bir kahve kaşığı Mazon Meyva Tuzu alırsanız iştiha ve sıhhatinizi düzeltirsiniz. | Siz de sabahları aç karnına | i | | ekşilik, şişkinlik ve KABIZLIĞI deteder. Ağızdaki koku, tatsızlık ve dil paslılığını giderir. İçilmesi ga- yet lâtif, tesiri pek kolay ce mi- lâyimdir. Son derece teksif edil, Mi! miş bir tuz olmakla mümasil Şi Si hiç bir müstah.ğ! zarla kıyas ka! YE) bul emez. “MA, ZON” isim Ho & roz markasma > dikkat, İm Gİ Dr. Irfan Kayra Röntken Mütehassısı il Hergün öğleden sonra saat 3 ten 7 ye kadar Belediye, Binbirdirek Nuri- Conker sokakta Aslaner apartıman No, 8-10 İ Kiralık köşk Bostancıda Adalara karşt Ş 7oda, telefonu, 2 dönüm bağı ile 3 dönüm muhtelif meyvası olan sırasmda 2 bö- lük kullanılabilen bir köşk kiralıktır. Taliplerin tel, 44688 de Bay Rifata, veya Bostancıda Kasaplar No. 27 ye müracaatları. yi be te Satılık Kadıköyünde Bahariyede Süleyman pa- şa sokağın İçi yağlı boyalı, bahçeli ve nezareti fev. kalâdeyi 'h Venüs Terkibindeki hususi bir ten yaratır. Venüs Kremi mıdır. Venüs renklerile kullananları hayre- saat sabit kalır. Şık ve kibar familyaların kullandıkları ye- güne rujdur. Venüs | Venüs Limon çiçeği Kolonyası Hususi bir tiptir. 90 derecedir. O kadar ki en büyük zevk ehlini ve müşkülpesent olmakla tanın- mış kimseleri bile hayran bi. rakmaktadır. Saçları parlak tutar. Dökülme. sine mani olur ve kıvırcık yapar. Saç meraklıları ve gençletin ha. yat arkadaşıdır. Kremi madde. hayatiye dolayısiyle cildi sler, teravetini arttırır. Yeni ri kadın güzelliğinin bir tılsı- Ruju Son moda ve gayet cazip düşürür. Dudaklarda 24 Biryantini Baştaki kepekleri izale eder. ev da 20 numaralı ev o sahlıktır. İçisidekilere müracaat . 346 MARKİZ DÖ PAMPADUR . XX UÇAK MAKİNE Eğer okuycu müsaade ederse, bir müddet için “Radamist,, ve “Katilina,, müellifi şair Krebiyona ve binacnaleyh, ayrılmaz dostu, ayyaş Nce Puassona avdet edeceğiz. Şair, emsalsiz bir sahne vazii olan mösyö Jakın, kendisine mükemmel bir oyun oynadığı Rezervuardaki ev- den ayrılınca,'doğru, Noenin kendisini beklediği otele dönmüştü, Krebiyon, dostunun zekâ derecesini herkesten daha iyi tanıdığı için, ona izahat vermeğe Jüzum görmemişti. Fa- kat onun önünde bir nevi garip mono- log söylemeğe başlamış ve mütemadi bir israrla şu ara nağmesini tekrarla . mişti: — Her ne bahasına olursa olsun bu dAssası bulmak lâz:m!.. Bu d'Assası niçin bulmak lâzımdı? Nce bunu pek te anlamıyordu; fakat dostunun entelektüel tefavvukunu, hiç kıskanmadan ve hattâ bir nevi gururla, müdrik bulunduğu için, onun bu söz - lerini büyük bir itimatla tasdik ediyor ve büyük bir ciddiyetle başını sallıya » rak bir aksi sada güb tekrarlıyordu: — Tabil, tabii... Her ne bahasına o- Tursa olsun bu d'Assası bulmak lâzım... Krebiyon, vakit kaybetmeden Ver- Sayı ve civarını araştırmağa koyulmuş. tu. O devirde Versay, bir müddet evvel de söylemiş olduğumuz veçhile, küçük bir köyden ibaretti. Bunun için şair bir günde her köşe bucağı araştırabilirdi. Nos, büyük bir hüsnüniyetle ona yar- dım ediyordu. Şu kadar var ki, Krebiyon bir türlü muvafiak olmamakla beraber, düşünce ve muhakemeyle tahkikat ve araştır. malarma devam ederken, Noe mütema- diyen içiyor ve iyice