24 HAZİRAN — 1988 Mekteplerimize ve maarif tarihimiz dâir Bir kaç ay evvel saylav Bay Na ül Atuf Kansu Türk Maarif tarihine dair iki ciltlik kıymetli bir etüd meşret- ©. Vilâyet o mektupççusu ay Os man da, çok geniş bir plân üzerinde bir Türk kültür tarihi hazırlamaktadır. Üniversite kütüphanesindeki albüm koleksiyonunda Türk kültür tarihine Mmekteplerimize sit çok kıymetli resim ve Yesiklara ovardı. Nafi Atuf (oObun lardan istifade etmemiştir. Bay Osman da gidip bu resimleri görmez, etüd et- mez, o resimleri can gözü İle okumazsa, muazzam eserinin noksan kalacağı mir hakkaktır. Bugün ben, o albümlerden gelişi gü- xl şöyle bir tanesini (oçekiyorum; 16/8675 numaralı bu albümde “Mek- tebi sultani şakirdanmın bazılarının cim mastik ve meç talimleri esnasında alınan resimleri, vardır. On üç resimden mürekkep olan bu al- bümden, elli sene evvel Mektebi sultani WGalatasaray) de ve dolayısile ikinci Ab dülhamit devri maarifinde sporun bir cambazlık olduğunu görüyoruz. Birinci tesimde bir jimnastik mualli. minin etralmda sırtlarında göğüsleri ay yaldızlı dar ve uzun kollu fanilâ, ayak- larmda beyaz uzun pantalon ve tulum- bacı yemenisi ile beş çocuk toplanmış- tır. Hepsinin elinde birer de bayrak var dır. Bu kıyafetin mektebin spor kıya feti olduğunu anlıyoruz. On üç resimde bütün hünerleri gösteren de bu çocuk. lar kumpanyasdır. Kimbilir içlerinden bir kısar, belki de bugün memleketin tanmmış simaları olmuşlardır. İkisi 13-14 yaşlarında, öbürleri 17 ile 20 ara- Sı. Evvelâ bir pramit kuruyorlar: Küçük ler birer ayakları ile büyüklerden ikisi- nin birer dizine basmış, öbür ayakları boşta, iki büyük te onları bellerinden yakalamış. Büyüklerden biri de arkaya Reçmiş elinde bayrak tutuyor. İkinci numaranın adını bilmiyorum. Büyüklerden biri bacaklarını açarak e Bilmiş, ikincisi onun sırtına ters olarak binmiş, bacakları sirtma bindiği arka- daşının elinde, bu vaziyette yüzü koyun | düşmesi lâzım gelirken, küçüklerden bi- Tİ yatmış olan büyüğün sırtma çıkmış. | bir ayağı onun sırtında, öbür ayağını da diğerinin omuzuna basarak muvaze- Beyi temin etmiş, çAlkışa değer marifet, Küçüklerden bi- Ti de bir kenarda ellerinin üstünde ka- Vak durmuş!... Ona da diyecek yok! Üçüncü numara gene bir pramit, bem buna #wallim bey de iştirak etmiş: İki büyük çocuk arkaları birbirine değmek üzere birer tabureye oturmuşlar. Diğer İki çocuk elleri onların dizlerinde, ayak ları havada. Oturanlar berikilerin belin- Haber'den İarihe HARFR — Aksam postası EZEL Işçi şikâyetleri Iş dairesi Bölge Amirliği, şikâyetleri sürat ve hassasiyetle takip etmiş ve işçilerin haklarını verdirmiş... unvanı her zaman olduğu gibi bu de- fa da (İş biirosu) olarak yazılan ve hakikatte (İktısat Vekâleti iş dalresi 3 üncü bölge âmirliği lunan daire“ mize davet cderek tarefeyni karşılaş- tırmak suretile Mfadelerine müracaat eylemiştir. Bu muvacehe neticesinde hâdise Lokavt mahifetinde görülmüş olduğundan, ihzari tahkikat evrakı, İş kanununun mümas maddesine göre icap eden takibatta bulunmak Üzere hemen ertesi günü Cumhuriyet müd delumumiliğine tevdi edilmiştir. 2 — İşçilerin haftalardanberi ts dahülde kalan Ücretlerine gelince bun ların, isimleri gazetenizde yazılı bulu nan işçiler de dahil bulunmak üzere, 15 gün zarfında tediyesi hususu tara- teyn beyninde kararlaştırılmış ve bu- nu teyit eder mahiyette olmak üzere derhal işverenden bir taahhüt mektu- bu alınmıştır. Bugüne kadar, fabrikada ustabaşı olarak çalışan ve fabrikaya bir kefa- let dolayısile borçlu bulunan Muzaf- ferden gayri bütün işçilerin matluba- te tamamen tesviye ettirilmiş olduğu dosyamızda mahfuz bulunan ibra se- netlerile sabittir. 3 — Verilen şu Izahattan da anla- şılacağı veçhile dairemiz işçi ve İşve- renler tarafından vaki olan bütün mü racaalları daima azami bir dikkat ve hassasiyetle ve fakat İş kanununun bahşettiği imkânlar dairesinde tetkik ve takip etmekte ve neticelerini en kısa bir müddet zarfından alâkadarla ra bildirmektedir. İşlerinin sürünce- mede kaldığı veya haklarının daire- mizee ihkak edilmediği iddinsmda bu lunanların doğrudan doğruya, âmirli- ğimizin merbut bulunduğu İktısat Ve kâleti İş dairesi genel merkezine mü- racaat etmeleri en tabii haklarıdır. Yalnız kanunda cezai müeyyideleri olmayıp ta doğrudan doğruya huku- ku şahsiyeye taalluk eğen hususlarda âmirliğimizin resen takibata tevessül selâhiyeti bulunmadığı cihetle bu gi- bi hallerde alâkadarların ahkâmı u- mumiye dalresinde haklarını arama- ları lâzımgeleceğinden bilinmesi fay- İki gün evvelki rüshamızda, bir mü. essese tarafından haklarınm verilme- diğinden bahisle bize şikâyette bulu. nan beş işçinin anlattıklarımı yazmış ve bu vesileyle iş dairesi bölge #mir- liklerinin bu kabil işlerde çok seri ve hassas hareket etmeleri etrafında ba- zi temennilerde bulunmuştuk. Bu yazı Üzerine iş dairesi İstanbu! bölgesi âmirliğinden şu mektubu al. dık: İltısat Vekâleti İş Dairesi 3 üncü Bölge Âmirliğinden: Haber gazetesi Neşriyat müdürlüğüne 21-6-938 tarih ve 2300 sayılı nüs- hanızın 5 inci sayfasınm iki, Üç ve dördüncü sütunlarmda (Türk İşçisi- nin hakkı) başlığı altında intişar e den bir yazıya tesadüf edilmiştir. Tarafınızdan her hangi bir araştır ma yapılmasına lüzum görülmeksi- zin, sırf bir kaç işçinin mücerred İfa- delerine müsteniden yazılmış bulunan bu yazıda: 1 — Bu işçilerin çalışmakta olduk- ları müessesede vukubulan hâdise kar şısında dairemizin hassasiyetle hare- ket etmediğinden, 2 — İşçilerin tedahülde kalan tc retlerinin ödenmesi temin edilmeği- ğinden, 3 — Dâiremize vaki olan bu gibi müracsatlarla candan ve yakından &- lâkadar olunmadığı ve işlerin bati gittiğinden bahsulunmaktadır. Bu yazmm hakikat ile derecei mü- nasebetinin tayinini âtideki izahattan sonra takdirinize bırakırız. 1 — İsim ve ndresi sizde mahfuz olduğu yazılan fabrikada çalışan işçi- lerden 12 si 30-5-938 tarihinde saat 11 de müctemian Âmirliğimize mlüre- caat ve şikâyette bulunmuşlardır. Amirliğimiz derhal hâdise mahalli- ne bir memurunu göndermek suretile işe vaziyet etmiş ve yapılan ilk tah- kikattan hâdisede Lokavt'ı işrab © den bir vaziyet gördüğü cihetle ayni gün saat 15 de işçi ve işverenleri, dalı olacağı mülâhazasile keyfiyetin yarmki gazetenizin ayni sütununda neşrini matbuat kanununun 48 inci maddesine istinaden saygılarımla di- lerim. Üçüncü Bölge Âmiri Halük H. Belson Başmüfettiş Bölge âmirliğinin gazetelerde görü- len işçi şikâyetlerine bu yakm alâka. sw memnuniyetle kaydetmek lâzım- dır. Çünkü böylece, yalnız daireye de- gil, gazetelere başvuran işçilerin de şikâyetleri takip edilmiş ve hakları korunmuş olmaktadır. Bu bahis üze. rinde nekadar hassasiyet gösterilirse kanunun tam ve kusursuz tatbikı, iyi işlemesi olan ana prensipe o kadar yaklaşılmış olacağı tabiidir. Gazeteler, herhangi bir işçinin iddia ve şikâyetini sadece nakil suretile alâ- kadarlarm ıttılama ulaştırırlar. Bu şi. kâyetlerin haklı veya haksız olduğu- nu, mahiyetini tetkik ve kanuni hü- kimleri tatbik eylemek, şüphesiz ki, bölge âmirliklerinin salâhiyeti dahilin. dedir. Bu itibarla şikâyetler ve dilek- ler arasmda gerek iş kanununda cezai müeyyideleri olmayıp da doğrudan doğruya veya kısmen hukuku şahsiye. ye tanllük edenleri, gerek tamamen haksız veya iş veren aleyhine müte- veccih suiniyet mahsulü olanları bu - Vunabilir, Bunlarm gazete sütunların. da kaydedilmesi sadece bir ihbar te- lâkki edilmeli; tenkid veya muahaze mahiyetinde görülmemelidir. Netekim mevzubahs beş işçinin de, paralarının diğer yedi arkadaşlariyle beraber, sırayla 15 gün içinde ödene. ceğinin farkında olmıyarak gikâyette bulundukları anlaşıyor; Mektuptan öğreniyoruz ki,bök ge âmirliği, bizim de temennimiz veçhile, vaziyeti sürat ve hassasiyetle tetkik etmiş ve bu işçilerin, haklarımı verdirmiştir. Devlet teşkilâtmın en ye- ni ve modern bir cüz'ü olan bölge â- mirliklerinden beklenen de bundan başka bir şey değildir. Bu netice bizi ancak memnun eder. Camdan telefon odaları Güzel kızları müdafaa içim : den, geride duran muallim bey de ayak- larından tutmuş. Küçüklerden biri de o turanların omuzlarına çıkmış oturmuş, İki elinde iki bayrak. Bunu da alkışlıya- rig Bir diğer numara: İki büyük çöcuk iki küçük çocuğu, yüzleri dışarıya gel- Mek üzere baş aşağı omuzlarma vurmuş lar. Karşılıklı geçerek elele tutmuşlar. de ayaklarımı birbirlerine ge- Şirmişler, muallim bey kenarda talebe lerinin marifeti ile heybetli ve mağrur. Bu resimler ve daha yüzlerce resim, bir Türk kültür tarihini canlandıracak Yesikalardır. Mya tamamile camdan yeni telefon kabine- eri yapılmıştır. Bu kabinelerde bulunan ve telefon eden şasıh her taraftan görünmektedir. Çok konuşmayı se. ven kadınlar bu yeni telelon odalarmda çok (sıkılmaktadır. Çünkü gelip geçenler durup durup kendilerine bakıyorlar. Varşova belediyesi bu telefon odalarını kadınlar geveze. lik edemesinler diye yaptırmış değildir. Belediye bu kararımı müdafaa ederken cam odaların daha temiz ve daha sıhhi ol- duğunu ileri sürmektedir. * Delilik artıyOr UKTORLUK ilmi, akıl hastalıklarının günden gü. ne artması karşısında hayret içersindedir. Pariste son toplanan beynelmilel psikoloji kongresin. de Amerikayı teresil eden profesör Eberhart, Amerika hastanelerinde tedavi altında bulunan bastaların yüzde 61 inin akı) hastası olduğunu söylemiştir. Fransada yalnız Sen vilâyetinde 20,000 akıl hastası vardır. Ron vilâyetinde 1924 de 1700 deli varken 1937 de bu miktar 2700 e çıkmıştır. Doktor Hardingin istatistiklerine nazaran * yeryüzün- de bulunan delilerin sayısı birkaç sene içersinde yüzde 30 artmıştır. Doktorun söylediklerine göre, delilik bu nis- pette artmakta devam ederse yüz sene Sonra dünya yalnız delilerin oturduğu kocaman bir tımarhane olacak- tır. Eski Fransız başvekili Herio da meseleyi mali bakım. dan tetkike başlamıştır. Herionun rakamlarına göre, bir deli Fransaya senede 8000 franga mal olmaktadır. Bu ra. kam gözönünde tutulunca aklı başında Insanların deliler uğrunda büyük fedakârlıklarda bulundukları anlaşılır, | Reşat Ekrem KOÇU man nm KAYIP — Hasköy şubesinden aldı ğrm askerlik kâğıdını kaybettim. Ye. Tisİni alacağımdan hükmü yoktur. Hasköy askerlik şubesinde ka- yıtlı 313 doğumlu Ali oğlu Ali mim i TiFOBiL Dr. Ihsan Samı Üfo ve paratifohastalıklarına töt "vamak için ağızdan alınan tifo har arder. Hiç rahatsızlık yetmez. Her xes alabilir. Kutuşu $$ Kr LL İMİdND ld ün ile , ŞEN en güzel kadınları Brumfild şeh- rinden çıkar. İngilterenin en kumran saçlı ve en güzel tenli kızları da bu şehirdedir. Hattâ İngilterede gi- zel bir kadından bahsedilirken “Brumfildli kadın kadar güzel,, derler. Tablatm bu İitfunu muhafaza için Brumfildiiler “gü- zel kadınlarımızı muhafaza cemiyeti, adlı bir cemiyet kurmuşlardır. Bü cemiyet bugün belediye melisi ile ihtilâf halinde. dir. Zira belediye meclisi şehirde bulunan kuyuların ka. patılmasına karar vermiştir. Cemiyetin fikrine göre Brumfild şehri kızlarına harikulâde güzellikleri veren bu kuyuların terkibi meçhul sularıdır. Kızlar bu sularla yı- kandıkları içindir ki cildleri yumuşak ve beyaz oluyor. Bu kuvvetli deliller, belediye meclisi azalarını müteessir) etmiş ve memnuiyeti kaldırmaya karar vermişlerdir. * 530.000 Sene sonra Ingiltere yok olacaki NGİLİZ arziyat &limlerinin en yeni hesaplarma güre, Büyük Britanya 350,000 sene sonra deniz! üzerinde görünmiyecektir. Tehlike vakıâ yakın değildir, fakat pek ciddidir. Sözlerine inanılabilir âlimlerin rivayetlerine göre İn- giltere yavaş yavaş çöküyor. Bir asırda İngilterenin de- rize çöken miktarı 25 santimetredir, Çökme mütemadidir ve önüne geçmeye imkân yoktur. Hesap edildiğine göre 530,000 sene sonra deniz dalgaları Grapiyan dağlariyle İskoçyanm en yüksek dağları üzerinden aşarak biribirine kavuşacaklardır. O zaman, tabedilecek deniz haritalarında, bugünkü İn- Bomlbardıman- Gevezeliğe, zevzekliğe karşı mücadele Yazan; KARA DAVUD Sicaklardan mı ne? belki de yor- gunluktan, Bazan başım ucunda çok dırdır eğilmesine tahammülüm olmu « yor. Canım sıkılıyor, kızıyorum, hid . detten boğulacak gibi oluyorum. Bilmem siz de öyle misiniz? Ben çok konuşmaktan hazzeden bir adam olduğum halde karşımdakileri tetkik etmeden ağzımı açmam. Hepsinin yüz. lerine ayrı ayrı bakarım, Konuşmağa tahammülleri veya vakitleri olup ol. madığmı, hattâ konuşacaklarsa ne ne- vi mevzulardan hazzedebileceklerini kestirmeğe, sezmeğe çalışırım. Ve mu- hatablarımdan birinde bir parça can sıkmtısı sezdim mi, pılıyı pırtıyı top. lar, yanmdan kaçarım. Niçin benim gibi hareket etmiyen . Ter çok? Berber dükkünma insan traş olmak için gider. Lokantaya da yemek ye - mek için. Bir berbere iki defa ve bir lokantaya üst üste üç defa gittiniz mi berber kalfası İle garson kırk yıllık eski bir ahbab gibi; — Nasılsmız bayım? dan başlıyorlar ve... — İpsala cinayeti ne oldu? — Bu gün kılıç ıskaramız mükem- meldir. — İyi bir kumaş kaç paraya alınır? — Bize bir dişçi tavsiye eder misi- niz? — Yazın sarı kundura mi giymeli? beyaz patikleri mi tercih etmeli? Gibi herbiri bir başka mevzua taal, lük eden suallere kadar muhavereyi w- zatıyorlar, Bu lâubalilik, bu sululuk, “başkası- nın kafasını dinlendirmek hakkma tecavüz etmek,, demek değildir de ne- dir? Lokantacı yemeğini “şifahen tavsi- ye” edecekse listeye ne lüzüm var? el- bise yaptıracaksa terziye veya kumaş- gi dükkânma gitmesinden daha tabii ne olabilir? Dişin ağrıyorsa gidiver dişçinin birine ve rahat birak böni be birader! Hayır... Berber kalfasmın ve garsonun bu tarzda yılışık hareketi - nin manası başkadır. Onlar sizi dük. kânlarınm devamlı müşterisi haline #okmak için zeki manevralar çevirdik. lerine kanidirler ve bu nevi suallerin, 8izi sinirlendirmediğine, bilâkis mem- nun ettiğine inanırlar, Garib bir hal. Belki, bu vaziyetten memnun olan- lar da vardır. Ama ben, açıkça söy. lüyorum, bu hale sinirleniyorum. Dün, yine biri geldi, manasız herze- lerle sinirlerimi bozdu. Düşündüm ta- şındımi. Kendimi ve hemşerilerimden benim gibi düşünenleri bu nevi belâ- lardan kurtarmak için şu çareyi bul. dum. Körler, sağırlar, dilsizler için &. zerlerine kara işaretler konulmuş sarı kol bağları yapıldı. Vatman, şoför, a- rabacı, bu nevi kol boğlarını görünce, taşıyan adamcağız ezmemeğe dikkat ediyor ve polis kolundan tutup yol gös teriyor, yardım ediyor. Seyyahlara kolaylık gösteren memleketlerde de bazı polislerin ve belediye zabıtası memurlarnm kollarmda; “Fransızca konuşur.,, “İngilizce bilir.., “Bu memur bütün doktorların ad- resini bilir,,, Gibi sırma yazılı ve renkli bandlar bulunuyor. Acaba gevezelik, zevzek. liğe karşı kendilerini müdafaa etmek istiyen vatandaşlar için de böyle bir kol bağı icad edilse ve üzerine göyle yazılsa: “Bu adamla konuşulamaz!,, Acaba bu vasıtayı kullanarak lâu- balilerden, sululardan ve traşçılardan yakamızı kurtarmak mümkün olabi- lip mi? Ben olur sanıyorum. Atina dönüşünde Üstündağdan bunu bilhas. $a rica edeceğim. İnanmazsınız vellehi.. "Tepem atı, yor yahu! Kara Davud Davet İstanbul müddelumumiliğinden: Hikim nantzetlerinden Mehmet Rüstem gilterenin bulunduğu yerde şu yazılar olacaktır: “dikkat,| Kitapçının acele memutiyelimize müm- caat etmesi, kayalardan sakmınız!,,