Müşkütpesent bir sanatkâr- dı; orkestra şefleri onun etinden çok çekmişlerdi lerinden biri olan Feodor le hayatından kısa- ri kıyılarında, ı &îkî_f:ıjîıuı çıraklık ediyordu. O va« kit bile sesi çok güzeldi. Bütün şfkaıju:lankvf—'f İî;u( y r; tirler, tatlı tatlı dinlerlerdi. Bir gü lx_az:m_ OTĞCA a M-ıL- müracaat ederek musiki dersi almak istedi. ';: :d b;(,: ' E sim Gorkide konservatuvara müracat edcrğ_ (;oî:z ve.r:l k istemişti. Konservatuvar bütün şı!eklücğ gibi Gorl iİçE yapini de imtihana tabi tuttu. Bı.tkac zı'm_ sor:_a un Jd e ticesi isteklilere bildirildi. Şalyapin müsikiye BĞ F rülmediği için konservatuvara alınmamış, qu İ _1 ıx_(vıvı mişti. Fakat hakikat konservatuvar mllml"f&'niîııııî düsün- oesînc aykırı olarak tecelli etti: Şalyapin büyük bir mu: Büyür bu varuğın hayatından küçük tistadı, Görki de musiki ile hiç alâkası olmryan meşhur oldu. rTomAancı u. Ğ oturan zengin bir ailenin yar- dııî:iîlî.i'ıîsilîm başlayabildi. Moskovaya gönderildi, sonra aya — giti rada '€en meşhur bocalardan ders aldı, Mosl yadaki Solutzut tiyatrosunda — il atına Daşl. LÜIZĞ."I Doxgormijekinin karandı. . . * Salyapinin ihtiraslı bir ruhu vardı tınm her devresinde kadar oldu nde anını kabul etti ve Romanol üncü :ı-midı'v!i)eş":ı:lekı me- rasimde bu sıfatla terenmüm etti. ... 1912 de çarın huzurunda, Boris Kodu- nof piyesini oynuyorlardı. — Piyese g(%rr' Çar Boris kiliseden ak, koro, Boris' i e diz çökecek ve bir şarkı sÖy Halbuki Bo: kiliseden çıkımca nde diz çökecek yer- locasına doğru marşını SEvE Çarlık döndü. Diz çöktüler ve Çarii ü söylediler, Bu nü le maaşlarına zam SNDN VETEZ GOK * SD GA . gdaşımızm evinden — Bu sabah bu ”k' Abdullah beye gitmek için ? yaptırmayı ümit odiyı bulunanlar bu vaziyet karşısında Şalya- Tocasına döğrü git- tiğini, diz ve Çarlık marşımı söylediğini gördü. Şalyapin bilâhare bu hareketin sebebini soran arkadaşlarıma; beraber çalıştığı insanlara ufak bir refa- hı temin için icabında kanaatlerinin aksi- ni yapmaktan da çekinmiyeceğini söyle- di. Rus ihtilâlinden sonra Sovyetler Ş_ı]y;. pin hakkında büyük bir tevcocüh go;ıcr- diler. 1920 de Şalyapin Amerikada _hır turneye çıktı. Ve bir daha Rusyaya dön. m;(nhllyapin operalarda bı'm?k _mlleri oy- Mı hususunda büyük bir inkılâp ratmıştı. O, sahnede yalnız terennüm miyor, sıçrıyor, yerlere yuvarlanıyor, '“Iî' reketlerinde mübalâğalı bir sahne aktö- .'