j ii ) f j — Kadın işi değil! l Kimse farkına varmadan akşam ça- Ü Yyavaş yavaş bir aile meclisine tahav- | Yül etti, Şen ve şişman Leva amca alâ. ka ile sordu ; — Demindenberi soracağım, fakat * bulamıyorum. Kuzum sizin Nata” M nerede? Görünürlerde yok?. Evin sahibesi, Klovdiya Vasilyevna, Sini salliyarak: — Hiç sormayın, dedi, derdimiz bü- © Yük.. Nataşa bugünlerde mektebini bi- | ea. Ni — Listeyi mi?, — —Evet, liseyi. Şimdi kızcağızın derdi büyük.. Mesele şu ki: Ne ben, ne İİ “lbabası, şimdi keze nereye, hangi mek. vereceğimizi bir türlü kararlaştı * Tirayoruz. Aksi gibi kız da bu sene birincitikte mektepten çiktr. Binacna- h, imtihana falan lüzum kalmadan İstediği mektebe girmek hakkını haiz.. Yani sizin anlayacağınız, şimdi Nataşa in bütün kapılar açık.. Leva amca düşünceli bir eda ile: — Evet, diye söylendi, hakikaten ün gençleri önünde her kapı açık Klavdiya Vasilyevna, bir daha elini #allad: ve ağlar gibi bir sesle; — İşte felâket burada ya, dedi.. Ya j kızcağız kendine iyi bir kapı seçemez- Ailesini korkutmak ve hayrete düşür. ek hususunda fevkalâde usta olan ai Üşterek yeğeni Nikolay gözlerini : — Bence, dedi, Nataşa tayyareci ol- Malıdır. Vakla biraz tehlikeli bir mes- ama, fevkalâde caziptir. « , Yaşlı olmasma rağmen kendini be. © Ütnöirmek illetindeni bir türlü kurtula” Miyan Adğelald bala; üfacık ( öyhüsne göz attıktan sonra: — Uçmak, dedi, kadın işi değildir. Her hâdiseyi büyütmek ve fecaatini rttrmak bastalığına müptelâ olan A- Balanm âblâsı Serafima Spiridov- ; — Daha geçenlerde, dedi, tanıdığım tayyareci düştü de, parça parça ol. . Alaycı Nikolay, kadıncağızın sözünü ererek» — Hala, dedi, bu hangi tanıdık tay” eci?, — Canım Nikolay, sözümü kesme, Tayyareci başka, benim tanıdığım baş- “ Ben bunları biribirine karıştırdım. &nİ şunu demek istiyorum ki, bana W anlatan bir tanıdığımdır. On- irin sayfiyeleri civarında bir tayyare Meydanı varmış ta, tahıdığım, bir tay. düştüğünü görmüş. Zavallı Ülyyareci de henüz pek gençeiş! An - Sak 53 yaşındaymış... O, maşallah, bu senin tayyareci, mi bakikcater pek gençmiş, hala?. — Canım genç olan tayyareci değil, i Koray. Gene yanlış söyledim. Ney » ba Adamcağız: hastahaneye götürmüş. » Yalnız kulağın; on dört yerinden doç er.. İşte tayyareciliğin sonu bu. Leva amca biraz düşündükten sonra: > Peki, dedi, şu halde Nataşayı han- mesleğe vermeli?. Nataşanın annesi içini çekerek: >— Bilmem ki, diye söylendi, acaba yat yapsak nasıl olur? Tehlikesiz İş... MO Paka tiktesatçılık kadın işi değil Nikolay atıldı; >— Neden kadın işi değilmiş?. Ku - veyahut bir denizaltı gemisinde Mot omistlik yaparsa, o başka.. n— Spiridovna kulaklarını trka- ” 0 Aman rica ederim Nikolay bağır. De dedi, Benim ekonomist bir ahbabım K Me Adamcağıza bilmem ne hakkında i m tertip etmesini emretmişler.. Yy, Meağız uzun uğraşmalardan sonra in tertip etmiş. Fakat gel gele * la iki milyon rublelik biz yan. li eyi Yapmış. Şimdi bu iki milyon rub- © Yİ herifin maaşımdan kesmesinler mi? ii Ii ödeyecek. Tabii borcunu ödeyebilmesi için üç yüz sene muntazaman ona ma. aş verecekler. Adamcağızın ayda 300 ruble aldığını farzedelim. Kendisinden yüzde 50 den fazla kesilemiyeceğine göre. Leva amca öfkeli bir sesle; — Bırak şu mânasız hesapları, dedi. Acaba Nataşayı