Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
- h el 15 EYLÜL — 1936 n“iyir Katerin zorla uyandı. Saat Kü Olduğu halde hemen gece gibiydi. | ]o:m' Oda ona her sabahkinden daha biş Ve daha karanlık göründü. Kurşun h&öl’tu gibi kendini ezen bütün sefa- tüş tün yoksuzluğu duyarlara yapış- kML“H eşyalar arasına gömülmüş gı" j:htî?îr kadın birkaç dakika hareket. Di dı. Sönra, hâlâ uyuşuk olan zih- ha Ok defalar tahayyül edilen tatlı bir Ve doğru yavaş yavaş kaydı. Uyku ]u,;“'îunluktan ağırlaşmış gözkapak : kapaı- kapamaz Katerin kendini j ! y !İN! bir yatakta gördü: _i. t | | | Mf' yumuşacık bir yastığa gömül- Üt gün büyük beabası “Nikola,, nır ' "'*in.ıuğıanükım güzel bir ör. â' Ele ısinmiş... Öcakta birikmiş kül bir gün evvel çıtırdıyan parlak o h" âteşinden yarı yanmış bir kütük Bilar Onünde bülyelermz - msdeğ | %ı yorgun vücudunun dinlendiği h l'h.! kaplı geniş koltuk duruyordu. o“lm üzerinde tuhaf tuhaf birçok Üilet de- vardı... Dini bir - itina ile bir kürre içine yerleştirilmiş |ç ttakal çiçeğinden bir taç, sedeften : ıh“'ıınlık, kocası “Giyom,, un res- MUKtrlan bıyıklar... Yanıbaşında tül dalgası izitde kaybolajs ! ve utiaşaç kadının hayatını İüt. fen kabul etlimiş bir bediye telâkki | Pervasız ve küstah bekçışlar...., Ka genç kadın öyle talisizdi ki. N den kedere, yokluktan yokluğa sü- e V. ocaksız, karanlık bir tavana- M l6 'taşkm 'bir hülyadah başka ver ,, Olmryan acınacak küçük bir mah. uıll'u.ıştu. * 'i'ı;%'%”e sürüklene işte böyle kimsesiz N hu p Trin gözlerini açtı, Biran tered. hfı:“îı Kalksa mıydı?.. Herhalde dr NP& soğuktu.. Beş dakika daha * ğa karar verdi. Fena ve pis şilte- İ Tine top gibi büzülmüştü. İnce ı.:'îll başına kadar çekiliydi. Yarı kal. — ülyasına tekrar daldı. Tok.. tok.. Ka luyord Ç v 4 pısına vuruluyordu. Gözl M | erini açmadan giriniz dedi ve İ l seğim, galiba dışarısı pek so- Perdeleri aç; ocağa bir kütük " diye ilâve etti. | %H'nmnkıduhruıuk. onun kadar | Yar olan sadık hizmetçisi ışmı Vet madam, diye cevap verdi, dışa' | Öleş yakacağım. Bakm.. Pence , *h ne güzel, parlak bir güneş gi. B e »- güneş .u:h'im Katerin erveli bir yözünü, " Ya ötekini açtı. Yatağı üzerinde A ıı,:ih'lmt omuzlarına yün bir atkı a' h k oturdu. Yatağın ayakucundan % nn üstündeki kuştüyü yorganı | kt'. İten Hortans, “kahvaltıyı hazır: Yım mı?,, diye soruyordu. | | 'İ——— Bugün ne yiyeceğim?.. Dün ı;ı:: kahve ile nefis tereyağı vardı. ile kesilmiş gibi ne kadar mun- “Samdı!, ; — Güzel köpüklü bir çikolata ile ük minimini yağlı ve yumurtalı B he dersiniz?... H.:' Aferin sana Hortanscığım, fa w.%“ll ol zira pek aclıtığımı his ly“mm T H " k“:t:nı hemen çıktı. Yalarız kalan taxg, " © günü nasıl geçireceğini ta. Vet Ordu, Ş ç ti y Vallk ihtiyar Katerin şüphesiz y — öçtı. Kapalı gözlerinin önünde bi ::“'r Uzatmaz içine kesiklik veren ? çalkantı ile kaçan çikclata bar- hppı, dansederken, başları kocaman arş n ayaksız, yusyuvarlak yumurtalı ;jr, arkası gelmiyen bir cenaze a- Onları takip ediyordu. B t Kterin içini çekerek yataktan N' ' Canlı cenaze %z“ılh yorgun arkası kuş — tüyün' | « muş birkaç parmaktan başka şeyi görül- Yniyan güneşle her şeyi canlı ve ne- | Bliyei, v LT AP Y B AY P G O E A T <ir p diy <r z Gr ür Er düp < dEY AD ö dd G, OBi p S 5 al ada z e ll A a kalktı. Zavallı Katerin, kendisini bu pis yerde barındıran merhametli kapıcının son hediyesi olan çarpık leğenin önünde halsizlikten, camsız ve perdesiz küçücük pencereden giren dondürucu soğukla tir tir titriyordu. Basit tuvaleti biter bit- mez elbiselerini giydi. Zayıf ve kuvvet. siz omuzlarına, manto yerini tutan şalı yerleştirirken tavanarasının kapısını na- sıl açacağını düşünerek kuvvetini top" lamağa çalışryordu. Altı katı, ağır ağır merdiven parmak- İıklarına yapışarak, ufak bir temasla hemen düşüverecekmiş gibi sallanan tit. rek ve cılız çocuklar gibi her basamz- ğa ayaklarını koya koya indi. Fakir ki- ratılarının giriş çıkışlarını baca deliği gibi karanlık odasının açık kapısından seyreden kapıcı kadının önünden geçer - ken nazikâne: Bonjur madam, Legri, dedi. Şişman kadın küçük bir maiyetine hi. tap eden muhteşem bir hükümdar eda- sile “bonjur madam Katerin,, diyerek o- cağa döndü. : Zavallı küçük ihtiyar, kapının eşiğin: de, bir an kendisini buzdan bir örtü gi. bi kaplıyan dondurucu rüzgârın tesiril:. durdu, Bükülmüş omuzları, eğilmiş ba- şıi, yarı kapalı gözleriyle minimini bir cüceye benziyordu. Sendeliyerek yürü- yor, yarı açık dudakları arasından nü- fuz eden keskin hava ile donmuş ciğer. lerini muhafaza etmek ister gibi ellerini göğsüne bastırırken buruşuk yanakları üzerine dane dane gözyaşları dökülü- yordu. Katerin kilise kapısına yaklaştığı va- kit, çöpçüyü bekliyen bir paçavra yığı nına dönmüştü. Ensesindeki küçük saç örgüsünden ve soğuktan yemyeşil ol. müyordu. O kadar cansızdı ki, teşrihha- neden atılmış bir ölüye benziyordu, — E... Büyük anne, hâlâ mı üyuyor- sün?.. Bu, şu pis sokaktan pek ender| geçen bazı dindarların sadakalarını 0. nunla birlikte paylâşan sefalet arkadaşı Benova baba idi. Katerinden cevap ala- mayınca başmı salladı. Omuzlarını filesofça kaldırarak elin. deki açılır kapanır küçük iskemlesiyle kilise kapısının yanındaki girintiye yer. leşti, Akşam, ihtiyar Katerini kaldırdıklar: vakit hiç kimse onun eski, yıpranmış, yorulmuş kalbinin nasıl bir anda dinler- diğini anlıyamadı. Katerinin güzel ve harikulâde rüyasi nr hiç kimse öğrenemiyecek... Muhak- kak ki onun iyi Hortans'ı: — Sonsuz ve güzel bir seyahate ne dersiniz madam?,, Diye bir teklifte bulunmuştu. Ve ih- tiyar Katerin, memnun, itaatkâr, neş'e ile, bir özlenmiş sihirkâr . belki de kor- kunç - hiçlik diyarına koşa koşa gitmiş- H Çeviren : Halide Kemal Mühim ilân : ' 1938 Resim 'i Hafia Okuyucularına daha güzel bir şekilde görünmek için 17 Eylül cumartesi günü çıkmaya ka- tar vermiştir. â ITALYANCA/? 'DERSLERi ? 8 () gün veri'm'şe 4 b , — başlanscaktır N DDD DLOSDSLLE DG DDT DDD | | D 15 EYLÜL — 1938 PERŞEMBE Hicri: 1357 — Recep: 19 Yakli — Saban Öğk ikindi — Akşar irman ı 5,40 12,09 15441 18,19 19,54 3,50 Tatar Lüzumlu Teleftonlar Yangın: İstanbul için: 24222, Beyoğlu için: 44644, Kadıköy için; 60090, Üsküdar i- çÇin : 806235. Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyükdere, Fenerhahçe, Kandilli, Eren- köy, Kartal, Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı, için: Telefon muhabere memu- runa yangın dermek kâfidir. Rami itfaiyesi: 22711 Deniz itfaiyesi 36. .20 Beyazıt kulesi: 21996. Galata yangın kulesi: 40060 Sıhht imdat: 44998. Müddeiumüumilik: 22200. Emniyet müdürlüğü: 24382. Nefia Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 . İstan, bul: 24378. Sular İdaresi: Beyoğlu: 44783. Beşik- taş: 40938. Cibali: 20222. Nurosmaniye: 21708. Üsküdar - Kadıköy: 60773. Havagazi: İstanbul: 24378. Kadıköy: 60790. Beyoğlu: 44642, Taksi Otomobili İstemek İçin Beyoğlu ciheti: 49084. Bebek ciheti:; 36 * 101. Kadıköy ciheti 60447. Denizyolları İstanbul acenteliği: 22740. Karaköy: 42262. Pazartesi Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma. Salı Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- danya. 