HARER — Akşam postastı _İX) X/*—”X/ <A BDURRRHMRN Haber'lin tarihi Romanı: 29 Kara Abdürrahman yerde diz duran Gülsere bir tekme vurarak Gülser bir hançerle bizzat Tursu- - nu katletmiş bir kahbedir! Muradın gözleri büyümüş, saçla- -— gı dikenleşmişti. '_ olduğunu biliyordu, ama, l Ö da Tursunu öldürenin bir kadın bununla bir gün muhatap olacağını aklma | bile getirmemişti. © Hançerini çıkararak kadımın üze- Yine sıçradı. Kara bir hamlede önü. ne geçerek Muradın bileğine bir B yumruk indirdi ve hançer cama | garparak parçalandı. l İ'_'H -a Kara haykırdı: Aç Delirdin mi Murat? Baban gevketlünün ahdma ve vaadına iha- - ğet ne senin be benim haddim. Bırak kahbe burada sürünerek 'geherain. Hahis kanma elini sürmek /— yaraşır mr sana? Ve Kara Abdürrahman yerde diz ' Hstü duran Gülsere bir tekme vu- — Yarak onü yere yıktı: Haydi diye haykırdı. Ne halin J varsa gör. Ben Murada senin ne mahlük olduğunu götermeğe gel - İki arkadaş dehşetli bir kin ve — gayz buhranı içinde çıktılar. Fakat Sonradan çıkan Kara Abdürrahman '"—_ Gülserin elini hafifçe ve lezzetli bir ©da ile sıkarak yavaşça söylendi: — Beni ilk defa kahpeliğe sevket- — tin. Yarm akşam. Gülser titriyordu. Gözlerini ha . | fifçe've rüyada gibi kaptyarak söy-. - Jendi: V — —- Yârm akşam Karam! # &* * Abdürrahnranm güzel esiresi, de- — likanlının son günler içinde anla - - gilmaz hırgınlığından zebundu. Ne b hoş muamele etmiyor, g- olnıu;tu Abdurrahmana? Geç geli- oyor, erken çıkıyor, kendisine hiç de bağırıyor, tekmeüyor, hattâ dövüyor. Kara Abdürrahman birdenbire - 6 kadar değişmişti ki, kız önun her — gelişinde bir kenara büzülerek ye - — niden xlyecegi paparayı ve ya göğ. — güne vutulacak muştayı veya beline - İndirilecek tekmeyi düşünüyor, ağ - i'" wordu. Kaç kere sormuştu: B — Sana ne eldu Karam? — Sus! — Sus! Diye hayktrarak göğüsliyen Ka - | Ta, böyle sorgular zamanmda he - — men külâhmı kaprp sokağa fırlıyor — wa belki bütün gece gelmiyordu. * Güzel esireye tak demişti bu hal. < Bir gece onu takibe karar vermiş, bir hançercik tedarik ederek ica - a Mehkı sesini çıkarmadan, onu yere yıktı bında kendi kalbine bir hamlede saplıyabileceğini hesaplamış, hazır. lanmıştı. O gün Kara Abdürrahman da gü- zel kadının sükutuna hayret etmiş, yaptığı bütün cefaya tahammülünü garib bulmuş, bu işi izah edememiş- &. Haykırdı, bağırdı, küfretti, içti ve çıktı. Arkasından bir siyah kaf- tana sarılıp çıkan kadını ne gördü, ne hissetti, Kara yürüdü, kadın yürüdü. Kara Gülserin evi önünde dura- rak keskin bir ıslık çaldı. Pencere aralıklandı. Bir hafif işik yanında güzel bir akdın başı göründü. Işık söndü. Birkaç dakika sonra açılan kapı. dan Kara Abdürrahman bir hırsız gibi süzülerek içeri girdi. Kapı ka- pandı, Merdivenden çıkan iki kişi- nin ayak sesleri duyuldu ve hafif gülüşmeler işitildi. Hattâ Karanın güzel esiresi kanıya dayadığı kü- laklarma inanamıyatak sevişme ses