© Kaber'den Tacihe Zuhuru isyanı HABER -— Akşım postam, MESELE Çimento buhranı Birçok açıkgözlerin akılları durduracak kadar müthiş ihtikâr yapmalarına vesile oluyor. Tonu 17,5 liraya satılması icabeden çimentoyu 27,5 liraya satanlar var! topuz hafız Sehe sonu geldi de imtihanlar baş- ladı mi, kamalı ve tabancalı talebeler sahneyç çıkıyor. İntikarlar" gibi bu sahte talebele. rin, mektepli şapkası giymiş bu bal. dır çıplaklarm mekteplerimizin saf , bavasını karıştıran vakalarını da ga- Zetelere yazmamak, Onları esbabr iş sahiplerinin yarı yarıya ucuz İ Yerli sanayii himaye elbette dare süsen bee susama manausa san sansar! Halbuki memlekete hariçten çimento getirilebilse çimento temin edebilecekleri açık bir bakikattır. “Hem Isçi hem talebe olan gençler,, Yazan; Dr.R. ADASAL En doğru hayat felsefesi, her gün gö zönünde hislerimizi kamçılayan ve ha - yat mücadelesini bütün çıplaklığiyle gös teren hâditelerin pilânçosundan ibaret » tir. Izttrabı romantizme sapmadan ve muhtelif renklerle boyamadan ifade ede- bilmek ve kalemimizin ucuna düşen dü- hatıra glen tedbirler oluyor, kikten geçirilmesi lâzımdır. 1 kendisi; Cemal" gocuk. Topuz hafız görünlür, irtica silâhdır. Reşat Ekrem KOÇU Yeni Nesriyat: Zehirli gazler mecmuası, , başlamıştır, Abidin 5, dirilmektedir. ma EE a Yay Kadınlar Için | —.. vi Kasıntar ıçın | « Bu sene bilhassa plâjlarda buruşmu. Yan ipekli kumaşlardan yapılmış pon- Yuvar çok modudır. Bu kumaşlardan Böze çarpan renklerde benekli ku. tercih ediliyor. müşeddedelerle etirmümeşhüd mahke. melerinde mahküm etmek, onlara mek tep denilen temiz müessesenin eşiğin- den içeriye rdımlarinı gttırmamak ilk Fakat beni düşündüren bir rokta vardır: bu tabancalı, bıçak; talebele. rin sile durumlarının çok sıkı bir tet. Bir mekteb talebesinin hocasına karşı biçak ve tabanca çekebilmesi &- Sin, bıçak ve tabancayla aşinalığı ol- mak lâzimgelir, Tabancayı ve bıçağı ilk defa eline alan delikanlılar, ona ilk hedef olarak hocasının kalbini, yahud beynini seçemez. Tabancalı ve biçak. N çocukların babaları, velileri, bu ki. çük müerimlerin cürüm orlaklarıdır. Ahmet Rasim merhum, geçen asrm Sonunda dayaklı Türk mektebini “Fa- aâmı verdiği nefis bir otobi- Yografide bütün canlılığıyla yaşatmış. tar. Falakanın 153 sayfasında dayak Yiyen hep çocuktur, Hafız Paşa mek. tebinde kalfa hocarm pörtresini şöy- © çizer: “Elinde değnek.. Bir kere gözünün önünde iki taban dikildi mi, Bİ tutamıyor. Biçare: Hafiz Vi de böyle döğdüde ölümüne sebebiyet vermedi miydi... Koca Falaha'da hocasına el kaldıran birtek Topuz hafızlar hortladı sanryorum. Mektepte nüçuny TETYE, Bil birirtica almatiyi talebenin ende lin, ” ye did taban, a 08 ve bıçak da, korküng bir mi er işi Si Zehirli gazlar ve bunlardan korunma bamiyle bir mecınui İntişara Sahibi öğretmen o kimyağer zget'dir. Ayda bir çıkacağı bil. Memlekette şiddetli bir çi. mento buhranı ol. duğundan geçen nüshalarımizın İ- kisinde uzun uzun bahsetmiştik. Ve buhranm, omem- leket iktisadiyatı, memleketin ima. rı noktasından çok zararlı oldu - gunu da bildirmiş tik. İnşaat işleri « le meşgul bir çok vatandaşlarımız dan aldığımız mektuplar, şah. si müracaatlar ve telefonlarla - bize söylenenler den anlıyoruz ki, çi» mento buhranı etrafındaki neş- riyatımız, her tarafta büyük bir mem. muniyet uyandırmış ve bu işlerle alâ. kâlı resmi makamlar harekete geçmiş- lerdir. iki gündür Hâdise etrafıniz son genişlettiğimiz tahkikat, çimento buh- ranmın, memleket için zannedildiğin. den çok daha fazla zararlı olduğunu göstermektedir. Bir çok devlet inşaa. t1 bu yüzden sekteye uğranışlır. Eğ cümle hu ders senesinin başlangıcma kadar yetiştirilmesi zaruri olan mü - henâis mektebinin büyük inşaatı, yi. ne yüz elli beş gün zarfmda ikmeli mukarrer Şişlide büyük telefon san . trahı ve Cerrahpaşa hastanesinin sön günlerde ihale edilen büyük pavyonu ve bunlara benzer umumi ihtiyaçlarla çok yakından alâkadar bulunan bi tün inşaat çimentosuzluktan adetâ bunalmış bir vaziyettedir. Fabrika is daresi silolârımız doludur demekle hakikate uygun bir söz söylememiş - tir; o kadar, ki bazan kamyonlara yükledikleri çimento adeti soğuma . miş bir haldedir, Silolarında tek çuval gimento birikemediği de bundan anla- silmaktadır. Ve elyevm de yermi iş tihsalâtlarından tek çuval arttırabil . * melerine imkân yoktur, Tanınmış mü. teahhitlerden Alemdar oğlu Riza Karabük fabrikasına tashhlld ettiği çimentolarm bin tonluk partisini haf- talardanberi beklediği halde alama - dığı ve çok bllyük müşkülârla 200 to, nunu tedarik ettiği, bakiyeleri için &- yapmak Asri Reobenson ÜGO Veber isminde bir Alman Jan Fernandez ada- larının en küçüğünde meşhur Robenson Kruzoe. nin hayatmı tekrar yaşamak armisuna kapılmıştır. Bu Alman, cihan harbi sıralarında Almanyanın Dresden kru- vazöründe çalışan bir bahriyelidir. Harb içersinde kruva. örden kaçarak Şiliye iltica etmişti. Harbden sonra Şiliden ayrılmış ve küçük bir adaya yerleşmiştir. Bu adada yalnız 100 kadar yerli ahali var - dır. Hügo bunlar arasında tek beyaz adam olarak yaşa. mıştır. Robensonün hyatmı kendisine örnek tutan Al - man, adada kendisine bir ev yapmış, Almanyadan bir de kadın getirterek tam bir sükünet içersinde yaşamaya ko. yulmuştur. Fakat son günlerde Amerikalı seyyahlar bu küçük dünya cennetini keşfetmişler, mütemadi ziyaretleriyle medeniyetten uzak yaşıyan çiftin istirahati bozmuşlardır: zavallı yirminci asır Robensonu yuvasını bozmaya karar vermiş ve Alman hükümetine müracaat ederek adadaki tesisatın 3500 mark mukabilinde satmalınmasını istemiş Ye kendi yerine bir çiftçi ailesinin gönderilmesi talebini de ilâve etmiştir. ? , tamamiyle boş yeni bir ada araştırmakla meşguldür. çok arzu edilir, ama, hiç bir zaman halkın ve memleketin bu kadar zararına Olmamak TERE Çimento almak için Zeytinburnu fabrikası önünde günlerdenderi nö- bet bekliyen sefinelerden bir kısmı, it olduğu makamata müracaat ettiği- ni ve yukrada bahsettiğimiz inşaat müteahhitlerinden bir kısmının baş- vekllete ve iktısat vekâletine telgraf. Ya, istidayla müracaat ettiklerini öğ. renmiş bulunuyoruz. Nafia başmii- dürlüğü de ayrıca teşebbüratta bu - Tunmakta olduğu söylenmektedir. Diğer taraftan öğrendiğimize göre, çimento buhranı yüzünden bazı açik gözler, insafsızca büyük bir ihtikâr rlar. İnşaat yapmak behanesiyle izin a . lan ve fabrikalardan boyuna çimento çeken bu kimseler tonunu hükümetin tayin ettiği 17,5 liralık fiattan temin ettikleri çimentoları, sikışık vaziyet . te kalmış İnşaat sahiplerine ton başt- ne tam 10 Vira kârla, derhal 275 1i- Taya satmaktadırlar ki, bu müthiş bir ihtikârdır. Halbuki, bu