Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
AKŞAM POSTASİ Jıhül ve WNeşrigat Müdürü 5 z Hasan Rasim Us * 'İDARE EVİ : Istanbul Ankara caddesi Paosta totosa. İetaabal Gid, Tolgref edreml! Mtanbaol HABER Yazı işleri telefanu: 23872 idare —« e — 3 24370 ilân .ü . : 20335 ABONE ŞARTLARI w Tüörkiye y Ecarti Sönelik AM.4 00 4.700 Ka © #yvlik* | ö & A.460 &* $8 öylik » do , &d0 « 1t Gytlk ıbö 400 » Siyasa honseyin 101 inci içtimaı Milletler Cemiyeti könseyi, bugün Cenevrede' yüz birinci içtima devresi- ne başlıyor. Büyük enternâsyonal me- selelerin Milletler Cemiyeti kadrosu dışında müzakere ve halledildiği bir zamanda Cenevre içtimarı büyük alâ- ka uyandıramaz. Bununla beraber, iki senedenberi Avrupa sulhu itin tehlike teşkil eden Habeş meselesi nihayet bu devrede gömüleceğinden içtima bu ba- kımdan enteresan olacaktır. Ruznameyi teşkil eden yirmi kadar iş arasma en ehemmiyetli meseleler şöyle hulâsa edilebilir: l1 — Önce Habeş meselesi vardır. Malümdur ki Haheşistan istilâya uğ- | radığı sırada İngiltere Milletler Cemi- yetini İtalya aleyhine techiz etmişti. Habeşistanı istilâdan küurtarmak için Ttalyaya karsı sanksiyonlar tatbik edil di. Fakat bu tedbirlerden müsbet bir neice çıkmayınca, Habeşistanm ilha- kını tanrmamak için Milletler Cemiye- ti azaları taahhüt altına girdiler, Hal- Bir müddet evvel, Sofyada çok me: raklı ve ayni derecede acıklı bir hadi. se olmuştur. Bir roman gibi cereyan eden bu hadise, esasen bir romandan çıkmıştır. Hristo Diyonisyef isminde bir ro- mancı var. Bu genç, Elena Hristova isminde bir kızla sevişiyor. Uzun müd dettenberi birbirlerine büyük bir sev- Habeş kralının kızı Londradaki bir nüma- yişte neler söyledi? buki bu karara rağmen, yirmi kadar |B a cemiyet azası ilhakı tanımıştır. İngil- terede geçenlerde Romada imzaladığı mukavele ile zımnen tanrmış olmakla beraber, Çemberlayn hükümeti, İngil- tere kamoyu karşısında vaziyeini ko- rumak İçin ancak, Milletler Cemiyeti- ne karşı girişlen taahhütten serbest kaldıktan sonra ilhakı resmen tanıya- bileceğini İtalyaya anlatmıştır. İngil- tere hükümeti, meselenin bugün has- layacak olan içtimada müzakere edil- mesi için ruznameye alımmasını talep etmiş ve bu talep üzerinedir ki Habeş meselesi müzakere edilecektir. İngilte- renin istediği, Milletler Cemiyeti aza- larımnm ilhakı tanıyıp tanımamakta Berbest kalmalarıdır. Fakat böyle bir karar ancak ittifakla verilebileceğin- den ve Sovyet Rusya ile Çinin serbest kalmak için rey vermek istemedikleri anlaşıldığından meselenin nasıl İdare edileceği henüz malüm değildir. Gerçi könsey azalarından beşi, ilhakı tanı- mıştır. İngiltere ve Fransa dahil ol- | duğu halde büyük ekseriyet de tanı- mak istiyor. Fakat yalnız bir devle- .tin teklif aleyhinde rey vermesi bütün projenin suya düşmesi iİçin kâfidir. Bu sebepledir ki eğer bugüne kadar Bovyet ve Çin delegeleri ikna edile- müezse, arâya müracaattan — vazgetil- mesi ve her murahhasm bir beyanna- me okumakla iktifa etmesi düşünül- mektedir. Herhalde İngiltere bu içti- madan sonra Habeşistandaki İtalya İimparatorluğunu tanımak kararmı 2 — İkinci ehemmiyetli bir mesele İsviçrenin harpten evvelki gibi, bita- raf vaziyete geri dönmek noktasında- ki talebidir. Malümdur ki İsviçre Mil- Tetler Cemiyetinin Aazasıdır. Fakat harpten evvel bitaraf bir devlet oldu- Bu icin 1920 senesinde askeri sanksi- yonları tatbik etmiyeceğine dair bir rezerv yapmiştı. Şimdi İsviçre iktısadi sanksiyonlar- dan da affedilmesini istiyor. İsvicre- nin noktai nazarı şuduür: Milletler Ce- miyeti, artık kurulduğu zamanki ce- miyete benzemiyor. isviçrenin üç bü- yük komgşüsundan - Fransa, İtalya, Almanya - ikisi, cemiyetin azaları ol- maktan çıkmışlardır. Binaenaleyh va- ziyet değişmiştir. İtalyaya karşı tat- bik edilen iktisadi sanksiyonlar da gös termiştir ki, bunlar, asker! sanksiyona çığır açabilir. Binaenaleyh İsviçre bü- tün bu mesuliyetlerden Aaffedilmesini istiyor. Bünunla beraber, İsviçre Mil- letler Cemiyetinden büsbütün çıkacak değildir. Cemiyetin insani sahada te- şebbüslerile işbirliği yapmakta devam edecektir. 3 — Üçüncü bir mevzm- Cemiyetin Bır- Devamı 4 üncüde A Sabııc Hubeı kmlmm bısı mıy nülmayişte, iki genç kız, uzaktaki va» tanlarının istiklâline yardım için nu- tuklar söylemişlerdir. Bunlardan biri, eski Habeş impâra- toru Haile Selâsiyenin kızı prenses Tsay, diğeri de Çinin Paris sefiri Ve- lington Kunun kızı Mis Kudur. Bu iki kız da, memleketlerinin nasıl tecavüze uğradığını, milletlerinin bu tecavüze karşı nasıl çarpıştıklarmı anlatmışlar ve bugün istiklâllerini kor rumak için mücadelede olduklarını söylemişlerdir. Prenses Tsay sözleri arasında şun- ları söylemiştir: “Habeşler bugün her zamankinden siyade birleşmiş bulunuyorlar. Son bir lâli için çalışmak temennisinde bulu- NUYOTUM 5 Habeş kralmm kizı, sözlerini biti" rirken, İngiliz halkınm Habeş milleti- ne karşı gösterdiği sevgiye teşekkür etmiştir. Misis Ku da asırlardanberi büyük mir medeniyet sahibi olan Çinin Ja pon istilâsıma nasıl haksızca uğradığı nı söylemiş ve demiştir ki: “Bugün Çin milleti birleşmiş bulu- nuyor, Hatta, tarihte ilk defa olarak bu kadar birleşmiş bulunuyoruz. En sonunda zaferi kazanacağımıza emi- VAT y ELEK — Kanbur Felek değil, B. Fe- lek — Tan'da yana yakıla anlatı- yor: Bundan on on iki sene kadar evvel bir gün Parisin büyük bulvarlarında aylak aylak gezerken, büyük ağaçların arttir- dığı akşam loşluğunda ve geniş yayakal- dirımı üzerinde bir toplantı gördüm. He- rifin birt bir iskemlenin — üstüne çıkmış beş franga bir mürekkepli kalem bir de kol saati satryordu. Sokuldum. Baktım herkes alryor. Ve herif ara sıra: — Rica ederim, burada — açmayımız. 4 Polis görmesin! diye bir de afi kesiyor. Geçen gün Londrada yapılan bir | gayret olarak, vatandaşlarımın istik- | niz ve buna büyük bir itimadımız Bir roan nasıl hakikat oldu? Romanı yazan genç muharrir, eserindeki kahramanın akibetlimne uğradı: tarafından öldürüldü gi ve arkadaşlıkla bağlı olan bu iki genç evlenmeye karar vermişlerdir. Bu saadeti Hristonun yazdığı hbir roman bozuyor. Halbuki o, Elena ile olan aşklarmdan ilham alarak bir eser yazmaya karar vermişti, Hristonun yazdığı romanda kendisi ve sevgilisi gibi iki kahraman vardır. Çok sevişiyorlar.. Evlenmek üzeredir- ler.. Bu sırada, aralarına diğer bir ka- âm giriyor.. Romanm kahramanı olan erkek sevgilisini bırakryor ve o ka- dınla yaşamaya başlıyor. Terkedilen kız müteesasir oluyor.. Ümitsizliğe düşüyor ve eski sevgilisi- ni bir parkta, çiçekler arasımda, ta- banca ile vurup öldürüyor.. Roman bitmiştir. Fakat, romanın bir yenisi ve daha hakikisi hayatta başlayacaktı. Romanı yazmaya nasıl Hristo baş- ladı ise, hayattaki maceraya da yine o başlrıyor. Tıpkı romanda olduğu gibi, arala- rma bir ikinci kadm giriyor.. Hristo Sevgilisi bu kadmı seviyor ve Elenayı terkede- rek, onunla beraber yaşamaya başlı- yor. Kız da, romandaki kahtaman gibi harekete mecburdür. Romandaki gibi, eski sevgiliini öldürmeye karâr veri- yor ve bunun için firsat kollamaya başlıyaor: 'Tesadüf, bu sahnenin de romandaki gibi cereyan etmesine yardım ediyor: Kız bir gün, Hristo ile yeni sevgi- lisinin Sofyadaki büyük parkta bir gezintiye çıkacaklarını haber alıyor. Derhal tsbancasmı mantosunun cehi- ne sokuyor ve parka gidip yollarını bekliyor. Tam Hristo geçerken, tabancasını çekip ateş ediyor. Romancrı, aldığı ya- ranm tesirile, derhal ölüyor.. Mahkeme, romanın tesiri altında kalarak cinayet işlediğini göz önünde tutuyor ve kızı yalnız hapse mahküm ediyor. Elena bugün, bir umumi af netice- sinde hapishaneden çıkıyor: için sınemadan Seğü ü değildir. Başvekil bu filmi kendisi, Buna karşı, Çemberlayn, İngiliz Başvekili nutkunda: Feleğin itirafları Cebimde bir mürekkepli — kalemim, ko- lumda da saatim varken beş frangın u- cuzluğuna dayanamadım. Beş frangı su- layıp kalemle saati aldım. Vakit geç ol- duğundan ötele dönüp — kutuları açtım. Mürekkepli kalem denilen şey siyaha bo- Yyanmış tahtadan bir kalem sapı idi. Sa- at te çocukların oynadıkları — teneke ©- yuncak. Anladım ki; dolandırıcılık. Lâ- kin iş işten geçti. Felek bu hikâyeden sonra ilâve ediyor: Bu vakayı hatıra defterimde “bugün birinci defa olarak dolandırıldım,, diye yazmıştım. İlk aldatılışında Felek büyük bir açık gözlük gösterememiş; ikinci ve — mütea- kip aldatılışlarını anlatsa da terakki olup olmadığım anlasak... İngiliz Başvekili - film çevirdi Çemberlayn mevkiini muhafaza ıstı fade edecek : Nevil Çemberlayn geçen gün. Lon - dradaki bir stüdyo- da sinema makine - atlerce Tol yaptı, 300 metrelik bir film çevirdi ve hiç nefes almadan, bin kelimelik bir nutuk Başvekilin — çe - virdiği sesli film, büu yaz, İngilterede, on bir büyük sine « mada gösterilecek « tir. Fakat bu film bir sine- ma şirketinin men faati için çevrilmiş yani kendi siyaseti için çevirmiştir: Bu yaz İngilterede yeni seçim mücadelesi başlıyacak. Bütün partiler propagan- daya hazırlanıyor. Bilhassa son siyast hâ diselerde İngiliz hükümetinin tuttuğu yöl muhalif partiler tarafından şiddetle tenkid olunmaktadır. mevkiini muhafaza etmek için, sinemayı en İyi pro paganda vasıtası olarak seçmiştir. Başve kil, filmde evvelâ bir koltukta oturmakta dır. Sonra ayağa kalkıyor ve bir nutuk söylemeye başlıyor. “Hürriyetimizden fedakârlıkta bulunmaksızın veya taahhtitlerimizden —ayrıl- maksızın harbe mani olabilir miyiz?,, sualine cevap vermektedir. Başvekil diyor ki: “Hükümetin gayesi yalnız sulhu tesis etmek değil, herkese sulh muhafaza ölü- nabilir ve olunacaktır diye itimat vermektir. “Harbe girmeyizi,, diye elleri bağla- yıp oturmak olmaz. Şunu gözönünde bulundurmalıyız ki sulh için iki şey lâzım- dır: Harp edebilmek ve, taarruza uğrarsak kendimizi koruyabilmek. “Bunun için, kimsenin bize tecavüze cesaret edemiyeceği kadar kuvvetli olma- tarz lâzımdır. Ancak o zaman, sulh istiyen sesimizi cihana dinletebiliriz... KET AAAT L L Y Gaetecllernn ömrü MERİKALI bir doktör — okumuş yazmış adamların tabif ömürleri- nin kaç sene olduğunu hesap etmek me- rakıma düşerek bütün dünya statistikle- rini karıştırmış, Otuz binden fazla meş- hur adam üzerinde hesaplar yaparak şü neticeye vâarmış: İhtilâlciler 66, tarihçiler 73, diplomat lar 71, misikişinaslar — 62, zabitler 71, heykeltraşlar ve ressamlar 66, filozoflar | 65, şairler 66, romancılar ve avukatlar 68, gazeteciler ve aktörler 65 yıl yaşar- larmış, Bu hesap ne dereceye kadar doğru, bil- miyoruz. Fakat kazara doğrüu çıkar da KURUN Bir fedakârlık ASAN Kumçayı Milletler — cemiyeltl konseyinin 101 inci içlimar ruzna- imesinin esaslı meselesini leşkil eden Ha« beşistan işini ele alarak diyor ki; Habeşistan imparatoru Haile Selâsiye' nin parasızlık yüzünden büyük — sıkıntı çektiğinden, ancak kıymetli eşyaları sat. mak suretile geçindiğinden zaman zaman bahsolünüyor. Daha geçen gün Londrada sabık imparatorun apartımanına bir mü- lâkat için giden bir gazeteci ahçının Pa« halı olmak mülâhazasiyle enginar pişire mekten vazgeçtiğini bile yazmıştı. Garip değil midir ki mall vaziyeti Avrupa güze- telerine mizah mevzuu olan Haile Selâsi. ye, Milletller temiyeti genel sekreterliğine Habeşistanın geçmiş borçlarına mahsuben mühim bir para —göndermiş! — Yekünu 166.000 Fransız frangını bulan borçlarını İcap ederse tamamen ödiyecekmiş! Milletler cemiyetinin toplantısında ko. nuşular esaslı mesele — İtalyanın Habeşis tandaki fütuhatını tasdik — etmektir. Bu tasdik olabilmek için de cemiyelt azaları listesinden Habeşistanın adını silmek lâ. zımdır. Sabık imparatorun, aldatını ver. miyen bir devlet gibi gösterilerek Habe- şislanın adını sildirmemek için fedakâr. lik yaptığı meydandadır. Fakat öyle görü. lüyor ki, sabik imparatorun bu fedakâr. lığı da boşa gidecektir. İngiltere başta ol. duğu halde devletler İtalyanın Habeşistan. daki işgalini tanıyacak, ondan sonra Mil- letler cemiyeti listesinden ismi kendi ken. dine çıkacaktır.. Zavallı imparator faydasız yere Mllla- ler cemiyetine günü geçmiş aidatını Öde- mekten ise bu yolda sarfedeceği paralar ile sabah ve akşam yemeklerinde enginar bulundursa daha doğru bir hareket olmaz Üi CUMHURİYET Milletler Cemiyeti UNUS NADİ başmakalesinde, Habe. şislanın İtalya tarafından zaplı key fiyelini tasdik edip meşrulaşlırmak için İngilterenin daveli üzerine toplanan Mila letler cemiveli konseyinin bu seferki le imatndan bahsederken sözü Milletler ce. miyelinin istikbaline gelirip diyor ki: “Cemiyet hükümlerinin yürütülmesini icabinda kuüvvetle temin edecek — olanlar Cemiyete dahil diğer aza milletlerdir, va hepsi birden müttehit — yürümek şartile, İşte böyle bir makinenin kolaylıkla yürü. yemediği de —görülmüş ve binaenaleyh Milletler cemiyeti bazı acı tecrübelerden sonra şimdiki halde idealden — ibaret bir hayal olup kalmıştır. Fikir çok güzeldir. Ve insanlığın haysiyet ve menfaatine aza- mi uygundur. Fakat onu eski şeklile tat. bikata geçirmenin kolay olmadığı anlaşıl. mışlır. Bundan dolayı Milletler cemiyetinden vazgeçmeli mi? İngiliz Başvekili Mister Çemberlayn hayır, diyor, Cemiyetin şimdi yürümemesi sonra da yürümiyecek olma- sı demek değildir. Fikri — muhafaza edip yürüyeceği günleri beklemek ve belki hâ« zırlamak Jâzımdır. k Biz de ayni fikirdeyiz, fakat şu farkla: Biz cemiyetin en büyük noksanını, ona İş«e tirak eden milletlerin noksan anlayışların. da buluyoruz. Bilhassa orta ve küçük mil. letler her kerameti büyük — devletlerden bekliyorlar. Bizce böyle cemiyet olamaz. Cemiyete iştirak eden her — millet kendi kuvveti miktarile onu teyide mecbur ol. duğunu bilmeli ve icabında bunu böyle de yapabilmelidir. İşte anlayışları ve irade- leri böyle milletlerden müteşekkil bir ce. miyet kök salıp payldar olabilir, ve öte. denberi tekrar ettiğimiz bir fikir üzerinde ısrar ederek deriz ki Cemiyet ömründe bir kerecik mutanltan surette — muzaffer bir harp kıydelmeden Cemiyet olamaz., TAN Milli istiklâl kavgası S ABİHA Zekeriya yazıyor: “Avrupanın siyasi tarihi, müstemleke- ler, iktısadi ve siyasi nüfuz mıntakaları elde etmek, yakın komşuları istilâ etmek mücadelelerile doludur. Bu mücadelenin bir tarafında tecavüze geçenler, öteki ta rafında tecavüze uğriyanlar vardır. Eskiden bu harplerin taktiği (tabiyesi),| doğrudan doğruya askeri bir — hücumla, milli ve siyasi istiklâlleri ortadan kaldır. maktı. Ön sekizinci asrın sonlarında, on dokuzuncu asrın başlarında bu mücade, lenin taktiği değişti. Tecavüz edecek mil. letler, askeri hücuma geçmezden evvel, bBey- Devamı 4 üncüde biz gazeteciler 65 yıl yaşarsak diye doğ- rusu epey üzülsek yeridir. Malüm ya bizim mesleğin tekaütlüğü yok, bir aya- Zımızı gene gazetecilikte bırakmak şar- tile eğer başka bir mesleğe kapağı ata- mazsak ve Amerikalımın hesabı da döğru ise yandık dostlar