<4 HAZİRAN — 1938 Bir sabah, Yıldızın sancıları birden bire e koşturdular. Kadıncağızın, kocasını zengin ayırabilmek için baş vurduğu £ İ tutmamıştı! Günün birinc nca, Zehrayı et Gen hi İşinden de olunca, iki çı iyle aç kaldı. | Ona Yıldızdan başka e dı. Zehrayı ) i an ol Ja yanlarına almışlardı. Gündüzler yor, evin işlerini görüyordu. Mermer $ Biden gömlekler bazen zıbınların, kusmuk, apış, etek be da Yıldıza yardım zlerinin hazırlanı- çok dokunundu. İkisi sararmış suratla» | » Ve o za-| şlar akıtarak lar ederdi ve hazla anç karı- 1 içim doldu eye kadar, Osman, karısı- Bileklerini © , terden ıslanan & güldüre- raştı. Onu ikan ağlı bıraktığı şaklaban- | meğe uğra- şan bir komik gibiydi kıvranan karısını dar tikle, meden 8 Müdi dü. zükler Mantonun, hanım, Zehranm komş hanım, bir başka komşu. topland Gece, Duvardaki çivide çıkarıyor. Sa: Harap kapısının arkasındaki dik aşağı merdivei hire,, dan “Melon,, u çıkarmıyan, $ ge sapı boylu, gözleri tr rip adamdı dükt cıklı pi bırakan entarisi ve bi sonra, eline kovalar in karısı... O, tırının kızıydı, fakat şatafat düşkü maklarında! sanın gözünü Ümmi şi ından N lohusa e yle Öte sokakta| K posta müdürü unun yanıma br k bulunamazdı! | ne haber yollanan , kendi Nefise hi Melek yetişti; bir duvar dibine serili ter | yün örgüsün döşeğinde kıvranan Yıldızı alnından, pençe pençe lak yanaklarından öptü. kucaki kan oturmuş Diye gi p yılla lu da askerdi arpılam lar Yıldızı hal lemezdi, A- rh » “Ka leri gece yarisma Posta müdürü, yaz kış, ka- bir eri evine dön- ırdı; bağ- hi a ıkta ayaklarında elâmet )i homlu Akşam üze: madığı, posk eloniyle, ya tirilmiş para! a giderdi bir ham: Karısı, çi Gök! ş zümrüt taşi kamaştırıyordu. işin içinde bir sır paketlerini hoparlör | adreslerine teslim ett dalavere vardı. , elindeki uzun ü kakarken: aniştıyordu: Bi , de idiler. İki oğ den uzak iki ayrı i. Birbir şüyorlardı m duldu. iki oğluna z görüp maşıri sevin: çil mecidiyeler k postahanesi, yollryan, çamaşır yetiş- e dolup boşa rip sarma- oğullarının atlığiyle postahaneden çıkt" | Ara . Ve bir gün, ardı. ine teslim edilen asker rınm, asker paralarının yerlerine ahane müdürünü; ları içettiği ortaya çıkmıştı. Göz nuriyle dikilmiş çamaş ne götüren, bin bir yokluk içinde yen müdür, nalarınm öyle bir ahına uğramıştı kil... srı kölerâdan sapı üştü. Ona meheldi. Çalan adam unmıyor vesselâm... oluyordu? Tahtaya, bula. ordu. Ağlıyamıyordu. Yıldızın haykırışı onlara bıraktırdı. Hanife hanım, yle bu yle, odanın bir ke: Mutlak şa, fısıldaşıyorlar: — Güç doğuracak, lar hâzır ler diye, zı telâşlı tel her gün, | çeken lobusaya Sait babanın kavuğunu alır, a, büy arma kadı iş kallavi dan uğuyla ecel “S5. pos-| kendi kendisinin, hayali vardı. var. » bütün) ne bağladılar. H ş ebenin heyecanlı sesi veriyor, si as - | oturmuş. kıvrak tutmuşlardı. Ebe, kı mıştı. Ümmü te: bir kenarda ağır ağır tekbir Çocuk doğduktan sonra, Yıldız kendi: inde yeni bir sancıyla n oldu. re irti- raplı bir sancıydı yarebbi! Buz gibi ter dedikoduyu yelyeperek, rmdaki rah ıza Su dolu temiz bir tas vardı. Tasm içinde Mer- , Kâbeden getirilmiş el bi- Yatakta kıvranan lohusaya, kolay do- dursun diye, bu sudan bardak bardak İ- loş odada an oyuğu gibi duran diş- âşlı açılıp kapanıyor” : Gözlerinin önünde, kü- döken bir lobusanın, lü kahve rengi suratına kan kış» Nefise hanim ve Melek, Yıldızı Urumelili şive: alıyordu. vinde geçirdiği & ere kapıyı 5 — Çocuk doğdu, değil mi? liyoruz evvel sancılar kesilmi — Karım doğurd Diye kendinden geçmiş - Garip, çok garip bi Diye, ihtiyar kon aş sallıyordu, hayretler — Bizde - diyordu - doğumda güçlü İri si. lerinin içi gülüyordu. “En gin,. adını koy a veriyordu. K le yerinden öpüyor, » dığmı odadaki yaban uğ Doğumun yedinci günü, küçük Engi- n lat Altın b £ bir kere içine sokulup çıkarıldığı bir | Zen suda çıpıl çıpıl yıkadılar. Yıldızı çeyreklediler: Ümmü teyze yandan, Zehra bir yandı Lohusa d lırmış da, kemikler birl er n peşler onu sıktıla leri yel. ğururl — Yakında çıkacak Mr roma BÜRİDAN zaptede ne demek? Eksilecek de arttı. Beni dünyanın en düşkün a- ttı. Daima da ndasızacak kadar derdimin kalmadı- yorsun ya ne kadar in uzattığı kupayı itti. gene yakalaması bir oldu. Dikti. Bir yudumda bir deli gibi işti. Sanki gibi k Gotye büyük bir sevinçle bağ — Oh! Ne âlâ. neâlâ!, unutmak istiyormuş irini kovalı Filip, Büridanın elini ezecek gibi sık- ie — Demin, dedi. “Meşum sevda,, de. dinir.. Doğru.. Bu sevda beni öldüre - cek. On güm, Fransa kraliçe- sini sevmek ne buc düğü, m zötnan kafamı duvara çarpa. çerimle kalbimi deşerek o tatlı ıstırabı çı ridan! Bi sümile karşılaşmak için bütün hayatımı feda ederim. ın ve anomın katili olan herifi affetm retseydi, onu sevmeye çalışırdım h ona ait her hangi bir şeyi geşii döndükten sonra kırık arabasının etra- fna askerlerden bir zinc tilmişti. Ben işte o tıkla, üstünde unuttuğu şu omuz at. kısın: aşırdım. Şimdi o göğsümde du- rüyor ve kalbimi yakıyor, Her yerde, her zaman onun hayali. Rüyadayken, uyanıkken daims ço... Hayatımda onun hayalinden başka bir şeye nail olamı- 'orum ve yavaş yavaş bu yâcağımı b alık olduğunu dü- li şayet bana o em- Bu ele ek için görsen nasıl çalıştım. O vücuda geti- iri geçerek yas wapla gözlerimin kapantcağını bili- yorum. Filip bunlar: söyledikten sonra başı» nı elleri atasına alarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı . . Gotye: . 0. « dedi - Şimdi ben de maka- dana gibi ağla yacağım. İster misin şimdi gidip Mar» gariti bulup getireyim.. Hemen Luvr'a koşar, kolundan tutar, getiririm. Hem âşık olan yalnız sen misin? Ben de âşı- kım? . Büridan: — Kaç dakikadanberi? « dedi. — Bir kaç saattenberi.. Daha doğ. rusu sabahtanberi, — Kime?. Gotye gayet sakin bir tavırla; — Prenses Janla Blânşa. - dedi. — İkişine de mi?, — Eve Bunda garipsenecek ne var? İkisi de güzel. Kardeşimin sev » gilisi kraliçe olduğuna göre müvazeneyi temin etmem lâzım.. İki bir kraliçe yerine geçebili Büridan bu aşk hesabını du, Ve bunu başiyle tasdik et Bu sırada bitişik bahçeden kökre - meler ve sonra'da bir adamın bağırdığı işidildiz — Uslu dur Brütüs, uslu d ron?.. Demir çatal var ha!.. Büridan : — Bu da ne? » dedi. Gotye cevap verdi — Kraliçenin aslanları. Bağıran a- dam da muhafızları Strajildo... Aslan- ların sesini bu menhüş adamm sesin . den daha çok sevmiyorsam Allah belâ. Ne. mı versin!, Filip: — Büridar.. « dedi . Şu kükrediğini işittiğiniz aslanm sesi yok mu, o kal- bimdeki aşkım sesidir. Bu vahşi hayvan. lara gıpta ediyorum. O, onlar: gelip, güzel gözleriyle seyrediyor ve onlara BURDAN Lesko üzüntülü bir sesle: — Sen misin Tristan? Ne var?. - diye homurdandı. Adam atının üstünden zengin hak tüccamnın kulağına eğilerek çabuk çar buk bir kaç kelime sarfetti, Lesko tit- riyord At üstünd — Size bir at g di. — Pekilâ!... Bekle beni burada... Lesko odaya döndü. Baygınlık geçi- ren kızma ehemmiyet bile vermeden yanında duran ihtiyar hizmetçinin ko- lundan tuttu, Soğuk bir sesle; — Jiyon - dedi. Beni dinle... Kızımı sana emanet etmiştim. İhmalin beni müthiş bir felâkete uğrattı. Kızım öy- le bir adamı seviyor ki ya o beni veya ben onu öldüreceğim. Sen ide ölümü bakkettin.. — Aman Allah — Beni dinle... Eğer emirlerimi fi harfine yerine getirirsen mesele yok. Seni ancak o zaman affedebilirim. — Emredin... İcap ederse kendimi ki adam sözünü: irdim, * diye bitir- ateşe atarım... —Sust., Kızımı bu gece buradan gö- türebilmekliğim için her şeyi hazırla maâlısın. Ben iki saat sonra tekrar bu- raya dönmüş bulunacağım. O vakte kadar sürgüleri sür, zincirleri vur.. Ka- p'ları İyice kapa.. Büridan gelirse sakın açma kapıyı... Kim gelirse gelsin.. Hat- tâ Allah bile olsa... Senden istediğim bu.. İki saztilk bir dikkat.. Bunu yapar- san seni affederim, Aksi takdirde ken- dini ölmüş bilmelisin!, . Lesko koca karının cevabını bekiemi- yerek kapıda kendisini bekliyen ata bindi. Kocakasının, sözlerinden dışarı çıkmıyacağını biliyordu. Atımı mah- muzladı. Parisin merkezine doğru dört nala sürdü, Az sonra, bir bakıma saraya, bir ba- kıma müstahkem bir kaleye benziyen bir binanın önünde atını durdurarak 13 yere atladr.. Kapıda bekliyen nöbetçile- re bir parola fısıldayarak bir bahçeye geçti, tırman ve acele acele süslü ve güzel sale dan geçti. Nihayet önünde bit kapıcı bulunan büyük bir ka nda durdu, Ka- u görür görmez ka- bir sesle içeriye oradan bir meriiveni pıyı açtı ve bağırdı: — Başvekil Angerrand dö Marinyi hazretleri, İL GİZLİ BULUŞMA YERİ Luvr sarayının yakınında, ancak iki atlı geçebilecek kadar dar bir sokak Mantel ve Fruva dö Man. sokaklar dar ve bu dar lar tabiatiyle karanlık ve t halinde idi. Paris, ci Fransuva zamanındaki güzel Parise benzemiyordu. Daha Koğrusu o ancak ânasiyle dördüncü Hanri za. manında güzelleşmişti âdeta Kral Lui Hüten'in # bu geçmiş devrin Parisi içinden çıkıla- nakarışık, girir garip şe- İtanat sürdüğü mryacak derecede ka li, çıkıntılı yollarla bölünmü killi evler harap, yo yol b nce yapılmışlardı. Bakarsanız; bun. Jardan birinin yolu tamamiyli ğini, diğ bilâkis zünden gelip gidişi güçleştirdiği e nin çarpuk, birer ta- rafa eğilmiş, bi miş, kağin iki yakasında kârşılıklı yapılmış iki evin biribirleriyle öpüştüğünü gö. rürdünüz. Velhasıl sivri çatla vazlı tepeleriyle, camları ku lara takılmış pencereleriyle, hiza rı intizam nedir bilmiyen keyfi yapılmış ramkerimi ya Kü anasının kucu-