memlekete dr. şardan çimento getirilebilse, iş sahip. lerinin bu fiatın yarısından çok daha &şağı bir fiatla mal temin edebilecek- leri açık bir hakikattir. Yerli sanayli himaye etmek elbette çok arzu &dilen bir iştir ama, hiçbir zaman halkın &- leyhine olmamak şartiyle. Öğrendiğimiz diğer bir nokta üze. rinde de durmak isteriz. Birleşik çimento fabrikaları şirke. ti tarafından yapılmakta olan Ç. As- lan, yani asri çuvallama fabrikası ve bu fabrika idaresinde yüzde doksan nisbetinde ecnebi memur çalıştırıla cakmış. Türkiyede, Türk anonim şir. şüncelere hayal kudretini katmadan baş kalarına da duyurmak keyfiyeti yazı sa- natinin en kolay şartlarından biri sayı - İır; çünkü bu kalem tecrübelerinde ha- yal makanizması faaliyette bulunmadığı Ghetle bütün gayret sırf müşahedenin - dir, Halbuki bu müşahedelerimizin ço- Ku sathi ve indidir. Her görgüğümüzü bütün inceliklerile, hayattaki faciaları bütün acı taralflarile neşterliyerek tahlil edebiliyor muyuz?.... Her gün bin bir canlı tabloyla karşılaş- tığımız, muhtelif tip ve karakterde in - sanlarla konuştuğumuz halde bunlardan kaçının ruh ummanlarmda yelken açıp sonunda bir kara parçasına ulaşabiliyo- ruz? Bugünkü mevzuum, doğrudan doğ- ruya kendi ihatalı görüşümün değil, yar dımcı tesadüflerin mahsulüdür. Üç gürdenberi imtihanlarımı muvaf fakıyetle bitirmiş olan yeğenimi Taşra- daki yakınlarına gidinceye kadar ya « nımda bulunduruyor ve İstanbulun muh telif yerlerini gezdiriyorum. Bu pazar günkü tenezrühümüz Fener- Beşiktaş maçını buluncaya kadar muh « telif kademelerde başka başka tecellile- rin sahnesi olmuştu. Sabah çayımızı Be- yazit kütüphanesinin karşısındaki ağaç" iklı kahvede içerken ben munis bir 80 kulganlıkla etrafımızda uçuşan güver « dinlerle meşgul olduğum bir anda yeğe- nimin garsonlarla olan muhaveresini a. Jelâde bir merak sarmış ve kulak bile vermemiştim. Fakat bu muhaverenin samimiyeti ve müddeti uzayınca bir İise talebesinin bu genç gürsonları. rereden tanıdığını düşündüm ve yeğenime sor - dum: — Senin Haydarpaşadan Beyazıda ve bilhassa bu kahvelere çıktığın yoktur; bu çocukları evvelden tanıdığını görü « sartile !.. . keti namı altında çalışan, Türk pa- Tası kazanan mec lisi idaresinin ba. şmda da bir Türk bulunan bu , Şirketlerin, söy» lendiği çekilde hareket etmeleri ne ne diyeceğimi- murlarmn pekâ- lâ yapabileceği iş. lerdir. Eenebt memur çalıştır - makta ısrar eden, ve Türk anonim şirketi isminita, şıyan bu milesse- seler acaba hangi akla hizmet edi. yorlar? Doğrusu merak etmemek ka- bil değil... İçinde ecnebi parmağı bulunan bü- tün şirketler, bir tek Türk memurun yapacağı işe, İlç dört yabancı memur tayin etmeyi ve bunlara da mütehas. #13 (11) ismini vermeyi moda yâp- mışlardır. Şimdiye kadar tramvay, tü- hel ve gabık elektrik ve buna müma - 8il birçok şirketler bunun eg canlı mi- sallerini teşkil ediyorlar: acaba çi. mento şirketleri de kendilerini bü Mi- sâller arasına mı katmak arzusun dadırlar. Bütün bu nahoş vaziyetler arasında bizi memnun «den tek haber, Zeytin. burnu fabrikasında, karadan yükle . me işindeki garib vaziyetin bizim tav- siye ettiğimiz şekilde halledilmiş ol . duğunu öğrenmemiz olmuştur, Fabrika idaresi, denizde de, munta- zam bir nöbet usulü kurmak arzusu. nu göstermiş, fakat deniz nizamların- da: “Evvelâ hangi seline gelirse yük” almak sırası ondedır,, kaydı bulun - duğundan, deniz kısınmda, takaların, mavnaların, vapurların mal almak İ- çin fabrika önünde günlerce sıra bek. lemesine mâni olmak kabil olamamış- tır. Hükümetimizin büyük bir memle . ket meselesi olan bu çimento. işiyle çok yakından alâkadar olacağına ve acele tedbirlerle buhranı önliyeceğine şüphe etmiyoruz. yorum. — Evet dayı!.. Bunların ikisi de kar- deş çocukları ve lisenin onuncu smilın. da talebedir. Takdir ve hayretimi gizlemeden ben de bu genç işçileri isticvap eltim. Sını Yarını geçtikleri ve bütün tatil müdde " tnce kahve sahibi olan babalarına yar- dımda bulunmak suretile garson ücreti olarak kazandıkları paranın kışm mek. tep harçlıklarını teşkil ettiğini anladım. Bu kahveden kalkıp ta köprüye inmek için seçtiğimiz yolun bir tarafında kurul muş olan bir manav sergisinde kolları sıvalı, gürbüz ve yanık çehreli bir deli- kanlıya gene yeğenimin âşinalık etti. Kini gördüm. Genç satıcı büyük bir küfenin destek- Jediği temiz bir tablada mevsim mey. vesi satıyordu, Bu çocuğun da İstanbul gençliği arasında maruf bir atlet ve hu- kuk fakültesinin birinci sınıfında talebe olduğunu gene hayretle öğrendim, Spor Culuğunu tahkik etmeğe lüzum yoktu; çünkü bu cepheden ben de tanıyordum. Fakat, meyve dolu bir tablayı yüklen- mek suretile hayatını kazanarak bir i. lim adamı olmağa çabaladığını yeni öğ reniyordum, Öğleden sonra moda iskelesini denize * doğru uzatan rıhtım üstündeyiz ve bizi güzel Kalamış koyunda biraz gezdirdik- ten sonra Fener sahasma götürecek o - Jan uygun bir kayık arayoruz. Bizi ken dilerine has olan candan jestler ve hitap larla sandallarına çağıran bu denizci ka- filesi arasında bunaldığımız ve pazarlık- a bir sandal seçmekte bulunduğumuz Sırada yanıma kadar tereddüt ve sıkıl- ganlık ile sokulan bir gencin “Benim sandalıma buyuymaz mısınız doktor? yolundaki teklifini düşünmeden derhal kabul ettiğimi hatırlıyorum. Bunu, ihtimal ki gizli bir ıstrabın İ- fadesi olan titrek sesinin, ihtimal ki üş- tümde bir etiket olmadığı halde bana doktor diye hitap etmekle Kamçılanan tahteşuuri hodbinliğimin Uyandırdığı bir hisle vapıyordum. Bilâhare sandal irin. , çin (Devamı 15 incide) HABERCİ Düdük sesile ölen : adam B: Fransız, trene binmek üzereyken lokomotif bir- denbire keskin bir düdük çalıyor. Adamcağız an- #izın yere yıkılıyor ve yıldırımla çarpılmış gibi oluyor. Kulakta vaki âni ve şiddetli bir taharrüşün bu ölüme s6. beb olduğu bugün anlaşılmış gibidir. Bu mesele üzerine tetkikatta bulunan Fransiz doktor- larından Buvaje yazdığı bir makalede şunları #öylüyor: “Motörlerin mütemadi gürültüleri, havayı keskin bir gelrilde yırtan korna seslerine karışıyor. Tramvayların çanları, sokağın diğer gürültülerini arttırıyor. Kamyon. lar, otobüsler ve saire bitmez tilkenmez bir gürültü kay- nağı oluyor. Bütün bunlar insan uzviyeti üzerinde tesir yaparlar, Gürültü evvelâ sinir cllmlesi üzerine fena bir tesir ya. par. Sinirlerin refleks hareketleri yüzünden deveran, ha- zam, uyku güçleşir. Alışır gibi görünmemize rağmen ya. Şadığımız muhitin gürlillüsünden çok fazla istırab çekti. imiz muhakkaktır, Kulak zarmm yorgunluğu umumi e. nerjimizden çok kaybettirir. Kalb ve dimağ hareketlerini muvazenede tutan uzuvlarımızdan birisi de kulağımızdır, i İ | ği