HABER — Aksum postası Yazan: Gerald Kelton e Mütekait Alman Generalının asil kızı vatanı an casus olmuştu Hafif süratle Mentonu geçti ve sa. bil yolunu takip ederek İtalyan hududu na ulaştı. Oradan geri dön deki otomobilin de Gi için triptik'i yoktu anla; rloya uğ. ramadan Türbiden gece Nise varan büyük ve geniş yolu takip etmeye ka- Târ verdi. Alfa Romeonun gene £ ğunu görünce Güssi yarış hevesile se- vindi ve gaze bastı. o Biraz sonra bü | âde yolun asfaltı üzerinde 100 netreyle gitmeye başlamıştı. Gözlüklü şoför onun peşinden gel- mekte devam ediyor ve iki araba ara. sındaki mesafe hiç artmıyordu. Güssi sinirlendi ve sürati arttırdı. Rols Roy- gun sürat âletinin iğnesi yavaş yavaş 110, 120 ve nihayet 130 kilometreye çıktı. Acaba kırmızı otomobil nerelerde kalmıştı? Sürati kesip ona bakmayı düşünlürken 4 n iki kısa klâkson sesi duydu ve hemen ârabayı sağa al- Alfa Romeo yıldırım & oldu. öne geçtikten i kesmeye ve yolun sağ n $ol tarafında ilerle. kat arabasınm ön ta. birden direksiyonu sola kıvırdı, Güssi son derece tehlikeli va- ziyetteydi. Sola gidemezdi, çünkü yo İn o tarafı uçurumla nihayetleniyor. du. Zavall: delikanlı heyecan! a ne yap- tığınn pek de farkmda olmadan, het. tâ gazi kesmeden arabayı sağa kıvır. dı. Ağir Rols Roys, Alfa Romeonun ar- ka is tekerle; ine çarparak onu yolun irük'eği, Kırmızı araba birden hr ili narak kurtulmaya ve uçu- Yumun kenarmi sıyırıp doğrultmaya muvaffak n de uzaklaştı nce ,bİr mucize kabi - inden orada çap bir çakıl yığını sayesinde yolun sağ tarafındaki dü- vara çarpıp parealanmaktan kurtul « du. Arabanm karteri çakıl yığını üze, rine oturmus. ön tekerlekleri bavaya kalkmıştı. Güssi son sn: yede fren ; birkaç saniye süren #er - geçince yarası beresi olmadı- de fröylayn| — Yeni meslekim öyle icab ettiri - yor Her Baron! — Yalnız meslek meselesi değil; er. kek ve kadın her genç Alman kuvw ı bünyeli ve temiz olmalıdır, — Dikkat! benim burada Olga Bed. rTuşka olduğumu unuttunuz galiba! Güzel sarışm kadınla orta yaşlı ar- kadaşı mermer havuzun etrafında ya. vaş yavaş yürüyerek deniz kenarm - daki atlama Kulesinin altındaki bir s1. taya oturdular. Orada Mi 2 er r yok > tu. Çünkü mevsim müşteriler denizin be sularma havuzun ılık suyunu tercih etmekteydiler, Bir mtddet sustular, İlk söze başlıyan genç kadın oldu. — Muhakkak lâzımmıydı her ba . ir çare yok muydu? üürlü hareket etmemize imkân yoktu. Kendisini ikaz etmiş - tim. Dinlemedi, cesur bir adammış! — Ne Kazandık? — Henüz bilmiyorum. — Demek hâlâ öğrenemedik? — Evet maalesef... — Öğrenmemiz, muvaffak olmamız lâzım... Mütekajt general fon Metnih'in kı. 2 olan Erika fon Metnih sırf vatan- perverlik salkesiyle Alman istihbarat teşkilâtında vezife almıştı. Almanlar beynelmilel casusluk teş. kilâtma Fransız Riviyerasınm bir ne- vi borsa teşkil ettiğini bilmiyor değil. lerdi, o Almanyaya dair o malümatın memleket dahilinde nereden ve lerden sızdığını öğrenmek onlar içi fevkalâde ehemmiyetli bir mesel Erikaya bu işte bir vazife zaman kız fevkalâde memnun old. B vazifenin çok güç, hattâ tehli öl duğunu biliyordu. Hele onun gibi asa- lete ehemmiyet veren bir kız için şim. di oynadığı rol tahammti edilir şey ol- mamak lâzımgelirdi. Lâkin Erika bun. lerin hepsini göze aldı; vatanı için her geyi yapmağa hazırdı, — Üzerinde hiçbir şey bulunmadı mı? | — Hiçbir şey! — Belki de malümatı ezberlemişti. — Belki. Daha mühim bir vaziyet hâdis olduğundan henüz sizin haberi- fröylayn. Genç kız heyecanla yerinden doğru. lup muhatabma baktı, O devam eği- yordu: — Müthiş bir tali darbesine uğra . dık. Bildiğiniz gibi tayyare fabrikala- Tımızın ima! kabiliyeti ve hava silâh. ları programımıza dair rakamlar ça «- lınmış ve piyasaya arzedilmişti. Fran, sayı temsil eden Herkül bu malümatı casuslardan: satınalmaya talib oldu. Hangi devlet naroıma hareket ettiğini bilmediğim Pallaş Fransanm verdiği fiatı arttırdı. Biz de bu iki fiatın fev- inde bir rakam teklif ettik. Ajanımız işte bu sırada büyük bir hata yaptı. Müzayedenin sona erdiğini ve bizim | kazandığımızı sanıyordu. Fakat İn. giltere amina hareket eden Aşil ys- pılan Üç teklifte verilen paranm çok üstünde bir rakamla müzayedeye son. radan girmişti. Vesikalar da tetkik e- dip kopyasını aldıktan #onra er imha edildi, (Devamı var) — Haydi arhık şaka yetişir. Bu sefer kazığın üstüne vur! — Ne yapayım bayan. Küçük, banyo. ya girmeğe bir türlü van olmuyordu. 3 gün sonra, ırz düşmanlarının karımı barındırdıkları yeri buldum Hemen köye döndüm, sordum, soruş- turdum, anladım, dinledim, karımın 30r- la dağa kaldırıldığını öğrendim.. Çocu- pa emanet ettir ih- landım, dağa çıktım, Karımı kaç rı arâmtys koyuldum, Muhitin yabancı» umu komşular sı değildim. Üç gün sonra, ırz düşmanlarının ka- ındırdıkları yeri buldum. Gec , Tezema el uzatan bu üş ki- şiyi pusuya düşürerek birer kurşunda canları cehenneme gönde:dim. Şimdi im biraz ferahlamıştı . i: göz yaşları içinde ayak- larıma kapanmış yalvarıyordu: — Mustafa beni de öldür! Senin yü- züne artık nasıl bakarım ben?, öldürmedim onul., Öldürmeli miydim?, Fakat ne kabahati vardı onun.. Onu zorla dağa kaldırmışlar.. Mustafa sözünü tamamlayamadı. Gözleri doldu. Eşini düşündüğü ne ka- dar belliydi. Yaşlı göz bebeklerinde 4 nalı parmaklı, uzun saçlı bir köy dilbe- | rinin sililetini görür gibi oldum . KEKLİK BOĞAZLAR GİBİ! Mustfa devam etti; — Artık köye, kasabaya inemezdim .. Hükümet yakamdan tutardı. Yakayı e le verirsem, nasıl olsa idam olunac mı biliyordum. Oldu olacak, bari gö- üm açık gitmiyeyim, dedim, Bu ön ayak olduğunu öğrendiğim köy miyle iki kişiyi de temizleyin dedi Bir gece kimseye gözükmeden köye in: di, İmamın evine gittim. Çitten aştım. eve girdim, İmamın odasına daldım, ya. taktan kaldırdım. Tabancamın namlu - siyle kafasma vurdum, düştü. Üstüne çullandım, trnaklarımı gutlağına ge- girdim, Keklik boğazlar gibi boğazla- dım. Karısı, çocukları âvazları çıktıkları kadar bağırıyorlarir? — Can kurtarim yok mu? Katil var!. Gecenin boşluğunda akisler yapan bu acı haykırışmalara köylüler koşun- caya kadar, ben dağın yolunu tuttum, İki gün sonra da öteki iki kişiyi tar- lada çalışırken birer kurşunda yere ser- dim. Aylarca insan yüzüne hasret, aç ve sıplak dağlarda gezdim, ormanlarda yattımi, Kovuklarda sindim. Jandatma- lar arkamda dolaşıyordu. ölüm dalma yalumun üstünde il Kendi aklımcs, düşüncemce çok hak- k olarak aldığım bu intikamdan sonra , bir dereceye kadar rahat etmişti / ka kimseye zararım dokunmadan dağ- da geziyordum. Malda, parada gözüm yoktu. Kış giinleri gelip çattı. Dağlar misafir kabul etmez oldu. Artık canıma da tak demişti, Bezmiştim bu hayattan. Aç kaldığım günler oluyordu. Hükümetin elinden kurtulmanın da çaresi yoktu. Esasen şimdiye kadar kim kurtulmuştu? Kim kurtulabilirdi? Baktım olacak gibi değil, dağda kurda, canavara yem olacağım... Nihayet hü- kümetin şefkatine, merhametine deha- İete karar verdim. Geldim jandarmaya teslim oldüm. Bakalım mahkeme ne karar verecek? Ben mal, para için adam öldürmedim kil, BİR ESRAR ÂLEMİ! . Damağası bana sordu: — Biraz keyitlensek olmaz mı? Ne dersiniz?, Keyiflenmek 7. Bu ne demekti? . Düşündüm, keyiflenmek ne demek olduğunu bilmeden, anlamadan itiraz etmek: — Hayır olmaz! Demek doğru bir şey değildi. Bunun — Keyiflenmek, dedim, ne demek bilmiyorum amma, her halde bir eğlen- ce olacak. Fena olmaz vakit geçerli, Damağası seslenâi — Ulan keçi, haydi hazırla bakalım! Keçi Hüsnü, yedi buçuk yıl hapse mahküm olmüuş' bir yol kesendi. Kim. sesi, râretçisi, bakanı yoktu. Dama- gasımın yanına sığınmış, onun İşlerine bakıyordu. Lâmba kısıldı. Hüsnü dört cigara kâ- ğıdını biribirine yapıştırmıya başladı. İçine tütün koydu, üstüne ufak ufak siyah bir şeyler serpti, sardı. İşi anladım, esrar cigarası yapıyordu. Aralarından ayrılmak için okafamda bir çare tasarlıyorum. Fakat kâfir şey- tan, aklıma bir türlü bir vesile gelmi. yordu. ara hazırlanmıştı. Bu, büyük pü- arası gibi bir şeydi.. Ucunda ge- ne cıgara kâğıdından yapılmış salkım gibi bir şey vardı. # Hüsnü cıgarayı damağosına verdi ateşledi. Ağa üstüste, derin derin üç nefes çekti. Dumanı âdeta yutmaya ça” balayan vaziyetler aldı. Burun delikle- rinden dumanlar çıktı. Gözleri yarı ka” palı bir halde esrarın zevkini sindiri « yordu. (Devamı ver) AANTINAMAIİE? MET GER «ER DEERE “Benim sevebileceğim erkek, kardeşçiğim, erkekler yanmda sert ve mağrur, kadınlar yanmdaysa şefkatli olmalıdır. Onun kartal bakışı, gülümcü andıran her şeyi derhal ezebilmelidir. Or- da mukaddes şeylerle, bilhassa kalbin şiirini teşkil eden ve ha- ikat olmaktan kurtaran mukaddes 1 acır gibi bir gülümseme bulunmalı. lileri bahşeden din fikirleri kaynağı. çok aşağı insanlardır. Bunun İçin adamın itikatlarında da hem bir çocuk sa- hakikatlerini incelemiş bir kimsenin sâr- deliği, hem de di; gilmaz İmanmı bulmaz isterim. “Onun zekâsında bir yenili malı ve gösteriş arzusuna yor olmamalıdır: yersiz sayılacak bir söz söylemesine imkân yoktur; kimsenin canmı sıkmağdığı gibi kendisi de can sıkmtısı nedir bilemez, bir kendine mahsusluk bulun. onun fazla veya çünkü ruhunda büyük bir zenginlik bulunacaktır. Bütün fikir, leri, her türlü hodkâmirktam üzek, asil, yüksek, merdce dü- şünceler olacaktır. Bütün hareketlerinde hiçbir menfaat arzu. su bulunmadığı beili olacaktır, Kusurları da, zamanmdan Üs- tün olan fik rinin vilsatinden doğacaktır. Ben onü her bu. susta zamanında ilerde bulmalıyım. “Ken den zayıf olanlara en nazikâne dikkati esirgemi- yeceğinden bütün kadınlara şefket gösterecektir ama hiçbiri. ne öyle kolayca gönül vermiyecektir: bu meseleyi çok ciddi say- dığından bir oyun kalkmıyacaktır. Kendisinde, derin ve âteşin bir aşk ilham edecek bütün meziyetleri göster. mesine rağmen bütün hayatını gerçeklen sevmeksizin geçirme- si de kabildir. Fakat hayalinde yaşıyan kadmı bulursa; ker. disini anlıyacak, ruhunu dolduracak, bütün hayatımı bir saa- la aydınlatacak kadma; bu karanlık, soğuk, donmuş âlemde bulutlar arasından gözüken bir yıldız gibi parlıyacak Çeviren: Nurullah ATAÇ kadma; hayatına yepyeni bir füsun katıp şimdiye kadar sessiz kalmış tellerini ihtizaza getirecek kadına rasgelirse söylemeğe bile hacet yok, bu saadetini anlayıp takdir etmesini bilecektir, O kadını tamamiyle bahtiyar edecektir, Kendisini ellerine, an. nesinin kucağında uyuyan bir çocuğun korku, itimatsızlık ne- dir bilmez muhabbetile teslim edecek o kadının kalbini ne bir sözle, ne bir bakışla incitecektir; çünkü o kadın o tatlı rüya- sından uyanıverirse ruhunda da, kalbinde de bir daha unula- maz yaralar açılacaktır: bütün istikbalini bağlamazsa o deniz. de yolculuğa çıkmasına imkün yoktur. “O adamın çehresinde, tavırlarında, hareketlerinde, yürü- Yüşünde, en bliytik şeyler gibi en küçükleri de yapışında muhak. kak ki üstün adamların, sade ve tasannusuz üstün adamla- rın hali bulunacaktır. Çirkin olabilir, fakat elleri güzel ola. caktır; Üst dudağı, hor gördüğü, hiçe saydığı insanlara karşı bir istihza tebessümü ile hafif kalkık olsun isterim; ruh dolu bakışının o semavi ve parlak şulesini de ancak sevdiklerine gösterecektir. Son derece beyecanlı bir sesle ispanyolca olarak dedi ki; — Madmazel bu kâğıdı kendisinden bir hatıra olarak sak- lamama müsaade GEEK mi? Bu ders, kendisine ve; ki geri. fine nall olduklarımm sonuncusudur; bana bu yazıyla verile dersi ise ömrümün sonuna kadar hayatımın başlıca kaidesi bi- leceğim. İspanya'dan bir fırari olarak, yanıma para almadan ayrılmıştım; fakat bugün milemden, ihtiyaşlarıma yetecek ka- dar parı geldi. Müsaade buyurursanız ders İçin yerime muh» taç bir İsnanyolu göndereceğim. Bu sözleriyle bant: “artık oyunumuz Yeter!, der gibiydi: Ayağa kalktı, hareketinde inanılmıyacak derecede bir kibarlık vardı; onun mensub olduğu sınıf insanlarında bulunması bİ$ umul mıyan bir nezaket ve terbiye ile beni mahcub etti. Aşsği ıma haber gönderip kendisiyle görüşmek için müsaad? Akşam sofrada babam: — Luiz, dedi, size ispanyolca öğreten zatın kim olduğunü biliyor musunuz? meğer İspanya kralının eski nazırlarında” ve şimdi idam mahkümu bir adammış. — Sora dükü, dedim. — Evet, ama artık dük değil; şimdi Sardunya adasmda'i bir malikânesinin adını kullanıyor, kendine baron dö Malum” dedirtiyor. Bana pek orijinal bir adam ;“bi geldi. — Siz bu kelimeyi bir istihza ve birez da istihfafla söylÜ yorsunuz, dedim; asaletçe sizden hiç de aşağı olmıyan ve FW' ” büyük olduğunu zannettiğim bir adamı böyle tezlil etmeyin. Babam bana alay eder gibi bakarak: — Maşallah! dedi, Baron dö Makumer pek hoşunuza gitmi” ge benriyor. Ben hir gurur hissi ile gözlerimi eğdim. Annem: — O halde, dedi, Henarez inerken merdivende İspanys ** firiyle karşılaşmış olacak. (Devamı var)