e Bipap çok İ | Cal, dum o; bi İİ öğ kei üniforma olarak Ming, dedi, N da ebeyce riühim bir Ve de taların a er, tesirim © vardı. Söneçeş girdi ve Mİ Maeri, ç İğ LİN arm Ağ iy bilmem, dedi? Rileei, mektupta Avru» e a içi, asma istinat psd i Facağını,, bildi- BE ca de İtiraf etme- Rai ir hafta, on beş ÜR rim taba ta: : ley; adamlar da var, (A İle dedir. Böyle in: l a Ye coğrafi emni- Me, Hay ir Züveni olmağa yy © İsyan ve İhtilği map ül mintaka Os- kada, 20 karış at koş “mların malümu Gr Büni, , Cidden Te İNE e söylerken ip afaki yetsizlr Ying, hissediyormuş di Bey, starip çizgilerle İN *laran buruşuyor- May e üm bir şey A.K. —61— endişeliydi ; verem: — Evet, dedim. Madam Elizder öğrendim. — Bu hareket mutasarıflığın na- ZE ok aralandı. zarı dikaktini celbe sebeb oldu, Son | İn, “İm Her neden! günlerde takip ediliyorum gibi bir hisle epeyce telâşlı ve endişeli sa J atler geçirdim. — Tahammül, dedim. Fakat se nin takip edilmen ve Nurpinin ic raatı zamansız barekete geçmemize sebeb olamaz. Ben Ropen Cevahirciyanla ehem miyetli bâzı noktalar görüştüm. Cevahirciyan müdebbir bir adam dır. Noktai nazarında yerden göğr i sadar halidir. İ — Ropen bu işlere ne diyor? — O da benim kaatimdedir. Fit hakika teşkilâtımız güvenilecek bir hali mükemmelivete ermiş bulunur" yor. Fakat bu kâfi değildir. İbtilâl birinci derecede bir askeri hareket- tir. Velevki bu kadarına kudretimiz ıimasa dahi muntazam çete muhare- beleri işidir. Yani silâhla haltolunur bir keyfiyettir. e Binaenaleyh önce unun tedbirlerini almak, askerimi- zi hazırlamak, harp pilânlarımızı yapmak, Av n o emniyet ce betmek gibi işlerimiz vardır, Bunl- rın ikmaline kadar sabırlı olmalıyız. Tomayan ellerini arkasına koydu ve önüne bakarak birkaç dakika bir tek kelime öevap vermeden yürüdü ve bir aralık durarak: | — Haklısınız, ama, bu halk çok İ uzak bir istikbali beklemeğe'de mü- İ sait değildir. Bunların en küçük bir | itesir altında dağılmaları mümkün İ dür. Zaten Hınçaklara pamuk ipliği — Onları tatmin için propaganda ve neşriyata ehemmiyet vermelidir. Bunun için de Harp gazetesini biz- zat sen idare etmelisin ve üzerinde” Xi işlerden bir kısmını Andon Reş- İtuniye devretmelisin. Artık müşte İrek mesai zamanı gelmiş Yazan: Ikimim konuşurken dudakları titriyordu Andon Reştuni nafiz adamdır. Bil- şili biridir. Bu işlerde itiraf etmek âzımgelirse senden de benden de 'aha pişkindir. İdare merkezine gelmiştik. Mar- liros Civanyan, Kuyuyan, mezuni* yetle Merzifona gelen Derevenk ma saştırı rahibi Daniyel, vaz Mardi” Varnok oğlu Kapriyel, Ben ve”To- mayan vardık, Hemen bir içtima yaptık. Merzilonda bulunan diğer azayı da davet ettik, Benden ve To- mayandan başka (hepsi bu azayı toplamak için dağıldılar. O gün Surpik de Merzifondaymış, Bu tesa Aüfle bu ihtilâlci ermeni kızını de tanıdım. Pek güzel bir kadın değildi. Fakat sevimli ve cesurdu. İçtimamızda Sur gik de bulundu. Bütün teşkilâttan gizlenen ve çok nühim müzakerelerin o ceteyanına ahne olan bu içtima bütün teferrü- atına kadar takip etmemiz lâzımdır. 3u, bize Hrnaçıların son vaziyet ü- zerindeki mütalea ve kararlarını sildirmiş olacaktır. 