leri duydu ve tüyleri ürperdi. Düşündü. Bu vaziyette ne yapıla. bilirdi? İşte Kara Abdürrahman sevdiği bir başka kadının kolları arasına gelmişti. Kendi filhakika ha- yatı Abdürrahmana bağlanmış bir esire, bir cariye gibiydi, ama, bü- tün hayatmı, güzelliğini, genç kız- lığınr, sevgisini, kalbini Karaya tah. sis etmiş ve onu da kazanmağa mü- *| vaffak olmuş, bu vaziyeti resmi ol- mıyan bir karı koca mahiyetine çı- karabilmişti. Şimdi onun kim olduğu bilinmez bir aşiftenin kolları arasmda sa . bahlamasıma nasıl tahammül ede - bilirdi. Kaldı ki, böyle bir kadın sev- gili Karasını ondan nasıl çalabilir- di? Tevekkeli değildi. Kara Abdür . rahmanm sSon zamanlardaki deği - şiklikleri demek bu kadım yüzün - dendi, Kimdi bu kadın, güzel gibi görünmüştü pencere arasından, & - ma, kendisinden güzel değildi. Ka, | raya nasıl el atmıştı. Düşündü, halledemedi. Zaterti öm- rü bir azab ve işkence içinde geçi - | yordu. Yapılacak şey ya bu vaziye- te boyün eğmek, veya bu hâdiseyi önlemekti. İnce omuzlarında dehşetli bir kuvyvet hissediyordu. Kapıyı omuz . ladı. Bir defa daha omuzladı. Zaten pek ağır olmtyan kapı, bütün sinir- lerini omuzlarında toplıyan gilzel p gözücüy la, | hareketlerimi takip ediyordu. Kendisinden — okadar uzağa büzülüşüm hoşuna gitmiş o- — lacaktı. Çünkü kendisile birlikte böyle, ay- * cariyenin kuvvetine dayanamamış, - ni ağacın altında oturmama hiçbir itirazda — büulunmadı. Bununla beraber, ben de her- © hangi yanlış bir fikir uyandırmamak için — olacak, hiç konuşmadan, gene yününü işle- — meğe koöyuldu. Parmakları — makine gibi, “ müttarit bir hareketle, durmadan ve sürat- - leişliyordu. ”| m oluyor? — Doğruüyu söylemek i ıcap ederse. madüle- — sef öyle!.. Ü- Vah, vah! Cidden çok ' müteessilim! — Bu yerler benim çok hoşuma gitmiş, resmi- H ni yapmak arzusundan kendimi alamamış- tım.'Fakxt,âz arzu ederseniz, bîr daha hiç £ — Dugünlerde, muhtelif fasılalarla, or- — gmanda bir köpek havlaması duydum... A- — caba, sizin köpeğiniz miydi.., bayan Meli- — ke?,. siz buralara her zaman gelir misiniz? — Siz yokken, hergün gelirdim... - — Bemim burada bulunmam mi size ma- retle bana baktı, Hiç ses gelir. çılmıştı. Maahaza bu çok az bir zaman için- ! de ve gayet sessizce olmuştu. Ka. dın, yavaşça içeri girdi ve ayakka- merdivenlerden çıktı, seslerin geldi- ği odaya doğru yürüdü. uydurdu, Gördüğü manzara beynini döndürmüş, gözlerini bürümüştü. Yarı çıplak bir kadın kollarını ! Karanın boynuna dolamış, mest ve bihuş haldeydiler, seden şüphecikleri olmadığı arkasında bir kadm bütün kıskanç. hğımın ihtirasiyle titriyerek — yarı dinliyor! Kara söylüyor! — Gülser, maalesef istedifin o- lamaz. Bu kadm da bana vediadır. Zaten son zamanlarda kötü mua - mele ederek kalbini kırıyorum, hak- sızım, haksızım ama, elimde değil, Beni kendine bağladın. Sana kar. Yazan: menteşeleri üzerinde kalkmıiş ve a-'şı zayıfım. Fakat benden yapamı - bılarını çıkararak çıplak ayaklarla icin de hayırlı olmaz. Bu kadını bir | ki, sakin olalım, Kapının anahtar deliğine gözünü | dın gibi benim de &en hakkım ola. Dinledi, konuşüyorlar ve hiç kim- DHiribirine vurup da duyulmasın di- için Ye yumruğunu ağzına sokmuş bir yavaş konuşmağa lüzum görmüyor halde dinliyor. Ama, hed dakika lar. Akıllarma gelir miydi ki, kapı kamçılanmış gibi bir halde, kararla- | rında tereddüd başlamış bir şaş - | şuurunu kaybetmiş bir halde onları | bir tekme vyurarak kapıyı arkası, | | | ! /_İâ—ı .yı İkiminm stü yacağım. şeyleri isteme! Kadm konuşuyor: — Öyle ama, Karam, Nihayet bu işin kokusu çıkabilir. Ve bu ikimiz an önce başından Bavmalk İlâzımdır Bu takdirde her erkek gibi se- nin ben hakkın olabilir ve her ka- bilirsin,. Güzel cariye titriyor ve — dişleri kınlık içinde, Bir an geliyor ki, Kara Abdür - rahman ve Gülser biribirino sarılı- yorlar, güzel cariye dayanamıyor ve na dayıyor. Gülser bir çığlık kopararak Ahb- dürrahmanın kucağından kendini düvar kenarina atir. (Devamı var) Çapraz eğlence : İ * 2 3 4 5 & 7 8 9 (o S oNOW RwWWMA<A 1 — Bütün düşünülebilen şümu- liyle dünya, 2 — Gebelik işareti - Tasdik e- datı. 3 — Falm bir başka ismi - Fazla. # — Zaman , Ana baba çöcük. 5 — Siz (yokluk) - Bizden evvel- leri ve sonraları. ö — Ağzına kadar. T — Göbek « Ağızda çalkalanıp da çıkarıldığı zaman bir darbimese- li hatırlatan yenecok nesnelerden biri. 8 — Dağ olunca masallara girer. Bir erkek adı. 9 — Tentürü her evde bulunur, bulunması gerektir - Anıt. zamanlar burada bulunmam.. Çocuğa benziyen iri gözleri, biran hay- müddet durdu. Sonra, gene gözlerini bana çevirerek, yukarıdan aşağı süzdü, nihayet: — Çöok gatip bir sanatkârsınız, diye mi: rıldandı. Ben öyle zannediyordum ki, haki- Kü bir ressam için her şeyden önce sanati », — Fakat, genç bir kıza karşi gostercccg,ı - hürmet ve nezaketten önce değil.. © Bunü gayet tumturaklı bir tavırla söyle Omiştim. Gururunu okşadığını için, biraz fazla kompliman, yaparak gön- lünü almak istiyordum. Devam ettim: — Biraz. eyvel bana öyle ağır muamele etmiştiniz; hattâ dün bile — hayatımı kur- tardığınız halde — bana karşı davranmıştınız ki, tekrar canınızı sıkacak bir şey yapmaktan fena halde ürküyorum. 10 — Bir nevi oyun malzemesi, çıkarmadan,bir — na çıktı. —. çalışmanıza, projelerinize hiçhir sü- retle tesir etmemelidir. şünmeyin! Tablonuzu bitirin.. Benim key- fim için, gördüğüme nazaran, pek muvaffa- kiyetli bir şekilde başlamış olan eserinizi yarıda bırakmak günah olur.. ; — Nasıl? Tablomu gördünüz mü? Genç kızın, eseri görmüş olması ve üz- telik takdir etmesi, len bütün sanatkârlar gibi, benim de fev- kalâde gururumu okşamış, göğsümü kabart- miştı. Bu basit takdir sözleri, anladığım öyle sert “Hatan çıkan. Başını salladı. Dudakları memnun bir gülümseme ile açılarak beyaz dişlefi meyda- — Fakat herhalde, dilediğiniz gibi çalış- manıza mani olacak derecede sizi ürkütme- mişimdir, değil mi?.. — Vallahi.. ne bileyim?.. üzmek ihtimali.. Soldan sağa: 1 — Işıksızlik. 