Haber'in Yazan: Ikimim Gürcü dilberi hamamda gıcır gıcır yıkanıp ter döküyordu Padişah Mustafa arkasından saraya getirdiği bu Gürcü güzeliyle gizli cemi . yetin do tâ harlmine kadar beraber gir- diğini nasl bilebilirdi? Kadın başheki - me götürülürken sultan Mustafa da sa- ray salonunda istirahate çekilmişti. İkide birde haber soruyordu: İkide birde haber salıyordu: maz hüzüruma sim! Bu zamana kadar hâdiselere bigâne kalan padişahın hemşiresi Hama, gevket,, Yi kardeşinin gemi azıya almış gibi ba. reketlerinden artık bizar olmuş, onun başıboş bir serseri zorba gibi saray için. deki deliliklerinin saray dışında da teza. hürlerini duyarak bu işin encammnm fe. Da olacağını düşünmüş ve müdahale za, manmm geldiğine karar vermişti. Hâdiselere bu suretle yepyoni ve çok kuvvetli bir şahsiyet daha katışmış olu. yordu, Cevri, Esma Sultanı karıştırma. mağa çok çalışmış, ama, muvaffak olama, muıştı, Kadın ter ter tepiniyor ve haykı, mıyordu: — Cevri, senin aklın ermez. Şevketlü Kardeşimizin bu bişuur harekâtı ayyuka giktı, Devlet umurile kimse meşgul değil. âir. Orduyu hümayun bile İzin almadan #vdet eyliyormuş. Ecdadı ızamımiz tşri, hinde böyle bir serkeşlik ne görlilmüş, ne duyulmuştur. Ricali devlet denen ne idüği belirsizler, pevketlünun bu halinden İstifade edip mal ve servet devgirirler. İş neye varacak. tar? Şimdi de avam arasmdan bir kadı. »I saraya aldığmı haber verdiler. Bu ne Olmaz, akla gelmez, akılları durduran iş. fir kalfa? Esma Sulten haklı (44. Fakat, bu gö. Yüşleri Cevrinin gayelerini altüst edebi, Mirdi. Cevri kaç kere: — Sultanım! Diye bir şeyler söylemeğe kalkışmış. ken Esma, Cevriye #52 bırakmamış ve hattâ bir aralık: — Cevri, demişti, sen dahi derbeder pldun. Senin de hakkında gekvalar dinle, dik. Ama, bir akıllı kadmsın diye sustuk. Ve işte bu yarı tahkir, yarı tehditten Bönra Cevriye de susmak düştü. Esma yaş maklanarak kardeşile görüşmeğe gidi. yordu. Padişah Mustafaya Esmanım gelmek #stediğini haber verdikleri zaman yine "Esma başına fırlamıştı. Haykırıyordu: — Resmidllden döndük, İşte yorgunuz. Bimdi kimesne İle sohbete mecalimiz yok. für, Varm söyleyin. Bugünlük istirahat buyursunlar, Halbuki Mustafa Gürcü dilborini bek. Myordu. Başhekim bir hamam tavsiye etmişti. Şu dakikada kadm hamamda gu NA EN RAN ZN CNC GE — Kardeşimin yanından ayrıldığın zaman, gel beni bul; seni evimde bekliyorum. Sadun Alev, — Pekâlâ, dedi, bir iki saate kadar gelirim, Sadun tramvaya binerek uzaklaştı. Platon arkasmdan baktı, O- muzlarını silkti, Taksime doğru ağır ağır yürümeğe başladı. Sadun Alev, prensesin merdivenlerini bir nefeste tırmandı. Teh- cr gıcır yıkanıp ter dökmekteydi. Haremağaları alışkın bir süratle kadı. nm etrafında dönüyorlar, hamuradan çı. kar çıkmaz hünkür huzuruna girebilecek hale getirmek için hazırlıklar yapıyorlar. dı. Bir müddet sonra mor kedifelerie be. zenmiş Gürcü dilberi padişah huzuruna getirildi. Kadın hünkâr