'Tomayanım resmiyete düşkünlüğü ardı, Ben, içtimam, mühim olması” »a rağmen, şöyle bir dostane topla nış mahiyetini geçmemesini istiyor” dum. Tomayan bermutat ayni gu” rurile baş köşeye oturarak şu sözle 'çtims açtı: — Müfettiş arkadaşımızın gerek Avrupa subelerile ve gerekse Ropen | Zevahirciyan dostumuzla temasla” “ınm neticelerini dinlemek ve ona yöre mevcut arkadaşlarımızla icap İâden tedbirleri almak Üzere içtimat açıyorum. Kayayan kâtib intihap edildi. 05, Merzifonlu Papazyan Miğirdıç Yazan: Selma Lagerlöf 1871 ve yahut 1872 senesinin ey- lül aymdaydı. Yüzbaşı Legeorlğf bahçesinde ağır, oğır dolaşıyordu. Hiç neğesi yoktu. Canmm bir sıkm- tası olduğu yüzünden belliydi. Evinde kendini çok seven iki kü- çük kızı vardı. Çocuklar babalarının bir derdi, bir sıkıntısı olduğunu ân. i ityorlar, bunu onün her halipden s6- İsiyorlardı. Onun bu sikmizsmı ek » itmek için bir çare arayıp durü” İ yorlardı. Fakat yüzbaşı Lagorlöfün iki ki- #1 ân heniz birer çocuktular, Birisi on dör: diğeri ize heniz on bir ya. sımdaydı. Sonrs da kendi başka meş guliyetleri o vardı Mürebbiyeeri, dörsleri, vazifeleri, e) işleri... Bütün bu meşguliyetler arasında onu oyalıyacak çareyi bulmuğa o ka dar az vakıtları kalıyordu ki. Bir gün bu iki kızdan biri piyano notalarmı karıştırırken marş buldu. Bu dört ei ile çalmmak için tertip İ edilmiş olan meşhur Bjânbarga mar İşıvdı. Bu marşı bir zamanlar pek j sevilmiş ve herkesin nğzında do - lagmisir. Omu duyanlar yerlerinde | duramazlar, kanları bafekete gelir, | ateşlenirdi. | Yüzbaşı Lagerlöfün iki kızı ds bu marşı pok seviyorlardı. Çünkü bu mârş babalarınm bütün havalardan daha fazla sevdiğini biliyorlardı. Ve işte bunun için, nota ellerine geçince onu piyanoda Öğrenmeğe çalıştılar. Bir gün öğleden sonra yüzbaşı Lagerlöf gündüz uykusundan kalk - tığı zaman ona kızları salona gelip salmeaklı i#kemlede. oturmasi için yalvardılaf“Şopra kliçük kızlar pi yanonun başi geçerek bir zaman- İlar babalarına neşe veren o güzel İmarşi çalmağa başindılar. i Mearşi o kadar iyi çalamıyorlardı. Çünkü çalmması pek kolay bir mus, ki parçası değildi. Maamafih onlar Uiç söz bana düştüğü için etraflıca | büyük bir gayret ve heyecanla çal » zahat vermek üzere ayağa kalktım. | ârkları şeyi babalarma beyendirmek Söylediklerimin bilhassa mühim © | istiyorlardı. Küçük kızlar babaları an ve hâdiseye doğrudan doğruya | nm marşı alâka ile dinleyeceğini no oluyor. teroas eden tarafları şunlardır: (Devam vari larla beraber söyliyeceğini veyahut oturduğu iskemlenin kenarına par- maklarile vurarak tempo tutacağını zannetmişlerdi « Fakat biç de böyle olmadı, O ne bir söz söylüyor, ns yerinden kı . mıldantyordu. Parçann © sonlarmı, cesaret ve şevklerini kaybetmiş ol- dukları için daha fena çaldılar. Ve biraz sukutu hayale uğramış gibi ne şesiz ve sskin piyanonun önünden kalktılar, Babaları iskemlesinde o- türuyordu. Tki elleriyle yüzünü ka» pamıştı. ağlıyor miydı? Onlara bir söz öylemiyecek miydi? Yüzbaşı, ağır ağır ellerini yüzün. den çekti. Ve kızlarına yanma gel meleri için işaret etti. Ağlamıyor- du. Fakat yüzü her zamankinden da- ha solgundu. Çocukları yanma gel. diği zaman: — Bu marşı lik önce nerede din. lediğimi bir bilmiş olsaydınız!.. Diye mırıldandı. Onlara bir şey Anlatmak istiyor gibiydi. Fakat vaz geçti. Ve daha yavaş bir sesle: — Anlâmazsınız ki, diye ilâve et- i, fakat bunu bana çaldığmız için size çok, çok teşekkürler