7 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÜS İ a a— — —— HABER — ZKsam postası | T TEMMUZ — 1938 Yazan: S. 1. Beeston ARMAN, şişede kalan şarabı da bardağına boşalttıktan sonra: — Demin, dedi, otomohilimle ce- nuptan doğru gMiyordum; buradan iki Mil kadar uzakta, bir tepenin üstünde Yapayalnız bir ev gördüm. Geçen hafta Zavallr bir ihtiyar vahşicesine öldürül- Müş, 6 evde olacak... “Dokuz çanlar” ötelinin sahibi, müşte- Tisinin yemekten memhnün olup olmadı- Ni Sormaya gelmişti; onun bu sözleri- hi duyunca yüzünde bir ciddiyet belirdi: — “Rüzgâr tepesi” cinayetinden mi bahsediyorsunuz? dedi. Evet, buraya Belirken oradan geçmissinizdir. Çok A- Ciklı bir vaka, doğrusu.., Zavallı Mr Tra- CFi burada herkes tanır ve — severdi. Ünün birinde odasımda ölü — bulundu... afatasını parcalamışlar. - Baska bir müşteri söze karıştı; kırk Yaşmdıa kadar vardı, irivarı bir adam! — İsin aslı hâlâ Aanlasşılamadı. değil Mi? dodi. |— Havır, gimdive kadar ehemmiyetli bir $evy bulumamadı. Fakat polisin, otuz- & kirk arasında, kahverengi elbiseli bir adamdan şüphe ettiği, onu aradığı söy- €Nnivor. Gitmek üzere kalkan Garman: de;'- Ümid edelim ki yakında ele. geçer, - Ötelci sakalmı tersine tersine Sıvaz- arak- <— Onu, dedi, sön defa bu salonda Börmüstüm. Evet, burada, bu — masada Yemeğini viyordu... Güzel bir ihtiyardı, Arkasına lâcivert bir ceket giyerdi... Ha- ? Yessamların givdiği önü kapalr ceket- ler Yok muü, onlnrean.., Sartmtreak hir sn- kalı, altm gözlükleri verdi... Zavallı a- İüm he akla gelmezdi ki. Garman hesap görmek üzere cüzdanı- B ekarmıstı: öteleinin sözünü keserek: — Affesarsiniz. drdi, isim acele... O- fomnbilim kösük; eeet Çokuzdan evvel Mrava varmam İâzm, Öövyün son evlerini veni gecmisti ki, _l““ bir dönemeç yerinde, durması İ- Sin kendisine kollarıyla işaret eden bir gördü, Hemen fren yaptı ve oto- n Adamcafız yalvaran bıeh':ü durdurdu. T Basln: "—.'T,mıdrava do#rm gidiyorsanız beni * Yanmıza alm, dedi. Unları söyliverek arabaya * vaklaş- İ$ti. Garman baktı: karşısmdaki adam ?t“’- yedi yaşlarında ,kahverengi elbise- *0 Yüzü sapsarı bir adamdı. Biraz evvel Okuz çanlar” oteli sahibinin anlattık- Armı hatırladı. Doğrusu öyle bir ada- ! vol arkadası diye almak hayli tehli- Seli bir gavdi: fakat Garman korkak de- Sildi va tehlikeli vasivetlerden cekin- Mek süvle dürann, hilâkis onları arardı. d'—'_"* döstinmeden karar vermek de â- *ti değildi; biraz zaman kazanmak İs- Ve sakin bir sesle: ş — Ne var? diye sordu. IE_Üteki çekingen ve endişeli bir tavir- — Çok sikılarm, dedi. Treni beş altı At beklemek lâzım: halbuki bir an ev- Sb ndrava gitmek istiyorum. Beni Yanınıza alırsanız minnettar edersiniz. Tman : — Peki huvrun, dedi. gö Mobil tekrar hareket etti: bovuna de;e: î“’—)'li hızlı gidivordu. Garman için- y) * “Acaba bu herif kim? diye düsünü- Lo;d"- Buradan bir an evvel uzaklaşıp bi draya gitmek istemesinde saşılacak gi 1"5' Yok ama, elbisesinin kahveren- m;_m“' işi biraz bozuyor... Elbet anla- Ce Bana bir oyun oynamağza kalkmak €rse kafasının patladıfı gündür...., upollma bir gey gelmişti, yine içinden! ) :le“d €kiler ne diyecek! dedi. Öyle zan- Erim ki onunla seyahat etmiş olmak, a hayli şöhret temin eder.., an Ylece yedi mil gittikten sonra Gar- Blkke, şe“'indenberi düşündüğü şeyi tat- ârar verdi. Bunun için evvelâ o- bili durdurdu: t v*;'; Soracağım suallere derhal cevab Ceksiniz, dedi. Öyle kacamaklı ce- Yab da istemem. Siz kimsiniz? Tuşturga ' Saşırmıstı: evvelâ yüzünü bu- — A Sonra elini kapıya uzattı: huz; deıîia da tuhaf tavırlar takmıyorsu- Ç di lurt)lahîlir. Ama sabeabsiz değil. Hay- t :âf edin: siz polisin aradığı adam- Bi "Bİl mi? ha şu Traser meselesi -— Biz___ y G"ll'!an:) mıî.o dîtotabiıir. dedi. Ama yanıldığı- hiz, Geki -mrinşlisimz. Bir beis görmezşi- — Ha alan söylüyorsünuz. ANİ ne demak istivorsunuz? —G ç Tada T G basit, İlk karakolda dururuz, Zİ Sorguva cekerler, ahva, “Bmk:enm elbiseli adam omuzlarmı Hefse tı:îa he? dedi. Bir değil, canmiz n"“ Takola götürün. — Bin &,, Mobili tekrar işleterek: Yater) dedtân%ina hacet yok, bir tanesi 4 İsin aradığı herif buvsa bakalım | Bir Fakat daha birkaç yüz metre gitmiş- lerdi ki Garman, yol arkadaşmın, bir- koşmağa başladığını gördü. Derhal o da denbire arabadan atlayıp olanca hızıyla arkasından gitti. Pakat bu koşu çok sür- medi, çünkü kahverengi elbiseli adam kalbinden vurulmuş gibi birdenbire dur- du. Gözleri anlaşılmaz bir korku ile yer- lerinden uğramıştı; boğuk bir sesle: — Aman Allahım! yine o!... Yine o!... diye bağırıyordu. Garman, sinirlerinin kuvvetli olması- na rağmen ürpermekten kendini alama- dı ve gözleri, yol arkadaşının parmağı i- le işaret ettiği tarala doğru dikildi. Ka- ranlıkta görebilmek için gözlerini dört açmıştı ama, birkaç tane kalmış sarı yap rakları rüzgârda titriyen ihtiyar, - cılız bir meşe ağacından başka bir şey göre- medi. — Kimden bahsediyorsunuz? ben bu- rada insan falan görmüyorüm! Garman bu sözleri söylerken herifi de omuzundan yakalamıştı. Öteki, dişleri biribirine carparak: — Ö, dedi... Altın gözlüklerinin parıl- tisımı gördüm. Bakm, iste orada... Arka- sımda da lâcivert ceketi var. Bakın, elle- rini ceblerinden çıkardı! Üüzerime atıl- mak istiyor; beni küurtarm, kurtarımn... Hayır, ölmedi. Kabil değil! o gündenbe- ri onu iki defa daha gördüm. Hep böyle idi... Söylüyorum ya! ölmedi, — yaşıyor, beni kurtarın, yoksa bir fenalıik edecek! Sesindeki helecan o kadar şiddetli bir hal almıştı ki Garman iliklerine kadar bütün vücudunu bir ürperme sardığmı hissetti. Duramadı, herifi sarsarak çek- ti, otomobile kadar götürdü ve zorla içe- ri soktu. O andan itibaren uzun zaman arala- rında bir kelime bile konuşulmadı; ni- hayet Garman, otomobili biraz yavaşla- tarak: — Londraya yaklaşıyoruz, dedi. “Rüz- gârlı tepe” cinayeti için polisin aradığı adamin siz olduğunuzu inkâr edemezsi- niz ya! — Benim başrma gelen polisin anlıya- cağı, karışacağı şevlerden değildir; beni kimse anlıyamaz. Ben derdimi ancak bir dosta anlatabilirim: ama artık kim be- nimle dost olmak ister. Mr Tracer'in katili olmadığınızı mı id- dia edeceksiniz. Öteki: — Beön asıl bu “katil” kelimesine iti- raz cdiyorum ya! dedi. — O halde onu öldüren diyelim. — Farzedelim ki öyledir; ne olacak? — Üyleyse... size kurtulmanız için bir ikapı brrakacağım. — Yani ne demek istiyorsunuz? — Şimdi onu anlatmanın ne sırası, ne de yeri... Bir saat sonra öğrenirsiniz. — Anlaşılıyor: şeytanca bir iş, değil mi? — Beğenmezseniz kabul Admız ne? — Milt. — Milt mi? peki... Beni dinleyin, Milt: benim gibi ©'z de bilirsiniz ki polisin eli- ne bir düştünüz mü, mahvoldunuz de- mektir. O halde artık elimden karmağa kalkmayın, ilk rasgeldiğim polise söyler, sizi yakalattırırım. Unutmaymn ki ben siz- den hiç olmazsa iki kat kuvvetliyim. Si- zin için en hayırlısı işi bana bırakrr_!ak. bana itimad etmektir. Tekrar ediyo- rum: size, kurtulmanız için açık bir ka- pı brrakacağım. " Milt susuyor, arasıra Garman'a sövle yan gözle bakıyordu. Nihayet _Gamaı_ı: — Bir cevahb versenize! dedi. Ne dü- şünüvorsunuz ? y — Ne mi düşünüyorum? bana öyle ge- liyor ki siz bana bir kötülük teklif ede- ceksiniz... Garman ağzınm içinden mırıldandı: — Anlasılıyor, siz tevkif edilin ceza mahkemesine düşmek istiyorsunuz. Milt: — Hayır, hayır, dedi. Hele bir tecrü- be edelim. No teklif edecekseniz edin, etmezsiniz. güni bi $ N ge 5A Yo AD Z * , . â Elinizdeyira... Korkmayın, artık kaçma- ğa kalkmam. AHMİNEN bir saat sonra iki a- dami Rozent Sireet'ten çıkıp Be- ak Stroet'e girdi. En yaşlısı, en göncin koluna girmişti; onları görenler iki dost sanıyorlardı. Biraz dik'-atlice bakılımca, yaşlıam — genei sürüklediği, kaçmasma mâni olmak istediği anlaşılı- yordu. Nihavet arkadaşma: — İşte geldik, dedi, Üzerinde “Aleksandr Diarmid puro si- garaları., yazılı bir dükkânm önünde dür- dular. Yan tarafta dar ve boyası bozül- muş bir kanı vardı. "Göldik” diyen adam, cebinden bir anahfar cıkarın bu kapıyı açtı. Önlerine, duvarları cirkin bir sarı kâğıtla kanlanmıs, ucuz bir muşamba ile döşünmiş bir. köridor çıktı. Dipte de bir merdiven görülüvyordu!: bütün bu dekor küçük, gömlelsiz bir havagazi lâmbasi- le aydmlatılmıstı. Garman: “Buradan” dedi ve arkada- şinm kolunu bıralmadan, dar ve dik mer diveni tırmanmafa başladı. Yukardaki kabnıya yaklaştıkları zaman bir insan ge- sİ duydular; ya ezbere bir şey söyliyen, veya kitab okuyan bir adamın muttarid sesi, Garman kapiıya yedi defa vurdu. Ses sonra biraz durup iki kere daha vurdu. İçerden bir ses: — Giriniz, dedi, Kapmım tokmağını cevirdiği sırada Garman arkadasının geri geri gitmek is- tediğini hıssetti; fakat onun böyle bir hareketini beklediği için hiç şaşırma- dı, sükütunu kaybetmedi, yakasından tu- | tunca İçeri itiverdi. Yuvarlanmaktan kendini zor kurtaran Milt, saskın saşkım otrafma bakmdı. Bu- lundufu odanm ortasmda üzün bir ma- sa vardı; basmna oön, on iki kişi oturmuş- tu. Tâ uçta da bir adam ayakta durmuş, elinde tuttuğu kâğıdı okuyordu. Hepsi de frak giymislerdi, yvüzlerinde de bir sivah ipek maske vardı. Ayakta duran adam, yeni gelanleri bir süzdükten sön- ra elindeki kâğıdı okumağa devam et- ti: 4 — Size, üç yeni namzed arzetmekle kesbi şeref eylerim, Birinci namzedi bu akşamki Jetimarmızda- bultmamıyen -dök- tor Yentman takdim ediyor. İkincisi, meclisimizde hazır bulunan Mr Klark Anstey tarafından teklif ediliyor. Üçün- cüsünü ise şimdi ccnehi bir memleket- te soyahat ötmoektoe olan pfrofesör Hunt- gars takdim ediyor. Cemivetimizin ni - zamname ve şartları bittahi namzedlerin üçüne de usulü dairesinde bildirilmiştir. Ayakta duran adam, avni muttarid sesle kâğıdı okumakta devam ediyordu. Fakat artik Milt onu dinlemez olmuştu. O atrafma bakımıyor, bulunduğu yerin Halecan klübü ük _zabıta ı'kesi ne olduğunu anlamağa calısıyordu. Her- | halde burası gayet süslü bir yerdi; ye- re pahalr İran halıları serilmişti; kapı- lar ipek perdelerle örtülmütüş; eşya az- di ama her parçanın bedii bir kıymeti ol- duğu ilk bakışta Aanlasılıyordu. Fakat bütün bunlar arasmda asıl dikkati çeken şey, her tarafa asılmıs olan arib acib maskelerdi. Garman, Milt'in kulağına İi- gilip: — Nerede bulunduğumuzu anlatayım, dedi. Burası Londra'nın en az tanınmış, en pahalr klüblerinden birinin merkezi- dir, Buraya girmek de çok zordüur. Adı: “Helecan Klübü" dür. — Söylediklerimi dinliyor musunuz? i Milt, kurumuş dudaklarını ıslatarak! — Burada ne iş görülür? diye sordu. — Burada herkes dehşetli heyecan- lar arar. Size buradaki adamların adla- rını söylesem hayret edersiniz. Çoğu kellelerini koltuklarına almp dünyanın en vahsi yerlerinde — dolaemıs, en müthiş tehlikelere atılmış adamlardır. Buraya gelmeleri de bunun İicindir: çünkü bu- rada, emsaline başka hiçbir tarafta ras- gelinmiyecek — heyecanlarla kargı'msa- caklarmı bilirler: korku, helecan, iste burada aradıkları ve bulacaklarından c- min oldukları say, Reis üe veni namzed- den bahsetti; hiç şilphesiz ücü de red- dedile-”a'stir. i — Nirin? — Cün'cü bi eemivete kahnl edilmek isin bir İnsanm va hi dwvulmadık bir' helecana bats olması, vabıd da kendisi- nin mütkiz bir korkuya tahammül ede- bilmesi lâsmadır. — Peki, beni bureva ne diye götirdi- niz? — B'razdan anlarsınız. R1 BİS elindeki kâördr okuvun HFitir- dikten sonra bütün gözler Gat- manla arkadasırı Aöndü. Ro'-- | lar © kadar kestindi ki “dit, maskelerin yarığındın sanki bir elektrik simsefi vi- ktvormra sihi titredi. Garman gayet na- zik bir tavırla: — Birinizin lütfen burava gelip de bu ademmin mhemasma mâni olmasını rica e- derim, dedi. Sonra devam etti: — Size bu aksam, klübünüzün istediği yeni heyecanlardan bir tanesini tattıra- Kaste T a Un K v e nni SÖ el SAai — ei d lli cağımı ümid ediyorum., “Rüzgârlı tepe”" cinayetini hepiniz duymuşsunuzdur; o- rada Mr Traser isminde bir zatın öldü- rüldüğünü ve katilin hâlâ ele geçirilme- diğini bilirsiniz. Mr Traser'in katilinin, beraberimde getirdiğm şu adam öldü- ğundan kat'iyetle eminim. Burayva ken- di rızasiyle geldi, kendisine “Halecan klübü" azası hukukunun bahşadilmesini rica ederim. Reis parmalılarının uçlarımı önündeki masaya dayayıp: — Hele bir tetkik edelim, dedi. Bunun üzerine Garman o akşam otel- ciden dinlediklerini, yolda bir adamın kendisini durdurup otomobile almasını rica ettiğini, sonra o adamın yolda kaçıp gözüns bir şeyler gözüktüğünü anlattı. Sözünü şöyle bitirdi: ) SA U aa a — Bu suyu içmiyeceksiniz!. mek oldu. Fakat sonra buraya getirmeyi daha münasib buldum. ŞSimdi kendisi hakkında vereceğiniz kararı bekliyor ve klübün himayesine almmasını rica edi- yor. Bana gelince, benim işim artık bit- miştir, vereceğiniz karara muntazırım. Garman sözünü"bitirdikteri sontâa kar- . makarışık, bir, gürültüdür. koptu... Reis birdenbire elini kaldırıp azaya susma - larını işaret eti; gürültü yatışmıştı, fa- kat birkaç kişinin hâlâ “Hungars” veya “Mikrob” gibi kelimeler söyledikleri du- yuluyordu. Herkes susunca reis sakin bir sesle: — Hakkmız var, dedi. Profesör Hun- gars'ın keşfini buğüne kadar hiç tecrü- be etmedik. Mademki ekseriyet buna taraftardır, o halde derhal o tecrübeye girişebiliriz. Cebinden küçük bir anahtar çıkarıp uzun masanın çekmelerinden birini aç- t ve içinden, sekiz köşeli bir kücük şi- şe çıkardı. Sonra: — Bana yarım bardak su getirsinler, dedi. Suyu getirdiler. Rejs şişenin ağzını açıp icine bir kibrit soktu: sonra bu kib- ritte kalan mayii suva damlattı. Birkaç saniye sonra Su yemyeşil kesilmişti. Milt, gözleri açılmış, yüzü sapsarı kesil- mis, müthiş bir heyecanla baktyordu. Reis ona sert bir sesle emretti: — Bunun hepsini içeceksiniz. Milt: — Ne olduğunu bilmeden dedi. içemem, — Ne mi? kurtulmanız için yegâne imkân. İdem olunmaktan ancak bu saye- de kurtulacaksımiz. Şu gördüğünüz şişe- vi bize, cemyetimiz azasından profesör Hungars gönderdi. İçindeki mayii, Ame- rika bataklıklarımndan birinden isztihsal ; etmis, Bize yazd'ğı mektunta bu mayiin bir damlasmın bir insanı hemen ihtivar- Tatrversceğini sövlüyor. Yüz buruşur, damarları sertleşir, gözlerin feri söner- | mis. Bunu i#dia #den nrofesör Hrngars olmasavdı, hiç sümhesiz İnanmazdık; fa- kat nrofesör tanmmış bir bakteritvolor aldrufamndan söründen sünhe edemayiz, Ümid ederim ki sizi nasıl kurtarmak is- tedtSinisi artiık anlamısemızdır. Polisin aradığı adam otuzla ktirk etaemdp .. Siz hep nn İeNkten sonra o kadar tanm- maz bir hela poleceksiniz ki rolisin siz- den sünhea otmposine imkön kalmıvacak, — Havtr, havır. asla... Böyle bir şeyi asla bohnl pdampem, — Fize düsünmeniz icin müsa*de, — İhtivarlamak mt7 mosalâ şinda. Altmıs mı? yetmiş mi? — Hir günhesiz daha fsmla, Zaten g- rsar banim üUmurumda desil, Ban simdi #iza royah verecek değilim, Dikkat e- din, bir dakikanız kaldr. Unutmayın ki vazivetiniz cok tehlikelidir. Milt titriven ellerini bardafa uzattı; onu dudaklarma kadar götürdü, fakat tamı İcacefi sırada vazgecti ve hir küfür savurum bardağı vere at kırdi. Hemen pencereya doğru atıldı. Onu tutmak İçin koşuştular ama buna hacet kalmadı, çün- iki dakika kaç ya- — İlk düşüncem onü polise teslim et- | kü Milt kendiliğinden durmuştu. Hemeh hemen duyüulmaz bir sesle: — Yine burada! dedi. Buraya da gel- di. Gözlerini bana dikmiş!... Buraya ge- lecek, yukarı çıkacak... Kapayın kapıyı, girmesin... Kurtarın, beni. kurtarin... Garman başta, herkes pencereye koş- tu. Hepsi de, karşıdaki fenerin ışığı al- tında, geniş omuzları, sararmış sakalı, arkasında lâcivert ceketi ve altın göz- lükleriyle bir adam gördüler. Yüzü sap- sarıydı. Yüzünün bütün Hhatları da kağ- katı kesilmişti. Garman, heyecanımı bel- li etmemek için sesini alçaltarak: — Traser, dedi. Milt, bir kırbaç yemiş gibi birdenbire dönüp — Yalan söylüyorsunuz, diye bağırdı. Traser öldü, buraya nasıl gelir. — Tâ kendisi... Hattâ işte buraya ge- Fvor, dinleyin, merdivenleri çıkıyaor. Milt büsbütün sararmış, ayakta dura- '© halde olmadığımdan masanım önüne kmüştü. Kapı açıldı ve Milt'in korktu- 1 adam, gözleri ona dikilmiş, üzerine 'ürüdü. Milt çırpmarak: — Tutun, tutun, bana dokunmasm! diye bağırıyordu. Fakat kimse mâni ol- mağa kalkışmadı. Lâcivert ceketli adam sessizce Milt'in yanma vardı, ellerini u- zattı ve onu boynundan yakaladı. Müthiş bir feryad işidildi; Milt kendini kurtar- mağa çalışıyordu. Birkaç dakika hiç Ses çıkarmadan boğuştular. Sonra birdenbi .r re... Sonra birdenbire Milt bir kahkaha koyuverdi: j — Artık yeter, Yeatman, dedi. Şimdi işin aslını itiraf edebiliriz. Öteki: KA — Ben de o kanaattevim, dedi. Takma sakalmı ve altm gözlüklerini çıkardı, yüzüne sürdüğü pudrayı sildi ve hayretle bakar seyircilere dönüp güle- rek: — Kamedimiz güzel oldu, değil mi? dedi. Herkes: — A! doktor Yeatman'mış! diyordu. — Evet, benim. SŞimdi müsaadenizle size genç döostum Mr Milt'i takdim ede- yim. Öyle zannediyorum ki şimdiye ka- dar cemiyetimize böyle bir helecan ge- çirten hiçbir namzed olmadı... Evet, bu oyunu beraberce hazırladık; kimseye ha- ber vermedik. Garman bu akşam “Rüz- gârlı tepe” den geçip “Dokuz çanlar” oteline ineceğini söylemisti. Ben de dog- tum Milt'e o tarafa gitmesini ve kendi- sine, Traser'in katli dolayısiyle aranılan adam süsü vermesini tavsiye ettim. Garman'ın aldanacağından emindim. İş ümid ettiğim gibi çıktı: Garman, otomü- biline binen adamm aranılan katil oldu- ğundan bir an bile şüphe etmedi ve onu hemen buraya getirrinğe karar — verdi. Ben de kendimi Mr Traser'in kıyafetine sokup pencerenin önüne geldim. Onun katilini inşallah polis yakmımda ele geri- rir; fakat dostum Milt'in o işle bir alâ- - kası bulunmadığından emin olabilirsiniz. “Şimdi reisimize sorarım: — dostum, cemiyetimize girmek hakkını kazanmış midır ? Reis: — Hiç şüphesiz ittifakla kabul edila- cek; dedi. ! Sonra cebinden mendilini çıkarıp alnts nın terini kuruladı. ; -u Seviliyor. — musunuz ? Tanıdıklarınızın sizi ne kas —— dar — sevdiklerini bir usu öğretlen - ( Baş tarafı 5 incide) Ş 35 — Atıl olacak yerde faal ve hahiş- ker misiniz? 1 36 — Kelimeleri doğru telâffuz eder — misiniz ? 37 — Başkalarıma bir zan ve şüphe âal- — tmda bakmamağa çalısşır mısımız ? 38 — Tenbel olmamağa çalışır misi- nız? : 39 — Öteberi ödünç almaktan tovak- ki eder misiniz? 40 — Tanıdıklarınıza ahlâki vazifele- rini hatırlatmaktan niz? ğ $1 — Her önünüze gelene kendi ka -- — naatlerinizi kabul ettirmekten içtinab e- der misiniz? t 42 — Süratli konuşmamağa - çalışır mısınız ? n 43 — Hızlı gülmekten çekinir misiniz? — 44 — İnsanların yüzlerine karsı alay — etmekten çekinir misiniz? M ea e b AT AO Çeviren:? Nurullah Ataç J içtinab eder mini- ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: