10 MAYIS — 1988 HABER'in zabıta reoman Dİ POSTLU LÜ Gağ Tatlı bir ses kulaklarıma çarpıyor : — Ralf'ım, sevgili Ralf'im ——i . Fakat.. apansız başıma vurulan bir darbeyle kendimi kaybettim. Ayıldığım vakit bağlı clduğumu his- settim. Tatlr bir ses kulaklarıma çar- pıyordu: — Ralf'ım... Sevgili küçük Ralfım!.. diyordu. — Ralf, duymuyor musun sesimi ?. Gözlerimi açınca, karşımda, Muryeli gördüm. Belinden geçirilmiş bir deri kemerle bağlanmıştı. Heyecanımdan ve sevincimden, kollarımı kuşatan kalın halatı, bu esrarlı hâdiseleri derhal u- nuttum. Muryel: — Sevgili Ralfrm!. . Diyordu bana,. Sevgilim diyordu ... — Oh hele şlüikür, diye mırıldandım, | nihayet seni bulsbildim. Fakat, kuzum anlat bana... Anlat yavrum bana başın- dan geçenleri... — Ralforğım, bana hiç bir — fenalık yapmadılar, Yalnız günlerdenberi bu. rada bağlıyım ve yarı tok vaziyetteyim. Çök ıstırap çektim.. Sizi bir daha gö- rebileceğimden hiç ümidim yoktu. Yere yattım, ayaklarımı Müuryele u- Zattım : — Müuryel, dedim, kunduralarımı çı- kar,. Tabanımın altında, oraya ihtiya- ten yerleştirdiğim bir ustura bulacak - sın... Önce belindeki kayışı kes.. Genç kız dediğimi yaptı. Deri kemer. den kurtulunca heyecanla Üüzerime koş- tu. Yanaklarımdan öptü. O kadar se- vinçliydi ki, kollarımı saran kalın halat- lart kesmeği bir türlü düşünemiyordu.. Bu dakika, kendimi en ntss'udu sayıyordum. “ “Birdenbire Bay Katnavalın körkunç sesini duydum: — Mur'yel, tehlike var.. — Yerinize dönün.. Bıçağı bana verin! Demeğe ve genç kızın uzaklaşmasına ancak vakit bulabildik.. Bay Karnaval, tavandaki delikten sarkan ip merdivenle yanımıza indi. — Müryele bekçilik — yapıyorsunuz; demek.. Dedi, Muryel, amcasının düşmanma nefretle bakıyordu. Bay Karnaval üze- rime atıldı, bağlı kollarımdan yakala . yıp sarstı. Ustura elimden düştü. Fa- kat göremedi. İplerin düğümlerini dik- katle kontrol ettikten somnra Müuryele döndü. Yere düşen usturamı — buldum ve kollarımı saran ipleri kesmeğe beş- tadım. Bu çök tehlikeli bir andı.. Haydut, genç kıza çıkışryordu: — Kemeri kestiğin ustura nerede ?. Genç kız, müthiş bir soğukkanlılrkla Bay Karnavalı süzüyor, ellerini arka- sında tutmak suretiyle usturenin ken. disinde olduğu vehmini uyandırmak, o- nu oyalamak ve bana vakit kazandır - mak İstiyordu. . — Katil, üzerime yaklaşma, yoksa se- ni öldürürüm!. . Onuün bu son haykırışı karşısınlda Bay Karnavalın âdeta cesareti kırılmış- tr.. İpleri nihayet kesebilmiştim. Haydut, şimdi kendini tekrar toplu. yor ve deli gibi bağırmakta olan Mur- yelin üzerine yürüyordu. insanlarımn Bu esnada, duvarlardan birinden bir | kapı açıldı ve Önesima Kar'ın korkunç yüzü göründü. Bay Karnaval, ona döndü. Bakışı- yorlardı. Ve artık bizimle meşgul de - ' gillerdi. Duvara yaslanmış, tetikte du- | ruyordum. Bay Karnaval, sert bir ifadeyle One. simaya: — İçeri gir ve kapıyı kapa! .. Emrini verdi, Haydut bir kedi uysal- lığiyle itaat etti. Kapıyı kapadı, kilitle- di ve anahtaftınır cebine indirdi. İki hay- dut bitibirlerini kıskzaryor gibiydiler. | Her saniye, biribirlerinin boğazına