ederim. Yerinden kalktı ve şapkasını ba- gina koyarak her zamanki gibi ak- gam geşinilel için dışarı çikti. Kü- çük kızlar pencereden baktılar, ba. buları son zamanlarda yaptığı gibi bahçenin kimsesiz kuytu köşelerin de, hörkeşten kaçmağa gitmiyordu. Bilâkis, işçilerinin çalıştığı tarlala- ra doğru ve dnha uzaktan onlara hi- tap ederek ilerliyordu. İki küçilk kız sevinçten gülümsü- yorlardı. Hiçbir söz söylameden bu büyük muvaffakıyeti tebrik etmek İçin biribirlerinin elini sıktılar, Ertesi gün, tarlalarda İşlerinin bittiği saatan sonra babaları salo, na girdiği zaman onlara hanidir kay” bettiği bir gülümseme ile baktı, Ve marşı bir dahs çalmaların! rien et- iü. > Bu, ertesi, daha ertesi ve daha ertesi akşam böyle tekrarlandı. Şim di babaları her akşam küçük kızlar. dan bu marşı çalmalarını istiyordu. Her akşam bu marşm bir kere ça iınması artık Adet olmuştu. 184 KAHRAMAN Rolan başka bir şey söyleme. di. Gendol, kanalın o sahillerini takiben ve baş döndürücü bir sür'atle ilerliyordu.. Lido lima- nına varınca demir almakta O- lan bir yelkenliye yaklaştı. Beş dakika sonra Rolan, Bamko, Bi. yanka ve İskala Brino gemiye girmiş bulunüyorlardı. Rolan, kuvvetli esen rüzgârın çıkardı- ğ: gürültü arasmda sesini Iska- İa Brinoya işittirebilmek için-o- Tanca sesiyle bağırarak: © —Sen Venediğe döneceksin, Piyer Arateni gör. Üç gün- denberi ne olup bitmişse öğren, İskala Brino, kumandanmın bu emrini aldıktan sonra Biyan- kaya derin bir şefkatle baktı. .. Sonra da efendisini selâmlıya- rak geminin merdivenlerinden indi. Gondola atlayarak uzak- Taştı., Bambo, bağlı olarak, gemi içindeki kulübe gibi bir yere tıkılmıştı. .Orada gözlerini ka- pamış, hayatla alâkasını kesmiş gibi upuzun yatmıştı. Böylece derin derin düşünü. yordu. Rolan OBiyankayı kolundan tuttu. Kaptan kamarasna gö türdü. Orada güzel bir karyola hazırlanmıştı. Biyankanın elin- den tutarak; HAYDUT — Nasıl gördün mü çocuğum, dedi. Nihayet sizi tehlikelerden kurtardım, — Ya o gördüğüm adam.. — Artık hiçbir şeyden kork. mâyın,. Siz Venedikten uzak- aşmış bulunuyorsunuz. Sizin nerede olduğunuzu hiç kimse bi- Jemez, — Annem de bilmez mi?, — Hayır yavrum, bilemez.. Genç kızım gözleri yaşla dol- du. Söylenenlerden açık bir mânâ çıkaramıyorsa da bu meçhul adamın kendisi hakkın- da, hattâ annesinden farla bir merhametle hareket (o cttiğine inanıyordu. Rolan kamaradan ayrıldı, Şimdi, pupa yelken mavi şular üzerinde kayıp giden geminin güvertesinde geziniyor ve dü- şünüyotduz — Bu çocuk, annesini deli. cesine seviyor, Emperyâğan İr- tikam alacağım diye bu genç Kizı annesinden ayirmak salâ- hiyetini haiz miyim? Birisinden intikam şlacağım diye birisini ağlatmam doğru olur mu?. Dolaştığı yerde rahat cdeme. di. Gitti, ta geminin burnunda durdu, Ellerini göğsüne ka- vuşturdu. Ateşler içinde kavru- Yan alnını Adriyatik denizinin ılik rüzgârma çevirdi. Bir müd. KAHRAMAN HAYDUD göndolcu olmuştu. Emperyanın sarayı etrafında gezindi.. Her taraf tenhâydı. Pencereler karanlıktı. Rıhtım üzerinde acele acele (gezinen Bambodan başka kimseler yok- tu... Sarayda, kâtip Pavlo diye a- nlan adam ayrıldıktan sonra Emperya rıhtıma bakan pence- renin önüne gelerek bakmıştı .. Mırıldandı; — Hâlâ orada!.. Kardinal, gecenin karanir ğında, avı etralında delaşan bir canavar