2 — Tüyler ürperten sşey - Lâm- 8 — Fena - Bir nevi kömür. 4 — Bir nevi millet vasfı . Çin- genelerin sattığı bir nevi ot (yenir) 5 — Yazı - Boğ göz. Ö — BSual edatı - Süt veren bir hayvan - Su. T — Beyaz - Bozayla kullanılırsa nefis olur. 8 — Mağlübiyet ifadesi,. Soyu so- pu olan. 9 — Eklet - Bünsuz paket yap- mak güç olur - İsim. 10 — Çenenin bolca kılı - İlk in, San. 123 4 5 6 7 8 9 tü “#Aİmll(LİLİEİTİSİvİYİU 2(EİŞ riRELİA 3(0 RE AYR A |i OU F & |E TİA Si YİE SINIRMDAİF RE TİARREİR eli İ NJU 7 İYRE BİAR İ KİE HLA 8BİYEREİLİRİRİE SA 9E M RİE RRAİRİEME Y tOİTİEİNİYLİİRİ İ (YİYİE — Düşüncemi belki çocukluk bu- lacaksın. Makinemin bundan sonra susmasına karar verdim. Uğrunda aylar ve senelerce uğraştığım eseri- mi mahvetmek bana atı geliyor. Bu nun için... — Fakat makinen gene işliyecek, — Belki, lâkin benim arzum ol . maksızm, başkaları tarafından işle- tilecek, Zaten onun işletileceğini de zannetmiyorum. Ondan kokacaklar- dır. Sen bile bir gün bir hastanı mu ayene etmek isterken sonradan çe. kindin., — Evet, hakkım var, — Sana söylediğim gibi, makinem öldü artık... Bu beni çok üzüyor, bak seyret... İşlemekte olan makinenin muh - telif kumanda düğmelerini çevirdi. Sonra yalvarırcasına israr etti: — Jerar, makinemin ölümünden evvel bir kere daha İşlemesini isti- yorum. Bana bu imkânı ver. — Ne çocüukça arzü Jan! Bu ka- dar memnun olacaksın demek beni makinende muayene edersen? — Evet. Hem ince düşünürsen sen bana bu zevki vermeğe mecbur. sun da... Benim bu fedakârlığa razt olmamda senin büyük bir rolün var, Senin sözlerin üzerine bu kararımı verdim, — Peki ama, niçin bilhassa beni muayene edeceksin? Heveslisi mi yok? Sokakta muayene olmak için can atan adamlar dolu... Müşterile- rinden her hangi birisini seç. — Onlar zavallr adamlar, Yarm- larını öğrenince kimbilir ne olacak- lar, Halbuki sen öyle değilsin, kork. muüyorsun. Jerar arkadaşma baktı: — Kabul edersem?.. Makineni bir daha ancak ilim adamlarının talehi üzerine işletmeği taahhüt ediyor merhametle | musun ? — Yemin ederim, / — Pekâlâ öyleysi... Arkadaşınm fikrinden caymasın - | dan korkuyörmüş gibi bir acele ile Jan, onu hemen makinenin önüne oturttu. Ellerini detektör üzerine bağladı. Makineyi ayar etti. — Dürbünlerden bak. Fotoğraf âleti üzerine bir film koydu. e Biraz Sonra haber verdi: — Bitti, Doktor Gallua şakin bir tavırla — Tuharf, dedi, makinen beni hiç korkutmadı. Ben bu muayeneyi da- ha muğlak sanıyordum. Zavallı das- tüm, meğer sen ve makinen hak . kımda neler de uyduruyorlarmış. Buraya gelen müşterilerinden bazı- larını dinliyerek yazan gazetecilerin Ü HÜSİYEMA SİKİ. ROMANILA (| o e L e L LA RANİAK LE DN HİA LİDİUN İSEEİKİİPİ Y e Vi karşı kalbimde birikmiş olan bütün hınç- larımı söküp atmıştı. — Evet, bir kere tesadüfen tablonuzun bulunduğu yerden geçmiş ve eserinizi gör- müştüm. Sizi kırmak, — Beğendiniz mi?.. İyi benzemiş ti?. Bu suali o kadar hararetle ki, gülümsedi. — Ben küçük bir köylü kızıyım, dedi; resimden ne anlarım.? Yalnız şu kadarını söyliyebilirim ki, yapmak istediğiniz man- zaraya çok benzemiş. Uzun kara çamların sormuştum ortasında harâbe âdeta tabit gibi. Bura- .