ı:'.dm)mı.';ıı ç TÜNİ # Şalyapin çok müşkülpesent bir adam- dı. Orkestra sefleri, elinden ka_n ağla- mışlardı. Bir gün Petrogradda bir oyun yalnız mı çıktınız percalar til etmek mecburiyeti hasıl oldu. Bu ha- reketin sebebi sonradan anlaşıldı. Keman çalan çalgacr, bir notayr yanlış çalmış.. Bir defa da Pariste Operada şarkı söy- lerken, birdenbire şarkısını bıraktı.. Or- kestra şefine döndü ve halk — içerisinde yüksek sesle azarladı: — Be herif, niçin bu kadar hızlı çalı- yorsun? * ..» Şalyapin, evinde dünyanın en iyi ada- mı idi. Hayatında en büyük zevki çocuk larile beraber evde oturmaktı. Bilhassa büyük kızı Dasiyaya — karşı sonsuz bir muhabbeti vardı. Hayatmın son dakikasına kadar çalıştı. Hastalıkla pençelese — pençeleşe, ölümle vuruşa vuruşa çabaladı. Can — çekişirken başucunda bekliyenler, onun şöyle sayık- ladığını duyuyorlardı: “— Sahnedeyim, Fakat nefes alamı- Tıpkı bir roman — Şaşılacak birhâdise Haydut kaçtı ve Rem- ziyeyi de beraber kaçırdı Üçüncü katta, kapısı kilitli ve çifte gardiyanlı bir odadan nasıl kaçtılar ? Sabaha kargı aldığımız çok şaşıla . cak bir haberi, o derece derin bir esef- le yazmak meoburiyetindeyiz. Okuyu . cularımızı merakta bırakmamak için hemen söyliyelim ki haftalardanberi aranıp da Ankarada yakalanan ve bü- raya getirilen kibar haydud Lehli Os. man paşa oğlu Mahmut Nadir, dün ge. ce bulanduğu odadan kaçmıştır! Yine haber verelim ki yalnız kendi- tinin kaçması yetişmezmiş gibi alt kat odalardan birinde bulunan ayrılmaz arkadaşı ve kısa bir zemandanberi meşhur olan bayan Remziye Fikriyi de beraber kaçırmıştır.! Vaka nasıl baber alındı ? Saat dokuza kadar odasından ses vermiyen, çok sevdiği kahveyi istemi. yen Mahmut Nadir nöbet değiştiren gardiyanların dikkatini celbeder. Bi- TİSİ içeriyo seslenir: — Bay Mahmut! Bay Mahmut! İçerden bir ses çıkmaz, Rahatsız olduğu için “belki uykuya dalmıştır,, diye yarım saat daha beklerler, Gardi. | yanın birisi kapının açılmasını teklif eder, diğeri: — Hastadır, ses vermiyor, ne olur ne olmaz, biz kendimiz açımıyalım. Ön. ce haber verelim. , haber verilir. Kapr açılır, içe- riye girenler derin bir hayrotle gözle. rini, ağızlarımı aça kalırlar. Çünkü yatak yapıldığı gibi duruyor ve oda - nın içinde kimse yok! Biraz komik-bir ranır, kapmın arkasma bakılır, yok, yok! Arka sokağa açılan pencerenin 1- ki kanadı da kapalıdır! İlk tetkikler Nöbet bırakan iki gardiyan teslim ederlerken Mahmut Nadir odasında . dır. Nöbet alan iki gardiyan kapıyı açmışlar, orada olduğunu görmüşler ve ancak bu suretle teslim almışlar. Usulleri de budur, Bunu itiraf etmek- tedirler. O halde nereden kaçtı? Oda. ya açılan bir ikinci kapı yoktur, Pen. cere! İlk muayenede anlaşılır ki, pen- cere sahte kapalıdır, içerdeki mandal. ları yataklarma geçmemiştir. Penco- reden çıkmış, belli olmasm diye üstün körü kapamıştır. Oda biraz loş olduğu için ilk bakışta tam kapalı zannını ve, Tiyor. Pencereler açılıyor. Bir hayret da. M DİLLERE NAKLİ elem akıntılariyle daha derinleşen, daha genişliyen ve her an tasmak istidadı gösteren bir göl. Kimse bir şeye karar veremiyor, kimse bir hükme varamı. ha. Çünkü bu pencere üçüncü katta - dır. Bodrumla beraber dört kattan nasıl uçup gider? Atlamanın