19 Karabiga, 20 Bandırma, Galu- tc_ıdan 12 Karadeniz, Sirkeciden 10 Mer- sin. Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Perşembe Tophaneden 9,30 İzmit, 16,20 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12 Karadeniz. Cumartesi Tophaneden l4 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Pazartesi Tophaneden 9İmroz, 9,30 İz- mit, Galatadan 8,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür, 12 Karadeniz, 22.30 Mudanya. Müzeler Ayasofya, Roma - Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi; Sıhhi müze. (Bu müzeler hergün saat 10 dan 16 ya kâdar açıktır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazar- tesiden başka hergün saat l0 dan 16 ya kadar ve Cuma günleri 16 dan 1? ye ka- dar açıktır. Topkapı Müzesi: Hergün saat 13 ten 16 ya kadar açıklır. P”omleket D:şı Deniz Seferleri Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köstenceye; Salı günleri 18 de Pi- re, Beyrut, İskenderiye, İtalyan vapurları: Cuma günleri saal 10 | da Pire, Brendizi, Venedik, Triyeslte, 233;51::::1 İstasyon Müdürlüğü — Telefon Avrupa Hattı Semplon eksovresi hergün Sirkeciden | saat 22 de kalkar ve Avrupadan geleni sant 7,25 te Sirkeciye muvasalat eder. Konvansiyonel 20,30 da kalkar, 10,20 de gelir. Edirne postası: Hergün saat 8,50 de hareket eder, 19,33 de gelir. Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler: Saat 8 de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Eskişe- hir, 1910 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı. Bu trenlerden saat 9 da harekel eden Ankara muhteliti pazarlesi, çarşanıba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar | seler etlmektedir. MÜNAKASALAR: 19,10 koönser, 20 halk havaları, 20,30 mü- zik, 22,10 Şopen resitali, 23 Berlinden sen- fonik konser nakli . GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? * Atatürk meclisi 18 eylülde bir toplantıya davet etti. fevkalâde Istanbul Radyosu 15 EYLÜL — 1938 PERŞEMBE 18,30 dans musikisi (Plâk), 19 spor mu sahabeleri Eşref Şefik tarafından, — 19,30 Şan İnci ve arkadaşları tarafından, 19,55 ajans haberleri, 20 Saat ayarı, Granviç ra- sathanesinden nklen, Belma ve arkadaşları larafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,40 ajans haberleri, 20,47 Ömer Rıza lara hından arapça söylev, 21 Saat ayarı örkes- lra, 21,30 Rıfat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 22 10 ha- va raporu, 22,13 keman — könseri, Orhan Borer, piyano refakalile. 22,50 son haber- ler ve ertesi günün programı, 23 saat aya- ri, SONn. BUDAPEŞTE: - 19,10 sigan orkestrası, 20,30 — operadan temsil nakli, 23,10 radya orkeslirası, 24,10 cazbant, ; BERLİN: 18,15 piyano konseri, 19: bando, 20 or- kesira, 21,10 eğlenceli neşriyat, 21,30 rad yo örkeslirası, 23,30 serenatlar. VARŞSOVA: Kızcağızın muhakemesi üç gün devam etti. Dördüncü günü sabahleyin daha şa- fakla onu bölmesinden aldılar.. Götürdü- ler. Bizi hapsettikleri zeminliğin — arka tarafına düşen dere içinden az sonra silâh sesleri duyuldu.. Zeynep bir daha bölme- sine gelmedi. Ö gün akşam üzeri bizi Ban dırmaya sevke tabi tuttular, beni, bulun:- duğum yerden alıp arkadaşlarımın yanı. na götürdükleri sirada muhafazamıza memur nöbetçilerden birisine — Zeynebi sordum. İki elini birleştirdi, yanağının altına koydu; ölüm taklidi yaptı; bunun- la genç kızın öldüğünü, — öldürüldüğünü anlattı. Zeynep o sabah kurşuna dizilmişti.. Ne yazık kapiten; bilseniz, ne kadar güzel, ne kadar mas$um bir kızcağızdı. Brodey karşısındaki Fransız gediklisini alâka ile dinliyordu. Zeynep hakkında izahata girişen gedikli Zeynebin ayrı ayrı her tarafını sayarak methe yirişince bir el işaretile sözünü kesti: — Buralarını çabuk geç.. malümat ver, Dedi; Şarl Kapo devam etti: — Kolordu erkânıharbiyesi bizi ne su- retle sevkedeceğini uzun uzadıya müna: kaşa etmiş, deniz ve kara — yollarından hangisini intihab edeceğine bir türlü ka- rar verememiş, işi enine boyuna hesaba girişmişti. Umumi karargtâh bizlerin, esir tahtelbahir subay ve mürettebatının Ban dırmaya sevkimizi emretmiş.. Kolordu karargâhı ise deniz yolundan göndermeğe cesaret edememişti . Bu hususta ileri sürülen sebeblerin ba. şında, Marmaradaki tahtelbahirlerin bi- zi götürecek vasıtaya taarrüz — etmeleri bizi, esirleri kurtarmaları geliyordu ki.. Kolordu karargâhı bu ihtimali yenecek, ortadan kaldıracak bir çare bulamıyordu. Hatta bizi sevkedecek bir — destroyerin kazaya uğraması kuvvetle — mevzuubahs oluyor, donanma ikinci kumandanı buna şiddetle muhalefet ediyordu. Nihayet kolordu erkânıharbiyesi bizi, bir kafile halinde karadan göndermeğe karar verdi. Yola çıkardı. Balıkesir yoluyla 3 konakta Bandır- maya varacaktık. Birinci günü ayakları- mız şişinceye kadar yürüdük, Geceyi bir köyde geçirdik, Ertesi sabah yola çıkaca- Bimız sırada arkadaşlarımızdan iki kişi. nin dehşetli bir fiyevre tutulduğunu gör Size dair | dük. Muhafazamıza memur ihtiyat zabit şaşırdı. Köyde doktor falan yoktu. Yanı- karılan ilâçlarla bunlara — tedavi tatbik edildi. İhtiyat zabitine bu hastalığın malarya olduğunu, sıcakta, güneşin altında bir günlük yolculuğun tesirile arkadaşlarımız da kendini gösterdiğini anlattık. İhtiyat zabiti makul bir gençti.. Fran- sızca da biliyordu. Konuştuk. Süvari gece serin olduğu çin o zaman yola çıkarıla- mamızı, yoksa bir gün daha vyürüdükten sonra hepimizin pestil gibi yerlere serile. ceğini söyledi. Genç subay, emniyet ve muhafaza ted- birlerinin karanlıkta güçleşeceğin i ileri sürüyor fakat arkadaşlarımıza açmaktan da kendini alamıyordu. Uzun — boylu ko- nuşmaları müteakip muhafız subay gece yolculuğuna razı oldu. Hepimizin dürüst olacağına ve yürüyüşü güçleştirecek hare- ketlerde bulunmıyacağımıza, kaçmak te. sebbüsüne girişmiyeceğimize dair söz ve- rişimiz üzerine o günü — köyde geçirdik. c2 gürüpla beraber yola çıktık. Subayın “İirar,, keyliyeti üzerinde 1s. rarı bize aklımızdan geçmiyen bu işi ha:- tırlattı. Ben, içimde depreşen — hürriyet ve... hâlâ boğaz mıntakasında çarpışan arkadaslarımı iltihak arzularını zaptede- mez oldum. Kaçmağa karar verdim. Süvari ile kavga ettizim için kol niha. yetinde yürüyor. — yanımdaki iki nöbet- çiye lâkayt tavırlarla adamakıllı emniyet hissi telkin etmiş bulunuyordum. Geceyarısı, deniz kenarina inmiş, sahil boyundan bir döneme; meydana getiren şöseyi takibe koyulmuştuk. Muhafız Yazan : _ Gece yarısı deniz kenarınalinmiş sahili boyundan bir dönemeç meydana getiren köşeyi taklilbe koyulmuştuk — Ü « mızda sıhhiye neferinin çantasından çr | Rahmi YAĞIZ zabit yolun tekrar içeri girdiği yerde mo- la vermek kararındaydı. Ben de firar ta- savvurunda... Uzatmıyalm komodor, firar kuruyor- dum. Bunun için de en müsait — yeri, şu bir kilometre kadar süren sahil boyunda. ki şose kısmını buluyordum. İyi bir de- - nizci idim. Mükemmel yüzebiliyordum. Buradan bir defa denize atlarsam karan- tkta muhafızların kurşunlarından kurtu- lur, seri kulaçlarla engine doğru açılır- dım, Elbette bir vasıta beni denizden çı. karır, talilim varsa bu can sıkıcı, taham- mül edilmez vaziyetten kurtulurdum. Kararımı verdim. Şosenin içeriye, da- Ba doğru kıvrıldığı noktaya yaklaşınca muhafızlarıma işaretle çok - sıkıştığımı anlattım. Benden hiç şüphe etmiyen, be- ni birazda aptalca bulan — muhafızlarım zabite haber vermeğe lüzum görmediler. Ellerimi çözdüler. Yanıbaşımda durdu- lar. Şosenin sahildeki kısmı 4.5 adam bo- yu vardı. Ve.. bu uçurumdan denize hür, kayıtsız göğsüne atılmak gayet kolay gö rünüyordu. Durdum. Pantalonumun düğ melerini çözdüm. Su dökeceğim — sırada birdenbire kendimi kaldırdım denize fır lattım. Arkamda kıyamet kopmuştu.. Başımı sudan çıkarırken patlayan silâlıların gü- rültüsü, yanımda suya saplanan kurşun- larm suda çıkardığı ürkünç ses beni tek. tar dalmağa icbar etti. Karanlık firarımı kolaylaştırdı. Ceketimi sırtımdan attım. Hızlı kulaçlarla karanlığa karıştım. Bir saat kadar mütemadiyen sahilden açılarak yüzdüm.. Bu aralık — gözüme renkli iki ışık, bit geminin iskele ve san-.. cak bordalarını işaretliyen kırmızı ve ye- şil denerler göründü: Yorulan kollarıma tekrar derman geldi. O istikamete yüz. meğe başladım. Bir çeyrek saat sonra bir Türk yelkenlisi ile karşılaşmıştım. Boğuk sesler çıkardım. Yelkenli beni — görünce durdu. Merdiven uzattı. Tutundum. Yu: karı aldılar beni. İşin rengini meydana vurmamak için baygın hali aldım. Gü- verte tahtalarının üzerine uzandım. Ya- nımdaki tayfalar bana suni nefes yap" tırdılar. Vücudumu oğaladıalr. Güçlükle kendime gelir gibi davrandım. Gözlerimi açtım. İşaretle su istediğimi anlattım. Ver diler. İçtim.. Sonra tekrar gözlerimi kapa dım. Ü gece beni rahat bıraktılar. Üzerime iki battaniye attılar. Orada uyudum. Ertesi sabah iş çatallaşacak, beni tek, rar tutup sahildeki kıtalara teslim ede“ cekler diye korkudan ödüm kopa kopa, içim ürpere ürpere uyandım. Rüyamda bile bu halleri görmüştüm. Tavfalar, erkenden iş başma gitmişler, armaya tırmnıyorlar, yelkenleri arya e“ diyorlâar, serenlerin üzerinde çevik atla- yışlarla oradan oraya sekiyorlardı. Ben de boş durmağı doğru bulmadım. Gpların arasına katıldım. Beraber çalış- tıra. Yelkenlinin kaptanı görünürde yok. tu. Yanık benizli, sert tavırlr, kısa boylu, kavi yapılı bir tayfa diğerlerine kuman” da ediyordu. İş bittikten sonra tayfalar — güverteye indiler. Ben de beraber tabil Orada otur- duk. İççlerinden birisi bana — türkçe bir şeyler sordu. Cevap veremedim, O zaman gemiciler biribirlerine baktılar. — İçlerin- den birisi elini açtı. Avucunu havaya doğ- ru tattu, salladı.. İşaretle bana kim oldu. ğumu sörüyordu, Ben, türkçe bilmemek yüzünden tayfaların şüphelerini celbet- mekten korkuyordum. Maamafih iş işten geçmişti. Benim türk çe bilmeyişim tayfaları ürkütmedi.. İşar retle konuşmağa devam ettik. Ben tahtel bahir işini söylemek istemiyordum. Ça. nakkalede batan Böve zırhlısı müretleba tından olduğumu, Türklere esir düştü- Yümü, Çanakkaleye getirilirken kaçtığı- rar, günlerimi denizde geçirdiğimi anlat- tım, Etrafımdakiler beni hayretle dinli. yorlardı. Söz arasında — tayfalardan biri kalktı, yanımızdan ayrlıdı.. Sonra tekrar geldi.. İşaretle bana: (Devamı var) a Va aa EEL/ |< spylie G” Ş LA AŞ " aAi zÂz l Ç B üzmr