vaziyetinde görüyor ve titriyordu. Bambonun hücumuna maruz kalsaydı ne yapar, kimden medet umabilirdi? Foskâariden mi? Altiyeriden mi? Onjar da ondan iyi insanlar değildi, On- lar da neiret edilecek adamlardı. Birdenbire bir şamdan yaka. ladı, Kızı Biyankanın bulun- duğu da'reye koştu. Genç kızın oturduğu daire tamamiyle ayrıydı. Kendi © turduğu kısımla burasını bağ- Lyan bir tek kapmın anahtarı Çeviren: Suat Derviş Çocuklar çok memnundular. Esa, sen bu onlar için eziyetli bir iş de değildi. Birkaç dakika marş çalınıp bitiyordu. Belki bu onlarm vehim- leriydi, Fakat onlar babalarının bu b dinlediği gündenberi değiş - miş ve âdeta gençleşmiş olduğunu zannediyorlardı, Artık eskisi gibi herkesten kaçıp tek başına köşele- rs saklanmıyor ve eskisi kadar da öksürmüyordu. Ruh vücudun hâkimi değil miy » di? Neden sevilen ve sizde unutul. maz bir hâtirssı olan bir musid parçası alze bir ilâçtan daha iyi gel- miyecekti! Faks bir zaman geldi ki, küçük kızların artık kendileri bu bavayı dinliyemez bir hale geldiler, Het akşam tekrar ettikleri bu parça ç- ları dehşetli surette sıkmağa başla mıştı. Böyle olmakla beraber, of lar yine aynı istekle babalarma Bu marşı çalmakta devam ettiler, Baş, ka türlü hareket etmeleri kabil de“ ğildi. Fakat önlar daha pek küçüktüler, Çoçuklar değişiklişten hazederler, Onlarm yegâna arzuları hiç olmağ. sa bir gün bu havayı çalmamaktı, Bazan misafirler olurdu. Fakağ bu komşular kapıdan çıkar çıkmaş marşı bu akşam henüz dinlememiş olan yüzbaşı Lagerlöf hemen çocuk” larmı piyanonun başma çağırdı, “| O uyumadan evvel manşını din 6 lemek isterdi, Böylece seneler zeçti, yüzldğ ömrünün sonuna kadar her akşanj bu yargr dinliyecekti, Niçin dinle g mesin!., Bu kızlar için o kadar g* hemmiyetsiz bir geyi ki, , Küçük kızlar, büyük genç Kızlan oldular. Ve bazan balolara ösveğ oldukları geceler oldu, Başlarında ve kalplerinde Björnborga marşın» dan büsbütün başka şeyler varkos ona yine bu marşı çalarlardı. Çünkü genç kızlar üstlerinde pas lak elbiseleri, gik mantolar: ve ayak larmda şiddetli soğuktan koruyaca£ 'kalm şosonlarile babalarma veda etmek için salona girdikleri zaman (Lütfen sayfayı çeviriniz) . 181 kilidledi. Bambonun en ufak bir delikten: girebileceğine inanan bir hali vardı. Apartımanın buradan, bu ka“ pıdan başka biç bir yerinin dr şarıyla münasebeti yoktu. Pen« cereleri yüksekti. Emperya, başka bir kapı açâ- rak, Biyankanın odasına girdi « Genç kız henüz yatmamıştı. Mürebbiyesiyle piyano çalı“ yordu. Biyanka annesini görün” ce koştu, Emperya kollarını a“ garak sevgili yavrusunu kuca. ğında sıktı . —Bu zamana kadır hilâ yatmadın mı yavrum? Yorul- meyor mugün?, — Her akşamki gibi ziyareti" nizi bekliyordum anne... — Demek beni görmek istis yorsun., Demek müteessir de. gilsin?, — Sizi uzun müddet görme“ den yapabilir miyim biç. Be ni dinlerseniz anne buradan gi“ delim.. Emperyanm yüzünde bir hü. zün dolaştı, kekeleperek: — Evet, evet, Gideceğiz yalnız Emperyada bulunuşdu. yavrum, Genç kızın yanında biri biz. Bu sırada pencere şiddetle metçi, ikisi de mürebbiye olarak ( sarmldr. Çamlar büyük bir günel üç kişi bulunduruyondu. » girtı ile gere döküldü. Biri biri , Emperya bu kısma girdikten (arkas: sıra altr adam içeriye at sonra kapıyı arkasından gene Jadr. “ Şal 1 A da