sa- rılmalarını bekliyordum. Birdenbire Önesima elini tebine at. ti ve çıkardığı yas&ı bir bıçağı Bay Karnavalın suratına fırlattı. Bıçağın hiç bir tesiri görülmedi. Buna mukabil Onesima, öyle bir yumruk yedi ki can- sız bir halde yere yıkıldı. Fırsat mü- kemmeldi. Bay Karnavalın tam kalbine indirdiğim bir yumruk herifi kökü çü- rümüş koca bir çınar gibi yere devirdi. Muüryel koştu ve bütün küvvetiyle bu esrarerigiz haydudun maskesine a- sıldı. Maske düşüt... Ve.... genç kız bir çığlık kopararak bayıldı. Şaşırmıştım .. Koştum. Ve, Lord Seamorun bronz rengini tanımakta gecikmedim. Dışarıdan silâh sesleri ve feryatlar gelmeğe başlamıştı. Önesimanın ce . binden anahtarı alıp kapıyı açtım. Ar- kasında polisler bulunan Şarli ile karşı- laştım. Hiç bir şey söylemeden içeri gir- di. Odayı tetkik etti. Muryel kendine gelmişti.. Amcasının ağzından akan kanları ufak mendiline içitiyor, ağlı - yordu. Haykırdım : — Dalmryalrın, hakikt Bay Karneval nerede?. Ve Şarliye izahat verdim. Müfettiş, merdivenleri çifter çifter atlayarak çık- tı.. Dışarıdan bir ses geliyordu: — Maskesiyle elbiselerini buraya bı- rakmış.. Denize atlamış olsa gerek.... Her halde uzaklaşmamıştır. Şarli maiyetine emirler veriyordu: — Çabük karaya gidiniz ve denizden çıkacak her insanı yakalayınız.. Hâtdiseden iki saöğt geçtikten sonraâ, Lord Seamorün yattığı odada Müryel ile başbaşa oturuyorduk. Lord, baygın bir haldeydi. Fakat hayatınım tehlike - de olmadığı doktorlar tarafından temin | edilmişti.. Polise ihbarı yapanın Yedi Postlu hayvan otelinde gördüğüm gazete mü- vezzii olduğunu anlamıştık, Muryel so- rüuyordu: — AÂrtık kim olduğunuzu bana anla- tırsınız Sanırım, (Devamı var) | KADIN aazdessssuca sevLaLS SHMA Asker serpuşuna benziyen bir şap- ka, sarı tenkte kaliın - hasırdandır. Yeşil, karmızı ve mavi şeritlerle süs- lenmişlir. Siyah fölrden bir viziyeri vardır. Önü siyah kuştüylerile süs. lüdür. Vali ve Belediye Reisile İ mülâkat STADYOM Yenibahçede yapılacaktır Başka yerde yapılacağına dair çıkarılan şayiaların katiyen aslı yoktar Şehzadebaşındaki Şehir tiyatrosundan ayrıca Taksimde bir konser salonu inşası düşünülüyor Prost plânınm şehir meclisi tarafın- dan kabul edildiğini biliyoruz. Eminö- nünde Valide hanma indirilen kazmalar ile de İstanbulu plânlı bir tarzda güzel leştirme işine bilfill başlanmış buluünu- yor. Bu münasebetle bazı imar mesele- leri etrafında belediye reisimizin düşlüin- celerini öğrenmek istedim. — Üstündağ, beni mutat nazik tebessümü ile kabul &- dince, evvelâ stadyomun mevkil etrafın- da çıkan bazı şayialar hakkındaki fikrini sördüm: — Bir gazete devamlı bir ısrar ile, stad yomun Yenibahçede yapılamryacağın- dan bahsedip duruyor. Bünü belediyenin diğer salâhiyettarlarından tahkik edip tekzipte gecikmedik. Fakat bunların hiç biri şaylanın devamına mani olamıyor. Ne dersiniz? Vali, en ufak bir tereddüt göstermedi. Kısa, çok kısa, tek kelimeli bir cevap çerdi: — Yenibahçe, Sonra gene kısaca izah etti: — Yenibahçe hakkındaki itirazlar bazı sporculardanı geliyor. Bunlar — Yenibah- çenin