huzuru ne demek ne bilsin, KI bağlıyarak ayakta durdu, fakat haremağalarından biri kadınm en. #esine bir tokat vararak haykırdı: — Çök bre kadın. Burası hünkâ: buzu. rüdur!, Kadın afallamış, diz çöküp, onlar gibi yer öpmüştü. Mustafa şaşkın şaşkın ka, dına bakıyordu. Mislini ne sarayda, De rüyamda görmüştü. Fakat diğer kapıdan da arkasında ha. layıldarile Esma Sultan sökün etti, Pad, gah Mustafa iki cami arasmda kalınış bir binamaz gibi sersemleşmiş, ne yapacağını şaşırmıştı. Esmaya ayağa kalkıp buyur etseydi, bu vaziyetini nasl izah ede cek, bu kadmir bol bol sohbeta aami va. kit bülacaktı, Belki Pema da Mustafanın kara gözleri için gelmiş değildi, Her halde mühim bir işi olmak lâzımdı. Harcmağaları geri geri çekildiler. Esma Sultan ilk defa hünkâr huzurunda hare, mağalarma çıkıştı: — Kara yüzlü habisler, şevketlü kar. deşimizi baştan çıkarmak için elbirliği uğraşıyorsunuz. Nimet gözünüze dursun, Defolun. Şevketlü İle biraz yalnızca meş. veret ötmek isterim, Gürcü kadın ayağa kalkmış, bir hün, kâra, bir Eamaya bakıyordu. Ne yapaca, ğini şaşırmış bir haldeydi. Bu karma da göküp yer öpmek lWizrm mı idi, yoksa yine €nsesine bir muşta yiyecek miydi? Kaza. nacağı parayı bu kadar müşkülât ile a, lacağmı bilseydi, bu Işe girmezdi, ams, işte bir defa iş işten geçmiş bulunuyor. du. Şimdi rolünü iyi yapmazsa para, Ser. vet, İkbal yerine bütün ailesinin köküne kibrit suyu dökülecekti. Gizli cemiyet a. damları şaka götürmezlerdi, Bir bir talim ettiklerini tatbik şarttı, Kadn Esmaya da diz çöküp yeri öptü. Esma Gürelye yiyecek gibi bakıyor, bazan künküra dönlp onun afallamış yü, ründe kendisine karşı derin bir kin ve gayzini sezerek bu kadını param parça etmek istiyordu. Esma Gürcü dilberine yaklaştı, onu evirdi çevirdi, baştan aşağıya kadar eliz. dü ve göğsünden iterek arkasmdaki cari, yelerine haykırdı: — Be kadını odama almız. Şevketi, dan dönlüince onunla da bir gizlice görüş. mek isterim, R Mustafa bu zamana kadar istifini bos. Şimdiye kadar hiç girmediği çalışma odasına alımdı. Gün kara" rıyordu. Adeta siyah gibi görünen koyu (yeşil kumaş kaplanmış geniş odayı güzel bir abajur içine konmuş tekbir ampul aydınlatıyor du. Bu hafif loşluk içinde göze daha fazla çarpan, prensesin yüzüm deki solgunluk Sadunu pek müteheyyiç etti. Bu vakadan haberi ola Cağını ummuyordu, fakat artık geri dönmeğe vakit kalmamıştı. Prenses, elini uzatmadan: — Oturunuz Bay Sadun Alev, dedi. Sadun itaat etti, Prenses söze başladı: — Doğrudan doğruya mevzua giriyorum: Bana kumar oynar Kınızı ve mühim miktarda bir para kaybettiğinizi söylediler.. Sadun Alev başiyle tasdik etti. — Ve derhal ödeyemiyeceğiniz kadar bir para, değil mi? Sadun, tamamiyle kendine hâkim bir sesle cevap verdi: — Müsaade ediniz, prenses.. yarma kadar lâzım olan parayı bulacağımı ümit ediyorum, — Emin misiniz? Genc adam yerdeki halıya bakarak cevap verdi: — Hiçbir şeyden emin olunmaz! — Muvaffak