sarhoş olduktan sonra, ya tenha kırlarda ağaçlar ve çâ- hlıklar arasında araştırmalar yapıyor Venüs Pudrası Terkibi altın kremli 24 saat havalandırılmış fev« kalâde ince ve pudrasile tuvalet gören bir cit dünyanın en taravetli güzelli- Gini ifade eder. Şimendüfer istasyonu hafif Venüs bii bir ren Sü Asla ya; tuvalet gö cuttur, akm Sirkeci KIRPIK Her cildin rengine göre i mevcuttur, Yüze sü, rüldüğünde cilde fevkalâde ta- k verir; teni bozmaz; güzelleştirir. rmesi yılmaz ve gözlere za. rar vermez. Venüs sürmesile ren kirpikler büyür ve güzelleşerek kalplere ok gibi saplanır. Çam kolonyası Ciğerleri zayıf ve sinirleri bo. zuk olanların kalbine verir. Ve gönlünü açar. Ada çam larının lâtif ve sıhhi VENÜS çam kolonyasında mev ferahlık kokuları Aile Bahçesi açıldı TABLDOT: 40 kuruş Akşam sassız içki fiyatlarımız ehven olmakla beraber servisimiz mükemmeldir BR — Kullanılan herşeyin ömrü kısalır! RADYOLIN ile fırçalanan beyaz, parlak ve temiz dişler müstesna Sabah, öğle ve akşan her yemekten sonra dişlerinizi fırçalayınız Kayıp aranıyor de 75 numaralı fırında çalıştığını ve nerede olduğunu bilenlerin | deceğimi ilân ederim, kur Han No. 2-7 MARKİZ DÖ POMPADUR 347 ve yahutta kalabalık yerlerde, şövalyeyi görüp görmeğiklerini, herkese ba; rak soruyordu, Ayni zamanda düşün- celi ve kani olmuş bir halde hep ayni şeyi tekrarlıyordu. — Fakat bu d"Assası her ne bahasına olursa olsun bulmamız lâzımdır! Noe dostuna, işte böyle yardım edi- yordu, Bilhassa bir yer vardı ki, Noe, söyle diği veçhile, d'Assası aoramağa çikarken tercihan oraya giderdi. Bu yer, şato- nun arkasında, kırlardaydı ve ayyaş, içtiği şarapların hazım ve zevkini bura. da tadardı. Niçin burada da, başka yerde değil?, Meçhul!.. Şüphesiz ayyaşın, gayri şuur? zevki onu buraya sürüklerdi ve yahut ta, «© bep şuydu; Noe burada, ormanın başladığı yer « de küçük bir kulübe keşfetmişti ve bu gayri meskün kulübe, kendisini rüzgâr- dan, yağmurdan ve güneşten korudu « ğu için ayyaş kafası ağırlaştıktan son. ra burada kuru otlardan ibaret yatağın Üzerine uzanır ve ayni zamanda, pen» cere vazifesini gören büyükçe bir de- Jikten etrafı ve şatoyu seyrederdi. Neticesiz kalan iki günlük araştır « malardan sonra, Krebiyon, kendi ken- dine, d'Assasın her halde Versayda ol. madığını söyledi ve onun, hakikaten, Janla aşk zevklerine daldığı takdirde, bu inzivagâhın ancak Pariste olabile « ceğini ve binacnaleyh Parise Könüp a“ raştırmalara orada devam etmek lâzım geldiğini düşündü. Mösyö Jakın kâtibi, sözüm ona, mi dam d'Etyolu kurtardığından dolayı kendisine teşekkür için gelip gittikten sonra Krebiyon, ertesi sabah Parise döneceklerini Noeye bildirdi. Dostunun gitgide daha fazla mah « zunlaştığını gören Puasson, bu hüzün ve teessürün, bütün bu .yorgunluğun, bu şeytan tarafmdan boğulması, d'As, sasın yüzünden ileri geldiğini, kendi kendine, acı ac: söylüyordu. Ve büyük bir hüzün içinde bunları düşünürken, şişe üstüne şişe boşaltı- yordu, öyle ki, yere yıkılacak derecede sarhoş olunca, ayağa kalktı ve sendle- yereek dışarı çıkârken, içini çekerek mırıldandı: — Haydi bökalım! Şu bir türlü bu- Junmaz d'Assası arayalım! Dışarıya çıkınca, Noc, bir sevkita- biiyle, tercih ettiği yolu tuttu ve biraz sonra, bir çok defalar yatıp sızdığı ku. Mübenin civarına geldi. Fakat doğrudan doğruya bu kulü. beye gireceğine ormana daldı ve ber türlü ihtiyat tedbirleri alarak, uzaktan şatonun arka tarafı görünen küçük bir meydanlığa geldi. Büroda, bir ağaca bağlanmış olduk- Yarı halde, iki güzel at otluyordu ve görünürlerde hiç bir bekçi yoktu. Bu iki hayvandan birinin üzerinde, gözleri dolu bir seyahat heybesi ve eğerde asılı duran sağlam bir kılıç vardı. Bu iki güzel bayvan: görünce, bizim ayyaş, gerin bir düşünceye daldı. Yavaşça çimenliğin üzerine çöktü, büyük bir ağacın arkasına gizlendi. En- fiye kutusunu çıkardı, ciddi düşünce « İere daldığının delili olan gayri şuuri bir âdetle burun deliklerini enfiyeyle doldurmağa başladı ve tecessüsle büyü. yen gözlerini iki attan ayırmadan mr rıldandı: — Garip şey!. İki at... Ve kimse bunları beklemiyor.. Cidden garip!t. Ve sarhoşluk dumanları içinde büs - bütün zayıilayan zayıf beyninde, neti- ce itibariyle hiç te fevkalâde olmıyan bu iki atı görmesi hâdisesi, esrarengiz ve mühim bir hâdise şeklini alıyor, onu olduğu yerde hayretler içinde bırakı « yordu ve Noe faltaşı gibi açılmış göz. Teriyle bu atlara mütemadiyen bakıp derin derin düşünüyor gibiydi Haki - katteyse hiç bir şey düşünmüyordu. Ve ayyaş saatlerce yerinde kalarak, uyumayı aklından geçirmeden, heyecan içinde bir şeyler bekliyor ve arasıra murıldanıyordu? — Cidden garip şeyl, . Bu aralık hava kararıyor ve Noe bus nun fatkına varmadan, hep ayni İsrar- la, iki hayvana bakıyordu. Birdenbire ürperdi. Sade kıyafetli bir adam, büyük bir ihtiyatla otlara yaklaşmış, onları ağaç- tan çözmüş ve gemlerinden tutarak, gürültü yapmamaları için gayet tedbir ki hareket ederek, sürüklemeğe başla « mıştı, Noe, sarhoşluğuna rağmen ayılmış gibi, bir hamlede yerinden fırladı ve, daha büyük bir tecessüsle, atları takibe koyuldu. Adam, ormanm nihayet bulduğu yerde atlarını yeniden bir ağaca bağ- Jadı, gizlendiği yerden çıktı, nazarı dik- kati celbetmemek için iki büklüm va- ziyette ilerledi ve burnu havada oldü- ğu halde, semalarda, şayanı dikkat bir şeyler seyretmeğe başladı. Tecessüsü son haddini bulan Noe, hiç tereddüt göstermeden, onu uzaktan takip etti ve kendi kendine; — Olur şey değil! Bu adamın hır- siz olmadığı besbölli, çünkü atları bıra- kıyor.. Şu halde ne oluyor? Bu adam kimdir?. Havaya ne diye böyle bakı” yor?, Halbuki ben şayanı dikkat bir şey görmüyorum. Tilhakika, Noe, büyük bir dikkatle havaya bakıyordu; fakat etrafı karanlık bastığı için hiç bir şey görmüyor, sade” ce, ötede, uzakta şatonun damı Üz€ rinde, büyük ve beyaz kanada benzef bir şeyin hareket ettiğini ve oynadığı” nı farkediyor ve mırıldanıyordu: — Bu kadar büyük bir dikkatle bakt*“ ğr şeyin bu yelken olduğunu hiç te za“ netmiyorum.. Bu yelkende şayanı bay” ret bir şey yok.. Yahut ta ben gö: ? yorum... Ahl, Ah! Bu ne? Aman! Ne. İki sene evvelisine kadar mektuplarını | aldığım ve Beyazıtta cumhuriyet eaddesin bildi: Bim oğlum İnebolulu Çatal Zeytin Çubuklu köyünden Şakir oğlu Mehmet Topçudan İ- ki senedenberi haber alamıyorum. Gören adresime baber verdiklerinde nakden memnun & Babası Şakir Muslofa Çakmakçılar, Çı