uzaklığından bahsediyorlar. Acaba Yenibahçe nereye uzakmış? Bu zatların oturdukları yerlere mi? Hakikat şudur ki stadyom bizim şehir plânımızda yeri en isabetli olarak tayin edilmiş merkezlerin başında gelir. Prost “burada — yapalım stadyomu,, dediği için biz bu fikre sap- lanmış değiliz. Biz, şimdiye kadar, danış tığımız hiçbir mütehassısın fikrini iyiden iyiye incelemeden kabul etmedik. Şehrin plânı için buraya âyrı ayrı zamanlarda dört mütehassıs geldi. Bunların hepsine ayrı ayrı sorduk: H Stadyomu nereye kuralım?,, “Şehri gezdiler, şehrin plânlarını tet- kik ettiler,, Yenibahçeyi gören, derhal:,, 't İşte burada,,, “Cevabımnı verdi.., Mesele kalmamış- tır. Stadyom Yenibahçede yapılacaktır. İtiraz edenlerin en büyük hatalarından biri de Yenibahçenin merkezi krymetini bir türlü anlayamamalarıdır. Ne istiyor- lar? Stadyomu Beyoğluna mır yapalım? — Stadyom kaç kişi alabilecektir? — Elli bin. — Ya şehir tiyatrosu? — Bin, — Az değil mi? — Bunu da mütehassıslarına sorduk. Faraza salâhiyetini inkâr edemiyeceği- miz artistimiz Ertuğrul Müuhsinin ka- naati budur. “1000,, kişiden fazla alan tiyatro olmaz, diyor. Zira insanı sesi bu- na müsait değildir. Şehirde konuşulan- lar, bina akustik kaidelerine ne uygun olursa olsun ancak 1000 kişi ala- bilecek büyüklükte bir salonun her tara- fında rahat rahat işitilebilir. Baron dö Roçildin Pariste yaptırdığı — Plas Pigal tiyatrosu da 1000 kişiliktir. — Bunda bir hata olsa gerek, Ben de birçok büyük tiyatrolar tanryorum ki İ- kişer üçer bin dinleyici alryorlar; bu se- yircileri rahat rahat oturtacak genişlikte derece | TentOn amca nışan atıyor Yazan : Nizametlin Nazif Muhiddin Üstündağ — * ve uzunluktadırlar, en geri sıralarda ötu- | ranlar, sahnedeki artisti parmak kadar görüyorlar ama, ne söylerse işitiyorlar, Faraza Moskovanın Balşoe Teater, Yu- nanlıların Atinada yeni yaptıkları Reks' in bütün salonları, Viyana ve Paris öope- raları... Plas Pigalin ufaklığı, herhalde, Baron dö Roçildin daha geniş bir arz bulamamasından olmuştur. Yahut etraf- taki binaları istimlâk ederse fazla masra- fa boğulmaktan korkmuş olacak. — Bahsettiğiniz Tiyatroların çoğunu ben de bilirim. Maamafih 1000 kişi ala- cak dedimse bizim tiyatronun ancak bu kadar seyirci alabileceğini sanmamalıdır. Salon çok geniştir. Möble meselesi. Biz geniş ve rahat koltuklar seçmek istiyo- ruz. Bir parça daha ufak mobilye seçi- lirse beş yüz kişi daha sığdırılabilir. — Plâjlar hakkında bir şey söylemek istemez misiniz? — Bu yıl Floryayı daha — güzelleşmiş bulacaksınız. Hele gazino kurulsun, şe- hirliler cidden — memnun kalacaklardır. Bakınız plâj dediniz de hatırıma bazı ar- kadaşların şehirde banyo yapacak yer ol mayışını iddia etmeleri geldi. Evet evet. Şu her tarafr dünyanım en güzel denizi ile çevrili İstanbulda banyo yapacak yer bulamıyanlar da var. İşte Florya, Kilyos, Adalar, her taraf deniz... Pisine neye ih- tiyaç olsun? Hayır.. Bizde bulunduğu- muz yerden kımıldanmamak, dört adım atmamak temayülü vardır. Sorarım size hangi şehrin plâjları bizimkiler kadar yakındır? Romanın plâjı fersahlahea u- zaktadır: Astiya. Böyle — olduğu halde herkes oraya kadar gider ve — tek itiraz edene rastlanmaz. Londranmn plâjları da hiç yakında değildir. Parisliler katar ka- tar deniz kıyılarına yollanırlar. Sen neh rinde yıkananlar bile gene suların temiz yerini ararlar, bir hayli uzaklara gitme- meğe katlanırlar. Bahsi tekrar tiyatro binasmma intikal ettirmek istedim. Dedim ki: — Salonun büyüklüğünü mevzuubahs edişim, son günlerde bazı konserlere hal- kın gösterditi yüksek rafbete temas et- mek isteyişimdendir. Rafbet o derece fazla ve konser verilen salonda yer o ka- * dar azdı ki biletler dehşetli pahalrya sa- tıldı. Halbuki salon büyük olsaydı, da- ha çok halk koönserlerden istifade ederdi, biletler de en az yarı yarıya daha ucuza satılabilirdi. — Doğru... - dedi - bu ciheti düşünme- dim değil. Fakat tiyatro salonunda kon- seri niçin verdirelim. — Daha karar ver- medim ama vermek üzereyim; Beyoğlun da büyük bir könser salonu yapılmasını istiyeceğim. Salon için Taksim meyda- ı muvafık buluyorum. İşte bak, onu büyük, çok büyük yapabiliriz — Kaç kişilik kadar? — 2000... kâfi mi? — Peki Eminönü halkevinin salonunu niçin küçük yaptırıyoruz. — Beş yüz kişi alacak. — Az bulmuyor musunuz? : — Hayir. Çünkü bu salon, sadece E- minönü halkevinin ihtiyaçlarını kargıla- yacak. Bunun üzerine bahis — halkevlerine intikal etti. Ve Üstündağ, gençlere müj- deliyebileceğim krymetli bazı tasavvurta rını bana bildirmek nezaketini göster- di, dedi ki; — Halkevlerini plânlr bir çalışma ile iki yıl içinde baştanbaşa yenilemek isti- yoruz. Bu meyanda birkaç yeni halkevi daha açmak tasavvurundayız. Hele Fa- tihte mutlaka bir ev yaptıracağız. Yeni, güzel, muntazam, bütün ihtiyaçlara e- vap verebilir bir bina, Bugünkü halkev- lerimizden herkes memnun. Bittabi- ben de büyük bir memnuniyet hissetmekte- yim. Kadıköy, Eminönü, —Şehremini, Beyoğlu, Şişli.. Hepsi — çok nezih birer muhit kurmuş bulunuyorlar. Üstündağın bu nazik — ve çok taham- müllü kabulü, ne yalan söyliyeyim, be- ni çok mütehassis etmişti. Ayrılırken ken disine teşekklir ettim. Nizamettin NAZİF ÇOCUKLARINIZ ÇıN En ç üzel bir kitap Türk ikizleri ÇA Cocuk Esirgeme Kurumunun vaktile bir alile kütüphanesi ola- rak bastırdığı İkizler serisinde duyduğunuz bu eksikliği büu gü. zel ve resimli büyük hikâye kita. br ile doldurulmuş buluyoruz. Kültür bakanlığı eseri tetkik etmiş, ilk okul çağındaki çocuk. lar için faydalı eser olduğunu tat- dik etmiştir. ğ Azkara caddesinde Vakit Kitap evinde arayınız: Flatı 60 kuruş; Dosta İçin 4& kuruş ilâve ediniz. BiZANS imperatorlugu TARİiHİ Charles Diehl'in Dün ve Yarın Ter. e&üme Külliyatı'nın 66 ncı kitabınt leş- kil eden bu kıymetli eseri, bu vadide en salâhiyetli kalemlerden biri olan Tevfik Bıyıklıoğlu tarafından dilimize çevrilmiş ve neşredilmiştir. 208 sayfa ve iki kıymetli haritayı ihtiva etmek- tedir. Fiyatı (100) kuruştan ibarettir. ZAYİ — İstanbul kız öğretmen okulun. dan aldığım 29 No, ve 14-10-937 tarihli tasdiknamemi kaybettim. Yenisini alaca. #ımdan eskisinin hükmü Yyoktur. Sadiye Mevhibe