ENER e AŞ MANA AAA 30 HAZİRAN — 1938 HABER — Aksam postası m Ew Firarileri, başlarından geçeni anlatıyorlar © muhakkak ki bir canavardı; canavarların e Kürek kaçkınları, öldürdükleri arkadaşlarının bacığını, kuruciğerinı kızartıp nasıl yemişler ? ÇF aNsIZLARIN “Ölüm adasi,, na götürülürken kaçmağa te. sebbüs edeh bir kürek mahkümu mü. heyyiç hatıralarını şöyle anlatmakta- dir; İ “Noel gecesiydi. Dokuz kişi kaçma» ya karar vermiştik. Dokuzumuz da cektiğimiz esfadan o kadar bikmiştik ki bütün tehlikeleri göze almış, her N€ pahasmâ olursa ölsün kaçmaya azmetmiştik. Fırsat bu fırsattı. Noel Secdesi olduğu için nöbetçiler sarhoş. tular, Usulca gecenin karanlığında or. mana deldık. Biraz ilerde, nehrin ke- tarında, çalıların arasma bir kano saklamıştık. Hemen içine atlıyarak kendimizi nehrir cereyanına koyuver, diğ, Firar hazırlıklarımız bize pek paha» IYa mal olmamıştı. İçimizden biri kaz “Oyu civardaki yerlilerden çalmıştı. Bu, lâstik ağacından oyulma, otuz ka, dem boyu olan sağlam bir tekreydi, Yelkeni eski pantalonisrdan ve ha - Wak bezlerinden yapmıştık. Su koy - Wak icin kamptan bir de fıçı aşırmış, nehirde bulabileceğimiz : bir hoktaya batırmıştık. Yanımızda kahve, pirinç, tapyoka, konserve sütü, sığır söğüsü Ve bir bunları venk de muz vardı. Bütün : İranga tedurik etmiştik. gelmiştik. Sekiz kişi var kuvvetiyle kürexlere yükleniyor, bi- tiİmİZ de #rayla diimende duruyor - du. Üç saat sonra on Üç mil yul ka $ nihayet nehrin denize dökül- Noktaya varmıştık. Şimdi artık Emümüzde koca Atlantik denizi vardı iie dümene duran Marsilyalr, Ban nun içinde, boylu boyunca yatan <a seslenm; | — Ha râ dia Vdi kalk bakalım! denize tetmi, düğü I dümeni eline! dirseklerinin İlzerinde doğru irildandız â k hastayım, Sıtmaya yakalan. Um Kaliba. Burada deniz sakin. Tek- neyi siz kullanın, ilerde dümene ben Kecerim, lavrak mi Karadan gilbkçe uzaklaşı- yorduk Ss UÜ sakindi. Marsilyalı zorluk sekmeden tekneyi ilerde yük- Selen dalanlara doğru sevketti. O, bü firar işini tertib aden adamdı. Lâkin denizcilikten hiç anlamıyordu. Zaten İçimizde Baskden başka denizden an. yan yoktu. Bask kendi rivayetine Böre iyi bir gemiçiydi. Zaten aramıza da ondan kabul edilmişti, Artık sahilden epeyce açılmış, yel- kenimizi açmıştık. Rüzgâr biçimsiz Yelkenimizi şişirdikçe teknemiz İleri doğru atlıyor, Golibi burnundaki fe- ner gitgide arkamızda ufalmaya baş- Yyordu. Kaçma hazırlikliları beni o kadar Yormustu ki, bir müddet sonra uyuya Kalmışım. Koca Marselin kalm, gir ei uyandığımı hatırlıyorum. Mar. sel; i — Bakım! Gökgürültüsü gibi bir ses var| duyuyor musunuz? diye bağırı. yordu. Şimdi hepimiz kulak kesi'miştik. U- zaktan uzağa derin bir gürleme sesi İ. şitiliyordu. Söze başlıyan yine kocg Marsel olmuştu: — Bu gök gürültüsü olamaz, çünkü çok devamlı, Gürültü gitgide yaklaşmaya, art - maya başlamıştı. Poletti birdenbire oturduğu yerden doğruldu: — Korkarım sahile çarpan iri dal galara doğru gidiyoruz. Bu ses ona benziyor! Marsilyalı kocaman elleriyle Bask. m omuzundan tutarak silkmeye başla» dr: — Yapış bakalım dümene herif! su. İsr azmağa başladı. Biz bu işin dilin- den anlamıyoruz. Bask inliyor, fakat kalkmaya te - şebbüs etmiyordu. Marsilyali onu tek. melemeğe başladı: — Kalksana Bask! Tehlikedeyiz. Ben denizden hicbir şey çakmıyo - Tum. Seni buraya nicin getirdik? u. yuyasm diye mi? çabuk yapış dümene yoksa karışmam! Bask doğruldu. Sonra gözlerinden Yaşlar akıtarak itiraf etti: gemici fi- lân değilmiş, sirf kendisini de alma - miz icin denizeiyim diye uydurmuş. İnliyor, ağ'ıyer, hepimizden ayrı ayrı | af diliyordu. Olüm botuşması VADİ karşılaştığımız. tehlike Ş bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştı. Sıkı bir rüzgârın önüne ka. tılarak büyük bir si'ratle başlıyan teknemiz birdenbire ilk bü- yük dalganın içine sap'anivermişti. Bu dalga kanonun içini su iledol . durmuştu. İlk darbenin şiddetiyle ko- ce Martelin bileği çıkmış, o. bir elini kullanamaz olmuştu. Tam bu sırada evvelkinden daha büyük ikinci bir dalgaya gömülmüştük. Artık kano- muz, içine dalan sularla adetâ deniz seviyesinde ylzmeğe başlamıştı. İle. pimiz elimize geçirdiğimiz kaplarla delice bir gayretle su boşaltırken, Marsilyalı da küreklere dayaniyor, tekneyi ileri doğru sevke uğraşıyordu. Üçüreli bir dalga sırtlarımızdan aş - miş, yelkenimizi direkle beraber sö . kilp götürmüştü. Dördünel bir dalga muhekkak ki henimizin ölümü ola - caktı. Şimdi, kadere boyun bükmek mecburiyetinde olanların tevekkülü İ- le onu bekliyorduk. Dakikalar geçi, yor, heyecandan kulaklarımız uğu'du- yor, fakat artık dalga gelmiyordu. Bir mucize kabilinden irl sahil dal . galarından kurtulmuş, sakin bir sa- tihta yüzmeye başlamıştık. Kocü Marsel Baskın ıslak böğrüne bir tekme indirerek bağırdı: — İste bütün kabahat bu herifte, Az kaldı kıkırdıyacaktık. Bü hengâmede dümen de dalgalar!a gitmişti. Artık ne yelkenimiz. ne di - reğimiz, ne de dümenimiz vardı. İçe. cek suyumuzu deniz suyu mahvetmiş- ilerlemeye | kğ kiki di ms 55 Eye ti. Komanyamızın hemen hepsi dalga. tarla gitmişti. Hafif bir rüzgâr esiyordu. İlemen gömleklerimizi çıkartarak iki kürek» ten yaptığımız direğe bağladık ve rüzgâra tâbi olarak bilmediğimiz bir istikamete doğru ilerlemeye başladık. Güneş doğduğu vakit, birkaç mil i- lerde, uf ık gözümüze İ. limişti, r: 6 istikamete do, ru iler w başladık. Görünürlerde artık sahilde patlıyan kocaman dal , galardan eser yoktü. Kanoyu çamurlu bir sahile bastır- dık, Komanyamızdan kalan bir çuval konserve sütü sırtlıyarak ağ altına doğru yürümeye başlad tik yolumu mkân yoktu. Orada bir gece istirahat ede . cek, sohra ormanın içinden Paramo- riboya doğru yürümeye çalışacaktık. R a denizden di amı tİ (6 Oradan büyücek bir yelkenli aşırıp Venezuellaya gitmeyi düşünüyorduk.. Kanonun dibinde, deniz suyunun sürükleyip götüremediği bir 'parça tapyoka kalmıştı, Bunu aramızda taksim ettik, idam kararı! <a, U sirada koca Mattel ile Mar: silyalı biribirlerine manidar manidar bakışmışlardı. Bu bakışma » da Baskın idam kararını okur gib! ol. mug ve Ürpermiştim. Bu bakış Baskın da gözünden kaç- mamıştı. Maamafih fazla yorgunluk- tan ve sıtmadan olacaktı ki, kaçmı - yor, herkes yerinde duruyordu. Şimdi Marsilyalı Gnun karşisina dikilmişti. İkisi de dik dik biribirleri, ne bakıyorlar, sanki akıllarından ge- çenleri biribirlerinin gözlerinde oku- maya çalışıyorlardı. Sonra bir küfür savurarak Marsilyalı sıçrayıp Baska dehgetli bir yumruk havsle etti Adanın sükünetini acı bir feryad yıttmış, Bask yere kapanmıştı. Mar « | silyajı sanki hiçbir şey olmamış gibi, büyük bir soğukkanlılıkla onun ka, reketsiz vilvudunu ayaklarından çeke rek deniz kenarına sürükledi, orada yarı suyun, yarı çamurun içinde bi- raktı. Dalgalar onu derinlere sürükli- yecekler, köpekbalıkları da o pis man. zarayı ortadan kaldıracaklardı. Bu, kaçtığımızdanberi Bayetti. Mücrimler kölonisinden ay- rlalıyea daha iki gün bile olmamıştı, Maamafih arkadaşlarım kıratta adam lar için bu bir cinayet değil, idamdr. Bask, kendi canını kurtarmak için se, kiz adamın hayatımı tehlikeye atmak- tan çekinmemişti O, herhalde bu (esi akıbeti hak etmişti. , O gün yola koyulduk. Kabil olduğu | kadar sahilg ya yürüyorduk. Ça - murlarm ve kumların İçinde bata çı. ka yürümek cok zor oluyordu. Kum $#inekleri elimizi yüzümüzü #okuyor, yüzümüzden kanlar sızıyordu. Gece dallardan ve yapfaklardan bir çadır vücuda getirerek yattık. Burada siv. risinekler o kadar büyük ve çoktu ki, uyumağa: imkân yoktu. Ümitsizlik $ çinde ellerimize ve yüzümüze çamur SM Ve. VA AM V sürmşilik. Lâkin bu da fayda etme mişti, Hele çamurun kokusu dayanı- lamıyacak derecedeydi. Şafak söker | sökmez yola koyulmuştuk. Fakat bi - | tik bir haldeydik, Fakat bu haşarat | yatağından bir an evvel kurtulmak |. çin hepimizde kuvvetli bir arzu var- dı. Öğleye doğru tam karşımızda deni- zi görmüş ve sola saparak tahmini . mizce içerlere doğru yol almaya bâş- Jamıştık. Aradan bir suat daha geç- mişti ki, denizi yine karşımızda gör. dük. Cüssece grubun en ufaktefekle. ri olan Robert ve ben birer ağaca tır- manarak keşfe başladık. Karadan de. nize doğru uzanan uzun, Yassı bir burnun etrafında dolaştığırızı anla - mak uzun sürmedi. Onu baştanbaşa katötmedikçe a3ıl Karaya ayak basa- miyacaktık. Şimdi geri dönmek icab ediyordu. Demek o kadar taban tep. memiz boşa gitmişti! Geri dönüş de ilerleyiş kadar zor oldu, Aneak bir gece sonra ilk başla- dığımız noktaya ulaşabildik. Ertesi sabah vaziyetimizi uzun uzun konuş- tuk ve kabil olduğu kadar süratle Fransız Guianasına dönmeye karar verdik, Açlık korkusu BB" yapabileceğimiz 6n makul hareket olacaktı. Çünki yiye. veğimiz bitmek Üzereydi. Oralardan yiyecek tedariki imkânı da-yoktu. O istikametten baska bir yola saptığı - mız takdirde günler günü gamurlar | ve orman içinden yürümek icab ede- cekti, O zaman hepimiz aç kalacaktık Çünkü ormandan silâhsız yiyecek te. darik etmek imkânsızdı. Halbuki Ma- Toni rehri bulunduğumuz yerden an- cak otuz mil uzaktaydı. Bir kere onun sahilicwne ayak basarsak oralarda saklanabilirdik. Bu düşünceyle şarka doğru yola ko. yülduk. Ertesi günün akşamı Mâroni- ye varacağımızı umuyorduk. Koca Marsel ile Marsilyalı önde gidiyorlar, &lerindeki ufak baltalarla bize yol a- çıyorlardı. Pen yandaki üç kişi ile beraber onların arkasından yürüyor- dum; Robert il çingene de en arka. dan geliyorlardı. Çingenenin bir ba.” çağı tahtaydı. Bu, önun O süratle iler'emesine mâni oluyordu. Onun a- rasıra yere tüğünü ve güçlükle kalktığmı gö duk. Benden bile u- faktefek olen Robert, ile çingöne kamptarberi gayet sıkıfıkı arkadaş - tılar. Şimdi de biribirlerinden ayrıl mıyorlar, düsüp kalktıkça biribirleri. ne yardim ediyorlardı, Bütün gün ormanm içinde yürü. dük. Marsilyalı ile köca Mitrşel yo « ruldukları vakit baltaları biz alıyor duk, Çingene ile Robert bu işten is. tisna edilmişlerdi; çünkü bu iş İçin çök cılız, çok beceriksizdiler, Akşam Üstü yolumuzun üzerine bir dere çıkmış, orada gecelemiştik. Yak. tığımız ateşin başında bissemize di- şen konserve sütleri yedik. Marsilya- li ufarak bir kaplumbağa yakalama. ğa muvaffak olmuştu. Bunu aranız. l da taksim ederek büyük bir iştiha ile adetâ yutmuştuk, Ertesi günü erken. den yola #oyulduk. Öğleyin yenecek bir lokma yiyeoe- gimiz yoktu. Yine kutu sütü ile iktifa etmeye mecbur kaldık. Akşam üzeri büyücek bir ırmağa raslamış, orada kamp kurmaya karar vermiştik. Ro- bert ile çingene hâlâ ortada yoklardı. Robert, kayıp! LTI kişi başbaşa vererek mev- kiimizi tayine çalıştık. Tah » minimize göre daha ancak yarı yolu katetmiştik. Aç ve bitaptık. Kalan yarı yolu nasıl yürüyecektik ? Şalakla beraber yola çıkarak olanca kızımız Ya şarka doğru yürümeğe karar ver» dik. Maroniye nekadar çabuk varır * sak bizim için o kadar iyi olacaktı. Biraz sonra da çibgene gtupuruza İş. tirak etmişti. Yalnızdı. Roberti sor - duğumuz zaman onun hastalanarak geri kaldığını, 'beş on dakikaya ka - dar kendilerine yetişeceğini söyledi. Aradan bir saat geçtiği halde Ro- bert görünmemişti. Hepimiz ormana seslenrüiş, fakat bir cevab slamamiş- tık. Marsilyalı gidip onu aramaya Ka- rar ver Marsilyalı hemen hemen bir mil ka- dar ormana sokulmuş, fakat Robert. in izine tesadüf edememişti. Artık dönmek üzereyken geldikleri yolun kenarında, ağaçlardan kesilerek Hst üste yığılmış birkaç dal parçası na - zarı dikkatini celbetti, Ani bir merak ve şüpheyle iğilmiş ve dalları kaldır- mıştı. Robertin henüz sıcak olan ce- sedi dalların altında yatıyordu! ölü. nün yüzü kan içindeydi. Marsilyalı onu yüzükoyun çevirdiği vakit kafa- Sırın arkasında iri bir yarık yeri gör- dü, Bu, ona cingerenin topal bacağı» , na istinatgâh olsun diye taşıdığı ko. caman sopayı hatırlattı. Hemen ora- cıkta Robertin komanya torbası dü- rTuyordu. Torba boştu. Marsilyalı feleğin çeriberinden'geç- miş, pişkin bir adamdı. Kampa dön. düğü vakit Robertin izini bulamadığı- nı söyledi. Fakat sonradan öğrendiği- me göre ö bizim görmediğimiz bir s1- rada koca Marseli bir kenara çek - Miş ve vaziyeti anlatmıştı. Bu iki a- dam, yani Marsilyalı ile Koca Marsel gayet iri cüsseleri dolayısi'e biribir - leriyle pek arkadaştılar. Biz Robertin. bu âni gaybubeti hakkında nazariye- ler yürütürken çingene kemsli safi, yetle Marsilyalının fikrini soruyor? — O benim en iyi arkadaşımdı! di. ye adetâ ağlıyordu. Marsilyalı ona hiç cevab vermiyor, kamp işleriyle meşgul görünüyordu. Marsilyalmın bir iş behane ederek çingenenin arkasına geçtiğini gördük. Bu hareketinden çingene de şüphe * lenmiş, başını ona çevirmişti. Tam bu sırada koca Marsel birdenbire çinge- menin üstüne atlamış elindeki uzun b!. çağı onun kalbine yerleştirmisti. Bu hiç beklemediğimiz âni hareke" —»,.. Devamı 15 incide) p