26 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

26 Nisan 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Meşhur Kabinosovun istirahat evine HİDA ma mahsus bir Tâboratuvarı geldiği daha sabahtan sayi oldu. Onüh | vare D Dama emrine, istirahat evinin en iyi odası sa- yılan yedi numaralı odayı tahsis ettiler. Bu odada oturmakta olan şişman aktör Guryayevi de beş numaralr odaya nak- Tettiler.. Güryayev bu işe — fena halde içer- ledi. İstirahat evinin direktörüne giderek dert yandı. Fakat bundan — hiçbir fayda hasil olmadı. Direktör yaptığı işi geri l madı. Bu suretle Güryayev de beş numa- ralı odada kaldı.. . Akşam yemeğinde Kabinosov sofranın en baş köşesine oturdu. Açık renkli par- lak gözlerile sofradaki kadınları süzdü.. Çatalını tabaklara vurarak ve ağzını ta- pırdatarak yemek yedi... Adeta ders verir gibi yüksek sesle ko- nuştu. Söz arasında, herkese işittirecek bir şekilde: — Eh, yemekler fena değilmiş. diye söylendi, esasen yemeklerinin iyiliğini ileri sürerek benim buraya gelmemi tav- siye eden Genâdi İvanoviç oldu. — Evet, evet, şu meşhur Genadi — İvano- viç. Kabinosoy, böyle meşhur bir- adamın soyadını söylemeden sadece işmini söyle mekle âdeta böbürleniyordu.. . Kabinosov, iri yarı, kelli felli, kara sa- kallı, tam âlimlere — yaraşır bir tarzda dazlak kafalı bir adamdı. Herkesten önce yemekten kalktı. Ve yukarıya — odasma Speranskiyi bilirim. Fakat g%urwnımdeu işitiyorum. Bü zatı şerif Jâboratuvarın- da ne yapar? Zoya Livovna ni n olarak ne yaptığını bilmiyo- n dedi, galiba kedilerle bir şeyler ya- ;:L Bunun hakkında yazmışlardı.. —- Kedilerle'ne yapıyormuş? — Galiba kuyruklarını kesip muayene i lü$.a “Tpalat k biran süren tereddütten edileri mi muayene ediyor, yoksa kuyruklarını mı? — Galiba kesik kuyrukları muayene e- diyormuş.. Yani kedideki bazı safhaları tetkik ediyormuş.. Herhalde çok entere- san bir tetkik mzmnı.olsa gerek. Gür- yayev ısrarla tekrar etti: — Atfımı rica ederim, — dedi, fakat şu noktayı anlamak istiyorum: Yani sizin bu anlattığınıza nazaran — Kabinosov, biyoloğ olmuş oluyor. Öyle mi? Mimar Nekuşayev de söze karıştı: — Bence baytar olsa gerek.. Ressam Komarinov da fikrini söyledi: — Bana kalırsa, dedi, Kabinosov bir hayvancıdır. Kediler, kuyruklar., Falan, bütün bunlar, bir - hayvancının ihtisası içine girerler.. Zoya Livovna” - tafsilâta girişti: — Galiba o ruhiyatçı bir - doktordur. Kedi onun için bir tecrübe hayvanı ol- maktan başka bir şey değildir. Bana an- lattıklarına göre bu Kabinosov, kediler yasrtasile insan psikolojisini tetkik edi- yormuş.. Onun kendine göre bir nazari-- yesi varmığş... anlaşıldı mı? Meselâ diğer- leri tetkik mevzuu olarak beyi Meşhur bir ilim adamı ! WY: Leonid Lenç * munu falan nasıl seçiyorlarsa bu da ke- diyi seçiyormuş. Münakaşa hararetini kaybetti... Makul Guryayev şöyle bir teklifte bulundu: — Bütün bunlar bana çok acaip ve tu- haf görünüyor. Meselâ, diyelim ki benim psikolojimi tetkik etmek için ne diye elâ- lemin kedisinin kuyruğunu kesmek icap etsin? Maamafih belki de bu meşhur Ka- binosovw hakikaten tabiatin sırlarını çöz- meğe çalışıyor. Biliyor musunuz ki, ben ne düsünüyorum: Kabinosova gidip ken di kçşifleri hakkında