#AYUZI YE ana 177 SEY, Yazan: Ş. —30— K. Casus kadın, iradesinin elinden gittiğini dehşetle görüyordu kıldığın: hissetti, O gün Benuayı görmi- Rober Düma — Delikanlı, büyük bir ar seni bekliyor. Sen ve öküz senenin en mühim rolünü oynıyacaksınız / My Çeviren: F. — Hayatımın en güzel günlerinden defn, kadınlık cazibesine mağlâp olmi- birini göçirdim. Diyo heyecanla söylen- di ve yüzbaşıya dikkatle bakarak ilâve etti: — Belki âp hayatımm en güzel günü. Ertesi gün için bir randevu tayin et- tikten sonra ayrıldılar. Benua dönerken kendikendine “'ne mahir bir komedyası! diye söyleniyor « du. Ayrılış sahnesini no güzel oynadı. Bilmiyen samimi sanırdı. Halbuki sadece rol yapıyor. Meslek icabı her şeyden şüphe etmek #tiyadı yüzbaşıyı o akşam yanlış bir mu- bakemeye sevketmekteydi; Erna sami- miydi. Casus kadın odasına çıkınca elektriği yakmadan bir koltuğa oturdu ve dalgm dalzm, dakikalarca hep o günü düşün. dü. O akşam odasıma hakiki Erna değil, eskisinden bambaşka, eskisinden utanan bir kadın olarak dönmüş gibiydi. Mazi- sinin tamiri gayrikahil hâdiselerini dü - şündükçe içten bir teessürle titriyor, si- nir buhraniyle mendilini dişleriyle par- çalıyordu. Hayatında ilk defa olarak o akşam kendisini bir hâmiye, temiz bir hâmiyo muhtaç hissetti, “O, Ondan baş- kâsı olamaz!,, Etrafındaki karanlık gecede ondan başkasmı göremiyordu. Niçin o yanmda değildi? ah şimdi o yanında olsaydı, ken- disini onun kollarma şehvet arzusiyle değil göfkata muhtaç bir küçük çocuk tehalüküyle nasıl atardı? başını onun geniş göğsüne dayayıp mazisini düşüne- rek hıçkıra hıçkıra ağlamak arzusu ile yanıyordu. Erna seviyordu! Xvu On çün geçti. Brnanm evvelki şehsi- yeti bu on gün zarfında aşkın harareti- le, ateş karşısında bir mum gibi, gittik- çe eridi, Casus kadın bu istihalesinin farkmdaydı. İradesinin artık elinden git- tiğini ve bir başkasının hükmü altma girdiğini dehşetle görüyordu. Nasil bir tehlikeye gittiğini anlıyacak bir zekâda bulunduğu için ilk zamanlar isyan etmiş- ti. “Matmazol Şoytan nasl olur da mağ- 1üb edilebilirdi? Düşünmek için rlente karar verdi. Bir gün Benua İle buluşma- dı, bir behane icad etti, Kır gezintile - rinden iki çün sonra Benunya: — Yarm sizinle buluşamıyacağız. De- mişti. Öbür gün buluşuruz. Erna, aşkma hikim olabildiğine pek memnun, odasına kapandı. Fakat o gece hemen hiç uyuyamadı. Ertesi sabah ise bir gün evvelki kararmın kökünden yr- yecekti, Neden? hiç sebebsiz! bu yirmi dört saat ne İşine yarıyasaktı, Onsuz ko- <a bir günü nasıl geçirecekti? bu kelime zihninde bir bal, r ve İradesini, kararla! birer alçı heykel gibi kolaylıkla yı riyordu. Mağlübiyeti kabul ederek birkaç da ka sonra Benuvaya telefon otti: “Rande.. vusunu başka bir güne bırakmıştı. Öğle Üzeri onu otelde bekliyecekti.,, Beraber yemek yediler. Sabahleyin hava kapalı ve yağmurlu geçmiş, Erna tekrar yatağa girmişti. Yatakta onun la vücut vücuda uzanmak ne saadet 6- lscaktı, Ah! Niçin istemiyor, niçin tek. Uf etmiyordu? Onu ne kadar sevdiğini bâlâ anlamamış mıydı? O sabahtan sonra Erna hislerine kar 41 bir daha mukavemete teyebbüs et- medi. Böyle bir fikir hattâ aklına bile gelmedi. Onun için dünyada yalnız Be- nuva vardı, önün bâricinde her gey ve herkese lfkaytti. Berlinde Eraa'nm hiçbir haber gön. dermeyişinden endişeye düşmiye baş- lamışlardı. Casus kadm, yalnış bir tek tup göndermiş, Bonuva ile temas et bildirmişti. Bir daha ses sada çıkmamıştı. Ers artık tâmamlle değişmişti, Vazi yetini muhakeme edecek halde değildi. Zihni yalnız hâdiseleri kayitle iktifa 6- bunlardan netice çıkaramıyordu. EBönuva'nn düşman vaziyetinde bir de, giziklik olmadığını, sistem dahilinde ça. işarak yavağ yavaş İlerlediğini farke, diyor, fakat mukabil tedbir alacak kud. reti kendisinde göremiyordu. Kendisi bulunmadığı bir zamanda odasına gire- yek eşyasını karıştırmışlardı. Koyduğu İşnretler bozulmuş olduğu için bu mu. hakkaktı. Bu işi kim yapabilirdi? Her- halde Benuva. Çünkü Erna onun Lava. buda gizlendiğini odasından çıktığı s- rada görmüştü. Benura, avmm etrafındaki ağı gittik çe daraltıyor, Erna ise mukavemet bile etmiyordu. Benuyunın bu muvaffakıyeti de Ernayı ona bir kat daha bağlamak. taydı. "Ne kadar vazifesine âşık ve kendisine hâkim bir adam., Halbuki Er nayı arzu ediyordu. Bu, Erna gibi zeki ve o tecrübede bir kadının gözünden kaçamazdı. On defa, virmi defa mağlüp olmak, sinirlerine itest etmek raddeleri ne gelmiş, fakat daima son dakikalarda kendisini toplamıştı, “İşte hakiki bir er. kek", diya düşünüyordu. “Arzularma hâkim olmasmı bülyor., Hayatımda fik diya: vg (0d 3YON OFNVZ Vi İnan ki, meleğim, bu saadetlerimden böyle uzun uzun bahse, dişim sana nispet olsun diye değil, Bak, sana vaftiz oğlunun ta- | yan bir erkekle karşılaşmıştı. Bonuva- nm bu mukavemeti onun aşkını büsbü. tün artırmış, hürmet, hayranlık ve tak- diri © karışık yüksek bir bis haline getir şti, Artık onu sinirlerile şehvi arzula. , kalbile seviyordu. Ona bir sü- rü âşkn yağmasma uğramış vücu dun eğil, manevi şahsiy ç tes, hakiki bekâretini teslim etmek İsti du. ... o ekşam Benuvadan kendisini ti götürmesini istemişti, Balkon localarmdan biririn perde #- rasında konuşuyorlardı. Ernanm yanıba. şında, fakat biraz geride oturmuş olan Benuva önündeki harikulâde kadm su vare elbisesinin büyük bir cömertlikle çıplak bıraktığı omuzlarını, serimi sey, rediyordu. Erna tiyatroda hemen herke sin gözlerine bir hedef noktası teşkil etmekto idi. Kadın, erkek herkes ons bakıyordu. Benuva erkeklerin kendisine hasetle baktıklarmı görerek adeta ifti- har duydu. Prkeklik gururuna mağlip olarak, bütün tiyatro halkma “bu kadın bana aittir!,, demek istemiş gibi elini uzatıp Ernanm iskemlesinin arkalığına koyda. Casus kadın bunu hissederek ha fifçe geiiledi ve çıplak sırtinı Benuva lim olmamış kalbini, Era yatroy nm eline yasladı. Elektrikler tekrar söndü ve piyesin ikinci perdesi başladı. Bir aşk sahnosi temsil ediliyordu. O akşam mutadından çok sinirli olan Benuva, sahnedeki tem silin ve ona refakat eden tatlı, sinirleri, “gevşetici müsikinin tesiri sitmdn kalmış olacak ki, yanmdaki kadınm cazibesini teneffüs etmek İstemiş gibi Firnaya doğ ru eğildi. Erna başmı biraz arkaya doğ- ru iğdi, Benuvaya yaklaştıri. Locann Sıcak loşluğunda, musikinin sürükleyici tesirinde ve sahnedeki artistlerin u- yandırdığı sun'i aşk havası içinde şeh. vet hırsı ikleini yaklaştıri. Dudakları Ani ve haris birleşti. Bir an yalnız du Jarile yaşadılar, Nihayet Erna mıril dandı; — !Gdelim. Artık buradan gidelim. Yüzbaşı onu, kollarile kemiklerini ça- tırdatırcasma sarmıştı. Göğsünde, Ema nm arzudan sertleşmiş memelerini eği, yordu ve şimdi o, dudaklarını Ernanin dudaklarından ayıramıyordu. — Otele dönelim. Otele dönelim sev- gilim.! Zibni karmakarışık, Erna, adeta inli. yordu. (Devamı var) Ön ayaklarımı tuz ve mika halitası. sna batırdı ve kaddı, Aşağıya çöktüğü. nl hissettim. Ne oluyor diye şaşırdım. Çivileri yere büsbütün batırarak baya. tımda şimdiye kadar yapmadığım ve bundan sonra da katiyen yapmıyacağım en kuvvetli bir gayreti s#arfettim. Bir daha boynunu kıvırmıya uğraştım. So. nuna kadar var kuvvetimle hilcumdan geri kalmıyan bu manda, ön ayaklarını yerde sağlamlaştırmak için uğraşırken birdenbire yere düştü. İşim bitmişti. Sahneyi terkederek yavaş yavaş uzak. taştım. Baba Turner, Tom ve oradakilerin hepsi büyük bir hararetle beni tebrik et tller, Mis Stedman manzaranın barik, lâde olduğunu söyledi; çok hoşlandım. Baş aktör hiçbir gey söylemedi, buda hoguma gitti, Kadın sordu: — Bunu nasil yaptınız? Mütevazınns bir tavır vap verdim; — Ne olacak.. Bönim için bundan ko lay ne var? Fakat ihtiyar mandanın ön ayakla- rının kaymış olduğunu kimseye söyle- medim. Esiser bunu Makkonyandan- başka kimse görmemişti. Kulağıma eği- lerek dedi ki — 'Tom talihin varmış! Eğer koca oğlanın ayakları kaymasaydı, şimdi iyi bir eğer takımı, güzel bir vinçster tü- feği, koca bir tabanca, benim olacaktı. Sinemacılar memnun olmuştu. Bana beş yüz dolarlık çeki verdiler. Hemen atımın sırtına atlıyarak Poncaya gittim, Bir aktar dükkândan, cilâk kırmızı zenkte parlak bir kutunun içinde çok güzel beyaz bir ayna, bir tarak ve bir de fırçadan ibaret bir tuvalet takımı aldım, Bunları Mis stedmana hediye et- tim, Memnun olmuş gibi göründü. Ertesi günü eski Polyscoje sinema şirketinin şark şubesi direktörü, bulun- duğumuz şehre geldi. Beni bir kenara çekerek kulağıma fısladı? —'Tom, büyük bir film yapmak ni- yetindeyiz. İsmi Kuvadistir. Sen bu filmde Ursus relünü yapacaksin? Hani zavallı bir kızı azgın bir boğanın boy- nuzları arasından kurtaran kahraman yok mu? İşte onun rolünü.. Anlamak istiyordum: — Bu zavallı kız Mis Stedmmân mi ©- lacak?, — Elbette başka kim olabilir? — Kiralandım gitti bile. takmarak ce. eN MC nin cehenneminde bu kelimede olabilir mi? Bu cevap üzerine direktör “a için dedi ki; — Delikanlı, büyük bir ii # bekliyor. Sen ve öküz bu Seni, ei mühim rolünü oynayacaks0lf- Pi gözünü kapayacakım, erte$İ p #| çınca kendini meşhur bir adar ceksin.. — Fena değil, fakat bu işt€ var?, Direktör cevap verdi? al — Para mı? Oğlum seni sr” bekliyor! Kendi kendime söylendim* yi — Bu adam milyonlarda” yor. halbuki bana bir tanesi Hakikatte kendi kendini si lan, yaban mandasını yere v için sinema kumpanyası ar na verilen 500 doları aldıkta çi , radığım bir milyon dolar arti 4 zaklar da gözükmüyordu. z Texasda genç bir delikanlı 5 cıların, bana çok büyük gibi vr rakamlardan beke Fakat beraber ulunduğum sanlarına nazaran bunlar hiç Pİ” 5 Me miyormuş, Sinemacılar arasın le hâlâ da ayni şekikle devö” dim Zaman bunları vlan farfaralıklarını da tadi) ed 20 Kumpanyanın idare müdür Valvarth 70.000 veyahut vo sözünü, tapkı çobanların sürü rl mış bir çift öküz hakkında babi tükleri ayni ses ve perdeden © rurdu. Sinema mensupları e büyük rakamları sayabilmek İS > mektebe devam etmiş olduklar. şaşardım, Bunları düşünürken, ve bana milyonu verse, önümde bir milyon olup olmadığı! ai için, bu parayı kime SAY. W meselesi zihnimi yormağâ miye mek ki sinemacıların kuyrül 4 tilmamak benim için daha İl Çünkü milyonu sayabilecek alar sa, 0 da hiç güpheniz sne 4 Bir gün bir milyon altın kadar ağır olabileceğini ti tm, Valurath, bir saniye dö” e sonra bünün 4000 librelik bİZ edeceğini söyledi, (Deve MEKE , Yalnızlıktan dahs i binin gösterecek 'bir hikâye anlatayım. Geçen gün arkamıza bir fıkora takıldı; fıkara kısmı, yanımda çocuklarıyle sokağa çıkan bir annenin sadakadan kaçınmadığını bilir. Arman'n daha ekmeksiz kalmanm, paranm ne demek olduğundan haberi yok; ama geçen- lerde bir borazan istemişti, almıştım; şahane bir tavırla onu İhti- yara uzattı ve: — Al! senin olsun! dedi, Fıkara: — Müsaade eder misiniz? alayım mı? diye sordu. Dünyada öyle bir ânm zevkinde daha üstün se olabilir ki? Fr- kara, nokadar olduğuna pök bakmadan verdiğim parayı alırken: — Madam, dedi, benim de çocuklarım vardı. Bu borazanı onun Için sakiryacağım! Bir gün gelip Arman gibi bir çocuğu leyli mektebe göndermek mecburiyetinde kalacağımı, onu daha ancak üç buçuk sene yanım. da alıkoyabileceğimi düşündükçe tüylerim ürperiyor. Maarif, her su takdis ettiğim bu masumiyetin çiçeklerini yolacak, bu cicilikle. Fİ, bu canım samimiyetleri mahvedip belki de çocuğa onların aksi- mİ aşılıyacak. Arman'ımm öpüp okşıyarak baktığım, temizlediğim kivirerk saçlarmı kesecekler. Ya ruhunu ne yapacaklar? Ya sen ne âlemdesin? hayatımdan hiç balisettiğin yek. Felipe- yi hâlâ seviyor musun? o Arab oğlunun da seni sevip sevmediğini sormuyorum, ondan eminim. Heydi Allahaısmarladık; Nois şimdi yere düştü, ağlıyor; gidip onm kaldırayım. Hem daha devsm etsem ba mektup bir cild tutacak. XLvı Madam dö Makumer'den Kontes dö VEstorad'n 1829 Başıma gelen müthiş felâketi gazetelerde okumuşsundur, Röne, Nurullah ATAÇ —gp ciğim; sana bir geyler yazamadım; yirmi gün yirmi gece baş ucun- da bekledim, #on nefesini verdiği zamân yanındaydım, gözlerini ben kapadım, rahihlerle beraber göceyi cesedin yanımda geçirip- ölüler dussmt okudum. Bu korkunş acılara, kendime ceza olsun di- ye katlandın; ama ölümünden biraz evvel bana bakarken dudsk- larinda beliron tebeasilmü görünce anladım ki onu öldüren ben de- ğilim, benim aşkım değil! Ama şimdi a yok, ben yine yaşıyorum. Sen ki bizi pek yakından tanıdın, sana başka ne söyliyeyim? bu iki cümle her şeyi anlatmıyor mu? ah! bir kimse gelip de bana onun tekrar verilmesi kabil olduğunu söyilyebilne sadece bu vaadi din- lemek için cennetten yazgeçerdim; bu vaadi dinlemek de onu gör- mek olurdu'.. #i saniyocik olsun bna tekrar kavuşabilmek, kalbi- me saplanan hançeri çıkarıp nefes almak olurdu! sen gelip bana bunu söylemez misin? böni aldatscak kadar sevmiyor musun?... senden bunu bekliyemem; sen bana onda derin yaralar açtığımı söylemedin mi?.. bü doğru mu? hakkm ver, kardeşim, ben onun aşkına lâyık değildim, o aşkı hak etmedim, çaldım. Saadetimi, çi. gmca kucaklaşmalarla boğdum! #ana bu mektubumu yazarken ör- tık deli değilim sms yalnız olduğumu hissediyorum! Yarabbi! se- Çeviren : Onu elimden alıp götürdükleri zaman onun ©85 very yattım; ben de öleceğimi umuyordum: “Aramızds pi ! var, benim onu itecek kadar kuvvetim yok mu7,, tedi v yazık ki pek gençmişim; beni, kırk gün süren bir M bars” sinde gaddar bir ilmin icadları ile beşledikten moni '* getirmişler; gözlerimi açtığım zaman kendimi pen©? bul onun benim için diktirip baktırdığı çiçekler arasınd di önümde mühteşem tzanan manzara Üzerinde O”. gö” gezdirmişti ve bureyı bulduğuna, benim hoşums ge memnun olurdu. Ah! kardeşçiğim, kalb öldükten tirmenin acısma hiçbir şey benzemiyor. Bahçemis rağı beni titretiyor; toprak, büyük bir mezar gibi, niyorum! kaldim. O'nun çiçeklerini O'nsuz görmek nekadar Arnemis bâbam İspanya'dalar, kardeşlerimin sane #on do evinden ayrılıp gelemezdin; ama merak ©t51*” nıma İki gelek indi. Sorla dükü ile düşeş, o İİ ğ kerdeşlerinin yanma koşup geldiler. Gerçekten ii olan Kii 4 büyük, pek nadir ve her huşusta hepimizden Üsi ta iy” gr e) © ” bahçeye ilk gikişmmda korktum ve olduğu” a Mİ dan birinin öldüğü yatağm başımda üçümüz de 80” ve sesiz bir iştirab içinde geçirdik. Fellpe'm ölüred bırla katlandı. Kardeşi ile Maria'yı görünce bir 89 larma bir serinlik geldi, Her zamanki o sade hali İf — Güzelim, dedi, Fernando'ya Makumer baron! unuttum, ölmeden vasiyethamemi tekrar yapmal0””. kusuruma bakmaz; sevmenin ne demek olduğunu Beni ölümden kaynım'a eltim kurtardılar; şim panya'ya götürmek İstiyorlar!