“ Bana söyliyeceğiniz varsa ies Cİ LX kararlaştıracağımız bir parçayı İzo emreğiyorum. enimle beraber gelmek niyeti de misiniz yoksa? — Evet, öyle istiyorum, — Fakat tehlikeleri? — Ciddi mi söylüyorsunuz? — Sizin için söylemiştim, Fakat mademki istiyorsunuz, ben maslmem. nuniye kabul ederim, Sizinle beraber olunca benim için muvaffakıyet yüz- de yüz demektir. Birden neşelenmişti, çocuk gibi söy. lenmeye başladı: — Kaşrild denilen adam benim tay- yarecilikten anlamadığımı söyler, a - lay eder durürdu. Tayyateyi kaşı. rınca akir başına gelecektir. Onun ne hâle gireceğini görmek için ömri den birkaç seneyi maalmemnuniye ve. rebilirim! Onun bu çocukça sevincini gülüm- 8iyerek seyrediyordu. Bir aralık kula. Ema fısıldadı: — Banyonuz pek uzun sürmedi mi? Şüphe edilmemesi için muslukları ka- pamak lâzım... — Ber şeyi düşünüyorsunuz kuman dan. — Bir emi ns zaman gürüşeceğiz? sizlık yapmış olurz; ya izi görürlerse... İyisi mi aramızda bir psrola kararlaştıralım, Biribirimi- ze anlatacak fevkalâde bir vaziyet ol. duğu zaman bu parolayı veririz. Biraz ı sonra devam et- ti: — Buldum. Sabe ları saat e i sizin dencele- geçerim, eğer bana söy. sa pencereyi açık bıra- kıp piyanoda kararlaştıracağımız bir çalarsınız. dul” operetinin val. liyeceği — Tamam, mutabıkız, Ben de size yeceklerim Olursa pencerenizin önünden geçerken Nazilerin meşhur havası olan “Bademeilermarsch” 1 1s. lıkla çalarım. — Evet. İkimizden biri sabahleyin parola verdiğimiz zaman, ayni gece bu saatte, yani saat yirmi üçte bura- | bitin da buluşuruz. — Peki. — Bir sual kumandan: Stup gittik. ten sonra siz onun pavyonunda yal- niz mı kalacaksınız? — Hayır. Ev işlerini görmek için Franziska isminde bir kadın da ora. da kalacakmış. . Cazibö- maya çalışan bir ca. tuzağma beni düşürü- yordu. — İkazma teşekkür ederim. Kork- ma! Haydi, şimdilik Allahaımarla dık. Benua, genç arkadaşınm elini harâ. retle sıktı, ayaklarımın ucuna basarak kapıya gi halinde uzaklaştı. N —xm — — Yüzbaşı raporu okuyunuz ve Sonra bana. fikrinizi söyleyiniz. General fon Rogviç, sallanan koltu. ğunda, arkaya yaslanarak | bekledi. j ini fon Strammer ise ayakta, şefinin uzattığı raporu okumaya ko. yuldu. General sözlerine devam eği - yordu: — Komiser Velter becerikli bir a- dam... Verdiğim talimatı ga- yet iyi tatbik etmiş. Velterin Berlin. de hizmetimize alıp Parise gönderdiği “Bn, 137” de » bir casusmuş. Ayni zamanda cesur biri. Fransız askeri zabıtası tarafmdan harıl harıl i ve geldiği gibi, bir gölge | çalarsınız.. —23— arandığı halde P» almak cesaret işi doğrusu... Şu kont Vangerhayt olur sersemler. den değilmiş. Sen devlet kuriyesi ol. duğun halde ecnebi bir kadınla ne halt etmeye münasebet peyda etmeye kalkarsın? Üstelik bu münasebetini bizden saklamaya bile kalkıştı. Fon Strammer raporu okuyordu: “Emriniz üzerine V. nin Paristeki yaşayışı hakkında tahkikat yaplım. Evindeki hizmetçileri hep Alman efendilerini vatanlarını seven kimse- Ter; onların hâdiseyle alâkalı bulu duklarından şüphe edilemez. Kendile- rini konuşturmaya bile muvaffak ola. madım, Bunun üzerine binanın kap. os olan kadının ağzım aradım, Ön- dan, kontun sekiz aydanberi arasıra evine bir kadını davet elliğini öğr: dim, Uzun boylu, sarışın ve çok güz yirmi yaşlarında kadar bir kadınmış. Kadının ismi Rozin Noledir, sinema artisti... Yıldızın, kırk yaşlarında kadar © lan Florin Döko isimli hizmetçisine kur yapmaya başladım. Bu kadın, ha. nmnız mahremi esrarı olduğu için, çök şeyler biliyor ve bu sebeble ağ. zndan pek çok şeyler alabileceğimi umuyordum. Ümidim boşa çıkmadı: V., Malagadan Parise geldiği günü saat ondan on yediye kadar metresi. nin evinde kalmış. Çantası yanınday- mış. Yemeği yatak odasında yere Kont dir da bile çantadan ay mümış