- Siz beni katiyen dü rak: eserlerinden bahsedi- Sar kendisine lara has olan parlak güneşin canit.. söyliyebileceğim sözler bu kadar. ışığı da çok renkler küvvetli. İşte, bu — mevzuda Göğsüm memnuniyet ve iltiharla dola- — Bu kadarı da kâfi, dedim; sözleriniz beni çok mütehassis etti. Muvaffak olmak için o kadar büyük bir arzum var ki! bu rüstik yerde ilk gördüğüm anda öyle ho- gitmişti ki!.. Nakleden: F. ” makaleleri insanm tiiyîe “i diken ediyordu. Lâboratü hirbaz odasına benzeM İ okudun mu o yazıları? — Evet. Ne yaparsm zayt deli adamlar, korkudan gördü i anlamıyacak hale geliyo 4 Lâfr değiştirdi: — Şimdi gel benimle b Arkadaşmı karanlık ©, türdü. Kızıl lâmbanın 13 i tında filmi şasiden çık&m”ı : latör banyosuna attı. Küvet tik olarak sanllanmağa bf Jerar: — Bravo, dedi, hundl otomatik... Biraz sonra bir zil Md ü Jan haber verdi: . — Banyo bitti. Film ha!!“ # — O haldö hayat haf.t.ı'lg yor demek? Ne gösteriyor” Jan cevap vermedi. Kli”y% musluk altında yıkadı. BO? ses çıkarmaksızın, film ©H7 ' ranlık odadan çıktı. ö Lâboratuvarda filmi bu İ sus#if yapılmış bir ı;ıeı'c,;l'—'enİll camrı üstüne taktı. Camm ©© daki lâmbayr yaktı. Film V kolaylıkla tetkik edilebilir ” ? geldi, A Jerar tekar sordu: — Netica nedir? Cevap olarak Düran P filmin üzerinde dolaştı hattını gösterdi. Bir nokt du: ayat hattın şuradt — Ne zaman? Heyecanımı güç zaptediyö't bir tavır takmmağa çalışt'? Jan, filmin konarmdaki * işaret etti: — Bak ve say. Gallua filim üzerine eâll di: ' — Vay canma! —— Affet beni Jerar! — Söni affetmek mi? £ na teşekkür ederim, Bilm” iyi oldu. Başını önüne iğdi, mahz' le mırıldandı: gel — Evât, böyle daha İyi O Böylece budalalık yapf z mali önlenmiş olur. Ş — Ne demek istiyorsul * y — Sâana söylemiyordü!ı — kendime hitab ettim! — Sana bir xardxmım" Jerar, arkadaşının sözü! — Ne yardımın olahiiu' amafih teşekkür ederim. — — Fakat... ; — İsrar etme rica 06 balimin sırrmı öğrendin. yatımın sirmı olsun banâ P * İK Hem artık gitmeliyim. tim yok şimdi, zamanım! mem, Şimdilik Allaharsm — Jerar, dostum!.. ğ Düran elini uzatmış OÜ’_' | lerliyordu. Fakat Galluğ g kapıya varmıştı. Arkasmâ " darn çıkıp gitti. Jan, lâboratuvarda ca çehresinin ifadesi Ğ nadığı yorucu rölden Kü memnuniyetini gösterefl evvelâ gülümsedi. Smîr" kaha attı. Ü — Büdala! diye söyl yi Söylediklerime ne de $ ; dı. Şimdi Mari - Fr:s.n!ıı Hususi hayatının sırrın! — gll bilmiyorum! Mari — FranS yi rın değil mi? Şimdi iste evlen. Makineye döndü, dell el konuştu: D (Devamı var) (Devamı var, —— MiT Y