imkânt yoktur. Yorgan, yatak çarşafları, bat. taniye, perdeler oldukları gibi duru - yor. Fakat işte delil! Pencoreden dışarı iğilince görülüyor ki, bir ucu diş man. dala bağlı, diğer ucu arka sokağın ya. yakaldırımıma kadar sarkmış bir ça - maşır ipi! Buna bir ip demekten ziya. do biribirine düğümlü üç ip demeli, Çünkü böyle bağlanmıştır. İpi kim verdi ? Gardiyanlar tecrübeli, emektar, na- muslu insanlardır. Onlardan şüphe e. dilmemekle beraber, ipin kimler veya kim tarafımdan verildiği bilinmelidir. O sırada dirseğini masaya dayıyan birisinin koluna bir iğne batıyor. Ba. kıyor, bu bir dikiş iğnesidir, Soru -« yor: — Dikiş mi dikti? O zaman nöbet teslim eden gandi. yanlar bir ağızdan: — Evet, diyorlar, Hastalığı sıra « sında pantalonu biraz sökülmüş. Dikiş makarasıyla iğne istedi. Haber verdik. Bir makara ile iplik alıp getindik. Yerler iylce aranryor. Tamam. Pen. cerenin dibinde bir makaralık çözül. müş iplik vardır ve bu ipliğin bir ucu dış mandala tutturulmuş olan çama- gir ipinin ucuna bağlanmıştır. İş anla; giliyor: makara ipliğini sokağa sarkı- tıyor, sokakta bokliyen kimso bunu hazırladığı ipin ucuna bağlayıp savu. şuyor. Ondan ötesi malüm. Remziye Fikrinin penceresi de bi . rinci kattadır. Bir kadının atlaması imkünı yoktur, İpi getiren kimdir ? İşte bu muamma dün gece yarısına. kadar halledilememiştir. Fakat gece- yarısından sonra yine röportaj muhar. ririmizin delâlet vo yardımiyle birisi yakalanıyor, Bu sayede iş büsbütün basitleşiyor. İpi getiren on Üç on dört yaşında bir çocuktur, Kebapçının çırağıdır. Vakayı olduğu gibi ve göylece anlat « maktadır: — O bayana sabah, öğle, akşam ye. meğini ben getiriyordum. Her seferin. de bana beş lira bahşiş veriyordu. Dün akşam on lira verdi. “Üç çamaşır ipi al, biribirine bağla, gece olunca DEP Devamı İl incide MAHFUZDUR HAKK — Hayır... — Kiminlo?.. j — Arkadaşımın oğluylar —— — L sunü? — Ö bilmiyor mubgü;crin- sin gördüğünü ea SAĞ vi ? — gı?arkad:ışmum adı ne? Nerede o:u;:lll;mr. — Arkadaşımın adı Bedridir. Fîâî akî’“’, — Çocuğu olduğuna göre evli — Karısı ölmüştür. ı — Göztepenin neresinde oturur? Sund bir müdet durdu. Sonra: — Gece evinden çıktığım tesbit ğ yorsunuz Bildiğiniz şeyi tekrarlatlır — Lâütfon söyleyiniz. v bilirim. — Adresini bilmiyorum. Gidersem göstere — Tarif de ede elbette bi edildiğine BÜT na var? akta ne mâ k isimlerini pilmem. Tari- kak isin s memurunun dönmesi, nit lls, tabancayı bulamamış, fakat kılıfıyla kursur tmişti. Kurşutiların on iki tanesi eksiktli. ü bildirilince, büyük bir şaşkmlık eseri gösterdi. L vanı Cinayet yerinde kursundan başka bulunan .blçnuzıbık.