bize bir konferans vermesini rica edelim... Herkes bu fikri makul — buldu ve be- ğendi. Bu işi halletmeği de Guryayev kendi üzerine aldı. Ertesi sabah Kabinosovla görüştü. Ka- binosov bu teklifi işitince, ilk önce sura- tını buruşturdu. Biraz — nazlandı. Fakat sonunda böyle bir konferans vermeğe ra- zı oldu. Konferans, akşam — yemeğinden sonra, istirahat evinin mavi — salontmda verilecekti. Kabinosov akşam yemeğine inmedi. İstirahat evindekiler: — Konferansa hazırlanıyor! diye - dü. şündüler. Akşam yemeğinden sonra herkes mavi başladılar... Kırk dakika geçti. Kabinosoy henüz gö- rünürlerde yoktu.. Bir saat geçti.. Ka- binosov hâlâ gelmemişti. Guryayev sabredemedi. Bu gecikmenin sebebini anlamak üzere — evvelce ketidi- sinin oturduğu — muhteşem yedi numa- ralr odaya gitti. Kibarca kapıya vurarak seelendi: — Kabinosov yoldaş, bırsızlıkla bekliyoruz. Kabinosov hiçbir cevap vermedi. Fakat odada bazı pıtırdılar oldu. Güuryayev kapıyı açarak içeri girdi. Ka. binosov yere oturmuş, harıl harıl bavü- Tunu yerleştirmekle meşguldü.. — Sakalı karmakarışık olmuş, — dazlak kafası bir domateş gibi kızarmıstı. Bir kelime ile meşhur âlim, pek perişan bir manzara arzediyordu. Guryayev, âdeta korkmuş bir halde sor duü: — Kabinosov yoldaş neniz var? Açık duran bavulunun bir gözüne mavi bir deniz donu yerleştirmekle mesgul olan Kabinosov: — Ah sormayın, dedi, çok fena bir ha- ber aldım, — Hayrola, karınız veyahut çocukları- nız falan mı hastalandı? — Ne münasebet? Karımın bu işle hiç bir alâkası yok! — Kedilerinizin başma bir felâket gel- miş olmasın? — Evet. İşin sonu kedilerime dokuna- cak! Tam enstitümün bütçesi görüşülece- Bi sırada —Genadi İvanoviçe — işten el çektirmişler.. Onun için beni mazur gö- rünüz, şimdi ben konferans — falan vere- mem., Meşhur âlimin konferansını dinlemek Üzere toplanan istirahat evi — sakinleri, gecelerini boş geçirmemek için, bu top- kuluktan istifade ederek dansa başladılar. Kabinosovun otomobili istirahat evin- dan ayrıldıktan sonra Zoya Livovna: — Fakat ne olursa olsun şu Kabinosov çok enteresan bir adam... diye söylendi. Onda esrarengiz bir hal var.. Adeta mua- sır doktor Faust. ... Aradan on gün kadar bir zaman geç- irahat evinde sabah kahvalı yapıyorlardı.. O günkü gazeteleri göz- den geçirmekle meşgül olan — Güryayev, birdenbire çatalile tabağına vurarak: — Yoldaşlar, dedi, bana bakm! Meğer bizim meşhur Kabinosov biyoloji değil- miş! ? !Sl:mnr Nekuşayev muzaffer bir eda i- le: — Onun baytar olduğunu ben size söy- lememiş miydim?! diye böbürlendi. — Hayır, baytar da değilmiş! Ressam Komarinov: — Demek hayvancı da değil! Zoya Livovna sevinerek: — Görüyor musunuz? Ben haklı imi- şim.. Demek Kabinosov - ruhiyatçı dok- tormuş!.. — Hayır, ruhiyatçı da değil. — Peki, şu halde neci imiş, kuzum? Gözleri sevinçten pırıl pırıl yanan Gur- yayev: — Neci olacak, dedi, düpedüz bir garla- tanmış.. Kedileri falan da hep göz boya- mak için besliyormuş... Gazeteyi okursa- nız herşeyi öğreneceksiniz! O — şimdiye kadar Genadi İvanoviç sayesinde tutu- nabilmiş.. Genadi İvanoviç yuvarlarımca bunun foyası meydana çıkmış... Herkes susuyordu.. Nekusayev kendini tutamadı: — Bu kedi canbazmın nasıl olmuş da şimdiye