ik Uzanmıya dair İmtihanlar başladı. Çocuklar harıl harjl çalışıyorlar. Çocukların heyecan. ları babalarına, annelerine sirayet et- miğ. Onların da konuşma mevzuu Ç0. cuklarınm muvaffak olmaları veya © lamamaları ihtimalleri... l Tanıdığım bir çocuk babası yana ya. kıla anlatıyor: — Oğlum gabi değil. Bilâkis anla. yışı yerinde, Haliâ çok zeki... Ten- bel de değil... Derslerini günü gününe yapar, her gece vazifelerini muntaza. man yazar, Haylaz da değil. Eve vak- tinde geldiğini annesi temin ediyor. Fakat geçen sene döndü. Bu sene de döneceğinden korkuyorum. Neden, bi. liyor musunuz? Çünkü çok utangaç. İki kişinin karşısma çıktı mr, dili bağ. tanıyor, söyledgini söyliyeceğini şa - gırıyor, onu bu huyundan vâzgeçir . mek için ne yapayım?.. Bu, bu mevzuda dinlediğim ilk şikâ- yet değil... Ayni halden şikâyet eden. ler 6 kadar çok ki... Şu halde utangaç. hk gençlik namma tetkike değer bir mesele oluyor. Utangaçlık dediğimiz his, mübalâ, Balı tevazu veya yarı kalmış korku . dur. Terbiyeye, mukitin tesirine sıkı sıkıya bağlı olân utangaçlık tamamiy- ! le ruhi bir hâdise değildir. Fiziyolo. jik Amiller de Işin içersine karışır. Utangaç çocuk hemen her vakit he. yecanlarına hâkim olmak elinde olmı- yan bir insan müsveddesidir. Onlar tıpkı rakkasları iyi ayar edilmemiş saatlere benzerler. Böyle bir rakkasa elimizle dokunursak derhal) çılgın bir raksa başlar. Heyecanları İntizam alti. na almmıyak çocuklarda en ufak bir sebeble durgunlaşırlar ve şaşırırlar. Utangaç çocuk heyecanlı olduğunun ve heyecanlarmı zaptedemediğinin de farkındadır. Fakat bu hislerinin önü- ne geçmek elinde değildir. Çocuğu utangaçlıktan kurtarmak 1. şin; heyecanla, korkuyla mücadele et. mek ve çocuğa emniyet telkin etmek ilk şarttır. s AER rar bf “Rekli eee lay Gtiğini zanneden çocuktur. İmti. han salonunda ve mümeyyizin hafif bir gülüşü böyle bir çocuğa bütün bil- diğini unutturmaya kâfidir. Bazan de. Ğil bir tebessüm, bir bakış da ayni te. siri yapar, Utanan çocuk yalnız olmadığı za - man korkan çocuktur demiştim. Kim, den, neden korkuyor, Fiziyolojik kor. ku kendi koruma hissinin ilk tezahi, rüdür. Bizi tehdid eden bir hâdise kar- Şısında kendimizi korumağa hazırlan, Mak için korkarız. p Halbuki wtangüç çocuklarm hisset- tiği korku mukayyeldir, Orlar gültinç Olmaktan korkarlar, etraflarında söz. lerini iyi karşılamıyacak insanlar var Sanırlar, Onun için utangaç çocukların tukları her hareket mübalâğalıdır. Nor Mal bir çocuğun Yapamıyacağı bir çok ketleri utangaç dediğimiz çocuk. rm yaptığını her gün görüyoruz. Utangaç bir çocuğu, Fiziyoloji lâbo Hatuvarında tetkik edersek kalb vu , larmın çoğuldığnı, teneffüsün inti, Tanımı kaybettiğini görürüz. Çocuk ya kekeler, Utangaçlıkta irsiyetin de tesiri var. ik Mahenb ana ve bahalarm çocukla- ekseriya sıkılgan olurlar, 2 Bagaçlığı nasıl tedavi etmeli? A, öğretmenle elele vererek ço- *uğa telkinler yapmalı.. Açık hava ge. Aş erine, soğuk su banyolarma faz- iyet vermelidir. Utanan ço. ti ekseriya evden çıkmıyan çocuk - Muzaffer Esen Profesör Taubıa mimari sergisi tiz Ta gün açıldığını haber verdiği, ta, mimari gubesi şefi pro, Maş Teut'ın mimari sergisi 20 hazi, iş, 938 tarihine kadar açık kalacak. AYI — Namıma yazılı mührümü #ttim. Yenisini hâkkettirdiğim - “skisinin hükmü yoktur, maliğin Umurbey köyünden Haşan Solçuki (W.P, 2473) MESELE) Üniversiteli gençlere ucuz ve konforlu yurtlar açmalıyız! Yazan: Anadolunün her şehrinden, kasabasından, kö- yünden İstanbul Üniversitesine yük sek tahsil yapma- ya gelen gençler burada nasıl ya. şıyorlar? Ekserisi orta halli olduğuna gö. re bir talebenin hayatı ne Ribi şartlar içinde ge. çer? O, yattığı, yemek yediği, dinlendiği, çalış - tığı Bu yerler ons kö- fi geliyormu? Ve eğlenceleri neler . dir? Talebe yurdları, Gedikpaşanm Kum kapmın Rum Ermeni evleri, medre. seler, otel odaları Üniversitelilerin oturdukları, barındıkları yerlerdir. Bu gün her nedense Türk aileler arasında pansiyoner talebeye daha tesadüf edil- miyor, Istanbulun talebe mahalleleri diye anılan Gedikpagada Kumkapıda bine yakm talebe vardır. Buralardaki bina. lar İstanbulun hemen hemen ilk ku- Tuluşundan kalmadır. Mimari tarzları Kk e TE YE ZİR hafif bir rüzgürla ihiizaza gelir. Tale be avuçlarını mıtacak kadar olsun ate. şi bulunmayan odasına yalnız uyumak için girer, Onun on sekiz saati iniver- site, Jokanta, kahve, kütüphane, Bey. oğlu, Şehzadebaşı arasında geçer. Gedikpaşada oturan hukukçu bir gence sordum: — Gününüz nasıl geçer? — Yediğim, gezdiğim, çalıştığım ve yattığım saatler muayyen değildir. Mp, var? / Üniversite bahçesinde derse çalışan genç fazlar... Doğrusunu isterseniz ömrüm bakım- sızlık ve can sıkıntısı içinde geçiyor. — Nerelisiniz? — Adanalıyım. — Aile hayatınızı özlüyor musu. nuz? z — Evet, şüphesiz özlüyorum.. Fakat madem ki buraya tahsil için geldim; her geye katlanmak mecburiytinde. yim. Evleri İstanbulda olan arkadaş. lar bu hususta çok babtiyardırlar. — Boş vaktinizi nasıl geçirirsiniz? — Arkadaslariş dolaşırım. — Ya havalar fenâ olursi? — O zaman kahvede otururum, tav. la oynarım, gazete okurum.. Bizde (talebe kahvesi) diye yalnız Beyazıtta sik ağaçlıklı kahveyi tanı- yoruz. Buraya sade talebeler değil doçentler, profesörler ve muallimler gelirler. Şehzadebaşı, Beyazıt, Çemberlitaş, Diyanyolu kahveleri de her gün ağız- larma kadar talebe, ile doludur. Tav. a EZ KYK İK Şimal fecrini söndür- ha mek istiyen tulumbacılar | ON birkaç ay içersinde şarki Prusyada birçok gi. mal fecirleri olmuş ve sema sık sık geceleri kızıl Işık'arla dolmuştur. Avrupada şimdiye kadar görülmiyen bu hâdiseler Prusyalılar arasında çok heyecan tiyandır. mıştır. Divitten tulumbacıları böyle tabii bir hâdisenin var ölduğunu bilmiyorlardı. Onlar, civar şehirlerden biri. sinde müthiş bir yangın olduğuna ve bu yangının kızılı. ğınım gökyüzüne aksettiğini sanmışlardır. Divitten tulumbacıları yeğit ve başkalarına yardım etmeyi seven insanlardır. Belediyeye müracast ederek kendilerinin derhal yangın yerine günderilmelerini rica et; mişlerdir. Neriman Hikmet la, iskambil, da . ha bir çok oyun - lar oynarlar, Si - gara dumanları ,ile havaları bozul- , muş bu yerlerde , gençlerin (geceli ,gündüzlü otur - müları hem sh. hatlerine hem de ahlâiklarma 73 - .rar verir. Oyuna dalanlar, kumar ,müptelâsı olan. lar, nihayet ders - lerini ihmale baş- ,Uıyanlar da olabi. .Tir. . Pakat bir ba kımdan kahve. Jer onlara fayda - Mu oluyor. Talebe hiç olmazsa burada günün bütün ga- zetelerini okumak imkânmı buluyor. Gedikpaşadaki, Kumkapıdaki telebe lerin çoğu memur, tüccar çocukları. dır. Ellerine ayda 835.40 lira geçer. Bu paranın on lirası oda kirasıdır. 18-20 Mirası lokanta ücretdir. Her ay 5 lira kahve masraf: olur. Geri kalanını da sigaraya, deftere kaleme, sinemaya sarfederler, » xs Fatihte bulunan kurgunlu medrese ile servili medrese. odalarında 45,den fazla orta halli ve fakir talebe oturu. yor. Babaları mütevazı birer memur, çiftçi olan bu gençler okışm bütlin soğuğunu bir kutup gibi kendi. ne çeken bu büyük ve taştan viranha- nenin içinde toplanmışlar, Oturdukla- TI odaları beş kilo kömürü birden ya- kıp koysalar yine ısitamazlar, Her odanın ufak penceresinin kenar (Devamı 7 incide) Amerikada 3 mliyon ümmi var İN cehalet ve iimmilikle mücadele eden bir cemiyet var. Bu cemiyet geçenlerde bir ista- Hik neşretmiştir. Bu istatistiğe nazaran 1930 da Ameri. ka Birleşik hökümetleri içersinde okumak ve yazmak bil nbüyen 4,250,000 insan vardı. Ruzveltin eümhürreisl olduğu tarihtenberi bu miktar Yüzde yirmi beş azalmıştır, Amerikanın en uzak yerlerine| kadar yaşı ilerlemiş halka okuma, yazma öğretmek için 500 öğretmen göndermiştir. Bu öğretmenlerin açtıkları dershanelere bir milyon Amerikalı girmiş ve altı ay içersinde bir imtihan geçire. rek diploma almıştır. Bugün Birleşik Amerika ükümetleri dahilinde yalnız 3,600,000 okuma yazma bilmiyen insan kalmıştır. Orada kendilerine bu ışığın tabit bir hâdise olduğunu izah etmişlerdir. Bu suretle tulumbacılar şimal fecrini söndüremedikleri için üzülmüşler, fakat belediye reisi de kendilerine güvenilebilir tulumbacıları olduğu için sevin. miştir. Kan verenler kongresi AN vermek için milli teşkilâtı olen ilk memleket K cenuti Afrika ittihadıdır. Yohansbergde kan verme işini kendilerine meslek it- tihaz eden beş yüz kişi hir kongre &kdetmişler, işlerinin bark halinde ne suretle teşkilâtlaştırılacağını görüşmüş- ler, “Kızılhaç” la sıkı bir rabıta tesisine karar vermişler- dir, Sonra İspanya harbi, insandan Insana kan naklinin bu gür için fenni bir yaruret olduğunu ispat ettiğinden bu keugrenin teşkilâtı hakkmdaki kararlarma büyük bir e. bemmiyet verilmektedir. ei Hafif ceza! pr beni elimi ateşe sokarak yanan kömürleri tutmam için zorluyor. Onun için kaçtım. * iddin etmiş ve: Jecektir, İngiliz hava ordusunda bir neferin oğlu, yedi yaşmda- ki Denis polis komiserliğine gelmiş ve babasından şikâyet etmiştir. Baba karakola getirilmiş ve sorguya çekilmiş, a. teşin sönmüş ve kömürlerin kararıp soğumuş olduklarını — Oğlum, masanm gözünden kırk para çalmıştı, onun için kendisini hafifçe cezalandırmak istedim! demiştir, Fakat çocuğun ellerinde, yüzünde ve vücudunun bazı yer. lerinde ehemmiyetli yanıklar görülmüştür. Mahkeme bu merhametsiz babayı 25 ingiliz lirası para cezasma mah. küm etmiştir. Adam bu parayı veremezse üç ay hapsedi- Mahkemenin kararında çocuğun tekrar babasının evi- ne iade edileceği de yazılıdır. ka aid e alien mak lab ba) kl DAM İLİLİ De ik akm ölün “Eni bo 1 öz vü vera baml Balıkçılık Istanbulun başbelâsıdır. Yazan: Kara Davut Evet, İstanbulun en büyük nimeti olması lâzım gelirken, balıkçılığımız, bu şehrin baş belâsı halini almıştır. Dünyanın en eşsiz balık hazinesine sa- hip olan bir memlekette oturduğumuz halde, bir kısım hâlk, hiç balık yeyemi- yor, küçük bir kısım az ve pahalı balık yeyebiliyor, İstanbulun muhtelif semt- lerinde ise çok defa kokmuş balık sa- tıkıyor. Dün Haydarpaşa vapurunda bir ço. cukluk arkadaşıma rastladım. Hiddetli idi. Burnundan soluyordu: — Hayrola! Nen var?. Dedim, İşte verdiği cevap: — Balıkpazarına uğradım. (....) ba- lığı aradım, bulamadım, Galataya geç- tim. Oradaki dükkânlarda da yok. Köp- rü kenarında biri balık satıyordu. Bak- tım, aradığım balıklardan var, Çok yük. sek bir fiyat söyledi amma, itiraz etme- dim, Kese kâğıdına doldurmağa başla dr. İyi ki muayene etmek hatırıma gel- di Bir ikisini şöyle bir elleyecek oldum. Birader, adam bana nasıl balıklar yut- turmağa kalkışmış bilir misin?. Gözle. ri dönmüş, kulak altları bembeyaz, ko- kuşmuş şeyler değil mi hepsi? Billâh, tablaya burnumu yaklaştırdım. Az kal- sm boğulacaktım. Adamm gırtlağına sarılmamak için kendimi güç tuttum, Ve bir cigara yaktıktan sonra; — Bu ne biçim iştir? -dedi.- Bu şehirde kokmuş balık satılır mı? Her tarafımız deniz. Dünyanın en güzel ba. kklarınm geçit yerindeyiz. Aradığım balık, bu mevsimin en bol bulunan ba- ığıdır. Koskoca Balıkpazarında yok. Soknkta dolaşanlar da kokmuşlarını yutturmak istiyorlar, Bunun sebebi öte- denberi malümdur,s Balıkçılarm, dak yancıların dalâverasıdır bu. Mevsimi gelen balıkları tutmazlar, bir kaç gün aratırlar, Müşteriye; “ Çıkmadı be yim... derler - Belki yarın obür gün ilk turfandalıklar çıkar.,, Ve zavallı müş- teri de iki gün, üç gün sonra başvurdu- Hu balıkçı, bu balıklar için ateş pahası istedi mi, “turfandadır, ne yapalım? Vereceğiz, der ve verir. Dünyanm bir çok memleketleri için ahalinin balık ihtiyacını temin büyük dertlerden biridir. Faraza Japonlar ba- lık âvlamek için Çin sularında ve Rus sularında dolaşmağa, çok defa hayatla» rmı tehlikeye sokmağa mecbur clurlar.. Balık avr, Uzak Şarkts, Rus . Japon mücadelesinin mevzularından biridir, 1- talyanlar, ya bizden balık alırlar, yahut gemilerini Kanarya atlalarına Şarki Af- rika müstemlekelerine gönderip avla» turlar. Paris, Berlin, Peşte gibi, Viya- na gibi, iş Avrupa şehirlerinde kılçığı bol tatlı su balığı yenir. Bin fedakârl:k. la deniz kıyılarından getirtilen taze ba- klar tabii kihar smıfm o yeyebileceği Yüks şeylerden sayılır. Halk konserve - lerle, tuzlu balıklarla kifafı nefseder, Bizde ise balık hem boldur, hem de av. lanması kolaydır, Böyle olduğu hakle, İstanbulda balık yeyebilmek, hattâ çok defa bulabilmek mühim mesele. İzmir- de de mesele böyledir. ... Arkadaşımın şikâyeti, İstanbullula. rın devamlı ve çok haklı umumi şikâyet- leridir, Hükümetin bu işe nihayet el attığını biliyoruz. İzmirde, İstanbulda, Trabzonda ve bütün kıyılarımızda etüdler yapılmaktadır. İzmir belediye reisi hazırladığı raporda İzmirin balık derdini şu esasta topluyor! “Güzelyalıdın Kilizmana kadar uza. yan 15 kilometrelik sahada mevcut veli dalyanları ve kapalı dalyanlar iki kişi- nin elindedir. İzmirde balığın yüzde doksanı bu dalyanlarda elde edilebilir. Dalyancılar balıkları en bol oldukları #ümanda dalyanlara sokmanın yolunu buluyorlar ve balık mevsimi geçince azar azar piyasaya çıkarıp yüksek fiyat. Ja satıyorlar, Mevsimde gayet semiz ve yağlı olerak dalyana hapsedilen balık. Jar, mahdut bir saha dahilinde sıkışıp kalınca gıdasızlıktan zayıflamakta ve lezzetlerini kaybetmektedirler.,, Felâkete balın. Koskoca İzmirin gırtlağına iki, üç kişi oturmuş; şehre nefes aldırmıyorlar: Devamı 8 incide KR DAVUD