kimyaker yapsak na sıl olur? — Kimya falan da kadın işi değil ki.. Nikelay : — Müsaade edin, diye itiraza koyu du. Şayet kimyakerliğin satış kısmında çalışacak olursa.. Serafima Spiridovna, Nikolayın sö. zünü keserek: — Müsaade et, Nikolay, dedi, kimya- kerlik deyip geçmeyin. Benim tarıdı- ğım bir kızcağız var.. Yavrucuk henüz 49 yaşında. Geçenlerde entarilerinden birini boyatmak üzere kimyevi bir bo- yahaneye girmiş. Fena bir kimyevi kokudan mıdır, nedir, kızcağız: bir bıçkırıktır tutmuş. Hıçkırda hıçkır.... Kocası, biraz su iç geçer demiş... Leva amca ellerini kaldırarak: — Bütün bunları anladık ama, Sera- fima Spiridovna, fakat şu Nataşayı ne. Teye yerleştirsek?. — Acabâ onu ziraatçi yapsak nasıl olur? — Oh rica ederim, kimyevi gübre » lerle uğraşmak kadm İşimi ya?. — Aman rica ederim Adelaid hala, kimyevi gübrelerin hepsi de ayni de. ğildir ki.. Meselâ bunların zehirli olan- ları var. — Aman Nikolay, sen de.. Hep İşin alayındasın! Kuzum Klovdiya, sen kr. zında şu veya bu mesleğe karşı herhan- £i bir temayül görmüyor musun?, Me. selâ güzel san'atlara kârşı?, — Nataşada mı? Bilmemki ne di- yeyim? Meselâ elleriyle hareketler ya. parak iyi şiir okur.. — Gördün mü işte.. Onu artist ya- parız.. Hem de tam kadın işi. Artistli. ğin içinde esasen kadınlık mündemiç »- tir, Nikolay gene kendini tutamadı: — Bana sorarsanız yegâne kıymetli artist sirk artistidir. Meselâ benim ta. nıdığım bir sirk artisti var ki aslanları yüdırtmakla şöhret (o kazanmAtır. “Hinli"” ismindeki diş macuniyle her gün aslanlarının dişlerini fırçalar, — Yalan söyleme Nikolay! Bakın ben size bir artistin hikâyesini anlata - yım da... — Ahpabınız değil mi, Serafima ha. la?, — Ne? Hayır benim akpabım değil; Fakat ahbaplarımın ahpabr.. İşte ah - pablarımın ahpabı olan bu artist, bir gün ahpablarımın evinde bir oda Kirala. mış. Bu artişt sessiz, sadasız, kendi halinde bir adamcağızmış.. Gelmiş oda- sına yerleşmiş., Hiç gürültü, patırdı yapmazmış; yalnız ara sıra flüt çalar mış. Bir gece saat 3 raddelerinde ah” pablarımın odalarını çalarak: “Affe - dersiniz, demiş, sakın sizin odaya bir yılan girmiş olmasın?. Çünkü benim yı- Tanlarımdan bir tanesi kayıp ta.,., Ev sahipleri büyük bir dehşet içinde: “Ne yılanı, nasıl yılan? diye sormuşlar , Siz de yılanın işi ne?,, Birde ne bak - sınlar; oKaryolalarının altında koca * man bir yılan durmuyor mu? Hem alel. âde yılan olsa bir şey değil.. Bir boğa yılanı., Hattâ boğa yılanı da değil, bir engerek yılanı.. Hattâ engerek yılanı da değil. İ — Hala, rica ederim, bırakın şu yılan | hikâyesini. Biz şimdi yılandan değil, | | Yazan: V. Ardov Orada hazır bulunanlar gülümsiye. rek ve inanmamazlıkla (o biribirlerine baktılar. Yalnız Nikolay büyük bir he“ yecanla: — 0. Herif yaşadı deseniz e, diye söylendi., En aşağı üç yüz sene borç fakat Nataşadan bahs:iyoruz.. Acaba onu öğretmen yapsak nasıl olur? , — Öğretmenlik te kadın işi değil ki. — Ne?. öğretmenlik kadın işimi 23 EYLÜL — 1958 CUMA Hicri; 1357 — Recep 27 manan Düm Cin Akyar Yalm Heh 848 12,06 15,31 18,06 19,39 4,09 Lüzumlu Telefonlar İrani (çin: 24222, Beyoğlu stanbul İçin: 24222, Be için 44044, Kadıköy için; 60020, Üsküdar bi çin: 60625. Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyükdere, Fenerbahçe, Kandilli, Eren köy, Kartal, Büyükada, Heybeli, Burgaz; Kınalı, için Telefon o mukubere memu- runa yangın demek kâfidir. Rami ilfoiyesiz 22714 36, .20 : 21996. Galata yangın 0080) Sıhbt imdat: 44998. Müddefumumilik; 22290. Emniyet müdürlüğü: 24382. Nefin Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 . İstan, bul: 24578. Sular İdaresi: Bayoğlu: 44783. Beşik- taş: 40938, Cibali: 20222. Nurosmaniye; 21708. Üsküdar - Kadıköy: 60773. Havagazi: İslenbnl: 24378, Kadıköy; 60190. Beyoğlu: 44642. Taksi Otomobili İstemek İçin Beyoğlu ciheti: 49084. Bebek ciheti 8 - 101. Kadıköy ciheti 60447. Denizyolları İstanbul acenteliği: 22740. Karaköy: 42362. Pazartesi Tophaneden 18,30 Mudanya, Bandırma, Salı Tophaneden 9,30 İzmit, 16,90 Mu- danya, 19 Karabiga, 20 Bandırma, Gala- #sdan 12 Keradeniz, Sirkeciden 10 Mer- sin, Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın, Perşembe Topbanaden 9,30 İzmit, 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12 Karadeniz. Cumartesi Töphaneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 15 Bartın, Pazartesi Tophaneden 9İmror, 9,30 İz. mit, Galatadın 8,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür. 12 Karadeniz, 22,80 Mudanya, Müzeler Ayasofya, Roma - Bizans, Yunan eser leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze velsarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze, (Bu müzeler hergin saat 10 dan 16 ya kadar açıktır.) “Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazar- tesiden başka hergün saat 10 dan 16 ya kadar ve Cuma günleri 16 dnn 17 ye ka- dar açıklar, Topkapı Müzesit Hergün saat 13 ten 16 ya kadar açıktır. Memleket Dışı Deniz Seferleri Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köstenceye; Salı günleri 18 de Pi- re, Beyrut, İskenderiye, İtalyan vapurları; Cuma günleri ssat 10 da'Pire, Brendizi, Venedik, Triyeste, Sirkeci İstasyon Müdürlüğü Telefon 23079. Avrupa Hattı Semplon ekspresi hergün Sirkeciden anat 72 de kalkar ve Avrupadan geleni sast 7,25 le Sirkeciye muvasalat eder. Konvansiyonel 20,30 da kalkar, 10,20 de gelir. Bilrne poslasıt Hergün saat 8,80 de hareket eder, 19,33 de gelir, Anadolu hattı Tergün hareket eden şimendiferler: Saat $ de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Eskişe hir, 19,10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı, Bü trenlerden sast 9 da hareket eden Ankara souhteliti pazarlesi, çarşamba ve cuma günleri Haleb ve Müusula kadar sefer etmektedir. MUNAKASALAR: İnhisarlar idaresinin şartname ve pro jesi mucibince Gazjantep barut deposunda yaptırılacak bekçi evi ihşantı ve depo ora #İsinin telörgü ie çevrilmesi işi 25--8— 058 tarihinde ihale edilemediğinden yeni den ve parattık wwlile eksiltmeye konmuş tür, Keşif bedeli bekçi evinin 1864,90 lira, telörgü işinin 248,26 lira ki ceman 2113,72 lira ve muvakkat teminatı 158,49 Tiradır. Eksiltme 24—-9—938 tarihine rasiliyan cu martesi günl saat 11 de Kabalaşla levazım ve mübayaat şubesi olim o komisyonunda yapılacaktır. GEÇEN SENE BUĞÜN NE OLDU? Tunusta Kalyanların çıkardığı hâdise do layısile Fransa, İalyadan tarziye istedi. değil?. Rica ederim!,. — Hayır, değil. Vakia eskiden mu. allimelik kadın işiydi, Fakat şimdi bir karış çocukların her şeyi bildikleri şu devirde öğretmenlik Kadın işi değildir. Aile efradı bâraretli hararetli konu- şurlarken kapı açıld.. İçeriye Nataşa girdi. Odadakilerin hepsi hemen hemen hep bir ağızdan: * — Ha, işte Nataşa geldi, diye haykır dılar. Biz iki caattir onun Bakkında çene patlatıyoruz.. — Nataşa, gel seni öpeyim.. — Nataşa, çabuk söyle, ne olmak İs- tiyorsen? Hangi mektebe girmeğe ni. yetin var?. — O Leva amca, siz sualinizde geç di Yazan: Rahmı YAGIZ Enver paşa acı bakışlı bir Istinkaria gözlerin! amiralın üzerinde dolaştırdı — 92 — , — Peki.. Bundan iki hafta kadar evvel donanmanız Karadenizde oOüç Osmanlı transporunu yakalamıştı. Onlar Odesa" ya mı getirildi, Sıvastopöola mi götürüldü — Nereye götürüldüklerini o bilmiyor rum. Odesanın son o bombardımanından bir gün evvel amiral Kolçak Kagol kru- vazörile Odesaya gelmişti. e Karaya bir kişilik Türk esiri çıkardı. Bunla” ir edilen Osmanlı nakliye gemileri kaptan ve mürettebâtile bu gemilerle nak ledileri ordu efrad ve subaylarından iba- ret olduğunu öğrendik. Bütün bildiklerim bu. Şoson düşündü. Gözlerini yere eğdi. Sağ eliyle bıyıklarını yolar gibi oburdu, mütereddit ilâve etti: — Gemiler batırılmışlar demek?.. — Bilmiyorum amiralim. Bunu sorma- ğa, öğrenmeğe vakit bulamadık. Çünkü ertesi gün hususi bir trenle Moskovaya sevkedildiler.O akşam da Türk donanması Odesayı ikinci defa topa tuttu, Bombardı manın şiddeti bize her (şeyi umuttur muştur, — Odesa bombardımanında amiral Kolçak orada mıydı? — Evet. Biz karakol yapıyorduk. Ka- Hol kruvazörü de limanda duruyordu. Amiral karada, Odesa valisinin yanınday dı. Bombardımandan sonra Sıvastöpola döndü. — Deniz yoluyla mı döndü? — Hayır, kendisi (o erkânıharbiyesile karadan, trenle gitti. Kağol da sahil bo” yumu takip ederek döndü. — Türk esirleri şimdi neredeler? — Moskovaya gön diği resmi teb liğde vardı, oradan da Sibiryadaki üsera gamizonuna sevkedilmişlerdi. Amiral Şöson (o Aleksiyeviçten Sonra geminin çarkçıbaşısı, topçu kaptanı se mühendisini de sorgudan geçirdi. ği etmişler gibi aşağı yu kart ayni şeyleri (o söylüyorlardı. Şoson işi anladı. Artık burada yapılacak bir iş Kavuz, esir Dinaper mürette- batile birlikte İstanbula döndü. Yavuz Karadeniz boğazından geçip de İstinyeye geldiği, demir mahalline funda ettiği sırada umumi o karargâhtan gelen bir emirle amiral Şoson Harbiye nezareti" ne davet edildi, Başkumandan vekili ta- rafından istenildiğini öğrenen Alman ami rali Dinaperi batırışını bir muvaffakiyet sayarak âdeta mağrur bir tavırla istimbo- ta atladı, doğruca Sirkeciye geldi. Ora dan otomobille Harbiye nezâretine çıktı, Enver paşa barut kesilmitsi.. Bütün hid- deti üzerinde toplardığı Alman amiralini Osmanlı donanması kumandanmı sabır sızlıkla bekliyor, amirali haşlamağa, bir iyi azarladıktan sonra azline emir verme” ğe hazırlanıyordu. Paşa, asabi adımlarla odasında dolaşır» ken kapı vuruldu. İçeriye vaver Mümtaz bey girdi. Kumandanı selâmladı, anlattı: — Donanma kumandanı gelmiş paşam.. Zatıdevletinizi görmek İ — Ben çağırtmıştım.. g: Mümtaz bey tektar kumandanını s€- Yâmladı, odadan çıktı, bir dakika geçme- den kapi tekrar vuruldu. o Genç başkır mandan vekili seslendi: — Gel, Açılan kapıdan kolları bir karış sırma” Mı Jâcivert üniformasile amiral Şoson içe- Taldınız!. Ben mektebe girdim bile ... — Nasıl girdin? — Ne