kadar foyası meydana çıkma- mış? Asıl benim hayretimi — mucip olan burasıdır. Guryayev: — Çok basit dedi. Baytarlar bu him- meti hayvanatçılardan beklemiştir; Hay- vanatçılar baytarlara — gövenmişler.. Ya siz bu işe ne dersiniz, Zoya Livovna? Zoya Livoyna kıpkırmızı kesildi: — Ben esasen ilk gördüğüm — dakika: dan itibaren bu adamım bir şarlatana benzediğini size söylememiş miydim? T sstünedne G * - a ve n A daçtl Ze DEMWYAT ö rmr 204 MARKIZ DO PAMPADÜR —— R—<—<—<rm3rare kral, gecelik elbisesinin hafif kumaşı a- rasından onun ürperdiğini ;ürfıy?tdıı. Daha ateşin bir sesle devam etti: — Jan, bana cevap verin.. Başınızı nedea çeviriyorsunuz?. Bana ııed_ın bakmıyorsunuz? Sizi o kadar özledim ki, uvpmjınımL.Bıınıohdıxhü— yük bir iştiyakla bekledim ki! Yalvarı- rım size, merhemet edin, bir an olsun bakın.. buğmş kadın bir nefes kadar hafif bir sesle cevap verdi: — Cesaret edemiyorum.. Lüi, sür'atle koltuğun ön tarafına geçti ve Jan zannettiği genç kadının karşısında bulunmuş oldu. — Cesoret cdcmiynımmwı ledi.. Sevgili melek.. İşte göküyorum.. Oh! Başım ateşler i;lndî-- Senin bu kokun, sıktığım bu güzel e- Kollarımla sardığım bu ince bel.. diye keke- diz Genç kadın eğildi, kendisini geriye | doğru attı ve yüzünü koltuğun yastık . ları arasına gizledi.. Kral içini çekerek: B — Zavallı sevgilim, dedi. Anlıyorum Seni rahatsız eden bu ışıktırl. Senin gehrendeki — mahcubiyeti görmemden korkuyorsun., Kral bu sözler üzerine sür'atle kalk- tı, lâmbaya doğru koştu ve bunu söÖN- dürdü.; Sonra, ağır ağır, karanlıkta bir yere çarpmamak için dikkat ederek, keltuğa doğru döndü. Jülyeti kollarına aldı ve heyecandan boğulan bir sesle: — Pekâlâ! dedi. Eğer istersen bir şey söyleme.. Sus.. Jülyet, anlaşılmasına imkân olmıyan hafif bir sesle kekeledi: — Oh! Sevgili kralım!.. On beşinci Lüi de şöyle mitıldandı: — Jan, yalvarırım sana, bana kral di- ye hitap etme. Burada seni seven, sana perestiş eden ve seni her zaman sevece- ğine söz veren, âşıkından başka kimse yok.. Jülyet, dudaklarını, kzalın buselerine terkederek inler gibi mırıldandı: — Sevgili Lüimle — * A LENĞLİN e8 zi 16 On beşinci Lüiyi karklırmak için ha, fif meşrep kadının başvurduğu çareler. den uzun uzadıya bahsetmiyeceğiz. Jülyetin dizleri dibinde sürünen kral Aşıkane nüvazişlerine devam ediyordu , Jülyet, mümkün olduğu kadar az konu- şuyor ve sesini o kadar hafif çıkarryor. du ki, kral bunu imkân yok farkedemez- di. Böylece, kral için zevk ve Jülyet için heyecon Holu uzun saatler geçti.. Bir. denbire duvarlardaki saat dördü vur- dü. Evvelce yazdığımız gibi Jülyet pek basit bir kız değildi.. Şövalye D'Assasa karşı oları vaziyeti de onun iyi kalbli bir kadın olduğunu göstermişti. Ayrıca bü- tön bu vasıflarına ilâvete zekâsı da par- laktı. Bunun fevkinde de cür'etkâr ol- duğu için bir an geldi ki bu kalb, bu ze. kâ, bu cür'et bulunduğu gayri tabii va- ziyete isyan etti. Kendisine ait olmıyan buseler ve boş- kasının muhatap tutulduğu bu yemin- ler, hulâsa çirkin bir rol oynadığı — ve bütün zevklerinin başkası uğruna har- candığı bu aşk onu çileden çıkarmağa xâti geldi. Betbaht Jülyet, Janın kendi şolısında sevilmiş olmasına garip bir hişsin tesi. sinirlendi.. Nihayet, güzelliğinden im olan ve kralın kollarında ihtiras ırnmdnn güzel vücudunu bir başkası DD kralın oczularına râmetmiş ol- :“u Jülyetin gürürünü zedeledi ve ” üşündü: '”h;.'