ve onu yastığının altına ko muş, Kont evdeyken oraya başka hiç kimse gelmemiş v yin yapmış. Kont gi iuğunun altındaymış. Bu vaziyette, çantanın, o giln ora. da açılmış olabile, sanmıyorum. V. nin evinde de böyle bir şey olamaz. ü kendisi o gün evine uğrama. ste çalışmayı göze | maş, irenden inip metresinin evi yadan da gene trene gitmiştir. Bu arada, Rosin'in hismetçisi Flo- rini hizmetimize alabilmek ümüdinde olduğumu bildirmek isterim. Kendisi gâyet para canlısıdır ev bana da âşık «olmuş görünün Florin, şimdi harbi- ve nezareti dö ncü şubesinde sivil memur olarak çalışan mülekail bir za- kardeşidir. Bu adama takdim 9 Italyan Donanmasının Nümayişi Alman devlet veisi Hitlerin o İtalyayı ziyareti münasebetile Napolide İtalyan donanması tarafından büyük nümayişi yapıldığım yazmış, fa) bildirmiştik. Bugün de bu nümayişe da- ir birkaç resim dercediyoruz. Üstle Na- poli körfezinde harekete hazır bekliyen ilâse yanda zırhklar s kalinde ve manevraları seyreden kralı ğe Hitler görülüyor. bir deniz vz edildim, beraber yemek senin biri, muhaborat işler yor. Kendisinden kolayca 14f alabile. ceğimi sanıyorum, Talimat beklemekteyim... En, 137 Fon Strommer raporu okuyup bitir- mişti. General sordu: — Fikriniz nedir? — İyi yazılmış bir rapor. Müspet tarafı, hizmetimize alınması memul bir kadmdan bahsediyor. Menfi tara- fr: kontun, metresinin © çantasının açılmadığı müt pat ediliyor. Hazin tarafı: kontun ya- lan söylediği... — Benim de fikrim öyle... ledilecektir. Kont az. — Haklı ve yerinde bir cezx... Fa. kat evrakın nasıl çalındığı gene öğre. nilememiş bulunuyor, Bir adırı bile i- lerliyemedi — Onu ben de bii yorum, Ben den felâkete ağlamanızı de fi hakkında he- renmek istiyo.- Yüzbaşmın izzetinefsi kırılmıştı, 80. Zuk hir tavırla cevab verdi: — Hiçbir fikrim yok ekselâns! Rögviğ, Hivatinin? e d. nazarla — Tabil! Neden fikriniz olsun? Pe. ki ama, yedi senedenberi benim 5 nımda hiç tecrübe sahibi olmadan mı çalıştınız? Fikriniz yok ha! Cigarasını, tablada, htddetle ezdi. Homurdana homurdana devam etti; — Benim de hiç bir fikrim yok! /e- na halde aldatıldık. Ama nasıl? Tahkikat devam ediyor Ekselâns tabik... — Tahkikattan hiçbir netice benzemiyor. Kont, sikiştirilinca, yalan söylediğini, Pariste metresile buluştuğunu itiraf edecek. Bundan ne çıkar? Hiç! (Devamı var) çıka» | 17 MAYIS »— 1988 | Okyanosun dibinde ölümle mücadele Bir Ingiliz zabiti, denize gömül- düğü tahtelbahrin içinden nasıl kurtulmuş ? | 1918 de bi retli iki İngiliz tahtelbahiri çarpıştı. In- giliz bahriye nezareti, düşmanlar sevin- mesin ve İngiliz bahriyelilerinin mane viyatı sarsılmasın diye İngiliz donanma" sında vukua gelen bütün kazaları efkâ- zı ursumiyeden titiz bir itina ile saklı yordu. Bu haber de gizli tutuldu ve hiç kimse bu iki İngiliz tahtelbahirinin ne olduğunu öğrenemedi. Ancak harp bittik. ten ve aradan seneler geçtikten sonra vur kua gölen kazal ş yavaş yazılma» fa başlandı. Bu sebetle, bu kaza da E 41 tahtelbahirinde bulunan bir İngi- liz yüzbaşısmın macerası ve ( Şaştlacak soğuk kanlılığ meydana çıkardı;: Bu şiddetli çarpışmada E 4l, E 4ün kumanda köprü: parçalamış ve koca- n mürettebatile birkaç inde suların içerisine gömül- E 41 in de bordasında 3 metre uzunlu. Kunda geniş bir yara açılmıştır. Tahtel- bahir kumandanı Gemisinin batacağını muhakkak gördü ve tayfalara gemiyi ter- ketmeleri emrini verdi. Tahtelbahir yavaş yavaş batmağa baş” yordu. Tayfalar dalgalı denize atıldılar ve canlarını kurtarmak için şiddetli bir mücadeleye giriştiler, İyi bir tesadüf ese- ri olarak Firedrake kruvazörü o civarda bulunuyordu. Bir kişi müstesna olarak tahtelbahirin bütün mürettebatını kur- tardı. Kru güvertesinde yoklama ya- pıldı. Okunan isimler “burada,. cevabile karşılandı. Yalnız yüzbaşı ( Billi Brown ismi okunduğu vakit kimse cevap verme- di. Yüzbaşının ismi harp zayiat listesin- de “kaybolarilar,, sırasına kaydedildi. Fakat yoklama yapılırken yüzbaşı de- nizin dibinde yasamak için mücadele & diyordu. Tayfalar gemiden denize (atılırken Brown makineler dairesinde yalnızdı. İlk su hücumunda yüzbaşı karşılaştığı büyük tehlikeyi anladı. O da kaçmak istedi. Kaçabilmek için kumandan köprüsüne çıkabilmesi lâzımdı. Makine dairesinden kumandan köprüsüne ufak bir kapıdan geçilirdi. Yüzbaşı tam bu kapıyı geçece- ği sırada bir su dalgası hücum etti ve ka- pıyı kapadı. 1 kapayan bu dalga ayni y un hayatını kurtarmış Zira kapanan kapı şimdilik sula. kine dairesine dolmasını menedi- üzbaşı ka bir zaman,için ocanmı cek havası İ az günü E 4 ve E 41 işa f mutlaka bu kapıyı açması (şarttı. Yüz- başı kapıyı omuzladı, fakat açılmadı. Birdenbire gemi bir yere çarpar gibi ol. Bu vuruşla yüzbaşı yere yuvarlandı. Ak- li başına geldiği vakit geminin durduğu- nu anladı. Derin bir sessizlik yüzbaşıyı feci hakikatle karşı karşıya bıraktı. Bahrimuhitin dibinde yapayalnızdı. Kapı hâlâ kapalı idi. Arkadan yüzler- ce ton ağırlığında su tazyikine maruz üzbaşı başka bir şey düşündü. Tarpil atılan delikten (dışarıya çıkmak istedi, Fakat bu deliğin de ka idi. O da büyük bir su tazyi bulunu! Brovn beyi nini patlatırcasına düşündü. Bütün bilgilerini kafasına topladı. Eğer içerisinde mahpus kaldığı pe daire- yüksek bir hava tazyikini çarptırabilmek imkânını bulursa torpil deliğinin kapağı açılacak ve bu tazvikle kendisi de birden- bire su salluna fırlamış olacaktı. Bu su- retle belki de kurtulacaktır. Işıklar geminin baltığı dakikada sön- müştü, Brovn en karanlık geceden daha derin bir zulmet içerisinde (o bulunuyor- du, Fakat o makine dairesini çok iyi ta- nmrdı. Hattâ kör bile olsa bu dairede müş külâtsız çalışabileceğini bir çok defalar düşünmüştü. Binaenaleyh derhal hareke. te geçti, Elini, tazyikli hava borularının musluğuna doğru uzattı, Derhal çekmeğe mecbur oldu. Çünkü kolunda şiddetli bir uğri duymuştu. Bütün vücudundan bir elektrik cereyanı geçti. Çekilirken bacağı makinelerden birisine dokundu gene bir cereyan vücudunu sarstı. O vakit yüzbaşı bütün gayretini doa a larak, tazyik edilmiş hava musluğunu açabildi. Bu musluktan O tazyik edilmiş hava ile beraber su da fırladı. Brown bu su hücumuna âdeta sevindi, Çünkü suda tazyiki arttıracak ve kapa- ğm çabuk açılmasına sebeb olacaktı. Fakat ansızın boğazında bir gıcık his- setti ve öksürmeğe başladı. Havayı dol“ duran keskin kokunun nereden geldiği- ni yüzbaşı bir türlü anlayamıyordu. Bu koku Klor gazı kokusu idi. Elektrik bataryalarına temas eden deniz suyu klor gazı neşrediyordu. Şimdi dalreyi doldu- rar, su, hava klor hepsi birden yüzbaşıyı boğmak istiyordu. Su yükseldikçe yüzbaşınm kalbi daha 20r çarpıyordu. Fakat az tazyiklere alış. muş olan yüz başı bu vaziyeti de sükü- netle karşılayabiliyordu. Birkaç dakika i- ik istediği nisbeti bulacak- Brown eli delikte bekliyordu. 'iğin verdiği son bir (gayretle iği it6, delik açıldı. Yüzbaşı elindeki oksijen bombasmdan son bir nefes çeke rek yukarıya doğru atıldı. Kaza yerinde hâlâ dolaşan bir torpido beyaz köpükler arasmda bir insan gördü. Gemiye atıldı bu suretle Fredrake kruva- zöründe ismi ölüler listesine yazılan yüz- başı Brown hayata geri döndü. Yeni Neşriyat: Insan İasan mecmuasının İkinci sayısı çıktı. le Nurullah Ataç, Hilmi Ziya Ülken, #yüboğlu, Şefik Tunç, Muzaffer Şerif, Sabri Esat, Ahmet Agaoğlu, Cebbar Mos— serin yazılarını bulacaksınız. Tavsiye e- deriz, . . TiFOBiL — Dr. Ihsan Sami Tifo ve paratifohastalıklarma tur mamak İçin ağızdan sİman tifo hap andır. Hiç rahatsızlık vermez. Her kes alabilir. Kutusu 55 Kr.