ca- | amm sıkılıyor. Şu berbad Spanopulos meselesinin içinden çıkamadım git- t — Ne garib şey! maktülün kızı şimdi buradan çıktı. Koridorda kar- şılaşmış olacaksınız. — Diyan Spanopulosü tanıyor - dunuz demek? — Hayır, Benim eski muavinim mülâzim Klerjonun nişanlısıdır. O- nun ricası üzerine beni ziyarete gel. di. — Bak şu işe! Klerjoyu birkaç gün evvel sokakta görmüştüm, ba- na nişanlandığını haber vermedi. O gün benden ayrılmakta neden ace- le ettiğini şimdi anlıyorum, Bu kız- la randevusu vardı herhalde... — Elerjonun cinayetten haberi yok. Nişanlısı onun Fasta bir vazi- feyle bulunduğunu ve derhal bura- ya gelemiyeceğini bildiği için bey- hude yere delikanlıyı üzmek ve sa:- lim kafayla vazife görmesine mâni olmak istememiş, Mektuplarımda babasının öldüğünden hiç bahsetme- miş, Ne temiz düşünceli bir kız de. ğil mi? — Hakkınız var binbaşım! — Fakat günler geçiyor. Genç kız nişanlısınm cinayeti gazetelerde o- kuyup öğrenmesinden korkuyor. Ne yapacağını şaşırmış. Niste karde - şinden başka kimsesi yok. O da za- vallr kıza yardımı dokunacak bir a- dam değil, işi gücü ağlamak... Bır vaziyette bana geldi, — Tabil! başı sıkılan herkeıin HUU _ A:Eul ı JÜ ra dınhy ecegım Evvela Dıyanla ko- nuşmamızı anlatayım, Belki senin de işine yarıyacak mâülümat vardır. Öğrendiklerimde... Genç kızı çok beğendim, felâketi soğukkanlılıkla karşılıyarak kar deşini kurtaracak tedbirler araştı- rıyor. Onun masum olduğunu, fa . kat delillerin aleyhinde bulunduğu- nu biliyor, Leonidas kendisini mü- dafaa edecek kabiliyette biri değil, bu vaziyette iş Diyanımn omuzlarma yüklenmiş... Bu mesele ile meşgul olmaya karar verdim, — Bravo binbaşrm, Yoksa biz bu İişin içinden çıkamıyacağız. Ben de size yardımımızı rica etmek için gelmiştim. — Elimden geleni yapacağım. Benua malül bacaklarını göstere- rek ilâve etti: — Nekadar yardım edebilirim si- ze? İçini çekti: DEZNEMEEAKASMUSANINI 4A7 ADK & 200 CA AD E :B .mıua*mııw Gözlerini örgüsünden kaldırmadan cevap Verdi: — Çok güzel. — Bu, rastgele verilmiş bir cevap oldu, "HARAREGOGUĞU” Zu birkaç söz oldu. Kısa birkaç süküt daki- kasamdan sonra çılgın bir kahkahayla: — Af dilemeğe, itizar etmeğe hacet yok, KA ÇAKÇI İbut buluyor, Nis £ ,S0n- | Ballinoyu ıöı—auğnn Satrançlı kumas -Gözünüzü kaldırıp bakmağa — bile lüzum görmediniz. — Ben buraları bakmadan tanırım.. İş- te siz de bakınız.. Sağda şu yıkık dıvar, solda çitlenbik ağaçları.. yanı — başımda | böğürtlenler... bir tablo için bundan daha güzel dekor olur mu? — Buraya kadar zahmet edip bir defa- cık gelseniz fena olmaz... Portrenizin fonu- nu görmüş olurdunuz. — Gelmiyeceğim.. Bu dakikadaki duru- şumdan çok memnunum.. Krokinizi biti- | rinceye kadar kımıldanmağa niyetim yok. Bir defa kalkarsam tekrar ayni pozu bula- mam diye korküuyorum. — — Ayni pozu tekrar elde etmek güç ol- -masa gerek, — Haksızsınız. Eteklerime ayni kıvrım- © ları yermek imkânsızdır. Biraz evvel bu kıvrımlardaki ahenktar manayı — vücuda getirebilmek için az mı uğraşmıştınız! / Melikenin haklkır var. Eteklerine bu a- heriktar kıvrımları yapmak hayli uzun sür müştü. Çünkü onun beyaz baldırları ve kü- çük penbe topuklarını gördükçe gözlerim . BiŞ. - perdeleniyor; hayalimin ufkunda, yapmak istediğim tablo ile hiç münasebeti olmıyan manzaralar canlanıyordu. Melike tabloma model olmayı niçin ça- bucak kabul ediverdi? * « Bu teklifin gözlerimin hatırı için kabul, edildiğini söylemek lüzumsuz bir oğunme olur; Melikenin bana karşı ufak bir sem- pati bile hissetmediği muhakkak, — Böyle olmasa ufacık ve masum iltifatlarım kar- şısında kızmaz ve sinirlenmezdi. Daha birkaç gün evvel, köy delikanlıla- rından güzelliğinize vurgun kimbir kaç ki- şir var? deyince beni birdenbire — bırakıp kaçmamış mıydı? Yanımdan ayrılıp hızlı hızlı giderken kızgın bakışı, çelik — bir ok gibi canevime saplanmamış mıydı? Bütün bunları gözönünden ayırmadığım için, öğle yemeğinden sonra onu harabele- rin yanımda her vakit durduğu yerda gör rünce, dudaklarında yürektan gelen tatlı bir tebessüm görmek ümidiyle geçen gün söylediğim sözlerden çok müteessir olduğu" mu anlatmak, af dilemek istedim: — Bayan Melike, dedim, geçen gün gö- rüşürken sizi bilmiyerek müteessir ettim. Fakat o sözleri söylerken hiçbir fena niye- timin olmadarğına emin olmanızı isterim. Belki şehirlerde büyüyen gençler, genç kız* lar karşısında biraz daha cüretkâr olurlar, onlarla masum şakalar yapmaktan hoşla- nırlar, fakat size bütün samimiyetimle yal varırım, Hakkınızda derin bir hürmetten başka hi;bir hisle mütehassis olmadığıma inanmız, Melike belki de bu sözîmmi çok mübalâ- ğalr buldu. Zira bunları söyler söylemez başını bana çevırdı ve tepeden tırnağa ka* - dar süzdü. Yüzünde derin bir hayret ifadesi dolaş- tı. Falkat ağzını açıp da bir kelime söyle- madi. İhtimal ki birdenbire — verilecek bir esvap bulamadı yahutaklına ilk gelen ke- limeler, söylemesini münasebetsiz buldu- dedi, Sözlerinize ehemmiyet bile vermedim. Vakia bunları söylemek istemezdim, fa- kat mecbur ettiniz de- söylüyorum. Hak- kımdaki fena düşünceleriniz beni hiç mü- teessir etmez; iyi düşüncelerinizin sevindir- mediği gibi. Öfkemi boğmağa çalışarak sesle: : — Ya öyle mi? dedim. Bu lâkaydinin se- bebini sorabilir miyim? — Çünkü bizi karşılaştıran sadece bir | tesadültür. Ne siz beni tanirsımız, ne de ben sizi. Halbuki siz, kendinizde bu tanı- madığınız küçük kızla şakalaşmak, ona her delikanlının her genç kıza söyliyebileceği | ta lâkayt bir “bayağı cümlelerle iltifat etmek için bir hak. -gördünüz. Her rast geldiği kadmma bu şekil- de muamele eden birisinin ne takdirlerin: de, ne de muahezelerinde samimilik aran: maz doğrusu. Halbüki ben yalnız samimi insanların fikirlerine kıymet veririm. Sa- mimi olmryan düşüncelere hislerimin kapı- sı daima kapalıdır, (Devamı var) Naklede n: f ' — Maamafih haf yetim yalnız baca duğum yerde çok iŞİeF rim, Şimdi gelelim 157 izi fena değildi. Ne oldu Rokur ümidsiz bir t di: N — O iz hapı yuttü- bah ne öğrendik. Cebinden sar! l'eııkıi graf çıkararak Ben“ly" zahat verdi: $ — Ballino izini bul“”" İtalya zabıtasma Ti malümat istemiştik. memur “Liyona ; serserinin IBVİÇTGYG kaçmış olmasımdan * dum, İtalyan zabıl# umumiye vasıtasiyle # ÖĞ dık. ğ Benua tel “Fransız üefh" g) dırıcılıtkan dört ıew’ 4 Zabıtata ırınıyofd" ; saat 11,20 de Nisfen len trenden indiği * dilerek yakalanmıştir lâno merkez hapisl — Ne dersiniz bunt Benuanm arkasındö kur, parmağı ile t6 tarihini ve saatini © şaret ediyordu. Benua cevab verf masanın üstüne bıra&” , ri kapalı düşündü. RO* y makta ısrar edince: — pi “— Ne diyeyim? df ifadelerine kat'i su caiz olamıyacağı b ta etmiş, Gördüğü © los öldürüldükten &* kika sonra İtalyadâ T : — Evet, Binaenali ğildir. Fakat kim? * hâkimi gibi Leonid& a meğe başlıyacağım &* | V — Bu şüphe mi sım şahsiyetini b â’d cinayet işliyecek 807 , — Korkarım xi BU Ş atimce siz bir dolaşmakta ısrar etti muvaffak olamryor'u, ç — Ne gibi? çarlt — Fikrimi ğ katmızm esası s&'*”te nn şehadetidir. î_::,p mütemadiyen £ : veya benzerlerini B” vaziyette © bise giymiş, gri beyaz ve uzun ğil mi? Niste bi düzüne adam b bunların peşmd keyfine bakıyor: “—— Bu ip ücunu dik binbaşım ? — Böyle bir sef ” işin derhal y pü'"’" bif.ş Katili ceriksiz polîsl-“ d den başka bir “,dlf Jisini araştîrm tad polis vazif niz mi? Cinayet musunuz? an faraziye nrrmıık-veıf* yoruz. “

Bu sayıdan diğer sayfalar: