? TEMMUZ — 1938 Bu on yıl içinde ne kadar değiştiği miai insan ancak şimdi farkedebiliyor . Yaşayışımızın hangi cephesini alırsak | alalım, orada mutlaka derin ve esaslı bir değişiklikle karşılamaktayız!. Ben uzun zâmandanberi nakliyat iş- lerinde çalışıyorum. Bunun için, haya» tumızın bu karışık cephesinde ne gibi tahavvüller vücuda geldiğini gayet ya. kından takip edebildim. Artık şimdi trenlerimiz takır bikır İş- liyor. Şimendifer düdükleri doğru dü- rüst çalıyor, İşaret memurlarımız yan- Uy işâret vermiyor, Nakliyat cephesin. deki bu güzellikleri grünce İnsanın ide- ta trene binip seyahat edeceği geliyor. Bir de bundan bir kaç yıl önceki vaziyetimizi düştinüyorum. Neydi o 2a- manki halimiz! Trene biner, yola 'dü- zülürsiin!.. Gidersin, gidersin, gidersin derken “stopl..,, bindiğin tren mıhlan. m:$ gibi birdenbire duruverir, Acaba bir kaza falan mı oldu diye herkes va» gonların pencere Etrafı, nızı dikkatle gözden geçirirken, maki- nistirn kendi penceresinden başını uza, tarak; — Koşun, koşun, wraya gelin!,. diye halkı © tarafa davet ettiğini duyarsı- niz! Halk: — Acaba ne Diye iskome Makinist: fına birikir .. — Şu şu sebeplerden ötürü ileri git memize imkân yok, diye nutkuna baş- ar. Kömürümüz tamamen tükendi. Yo lumuza devam etmemizi arşu ediyorsa- nız, paçaları, kolları sıvayın, hep bera- ber odun kesmeğe gidelim. Nah orman şuracıkta. Kimimiz keşer, k iz de sallasırt bunları taşırız. Aksi takdirde sittin sene burada beklersiniz! Yolcular, ilkönce bir miktar küfr derler... Murin kırın ederler. Fakat bu vaziyette kalmağı gözlerine kestireme. dikleri için, eninde, sonunda oduna git meğe razı olurlar, Odunlar kesilir., Lokomotife yükle. nir. Nihayet bir müddet sonra da şi mendifer hareket eder. Odunlar yaş ol. duğu için güçlükle ateş alırlar. Kötü kötü çıtırdarlar 48 Gene böyle, şimendiferlerin çok gay- ri muntazam sefer ettikleri bir sene idi. Galiba 1919 senesi idi. Memleket inki- lâplar, vatandaş harpleri içinde çalka. nıyordu, Biz de, nasılsa binmek imkâ- nı bulduğumuz bir trenle, aheste, beste, fıştıki makam Leningrada gidi. yorduk, Yarı yola ya gelmiş, ya gelme. miştik.. Trenimiz ' birdenbire şiddetli e durdu, Derin derin solu» Makinistin kasketi duktan sonra gerisin geriye yol almağa başladı. Biraz da böyle gittikten sonra gene durdu. Yolcular hayretle biribirlerinin güz. lerine baktılar. Her kafadan bir (oses ç kmağa başladı; RE CHARLES ROBERT-DUMAS i Çeviren: F.K | Mih. Zoşcenko — Acaba tren neye durdu? — Geisin geriye neye gidiyor?. — Yoksa gene odun mu tükendi?. — Eyvablar olsun şimdi başımıza bir de odun kesmek mi çıkacak? — Sakın eşkıyalar yolu kesmiş ol » masın?. Biz kendi aramızda bunları konu şurken makinist muavini yanımıza gel, di: BÜRİDAN BÜURIDAN Merak edecek bir şey yok, dedi, makinist pencereden dışarı bakarken, rüz; kasketini alp götürdü. Şi de makinist şapkasın: aramağa çıktı. O gün de, hakik şak kötü bir hava var bir rüzgâr esiyor, fena bir yağmur yağı » yordu. Bu bavadisi öğrendikten sonfa yü- reklerimize biraz su serpildi. İşte tam bu sırada makinistin ormandan bu ta. rafa doğru gelmekte olduğunu farket- tik, Canı sıkkın ve suratı asıktı. Omuz- larmı silkerek: — Aradım, aradım, bulamadım, di. ye söylenmeğe başladı. Allah belâsin: versin, kimbilir nereye gitti?. Şimendiferimiz elli metre daha geri- sin geriye gitti. Bütlin yolcular grup - lara ayrılarak makinistin kasketini a. ramağa çıktılar, Takriben yirmi dakika kadar aradık. tan sonra yolculartlan biri; — Hey enayiler buraya koşun, işte kasket!,. diye bağırdı, Yolcunun gösterdiği istikamete bak- tuk: Makinistin şapkası hakikaten ora. cıkta bir çalmın üstünde şallanıp duru- yordu. Kasketi makiniste götürdük. Söz öyleme merakls; yolculardan biri de “Kasketin lüzum ve faydaları hak. kında,, kısa bir hitabe irdi etti.. Bundan sonra da herkes yerli yerine st kasketini başma geçirdi .. Rüzgâr bir ikinci defa alıp götürmesin diye bir kanap parçasiyle düğmesine rapetti, Yarım saat sonra da treri sesizce, hareket etti. Baştaki sözümü tekrar ediyorumt Eskiden nakliyat işimiz çok fena idi. Bir kasket yüzünden koskoca bir tren, saatlerce beklerdi. Halbuki şimdi mi ya?, Rüzgâr kasketi değil, bir yol çuyu bile uçursa tren bir dakika ya dus rur ya durmaz!. Çünkü; Vakit, gelmez! iz hâdi- nakittir. Durmağa Çeviren: Ferah FERRUH 45 Kigorn, dişlerini gıcırdatarak Bürş danın bu sualine cevap verdi; — Ben hükümetin en dahi hilekör adamı sayılan Şarl dü Valuvaya hiz - mst ettim. Üstadım odur. — Ya bana çekilecek hançerlere mu- kabele edebileceğini zanneder misir?. — Vücudumda on yedi yara var... Yüzümde bilg bunlardan bir kaçını gö- rürsünür, Bunlar döğüş etmiye mukte- dir olduğumu isbata kâfidir sanırım. — Sadık olduğunu da sanır mısın?.. — Hayatımı siz kurtardınız. — Diyelim ki benim bir uşağa ihti - Yatım olduğunu, Serbondan mezun bir âlim gibi isbat ediverdin.. Senin niçin bir efendiye #htiyacın var? — Çünkü, fakirim. Sefalet içinde yı varlanıyorum, Geceleri, sokakta gi denletin keselerini çalmak içimi pa liyor. Bir soygunculuk vakasından sen- ra derhal içimde bir azap duyarım. Bu sebeple koşar, çaldığım paramın yarım- m Ben Östaş kilisesinin muhterem pa- Pezına veririm, Diğer yarısiyle szabi- Pam geri kalan yarısmı gidermek için içkiye başlarım, İçerim çiçerim., O ka. dar içerim ki, meyhaneciye börçlanı- Tim. Ne kadar adam soyarsam soyayım. rahiğç verdikten sonra, elimde kalan- ları, Bem içmeme, hem de meyhaneciye borcumu ölemiye yetişmez. Her sefe- rinde bu horç eksilçceğine kabarır. Büridân gülmiye başladı./ — Seni yanıma alam, benden (Me kadar maaş İstersin. — Yatacak yer, biraz yeyecek. Ş”- şelerinizin artığı içkiler ve eski elbi leriniz. Bunlar bana Yeter de artar bi. le... Rürldan eski efbiseletini yerleçtir - diği ufak bir odanm kapısını açarak: — İşte sana bir oda!, « dedi, . Kar yolamdan bir şilte ve bir yorgan al, Şu givilerdeki elbiselerden de beğendiğini... artıklarını da vaad edebilirim. Fa- kat ben ne vakit yemek yersam sen de y- sika yiyeceksin! — Demek oruç günlerinizde ben de aç kalacağım?. 5 — Bugünden itibaren artık sen de bu ev balkındansın.. Şimdi, seni Menfo - konda neden asmak istediklerini öğre. neyim... # — Beni uşağınız olarak kabul etme seydiniz, anlatmazdım.. Mademki e- fendimsiniz anlatayım. — Çabuk anlat.. Ancak yarım saat kaldı. Lansölo Bigsrn. bir kaç saniye dü - şündü. Hilekâr çehresinde tarif edile - miyecek bir hüzün belirdi. Derin derin içini çektikten sonri — Bundan on yedi sene evvel . diye söze başladı. - Bürgenyada şimdiki kra- liçemizin babası Dük Mükün oturdu- ğu Dijon şehrindeydim. Büridan büyük bir üzüntü iles. — Yoksa on yedi sensöenberi uklarını mu anlatacaksın?. . dedi. — Hayır.. Müsterih olunuz.. Dijonda idim. Orada söylediğim gibi kont dö Valuvanım sadık bir uşağıydım. Bilre- niz bu her şeye muktedir adamın ne kadar sefil, ne kadar müstekreh bir a- dam olduğunu.. Şehrin bir mahallesinde oturan... An, adında güzel ve asil bir kadın var- dı. Dört yaşı bir de erkek çocuğu bulunan bu kadın.. Büridan sözünü kesti; — Benim sdrma benziyor! dedi. Bigorn devam