olamadığınız takdirde artık alayınızda kalamıya- cağınızı, belki de bu şerefli mesleğinizden istifa etmek mecburiye- mamıştı, Fakat, artık Esma da çok ol, muştu. Ayağa kalkıp bağırdı: — Hemşire, padişah sen misin ben mi. yim? ama şaşırmıştı. Bir sokak kadmı ve birkaç enriye parçası yanında hiç padişah bemşiresine bu hakaret yapılabilir miydi, Mustafa bu kadar da edep ve terbiyeden «zad6 mi kalmıştı? Cariyeler yüzlerini arkaya döndüler. Mustafa tekrar haykırdı: — Resmliliden döndük, istirahat bu. yursun diye ferman etmedim mi? Esma Mustafanm tâ yanına kadar ya, vaş yavaş yürüdü ve gözlerinin içine göz. lerini dikerek birkaç dakika hayret ve dehşetle baktı ve cariyelerine dönerek: — Haydi kızlar, beni yalnız bırakm. Dedi ve onlar daha çıkmadan o da çil, ga benzer bir haykırışla padişaha ce. vap verdi: — Ben ne harem uşağı, ne de senin cariyenim. Ben ohemşirenim, senin kadar Ar perdesini yırtmamış, kimse senin kadır taalltkatına böyle kem dil uzatmamıştır. Fermarimı orduya dinle. teydin? Padişah yüzü gözü morarmış, gırtlağı sıkılmış gibi bağırmıştı: — Çik dışarı Esma, elimden bir kaza çıkartacaksın! Gürcü güzeli bu muzhikeyi hayretler içinde seyrediyordu, Meğer padişah deni, len, meğer saray denilen, meğer sultan denilen ve efsaneler gibi bağlanılan bu mukaddesat ne rezalet imiş! Esma hıçkırıklarmı tutamadı ve bir kol. tuk üzerine düşerek sayıklar gibi haykıra haykıra söylendi: — Callât satır, sen gibi, bir kardeşten yektir, İşte saltanat haysiyetini yerlere düşürdün. Ne durursun... Fakat birdenbire Esma sustu. Padişah donup kaldı. Birbiri arkasma pat. Uyan top sarayı #arsmış, bütün saray halkını odalarmdan dışarı uğrat. muştı. Hemen arkasi kesilmiyon top ses. lerinden halk ürkerek evlerine, dükkân. İarma kapanmışlardı. Acaba Moskof ge. mileri İstanbulu mu vuruyordu? Yoksa yine bir kıyam mı vardı? Acaba orduyu bümayun padişaha âsi olup Dersaadet üzerine mi yürümüştü? Sultan Mustafanm böyte bir şeyden ha. beri yoktu. Hiç bu kadar mühim bir bildi. sa olur da padişahtan #âklanir mıydı? Demek kendisine haber verilmemesi mu, vafık görülen bir iş ve bu işin içinde de bir kötülük vardı. Padişah kapıya koşarak açtı ve kor dorda heyecanlı heyecanlı görüşenlere haykırdı: (Devamı ver) SUBAYIN KAÇIRDIĞI'KIZ ga tinde kalacağınızı biliyor musunuz? Sadun, prensesi sinirlendiren bir soğuk kanlılıkla: — Muhtemeldir, dedi. Prenses ağır bir sesle: — Bu âkibet sizi hiç müteessir etmiyor gibi görünüyor, dedi. Genç adam, “korkmayın, mühim bir şey değil!,, manasma gele bilen mühhem bir hareket yaptı. Prenses dikkatle ona bakıyordu. Tatlı bir sesle: — Bay Sadun Alev, dedi, beni çok müteessir ettiniz. * Sadun prensesin önünde bilyük bir hürmetle eğildi. Genç kadın sözüne devam etti: — Sizin hakkınızda o kadar yüksek bir fikrim vardr, sizi, her- kesin o kadar üstünde tasavvur ediyordum ki.. halbuki, siz, bizim dostumuz olan siz, adi bir macera ile kendinizi lekelediniz. Sizi, bir.. evde görmüşler. Evin mahiyetini söylemeğe cesaret edemiyordu. Zaten buna da vakit bulamadı. Sadun birden ayağa sıçramıştı. — Kim demiş onu? diye bağırdı. Yalan söylemişler! Prenses iki defa, güçlükle, nefes aldı.. Yüzü daha ziyade sarardı. Rokur, gizlice sivil komiserin odasına girerek tabancasındaki sarjö.ü değiştirdi riyor ama, görünüşte halis bir nazidir. Birtumda gördüğün de onun Üniforması. — Cumartesiden evvel sizi nerede gö. receğim? — Hiçbir yerde... Büluşmamız doğru değil. — Bir şey hakkında size haber vermek icab ederse? — Böyle bir vaziyet hiç olmamalı, Ben burada olmasaydım, siz müşkülü tek ba- gmıza hallsdecek değil miydiniz? beni burada yok farzedersiniz. Cumartesiye kağar ben ortadan yok olacağım. Fakat O akşamın saat sekiz buçuğundan itiba- ren ben generalin evinin civarmda bulu- macağım, Beni o sirada görmeğe teşeb. büş etmeyin, dikkali çekmemek gerek... Yalnız biliniz ki, bon icabmda yalldaha- Jeye hazır olarak oradayım. Adlon oteline o yaklaşmışlardı, Benua durdu: — Ayrtlalım. Haydi Allahatsmarladık. xVvr — Bravo Nikol! Maks Fon Rogviç piyanoya yaklaştı ve Noel Servinyinin ellerini slarak hararet. le öptü. — Sesiniz bir harika! Ne güzel tagan- ni ediyorsunuz? Nosl bir gülümseyişle teşekkür etti. Piyanonun beşmdan kalkerak Rokurun yanmda divana oturdu. Onları yanma gelen Maks saatine ba, karak: — Yedi olmuş. Dedi. Porto saati... 8i- z8 bizzat ben hizmet edeceğim. Çünkü metrdotelimiz bu santte bulunmaz. İste- diğiniz kadar çalmız, cevab yoktur. Noel: — Hayatın! bir makina gibi tanzim et- miş olan adamdan bahsediyorsunuz gali. be. Bize daha evvel bahsettiğiniz metr. dotel mi? — Evet, Sant yedide odasma çekilir. Banyo edip çamaşır ve elbise değiştir. dikten sonra aşağı iner, Babam nereden bulmuş bu adamı bilmem, Maks porto şişesini çıkarmış, kadeh. Teri bir tepsi üzerine diziyordu. Komiser #alino bakarak: © — Bir dakika müsande Maks. dedi. Noolle birkaç dakika olsun yalnız kel, mak dlşüneesile Maks sevinerek cevap verdi: — Rica ederim dostum. Rokur dışarı çıktı, Koridorda elektriği Yaktı ve ayaklarının ucuna basarak tuva, — Merak etmeyin. Ben gidecek yer bulurum. — Öğrenemez miyim? — Buradaki muhabirlerimizden birinin evindeyim. Adamcağız bize malümat ve-.| lete gitmek İstiyormuş gibi ilerledi. F#* kat sağda ikinci kapı önünde durdu. Bi Payı açıp girdi. Yazan: R. Rober Düma — 67 — Çeviren: F. K. Velterin odasmda yatak üzerinde HÜ komiserin elbiseleri duruyordu. Cej da boşaltmış, para cüzdanını, ufaklık pi rs çantasını, anahtarları, mendilini ve Pİ” rovelvori yatağın üzerine koymuştu. Ke“ âlsi şimdi banyoda idi, Rokur revolveri aldı, şarğörünü çıkar ve yerine kendi cebinden çıkardığı be” ka bir şarjörü taktı. Öteki şarjörü ceb 6 koyarak yine ayakların uçlarına b“ sa basa diyarı çıktı. Maksla Noelin yas” na döndü. Maks onları ertesi gere için supeye $* Farıyordu. Onlar nazlanıyorlardı. Ma tarar etti: — Beni öyle sevindireceksiniz ki... Ev de yalnız olacağız. Annem ve kardeşi” Fim her hafta olduğu gibi gitmiş olacs“ lar, Babamla biz yalnızız. Babam da © sevinecek, Sant dokuzda sofraya otu ruz. Çünkü babam geç vakitlere Mâboratuvarında çalışıyor. Ama #iz #ekizle mutlaka gelmelisiniz. Doku” kadar gevezelik ederiz. Haydi Nikoli, Rica ederim peki de! Rokur, nihayet kabul etti: — Peki, Yarın akşam saat sekisde b radayız. — Teşekkür ederim Luayen... NiHİ Rica ederim beni bekletme... Yarım skö* ma kadar sensiz koca bir gün düşünerek bana aci... — Yarın öğleden evvel biraz dolsf” cağım, İşiniz yoksa Adlona uğrayıp PEP alır mısınız? — Ne sandet Nikol Teşekkür oder Maks sevinç içinde dostlarını kapıya dar uğurindi. re Ertesi sabah Rokur, Noelin Makala b* raber sokağa çıkmış olmasmdan istifaf ederek Maksın sabik sevgilisi model Kİ ziyarete gitti, Daha evvel telefon gelmek istediğini bildirmiş, genç kadi? — Bekliyorum. Diye cevap verniği Nerelerde kaldın. Artık beni hiç ars” yorsun, Komiser girdiği zaman genç kadın bie A yatakta idl, Onu görünce yorganı Ü zerinden iterek portakal rengi ipek pij masınm büyük bir cömertlikle açık tığı esmer vücudunu meydana çikardk — Gel sevgilim. Komiser yatak ucuna oturarak: — Sakla bakayım şunları! diye şak etti Yoksa uslu duramam! — Çok gevezelik edecek değilsin ys” Seni öyle özledim ki... lâfia vakit geçi” mek istemiyorum (Devamı var) A KAN YAN SUDA YERE Ellerile sıkı sıkı koltuğun kenarlarını tuttu. Sonra birden bütün YÖ” siz kalan yumuşak rici bir sesle: — Yalan söylemişler, diye tekrarladı, öyle adf bir e muhite $” mek alçaklığında bulunmadım.. Bilhassa, bildiğiniz meseleden. cudu gevşedi; kendini kaybetti. Sadun prensesin ellerini eline aldı. Sıcak dudaklarını bu hari” ellerin üzerinde gezdirdi. Oğuşturmağa başl Birisini çağırmak aklıma gelmiyordu. Yardım £ etmek için de O” bir üçüncü şahsı fazla buluyordu. Birkaç saniye sonra, prenses Kö” dino geldi, Sadun; prensesin gözlerini açtığını görünce, emniyet V” bir zat size söylediğim şeyden sonra... hayır, dünyada hiçbir kimseni? beni yalancılık ve riyakârlıkla itham etmeğe hakkı yoktur. Azâde eliyle bir harekette bulundu. Sadun bu eli ellerinin i6İ?* aldı. Prenses ona doğru eğilerek, tebalükle sordu: — Oynamadınız da, değil mi? Sadun, elini alnından geçirdi. Ezgin bir tavırla; — Bana bir şey sormayın, dedi, inanın sözüme! cevap vereme” Prens&s yalvaran bir sesle ysrar etti; — Ben cevap vermenizi istiyorum! Oynamadınız mı? Sadun, kendi tarafından gözlerinin cevap vermesine mani W mak için iki eliyle yüzünü kapadı, den ona uzattı. Azâde ani bir kanaatle gözleri parliyarak: — Oynayan siz değildiniz; bir başkasıydı. Söyleyin, söyleye oynamadığınızı söyleyin! Sadun yalan söyliyemedi. İstemiye istemiye: — Hayır, dedi, ben oynamadım. Prenses sevincinden kendisine hâkim olamıyarak, iki g elini bir” — Ah, zaten ben emindim! diye bağırdı. (Devamı var)