zaman ?. — Nereye? , — Hangi mektebe? . — Bugün girdim. İdro * aviya mü - hendis mektebine girdim. — Bu da ne demek?. — Yani deniz tayyareciliği müken- dis mektebine. — Adelald hala, bu kadın işi mi?, — Şeytan bilir. Eskiden böyle bir meslek yoktu ki... — Fakat eskiden böyle kızlar da yek. tu. Rusçadan çeviren: Ferah FERRUH ri girdi. Son muvaflakiyetin verdiği se ü gülüyor, hafif bir tebessüm , çatık Kaşları bu ifadeyi arttıran bir şekil almıştı. Şoson paşaya yaklaştı, Önüne gelince selâm verdi, dur” tetir: » Şimdi Karadeniz den döndüm. Beraberimdeki Rus esirle rile İstinyeye geldim. o Emrinizi öğren“ dim. Ziyaretinize koştum. Enver paşa acır bakışlı bir gözlerini amiralin üzerinde istihkarla dolaştırdı. ra ağır ağır, kelimeleri çiğner gibi konuş” tu: —Karadenizde ne işiniz vardı? — Hamidiyeden bir telsiz aldım. Sinop önlerinde Rus donanması tarafından kıs” tırılmış, yardıma koştum. — Rüs donanmasile karştlaştınız m? — Ben muharebeye yetişemedim. Ha“ midiye onların önünden kaçmış, Er e buldum gemiyi.. Rus dünanmasınt ta koyul in sabah Sinop civarm tim, batırdım. Mürettebat da esir ettim. Birazdan raporu umumi karargâba ve receğim, Şoson sustu. Paşayı hiddetli bulusile, odaya girerken takındığı mağrur ve ri tebessim tavrını kaybetmiş, henüz Mu danya bombardımarından da haberi ol madığı için bu hiddetin menbâmı kendi kendine araştırmış, bir türlü bulamamış" tı. Enver paşa, amiralin sözü biter bit- mez ayni muhkır tavırla konuştu: — Mudanya bombardımanından habe- riniz var mı? Şoson hemen vaziyeti kavradı: — Mudanya ( bombardımanı mı?.. Ben burada yokken olmuştur bu iş! — Evet, sizin Karadenize hareketini" 2in ertesi günü., Yani evvelki gün.. — Henüz hâdiseyi bilmiyorum. Öğrenir size süratle Tapor veririm. Enver paşa amiralin sözünü kesti: — Lüzumu yok.. Serden evvel raporu #ldik.. Ben rapor yerine sizin buraya gel meden evvel istilanızı o göndereceğinizi ummuştum. Fakat şaşılacak bir sıkılmaz» lıkla buraya gelmek cüretini de gösterdi- AZ. Şosonun o gurüru da tebessümü de bir denbire silinmişti. Alman amirali baş kumandanın bu hakaret o dolu sözlerile neye uğradığını şaşırmış, rengi mosmor kesilmiş, kekelemişti: — Emrinizi yerine getirdim.. Istanbul Radyosu 23 EYLÜL — 1938 CUMA 18,99 dans musikisi, o YplAkY, 19 kanfe rans: Selim Sırrı Tarcan (Gençlerde karak ter terbiyesi), 19,90 Dans musikisi (pl8k), 19,55 borsa haberleri, 20 Suat ayarı, Gran viç rasalhanesinden naklen, Vedia Rıza ve arkad; ı tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,40 Ajans haberleri, 20,47 Ömer Rıza Doğral tarafından arapça söy lev, 21 saat ayarı, orkestra, o 21,80 Settar Körmükçü ve saz eserleri, Tanburi Refik Şemseddin ve arkadaşları, 22,10 hava rapo ru, 22,13 Kadıköy haikevi namına, Mandöo lin köyarlert konseri, Ziya Aydın Kan ida resinde, 22,50 son haberler ve ertesi gü nün programa, 23 saat ayarı, istiklâl marşı son. BÜKREŞ: 15,15 hafif müzik, nakli, BERLİN: 21 operadan temsil zoslav dansları ve şarkıları, 19 20 operet ve film müziği (plâkla), 21,10 Mozur resitali, 21,30 radyo orkestrası 22,30 radyo orkestrası, 23 halil müzik, 23, 45 radjo orkestrası, VARŞOVA: 18, cazbanl, 10,10 iriyo konseri, 20 şarkı Ti konser, 20,30 radyo orkestrası, 28 radyo orkestrası, 13,30 (Devamı var) di a al 0