ıt var. ile polisin gel kursunlar arasında tam BİT unlar bunların dr. "Nimet Hanımla Doktor Nedimi öldüred kUrSÜ N v akası eşi olunca tabanca da ortuda bulunmıyan tadAr” olamazdı. bulunan pol HABENİN EDEBİ FEFRİKASI: 59 Yazan: Hasan Ras m Us Müddelumumi muavini, Suad Beyi, bu hâdise Üzerine tek- rar sıkıştırdı. Fakat o, mütemadiyen inkâr ediyor: — Ben öldürmedim, tabancayı bulunduğu yerden almışlar, saklamış değilim... - diye ısrar ediyordu. Müddeilumumi muavini Suadin isticvabımı kâfi gördü. Ka. naati, Suadin cinayeti inkâr ettiğindeydi. Tok bir sesle: — Tahkikatm sonuna kadar sizi nezaret altında alıkoyacı- gımdan mütesesirim, . dedi. Suad, müddelumum? muavininin bu sözüne yalmız “nasil is. terseniz!,, - der gibi baş sallamakla iktifa etti. « « . e . » . ' . MA RADAN iki gün geçti. Bu iki günün doğurduğu kasırga, evi allakbullak etti. Her şeyde, her yerde, her köşede, her yüzde neye uğradıklarını kestiremiyen adamlarm hüznü, loşluğu, donukluğu vardı. Önceleri, muhakemeden muhakeme. ye, düşünceden düşlinceye koşan kafalar, düşüncenin bu ağır havasma tahammül gösteremiyerek artık düşünemez bir hale gelmiş, ortalık fırtınadan sonra sakinleşen geniş bir göle dön- müştü. Öyle bir göl Xi, tepelerden sızan ve herbiri başka bir derdden, başka bir ıstıraptan, başka bir gamdan ibaret olan yordu. Nimeti hakikaten Suad mi öldürmüştü? Anasma göre, buna imkün yoktu. Gerçi Suadin kendisini kör göstermesi onla- rın da kafasını altüst etmişti. Buna rağmen onun böyle feci bir kararı tatbik sahasına çıkaracağına ihtimal vermiyorlardı. Hâdiseler, sarsıntısını en çok zaten hasta, bitkin bir vazi. yette bulunan Ferid üzerinde yaptı. Zavallı çocuk... Biribiri a&rdı sıra gelen ve herbiri, diğerinden kuvvetli olan darbelere tahammü! gösterememişti. Nimetin öldürülmesi haberile başlıyan ve babasının nezaret altına alınmasiyle neticelenen bu son darbe, onu tâ benliğinden sarstı. Bundan evvelkilere benzemiyen bir kriz geçirdi ve kan kustu. Bu o kadar feci, o kadar üni oldu ki, başta Safinaz Has hım olduğu haldo herkes Suadi unuttu. Önce Ferid'i kurtarma, ya koştu. Fakat doktor da dahi! olduğu halde herkes, bu sefer« ki krizin götürücü cinsten olduğuna adetâ hükmetmiş bulunu. yarlardı. Feridin bu son deminde yogüne arzusu ve yogüne isteği ba- basını görmekti. Fakat bu mümkün müydü ? İzin almamadı, Su. adi velevki bir saat olaun serbest bıraktırmanın İmkânı buluna: madı. Selim, kendini öldürürcesine oradan oraya koştu. Merhamet dilendi. Suadin, neredeyse ölecek olan oğluyla başbaşa . velev- ki bir dakika olgun . kalmasını temin edemedi, İşte bu, dert tizes rine ayrı bir dert oldu. Doktor, Feridin yanından ayrılmıyordu. Onun balmumu rengine bürünmüş ve avurdu avurduna gökmüş yüzünü seyret- tikçe içi sızlıyor, ardı anası kesilmeden babasını istemeleri de gözyaşı döktürüyandı, ü KDevamı var) eeei St eeei ÖRERĞZall — z ah l any gel vem a aairlllie — ĞŞ n aet .— dBt ĞÜ — VDÇ AĞA Ç aa A TÜ — A ll e e eee Ça — ĞĞ