î:n kadar, hattâ ondan daha MARKİZ DÖ POMPADUR gük bir haç ve haçın ortasında da, tah- tanın içine oyulmuş bir J harfi var... Sen - İermen ürpererek: — Yetişir! dedi. Şimdi bu evin kime ait olduğunu biliyorum,. Siz gövalyenin bu evde bulunduğunu söylüyorsunuz , Öyle mi?, — Arkada bir avlu, avlunun dibinde de bir paviyon var, Şövalye soldaki pa. viyondadır; kendisi neş'eli ve endişeli, mahzun ve memnündür; bir kâğıt oku- yor.. Evet sizi duyuyorum.. Bu kâğet- ta neler yazılı olduğunu soruyorsunuz, değil mi?, Durun.. Okuyamıyorum.. Ha okudum! Şövalye bu akşam aat onda küçük eve gidecek, onun oradan çıktığı- hı görecek.. Ve onu sağdaki paviyo- ma götürecek.. . — Sağdaki paviyonde bışka adamlar var mı?, — Yalnız bir uşak var. — Ya diğer paviyonlarda? İyi bakın. — Dipteki paviyonda kimseler yok.. Sağdakinde ise bir kadınla bir eckek var., Siz onları bana göstermiş ve kont. Ta kontes dü Barri olduklarını söylemiş- tiniz.. . Sen - Jerman ürpererek: — Yal Şimdi mesele aydınlanıyor. Ne söylediklerini duyuyor musunuz? — Biribirlerine hiç bir şey söylemi- yorlar.. — Şu hâlde yavrum sizden büyük bir göyret istemek mecbüuriyetindeyim.. Genç kadın bütün vücudiyle gergin- leşti.... Sen . Jermen onun ellecini elleri a- rasında sıkarak devam etti: — Onlarım içlerinden neler söyledik- lerini dinleyin... Eva, yarım saat müddetle, şayanı hayret bir gayret sarfediyor .göründü . Sen - Jermen, soluyarak, alnından ter- ler damladığı halde, ona doğru eğilmiş, ellerini sıkryor ve onun gözleri içine ba- kıyordu. Genç kadın inler gibi mırıldandı : ! Rusçadan çeviren: Ferak Ferruh 201 — Duyamıyorum!.. Sen . Jermen sert bir tavırla emret- ti: — Dinlemeniz lâzımdır! Haydi! Bi- raz daha gayret.. Dinleyin.. Duyuyor musunuz?. Eva bir nefes kadar hafif bir sesle cevap verdi: — Duyüyorum!., — Pekâlâ yavrum!.. Çok iyit Cidden hayranlığa lâyıksınız.. Genç kadının çehresinde büyük bir gürur ve saödet ifadesi belirdi. — Düuyuyorum! dedi, Çok iyi duyu- yorum.. — Kadının kendi kendine neler söy- lediğini dinleyin... — Fransa sarayının hakikt hakimi olacağını söylüyor. O zaman, ilk iş ola- rak mösyö Jakı ve kont dü Barriyi tev- kif ettirecek.. Onların ikisini de Bastiy. de görür gibi oluyor. Gülümsiyor.. Şim- Gi kralr görüyor.. Şimdi, şövalye d'As- sası görüyor.. Onun ölmesini istemiyor, onu kurtarmayı düşünüyor. Şimdi ma- dam d'Etyolu görüyor. . — Yeter, yavrum.. Dü Barriyi din- leyin.. O ne düşünüyor?. — Ümitsizlik ve bilhassa kin dolu şeyler düşünüyor. . * — Kin mi? Kime karğı kin besliyor? — Krala karşı., Jaka karşı., Size kar. $1, sevgili senyör!.. Ah! Sefil!.. Dikkat edin!.. — Sonma, yavrum?. — Hep kin! Yanında bulunan kadına karşı.. Madam d'Etyola karşı.. Şöval- yeyi öldürecek.. Cinayeti hazırlıyor.. Müsait bir zaman yarıyor... Şövalyeyi, aışarıya çıktığı zaman, paviyonun met- balinde öldürecek.. Onu nas:l öldürece- #ini henüz bilmiyor. Sen - Jerman de bitkin bir hale ge. lerek: — Yeter,yavruml! dedi. Artık bakma- yın, artık dinlemeyin, bana gelin.;

Bu sayıdan diğer sayfalar: