—S AĞUSTOS — m 1938 öm sazlık Üzerine i rd VE bir çocuk o uzanmışlardı: h *aci Onezim Löpuk ile on Uç ! ” torunu Vasildi. İhtiyar, yün yilinda ve sineklerin hücumundan bı rüyalar yaratır - i lm Şenesinde ırmağı sıcak mÂz bir akşam Zulni ır. ti şk tnarinda sık bir | pe tiyah bir görü örten Sam ormanına baksrak eğlen- in göz arpiyordu. BİF Böl gibi sakin su sathı, tüveyçlerini her yerde milüferlerin kesif ye- danmıştı. Çocuk, tam ai Kenarlar; Yaprakiarla işlen - - ei Bu parcası içersinde uf- arka vermiş karanlık or- Kaç akislerini görüyor. Ön ve hazin bir ıslığı an- A ak Btüşüyorlardı, o Arastra Suyu etrafa siçratıyordu. m öduk beşmı kaldırdı. Vasilin i el Ve boş bir bakış dikti ” Za bellibelirsiz bir sesle: yordun » diye sordu. ia, SOYAD vermedi. Thtiyarm oldü- “ YEM dönmedi; innd ve sikmti Me inin Vaziyette kaşlarını kaldır. > pi Löbuk kendi kendine pi Bi 8 Gibi devam otti: i an buradadırlar. Şimdilik lena v Mk. bir tavarin yana döndü, bağ - Sina, , © Oturdu. Sol elinin baş par ) iki 6linin bütün parmak- « Bununla beraber bu tek tt, Yürdrmiyle pipoyu büyük bir İli, © v9 Sabucak doldurdu, onu Yİ? dizi üzerinde tutarak t3k. la, Kriteri çıkardı ve içmeğe Biraz #onra tütünün dumanı İn- *#mâYa, garb ölem | CN parça parça bir | ll Ra — Demek sen onu, Buzikayı gördün öyle mi? Löbuy piposunu ağzmdan çekti, ve yana eğilerek gürültü ile tükürdü, — Eve gördüm. Çapkın, tıpkı berim | gençliğime benziyordu. Köyde dört kişi $ibi içiyor, yahudi mızıkacılar tutmuş, önünde çalgı çalıyorlar. O arkalarında, beyaz mendili elinde, fotinleri lâstikleri ayağında, gümüş bir zincir yeleğinde, oynuyor gibi yürüyor. Bu halde Krıpanm dükkânma kadar gitti ve haykırdı: “E- debsiz, bana rakı ver!,, Rakisıni içti, bardağın içine gümüş bir ruble fırlattı, çalgıcılara da rubleler attı. Köylüler ar. kasımda yığılıyorlardı. Ona kurda bakar köpek gibi yan yan baliyorler, fakat hiç bir şey söylemeğe cesaret edemiyorlar, yalaız dişlerini gösteriyorlar. Çocuk beğenen fakat inanamıyan bir sesle: — Oh, diye haykırdı. — O, her vakit böyledir. Herkesle a- lay etmeği o kadar iyi bilirki... Çocuk hiçbir şey demeksizin, evvelâ dağmık, sonra yorgun bir eda İle sulara bakıyordu. Akşamm sizi kamışların üze. rinde toplanıyor ve İnce bir muslin gibi yayılıyordu. Yeşil bir renk alan ve ka- E eygir hırsızları ranlıklaşan somada, şimdiye kadar gö - rünmiyen yeni ayın yarım tekerleği git- tükçe daha parlak olarak ilerliyordu. Vasil: — Söyle, dede dedi Buzikanm kabur. gn kemiklerinin iki misli olduğunu söy. lüyorlar, doğru mu? onu bunun için öldü remiyorlarmış.. Subi mi? — Çok doğru! hem neden olmasın. Kaburga kemikleri tâ göbeğine kadar İ- niyor. Herkes Buzika gibi adamlari ko- ayca öldürebiliriz sanır... Fakat onların kara ciğerleri için hiçbir korku yoktur. Kaburga kemikleri kara eiğeri örler, kurşun oraya kadar gitmez. İnsanda ka- Taciğer en esaslı azadır.. Allah göster. mesin, İnsan kara ciğerinden bir biçak yer, yahut sadece bir sopayla, bir taşla karaciğer zedelenirse 'artık © adamdan hayır kalmaz, zayıflar, kan tükürmeğe Yazan Y Aleksandr Kuprnik başlar, Ne yiyebilir, ne içebilir, inayet ruhunu verir, Çocuk göğsünü, kaburgalarını, içeriye çökmüş karan elleriyle yokladı ve uzun uzun İçini çekti. Düşünen bir sesle: — Bel kemiğinin de beygirlerde oldu- ğu gibi insanlarınınkinin iki misli oldu. gunu söylüyorlar, dedi, bu dn doğru mu? — Eh... Belkemiği böyle olan insun - larda var, — Buzlka du bunlardan biri mi? — Kimlerden? — Belkemiği çift olanlardan. — Ben bilmiyorum, bu işe dair bir şey diyemem. — Öyle olduğunu zannediyorum. İhtiyar başını salladı: — Kör şöy mümkündür... Her şöy milmkündür.. Fakat görüyorsun ya, Bu- zika her şeyden evvel çok kurnaz bir arkadaştır. Bir defa Şebeleoknda yaka - Janmıştı. Yakalanmış demek doğru de- Zi, Bir kadın meselesi yüzünden rakip oldukları bir mujik taarfından 616 verii- mişti. Bir tarlada beygirleriyle böraber çevrildi. Vakit akşamdı, onu tullular... Adet olduğu üzere bir klübeye götür - düler. Ateş yaktılar ve onu dövmeğe ko, yuldular, Bütün gece onu, neresine vur- duklarını düşünmeden öldüresiye dövdü. ler. Böyle birisi dövllürken herkesin dayağa karışması âdettir. Dayaktın puy- larını almak İçin kadın ve çocuklarin! bi. İe getirdiler. Bu adamm ölümünde her- kesin payı olmak lâzım. Dövdüler, döv. | düler.. dövdüler. Artık dövmeğe takat- | Jeri kalvaadığı vekit bir yudum bir şey sin, ana bir damla içecek bir şey vere- cekim... Büzika kurnazdır. Bu kadar dayak ve. miş bir adamım biraz su İçerse ölü gibi bir hal ğını bilir. Bir parça doğru- lur ve “iyi hıristiyanlar; muhterem ce- miyet, der. Bana bir damla rakı veri niz. Sonra yöniden başlarsınız! önyak- tan öleceğimi biliyorum. Ve ölmeden bir defacık daha rakı tatmak İstiyorum... Herkes kahkahalarla güldü ve ona ra- kı verdiler.. Sonra rahat bıraktılar. Za- ten artik dövmek neye yarardı. Ölüm halinde olduğunu görüyorlardı. Ormana gölürdüler ve çalılıklar arasına bir ber, gir leşi gibi attılar. Orada gebereceğini düşünüyorlardı. Halbuki hiç de öyle ol madı, Huzika orada sadece istirahat et- ti. İki ay sonra Mitrle'nin atlarmdan İ- kisi eksildi... Hem de en güzelleri. Genç çocuk şen bir sesle bağırdı: — Oh, bunu yapan Buzlkaydı şüpke- BiZ... Itiyar Löyok manalı bir hareketle: — Bu bize sit değil... Dedi. Bu işten Sonra Mitro Buzikanm önüne geldi ve diz üstüne sürüklenerek ayaklarmı öp- tü. “Bu parayı sl ve beygirlerimin ne- reda olduğunu bana #öyle. Onu sen bi- tirsin.,, Buzika cevab verdi! “Mitro, bir 8z su içsen daha İyi olur, İşte Buzika böyle bir adamdır. “Devamı var) © Padişah kelleleri Yazan: M.M. Osmanlı tarihine dayanarak hazır. ei neriana. tan. vee e — a r a > içiyorlar. Bir lâhza İstirağrt ediyorlar, 2 sil PAR — bir kolru ile doldu. Avrupanm en eliratli lkomotifi olan bu iren İtalyadadır ve Roma ile Napoli a-| sonra yeniden başlıyorlardı. Birdenbire | yar bir ei HABER'de pia cn m. #orar gibi, gözlerini .-asınde işlemektedir. Son bir seferinde bu mesafeyi bir buçuk saatte alarak, saatte | Mitro Bulzkenm keman hemen nefes ai- | Saol Di a öteki kıyısından ayır |180 kilometreye yekm bir sliratle rekor kirmoştır. Bundan sonra dünyanm en sürat- | madığını görür ve: “dikkat ediniz, APP, İ İ sena in HM lokomo"'fi gelmektedir ki, oda Amerikadadır. bu çapkım ayaklarımız altında geberme , | hm - — -—— — —— —— ————— — : eee el am ankara İş 5 ——e a pe BORİDAN BURTDAN 195 ü a srdin biri ütriyerek hal isusa- 5 Uça Bösterdi, arkadaşlarının ölüsünü kal- m Sirajilâ da gösicrilen ta —— gom.şlerdi. Büridan kararlaştırdığı veçhile kapı» ya üç defa vurdu. #4 İleri Marinyiyi arıyor ve: — Kılıcım göğsüne girecek Marinyi! diye homurdanıyordu. Giyom; Büridan başını çevirdiği sırada be. mencecik vaziyeti anladı, Tam bu sıra- da impaâratorla kraj kendisini birer ko- lundan tutarak çektiler, ordu, Jiyon Valuvarın konağına * gelince, — Büridan! Bize yer aç, - diye ba- Giyom: ç —4— Simonu kont Valuvanın dairesine biti- ğırdı. Dövüşü yalnız kendine hasret. — Alıklığın lüzum yok.. Hayatını A ALUVANIN KONAGI şik odüsında buldu. Masa başma Otur- me, » dedi, tehilkeye koymakta ne mâna var! . de- : adaş Grev meydanına gekdik- muş, elinde tuttuğu bir şişeyi merakla Jen dö Pressi: di. z © Rayı “Ada Sen Öztaş kilisesinin saati tetkik ediyordu. Jiyonu görünce: — ileri! - diye haykırdı. Rike de; Sen galıyordu. — Vay! - dedi - Sevgili nişanlım.. Ağır hakaretler, galiz küfürler kılıç — Arkadaşlarının yüzüne bakacak bayi, | Antuvan kapısı tarafına koşmıya dindi bel de beni aratocaktım, Monsün şakırlılarını bastırdı. yerde menhuş Marinyinin süratına bak- in Büridan ; yörün bazı emirlerini tebellüğ etmen Büridan: makta ne mâna var! Neredeyse ağlaya” kaldrik? . dedi, fâzem geliyor, — Sıra Marinyiye gelinciye kadar cağım! . diye ilâve etti: > “İde kendisini takip ettiler. Koruma dar dar sokakların köşelerine an gece hırsızlarını bile korkut - © Karan bir ses: >. $ ! Geçmek yasak! «diye ba- an “evap vermeden İleriledi, Bir m “Hırsız var! Katil varl,, ranlar oldu. Altı arkadaş, te - e N Sitikleri 'devriyenin arasında geç- Zir, iki. dört... altı! diye saydı. de vg irem. Bir eksiğimiz yok.. On- “i konağında, sonra da devriye a mama #lüm tehlikesi atlat- Jiyon titredi. Ağzımdan neredeyse fırlayacak kelimeleri güçlükle zaptetti. — Ne var, neymiş?, Malengr, cevap vermeden baş ve şa- hâdet parmakları ârasında tuttuğu şi- şeyi kaldırdı. Islıkla bir külhanbeyi has vası çalarak şişenin içindekini yeniden tetkik eder gibi baktı, Sonra gülmiye başladı. Nihayet; — Çoktandır servet peşinde koşu yorsun.. İşte servet bu şişenin içinde.. Gülmesine devam etti. Jiyon, az son- ra gülmek &ras bana gelecek!, - diye düşündü. Malengr devam etti: — Ağiz sevgilim! Görüyorsun değil sen de payını a) bakalım şehremini! . diye bağırdı. Şehremini kanlar içinde geri çekildi. Dövüşten ayrıldıklarına mütcessif ol muyan iki askerin kolları arasma yıksl- dı: Marinyi, sendeliyerek, kızımı seven 'bu delikanlıyı, bütün nefretine rağmen, takdirle seyrediyordu. Oday; kaplıyan on beş askerden yedi, sekiri yerde in. Uyor, diğerleri de gerilemiye çalışıyor- du, Giyomla Rike: — Haydi! - diye bağırdılar. Hücum #rcası bize geldi, Kendimize yol açalım. Bu sırala Marinyi bir düdük çaldı. Merdivenlerden daha kalabalık bir aş. Altı arkadaş; Lansölonun çalışması neticesinde kendilerini müdafaa edebi- lecek bir bale getirilen bir çdaya iltica etmiş bulunuyorlardı, Kapıy: kapaya - rak ardına büyük bir ambar v bunun üstüne de ellerine geçen eşyayı yığd: . lar. / Bigorn: k — Işte iştihkim.. İşte muhasaramız « da yiyeceklerimiz, -işte kaçma. yolu. dedi, Bunları söylerken sağlam, meşe ağaçlarından yapılmış sandalyeleri, ma- saları, konakta eline geçirdiği yeyecek. leri üzerine yığdığı masayı, ve bir pencereyle Gotye ile Filibin yukarıya çıkmak Üzere evvelce kullandıkları ipi « Senyör Tilip?., ri ker yığınının ayak sesleri işidli, Bir gösteriyordu. ii ğe müsademede birimiz öle sal ŞığAyiZ. Gt bizratbel aldi kaç saniye içinde göğüslerinde Mariw- Bu pencere aslanlı bahçenin köşesine Nereden mi? Hani Sen Marten soka » yönin armasını taşıyan kırk kadar aske: bakıyordu. <5 in e) Bunu açıkça söyleyi- ince ha Ben ölceksem ölümüm- hiş olmazsa istiğfar etmiş o- ğında tabii nebatlar satan bir dükkân var ya oradan. Hâni bir kaç defa gerek bizim ve gerek elendimizin işleri için içeriye girmiş bulunuyorlardı, O zaman Marinyi; — Hay Allah müstabkını versin! Büridan tebessüm etti, Könk kılıdını yemek masasının üstüne bırakarak der- bal Rigsrnun yardımiyle istihkâm yap- ki! bir kaç kere gitmiştin ya?. - diye bağırdı. mıya çalıştı, çe lecek adamın istiğlara ihtiyacı — Zehir öyle mi?, Filbakika Büridanla arkadaşları or. Gotye: iş — Ivi büdini., tadan kaybolmüuşlardı — Gerçi sofradan daha kalktı e an kay! ışlardı. gi yeni rm. b da kimmiş? — Kimin için bu? Başvekilin askerleri, düdük sesine Fakat bu karnınızın âç olmamasına bir , kşmalarıa devam ettiler, Fa- düşünüyordu: “Zavallı de- iy hâsıl 'da aklını almış. Çıl- Jiy vü m tarif ettiği kapının önüne — Şimdi anlatacağım.. Tampl zında- nında bir kadm var.. Onu sen de tanır. sın, Hani İnnosan mezarlığı yanında perili evde oturan kadın. © © Jiyon, Malengrin hatırlattığı vak'a» koştukları sırada Lansölo arkadaşları- nin arkalarından görünerek Getyeyi iki omuzundan yakalamış daha uzak üçün. cü bir odaya itmiş ve Siyonla Rikenin: #ileri!,, diye bağırmasına: — Geri! diye mukabele etmişti. İİ SĞLMNMMK sebep teşkil edemez. . dedi, Rike ile Giyom da (lâve ettiler; — Hararetten de yanıyoruz. 'Büsidanla Bigern sandalyelerle vü. cuda getirdikleri istihkilm: tamamlamı- — «