ge Şe META HABER — Aksam wİRi KEV OYLAR p DİYARINDA 21 HAZİRAN — 1938 CUMA Üzme 1956 — Şi Lüzumlu Telefonlar rel için: 24222, Beyoğlu Için: 44644, Kadıköy İçin: 60030, Usküdar “Sesiiköz, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyükdere,Fenerbahçe, Kandilli, Eren. köy, Kartal, Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınahı, için: Telefon re emu Funa yangın demek kâfidir. Rami itiaiyesi: 22731 Deniz , » 38, 20 Beyazıt kulesi; 21996, Galata yangın kulesi: 4 Sıhhi imdad: 44998, Müddeiumumilik: 22290. in müdürlüğü: 24382. Elektrik Şirketi: Beyoğlu: 44801 » İstanbul: 24378, Sular: İdaresi: Beyoğlu: 44788. Beşiktaş: 40938. Cibali: 20722. Nuruosma- niye: 21708. Üsküdar - Kadıköy: 60778. Havagari: İstanbul; 24378. Kadıköy: 60790. Beyoğlu: 44842. Taksi Otomobili İstemek İcin Beyoğlu ciheti: 49084. Bebek ciheti: 38 - 101, Kadıköy ciheti: 60447. Denizyolları Jstanbul gcenteliği: 22740, Karaköy: 42362. Pazartesi Tophaneden 16,10 Mudanya, 20 Bandırma Salı Topbaneden 9,90 İzmit, 16,30 Mudanya, 19 Karahiga, 20 Bandırma, Ga- atadan 12 Karadeniz, Sirkeciden 10 Mersin. ” Çarşamba Tophaneden 16,59 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayva- Mk, 18 Bartın, Persembe Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12, Karadeniz, 735 1816 1617 1045 #19 mi EVET HAKLISIN BAŞKA BİR pLA LAZIM Z. Gurman Tophareden 16,30 Mudenyn, 19 Karabiga, Sirkeciden 10, bersin, Cumartesi Tophaneden 14, Mudanya, 20, Bandırma, Sirkeciden 15, Ayvalık, 18, Bartın Pszar Tophaneden 9, İmroz, 90,30 İzmit, Galatadan 8,30 Mudanya, 10/30 İz- mir Sür, 12, Karadeniz, 22,20 Muğanyn, Müzeler Ayasofya, İloma - Bizans, Yunan eserleri ve Çinili Röşk, Asker! Müze ve m ek Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi Müze: müzeler hergün ssai 10 dan 16 ya kadar açıktır.) Tari ve İslâm eserleri müzesi: Pazsrtesiden başka hergün saat 10 dan iü ya kadar ve Ouma günleri 16 dan 17 ye kadar açıktır. Topkapı Müzesi: Hergün saat 13 den 16 ya kadar açıktır. Memleket Dışı Deniz Seferleri Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köstenceye; Salı günler! 18 de Pire, Beyrat, İskenderiye, İtalyan vapuçları: Gumo günleri saat 10 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyeste. Avrupa Hattı Sirkeci İstasyon Müdürlüğü Telefon 23079 Semplon ekspresi hergün Sirkeciden saat 22 de kalkar ve Avrupadan geleni saat 7,25 te Sirkeriye muvasalst eder. Konvansiyonel 20,30 da kalkar, 10,22 de geli Edirne postası: Hergün saat 8,50 de hersek eder, 19,38 de gelir, Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler; Saat $ de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 16,30 da Eskişehir, 10,10 da Ankura ekspresi, 20 de Adapazırı. Ta trenlerden saat 9 dn hareket erden Ankara mubteliti Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri Heleb ve Musula kadar sefer etmektedir. GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? * Hamidiye meklep Oyemisi dost memleketleri ziyaretten sonra bu. - gün Ilmanımıza avdet etti. * Beder Araplar Amık ovasını istilâ ettiler, 24 HAZİRAN — 1988 Yazan ve Çizen, YALDIR Istanbul Radyosu 2 HAZİRAN — 1998 CUMA 18,30 plâkla dans musikisi, 19,15 konfe- rans Ali Kimi Akyür (çocuk terbiyesi) 19,555 borsa haberleri, 20 Sant ayarı, Gren yiç rasathanesinden naklen, 2,02 Müzey- yen ve arkadaşları tarafından Türk musi. kisi ve halk şarkıları, 20,45 hava raporür 20,18 Ömer Rıza Doğrul tarafından arapıi söylev, 21 Muzaffer İlkar ve o arkadaşlari tarafındun Türk mewikisi ve halk şarkıla. ri, 21,45 orkesira, 22,15 ajans o haberleri, 22,30 plâkla sololar, opera ve operet par. çaları, 22,50 son haberler, ve erlesi günüs programı, 23 son. BÜKREŞ: 19, hafif piyano, 19,40 mandolin örkem trası, 31 plikla kermen operssı, BUDAPEŞTE: 19,45 Macar şarkıları, 20,50 plâkla Ls Travyata operası, 23,15 o carbant, 94,10 sigan orkestrası, BERLİN: 20,10 bando, 21,50 senfonik konser, 73» 30 halif müzik, ve carbant, 1, serenatlar, ROMA: 20,30 hafif müzik, 22 22 Modern müzik, popurfleri, 24,15 carhant. VARŞOVA: 18, cazbant, 19,10 piyano konseri, 22,10 enzhan, 23-radyo orkestrası, i4 .BÜRİDAN evleriyle bir küme. Bu öyle bir karışık- kiktı ki, ergeç düzeltilniye mahkümidu.. Çünkü bu intizamsızlık bir şehrin manzaresin: ne kada: kötüleştirirse, ©- rada oturanların da zihinlerini o kadar karıştırır. Şunu da söyliyelim ki o de. virde, ahlâk ve âdet ne kadar serbestse, © kadar da istiklâliyet vardı. O kadar ki, o zaman krallar hakkın. da sarfedilecek bir söz bugün çöpçü. lere bile söylenemez. Buna mukabil medeniyet onlar için bir Zümrüt Anka idi, Bugün, gene bir çöpçüyü güldürecek mahiyette balunan kabahatler için &- dam asılıyor ve buna kimse hayret et- miyordu. İşte o devrin hajl.. * İşte Pruva dö Mantel sokağı da yu. karıda bahsettiğimiz sokaklardan biri, güneşin girmesine mâni olan sivri ve biribirine girmiş çotıları arasında uza- nan ve ortasında evlerin çirkef sularınm. aktığı bir dere bulunan ve o devrin ye- göne çöpçüsü, fırtma ile temizlenmesi- ni bekliyen çamurlu dar bir sokaktı. Bu sokağın ortasına tesadüf eden yerinde geniş bir bahçenin gerisinde bir bina vardr. Etarafı yüksek ve ka- ın duvarlarla çevrilmiş ve bu duvarla. rin Üzerine on ayak yüksekliğinde ka- ın, sık demir çubuklar çaprazlama ko- nularak bir nevi parmakirk vücuda ge- törilenişti. 'Bu binadan, bazan da bahçeden kor- kunç köktemeler işidilirdi. e Bilhassa yaz mevsimlerinde, havanm elektrikle dolu okluğu günler, civar halkı bu ga. rip seslerle ürperirdi. Burada haşmet- i kral hazretlerine sit aslanlar muha- faza ediliyordu; Kralm ve kraliçenin seyretmekten zevk duydukları on iki aslan.. Bu aslanlı beliçenin solunda, Sen Lâl #tmanında yapılmış bir şato daha vardr. Şimdi metrük bir haldedir. Hendekleri dolmuş duvarları zamanla (o yıkılmış Büridan, Cotye ve Filip 48 Nelin, Angerrand'ı dövüşe çağırdıkları bugü- nün akşamında biz de bu şatoya gire. tim. Orada, aslanlı bahçeye bakan, iyi muhafaza edilmiş bir odada, üzerinde muhtelif şişelerle üç gümüş içki kupası bulunan bir masanın başında üç kah- raman ackadaşı görüyoruz. Şimdi kısas ca bunların nasıl ağam clduklarını an- İatalım: Büridan: Narin, zayıf, yakışıklı ve mütenasip endamlı. Gözleri hülyalı de- gil, halim olmaktan çok dessas... Sima. sı; cüretkâr, ve tebessümü alaycıdır. Sokaklarda avare dolaşan delikanirları andırır. Bununla beraber çebresinin gü- zelliği tavırlarındaki, kendinin bile farkında olmadığı zarafet insanda bu hissi gürleştirir. Kılıcını gururla taşı- masını bilir, Kral, halkın ve talebenin kılıç taşımasını yasak ettiği halde ve bunu ancak asillerin taşıyabileceğini, aksine hareket edenlerin idğâm edile- ceklerini ilân ettiği halde taşır. Bu hak- kı o, kendi kendine vermiştir . Elbiselerini bitpazarından ucuz bir fiyatla tedarik etmiş olduğu halde, bunları kendisine yakıştırmanm yolunu bulmuştur, itina ile giyinir. İşte Büri. danm göze görünür tarah., İçine, alılâ- kına ve hareketlerine gelince, bunları yaptığı işlerde göreceğiz. Filip dö Nel, yirmi altı yaşlarında görünen bir gençtir. Tavırları, viziyet- leri nazik bir delikanlı Halinde, çok hassas insanlarda görülen bir nevi hü- zün vardır. Orta boylu, son derece mü- #enasip vücudludur. Gotyeye gelince, o, kardeşinden iki yaş daha büyüktü, Gotye ile Filip ara. sında göze çarpan bir hususiyet daha vardır. Filip, ne kadar muntazâmsâ 0, o kadar perişan kıyafetlidir, Gelişi gü- zel giyinir. Kadın düşkünüdür. Fena şöhretli meyhanelerde dolaşmasını s€- r. Mübalâğacı, lâf ebesi, şen, kırmızı BÜRİDAN 15 yanaklı, güzel bıyıklı, dalma kavgaya hazırdır. Belindeki büytk kılıcıyla ötekini be- rikini ite kaka geçmeden zevk duyar.. Genç kızların yüzlerini kızartacak söz- Jer söyler. Meyhanede bir bardak şa. Tâp işin kıyamet koparır, küfreder. Bir tavuk bile kesmediği halde yardığı ka- fslardan delik deşik ettiği göğüslerden bahseder. İşte, bu üç arkadaş... Şimdi celi dinleyelira: Gotyenin gülerken kar yüzünü gar- MUŞİL — Hay Allah müstahokın: versin! dedi. Marinyinin iğrenç çehvesini gör- mek için darağacını boylar, ( cellât sa- tırına baş Uzatırım. Büridan hiddetli görünüyordu: — Neden domuz pazarında kayna . yon bir kazanda haşlanruyalım, ce sur dostlarım.. Yaptığımız iş pek bü- yük.. Saray ve Paris halkının önünde vücudundan ter yerine kan çıkan bu insan cellâdının yüzüne, canavarlığını, şapulculuğunu, kalpazanlığını çarptık ve onu dövüşe dawet ettik. Bu bize, bilmem benim hoşuma giden bir ehem- miyet te verdirdi. Lâkin.. — Yoksa bu sabahki kareketinizden pişman mısınız?, — Ben hiç yaptıklarımdan pişman olmam dostum. Eğer tekrarı icap €- derse yanınızda beni de bulursunuz. Bi. zim gibi hür yaşamaktan buşka bir şey istemiyen kahramanlar, bir aslan cesa- zetile, darağacına gitmekten de çekin - mezler.. Bundan bilâkis iftihar duyar- Jar, Gotye: —Adem sen del.. - dedi . Marinyide nerde 6 cesaret. Bütlin Paris! ayak - Yanmış bulurdu sonra.. Büridan biz hiç bir vakit darağacının yüzünü görmiye - ceğir.. Başlarımız dalma omuzlarımızın üzerinde kalacak. e ki iatepca gerlna, ik | © binizde.. Öyle mi, — lenmasak, derimiz diridiri yüzülmese, canlı canlı Grev meydanında yakılma- sak bile gene tedbirli bulunmalıyız. Çünkü Marinyi denilen adanun ölüm #letleri yalnız bunlardan ibaret değil- dir. Akla hayale gelmiyen nice intikam vasıtaları vardır. Filip atıldı: — Ne demek istiyorsun, maksadın ae Büridan?, — Maksadımı söyledim. Biz enu na- #l ölüme mahküm ettiysek oda bizi ayni şekilde ölüme mahküm elmiştir. Tedbirli bulunmalı ve kendimizi mü, dafna etmeliyiz. Hücum eden biziz, müthiş bir katşılık göreceğiz. Biz hü- cumumuzu gündüz, herkesin gözü ö- nürle yaptık, mukabelesini gece göre“ ceğiz. — Marinyi ne yapabilir?. Yapacağı. ari ne ehemmiyeti olabilir! Biz yapa - cağımızı herkesin gözü önünde yaptık. Mertçesine, cezasmı elimizle vereceği « mizi bildirdik. Dövüşe davet ettik onu. Ben bu sabahtanberi büylik bir deği - şiklik içindeyim.. O kadar hafif, o ka, dar dertsiz, o kadar memnunum ki... Sizin benden daha rahat olmanız lâzum, Çünkü siz kurtardınız; onunla siz ko- nuştunuz, onu yakından siz gördünüz. Doğrusu talihinize gıpta ediyorum.. Büridan: — O dediğin de kim?, Filip dö Nel, yüzüne garip bir sarr- lık yayılırken boğuk biz sesle: — Kim olacak - dedi,/. Kraliçelş Gotye önündeki kupayı doldurdu; — Doğrusunu söylemek lâzım gelir. se, hayatını kurtardığımız kraliçe bizi himaye etmek mecbüriyetiridedir. “Biz, diyorum. Çünkü Büridan demek biz demek, biz demek Büridan demektir. Şüphe yek xi madam Margarit, bunu düşünecek. kadar zekidir. Büridan, Filipin elini tuttu: — Demek hâlâ o meşur sevda kal-