etti: — Evet. Bu kadın beş senedenberi kontün metresiydi ve bu çocuk ta © nundu .. Kadın çocuğunu çok seviyor. du. Ayni s#amanda kontu da., Kont or- taya barı müşküller çıkarmıştı. Onla- wn hallinden evvel kendisiyle evlene - miyeceğini, halledilir edilmez resmen evleneceklerini bildirmişti. An, İşte bu mes'ut günü bekliyor, kendisine yapılar vaadin yerine , getirileceğinden ocmin bulunuyordu, Kont eğer hafızamda ya. yap: edile Valuvayı neden öldürmediğini m diye düşünüyordu. Kraliçe, Marinyinin hatırlattığı iki geçmiş aşkını düşünerek: — Söyleyinizi, » dedi. — Yalnız miyız.. Bizi kimsenin duy. maması İâzem, — Dairemde Mabşlden başka kimse yoktur. O da benim istemediğim şey. leri, na dinler, ne görür. Fakat evvelâ syağa kalkımız. . Marinyi ayağa kalktı ve söze başla- dı: — Mar; rit! Şüphesiz ki hatırlarsr- niz. Bundan on yedi sene evvel bir mart gecesinde fırtınalı bir havada, bir genç kız, Dijen civarında, tenha bir, eve giriyordu. Yanında kendisini ko- lundan tutarak cesâret veren bir er. kokle bizmetini görecek ihtiyar bir ka- dın vardı. Genç kız ıstırap içindeydi. Çünkü neredeyse doğuraçaktı. Margarit, bu hikâyenin daha ilk ke. Yimelerinde garip surette açılmış, kal- bi şarpmıya başlamış ve vücudunu bir Ürperme kaplamıştı. Marinyi devam etti: — O gece, genç kız, dünyaya çok güzel ve sevimli bir çocuk getirdi. Da- ha ilk dakikedan itibaren annenin ço- scuğuna büyük bağlılığı görlülmiye baş- ladı, Bu bağlılık görülecek “derecedey. &, Fakat uzun zaman yanında kalması kendi hayatı için tehlikeliydi. Bu yüz- ds yavrusundan ayrılmak mecbüriye- tindeydi, Çocuğu genç kızın üşiki olan &dâm alıp gitti. Genç anneye bukan ih- tiyar kadını da sırlarının yalnız kendi aralarında kalması için öldürdü. Kraliçe, Marinyi bunları söylerken bayılmak derecelerine gelmişti. Marinyi devam etti; — Bu delikanlı Fransa kralının Bür- gonya sarayındaki sefiri Angerrand dö Aazinyi, genç anne de iJördüncü Bir. ll lm gi ei ll im elman li lmmmamamzl a gonya dükası Hükün büyük kızı Mar, garitti. Kraliçe dayanamadı : — Kızım! diye mırıldandı. Kızım . Taş yürekli değilseniz bana onun One olduğunu, nerede bulunduğunu söyler. siniz. Maripyi ne kadar göz yaşı dök - tüğümü bilirsin! Bir çek defa ayakları- na kapandığımı da... Bu sırada duvardaki perde bir defa daha kımıldadı.. Mabel, kraliçenin bu son cümleleri Üzerine 'diz çökmüş ve ellerini havaya uzatarak: — O da anne!.. O da benim gibi an. ne,. Allahım.. Bütün ümitlerimin kır dığı bir dakikada bana bir intikam ve- silesi verdiğin için sana hamdediyo- rum. * demişti, Mârgarit devam etti: — Bütün yalvarmalarıma bana kızımı vermedin! Marinyi hazin bir sesle; — Doğru . deği, - Çocuğumuzu sa- na vermedim, Bu belki bir canilikti, Pakat çaresizdim de.. Çünkü korku - yordum, sizden korkuyordum. Çocu- ğu elinize geçirdiğiniz günde beni & dürtmenizden korkuyordum. Çünk gocuğumuzu nerede sakladığım öğ * rendiğiniz gün bana İhtiyacınız kalmr. yacaktı. Bu yüzden sizi ayaklarıma ka- pattırdım. Fakat söylemedim, o Kalbi- mis, yalvarmalarınızdan o yumuşamıya başladığını hissettiğim zaman kaçtım.. Sırf söylememek için, sırf başımdan korktuğum için... Margarit, düşüncelerini keşfederek “büyük bir sadelikle yüzüne karşı bay- kırmaktan zevk alan bu adamın gırtla- ğına atılmamak için kendisini güç zapt. etti. Büyük hiddetle sordu: » — Benden ne İstediğinizi söyleyiniz. Kızımızı annesi kraliçeden, ne o gibi bir lütuf bekliyorsun? Kalbinde çocu- Hunun aşkından başka bir şey bulur mıyan bir anneyi hangi maltatla tar. rağmen ! i i ikm KALİ