23 NİSAN — 1938 HABER'in zabıta romanı SILU VA: Otuz adım karşımdaki. çalı ve dikenlerin içerisinde bi: şeyler sezer gibi oldum Elinde bir de boynuz vardı. Boynuzu ağrma götürüyor ve bana sesini dnyg' rabilmek için olanca kuvvetini sarfedi. yordu, Çehresi o kadar korkunç idi ki, insan ne kadar tanısa, gene korkmama- #ına imkân yoktu.. Arabayt birdenbire durdurdum ve indim. Apansız hq:ml çıkan bu adam, her yerde cesaretimi kırıyor ve beni ümitsizliğe düşürüyor- du. Kendisine: K — Zannederim artık, çok ileri gitti- ğinizin sizde farkındasınız. - dedim . Korkunç yürünüzü görmekten artık usan çgetirdiğimi söylersem gücenme- yiniz. Bir gorili aridıran yüzünüzü gör- meğe tahammülüm kalmadı. — Siz kendi yüzünüzün bir kusuya mı benzediğini sanıyorsunuz - diye ce vap verdi -. Böyle sıksık karşilaşma- mırza sebebiyet veren gene sizsiniz. Be- nim dolaştığım yerlere deima siz geli. yorsunuz. Buna rağmen, gene itiraf & diyorum, dün siz olmamış olsaydınız, bir tavşan gibi avlanmış olacaktım. Katil başir adam, bu sözleri söyler- ken kıpkırmızı ölmüştu. Eliyle işaret &- — Herm de tam burada. Bu nokta- da.. dedi ve çakılları kırarak yere düş- müş olan kurşun tanelerini gösterdi. Gülerek diz çöktü.. — Peki, siz buraya neyle geldiniz?. diye sordum. — Yaya olarak.. Hiç bir vesaite Tastlayamadımı. & — Ormandan vava mr ecetiniz? e —ret.... -a Evet, demesine rağmen, ayakkapla- rı hiç te kirlenmemişti.. Eğer ormandan geçmiş olsa, bu rogan iskarpinlerin sry- rılması lâzım gelmez miydi?. Bundan, muhakkak bir vastta ile gel- miş olluğu anlaşılıyordu. Yüzünden ve harekâtından şüphelenmeğe başla- dım. Cebimde duran tabancaya - sarıl. mak Üzere kte duruyordum. Bir ge- €e evvel atılmış olan mermiler, beni fazlasiyle alâkadar ettiği için, Onisma- Yı on metre arkasından, ormanın içine kadar takip ettim, Sık bir ormanın içerisinde idi. Ne in vardı ne de cin, burada bu adam bana her istediğini ya pabilirdi. Lâkin, o derhal kalın gövdeli bir ağaca yaklaşarak ağacın gövdesini oymağa başladı. O bu işle uğraşırken, ben ormanın nihayetlerine doğru bakı» yordum. Otuz adım karşımdaki çalı ve diken. lerin içerisinde bir şeyler sezer gibi ol dum. Derhal kendimi toparladım.. M temadiyen bize bakıyor, bazan hafiiçe başını sallayıp, sağa ve sola çevirip du. ruyordu. Bu baş bir kurt başma- da benziyordu. Bir taraftn bu garip hay- van başmı gözlüyor, diğer taraftan da katil başlr adam ile meşgul oluyordum. Birdenbire, bu korkunç suratlı meçhul adamı silâhından tecrit etmeği düşün- düm, ve: — Size ben de yardım edeyim, d0w tum!. Diyerek, elinden kemik saplı kamayı aldım. Ve olanca kuvvetimle çalrların arasından bakmakta olan hayvan baği- na fırlattım, Komanım dümdüz bir isti. kamet takip ettiğini gördüm. Fakat, isabet etmediğine de emindim. Kamayı Atınca, meçhul ve garip baş, homurda- hır gibi bir ses çıkartarak kaçmağa başladı. Bir kurt olsa, dört ayrik üstün- de arvışması lâzımdı. Halbuki, bu bir kanguru gibi iki ayağı üzerinde kaçı: Yordu. Kangurudon ziyade de bir a> dama benziyordu. Fırlatmarş olduğum kamayı almak Ü- Zere koştum. Dikkatlice bakınca, Ucu. fun iğrildiğini, fakat üzerinde bir dam- lacık kan lekesi bulunmadığını gördüm. Bu, boşuna sarfedilmiş bir - kuvvetti. Tekrar, katil başlı adamın yanma gek- din bana : e — Otomobiliniz nerede?. Diye sordu. Bitdenbire farkma var- dım. K On altı silindirlik arabam yolun Üüze- rinden yok olmuştu.. otomobil birdenbire nasıl sır olabilirdi,. Katil başlı adama dönerek biddetle bağır. dim: — Şeytan sizi, kurşunlarızı ve ka- manızı yok etsin! dedim. Ve koşarak yola çıktım. Yokuş aşağı olan yolda o- tomobilin tekerlek izleri göze çarpıyor- du. Ve bu izler yolun imtidadınca de- vam ediyordu. Eğer otomobili birisi almış olsa, mo. tör gürültüsünün işidilmesi Jâzım ge- tecekti. Farzedelim ki, frenleri gevşe- miş olsun, o raman arabanın muhakkak bir tarafa çarpması İâzım gelmez miy- di?. On altr silindirlik Aerodinamik bir makinenin kendi kendine yokuş aşağı- ya inip, tehlikeli ve korkunç bir virajı dönmesine imkân varmıydı? İşte bu bir muamma idi!.. Arabayı bulmak üzere sür'atle yoku. gu indim. Virajı kıvrılınca, arabamın yolun tam orta yerinde durmakta oldu- Bunu hayretle gördüm, her tarafını yok- ladım, sapasağlam.. Yalnız, golf elbise- ler giymiş bir adaem, ormanın yüksekçe bir yerinden otomobili gözetliyordu. Çok kullanılmış elbiselerine, eski ayak- kaplarına ve şapkasına rağmen, bu &. damım asll bir kinse clduğu ballerin- dan ve tavırlarından anlaşılryordu Arabayı dışarıdan iyice kantrol - et- #ikten sonra, baston yutmuş gibi düuran ve piposun çeken adama döndüm? — Otomobili buraya getiren siz mi- iz? Dedim. Adam piposunu eline a- ik, yabancı bir şiveyle cevap ver. — Ben sizin makinenizin bekçisi mi- yim? Buraya nasıl gelmiş olduğı.u_:ıîı' ne bileyim?. Senza siz kime hitap fmgmı- zi biliyor musunuz? BU yol b'emn? tahtı tasarrufumda olan bir mellktü:. Siz, bu- ralarda tozu Uumana kattığınızdan dolayı suçlusunuz” bile.. (Devamı ver) Radyosu onferans: 23 Nisan çocuk haftası vıx::ı:vıxmı münasebetile çocuk esirzeme kurumu bamına doktor Fethi Erden (ço- cuk haftası ve bayramı) 1845 Eışılnbnn Halkevi gösterit kolu tarafından bir tem. si) 19,15 plâkla dans musikisi 10,30 l_nı_ı. ferams: Üniversite namına doçent Münir Sarpyener (kemik bastalıklarından raşitiz. raln kemiklerde yaptığı tahribat ve Wdıq korunma çareleri) 19,58 borsa baberleri 20,00 Necmettin Rıza ve arkadaşları tara. fından Türk müsikisi ve halk şarkıları 20445 hava raporu 20,18 Ömer Riza tara- fından arabea söyler 21,00 Bc_lmı ve ı.hk:i daşları tarafından türk musikisi ;;“: şarkıları (saal ayarı) 21445 ORKESTRA: t Jani: La valliy. 9 — Drigo: Poloner. — Tosti: Sexretto. 22’15 ı;rı:ı haberleri 22,30 pllkla sololar, op.ırı ve operet parçaları 22,50 son haber. Jer ve ertesi gönün programı 23,00 SON. BÜKREŞ: Paskalya dola: caktır. BUDEPEŞTE: 1800 vı"“z'n orkestrası 40/ î:ıill nakli 22,10 Budapcı kestrası 23,40 carband M 1 trası. BEl';ı;lıaxglüdsnrdılan vâariyete nakli 19,00 va müziği Si see 20,10 plâkla opera müziğ ;',r:r;uvıl;':.ı.îım variyete nakli 23,90 bafif müzik ve carband - YA Hf;%îâ keman konseri M.M“pllk 21,30 hafif müzik 22,00 temsil Bakli. V OVA: LAl“T.is orkastra lonıo;:, 18,15 19,15 kitar plakları 2100 © a müzik 2330 plâkla hafif mür Istanbul yısile neşriyat yapılmaya. keman koönseri 19,00 rad. 00 sigan örkestrası 21,00 konser ör. $ siğan orkes- şarkılar md 2255 Tarihte çocuk haftası: Mektep seyirleri bir nevi çocuk bayramı idi . Çocuklar arasıra topluca bir te- nezzühgâha götürülüp teferrüc ettiri- O tenezsilhlere mektep seyri de. O devirde mekteb namına md olan müesseseler sibyan mok. tobleri 'olduğundan — seyirler sibyana münhasırdı. Mekteb seyirleri ya ilkbahar veya sonbaharda tertib olunurdu. Çocuk - lar ve hoca ve kalfalar ve mahalle (eşbeb — kabadayı) ve delikanlıları ve bazı çocuk velileri bu cünbüşe iç- tirak ederlerdi. Çocuk velilerinden toplanan para i- le yemek hazırlanımdı. Muayyen günde biribirine yakım bir kaç mahallenin mektepleri yukarda tarif olunduğu ü. zere cemaat olarak ayrı ayrı yakında bulunan bir seyrangâha giderler ve orada çocuklar oynarlar, hazırlanan yemekleri yerler, akşam üstü evlerine dönerlerdi, Meselâ Edirnekapısı sem. tindeki mekteblerin seyri Bayrampaşa kırlarında olurdu. Gelelim tertibata: Mekteb çocukla- rı yabanlık elbiselerile başlarma bir sivri külâh giyerler ve ellerine kamış- tan uzunca bir bayrak alırlardı. Külâh ve bayrak bütün talebeler için mecbu- Ti idi. Külâhlar mukavvadan yapılır, ge . korci külâht biçiminde, yarım argın kadar uzunluktadır. Yapanlar aktar. lar ve Eyüb oyuncakçılarıdır. Külühm fiatına göre, adisi, ortası, iyisi olur. Adisi mukavva üzerine yapıştırılmış bir elvan küğıdından giydirilir, bede- nine soğan tanelerinden de kiğıtlarla süslenmiş, püsküllenmiştir. Ve tepesi- ne de Üç parmak yüksekliğinde çöpe yapıştırılmış küğıd parçasından bir küçük bayrak dikilmiştir. Bazılarmın yanma gelecek cephesine bir de k ayna parçası yapıştırılmıştır ki buna aynalı külâh derler. Adileri bir iki kuruşa verilirse aynalılar beş altı kuruşa satılır ve filânm aynalı külâ. hı var! diye ötekilerce hasreti mucib olur. Bayraklar da birer uzun kamış ucu. na konulmuş küğrttan yapılmıştır. Mekteb seyrine boy sırası ve tabur dizisile gidilmek âdottir. Sivri külâhlr ve eli bayraklı oldukça temiz giyinmiş bu alayların temaşası hoş bir şey olsa gerek. Çocukların şevk ve getaretini art- tırmak için her mektebin seyrindo merkebe ters bindirilmiş bir İstanbul Etendisi bulunmak şarttı. İstanbul E- fendisini temsil edecek kimse mahal- lenin tatlı konuşur, lâtifeci ve olduk. ça yaşlı adamlarından seçilirdi. 'Ken- disine cübbe ve büyük kavuk giydiri. lir, bedenine soğan tanelerinden di. zilmiş bir tesbih asılır, eline de bilek kalınlığında bir çubuk verilirdi. Çu- buğun lülesi lülecilere sureti mabsıu- sada sipariş edilerek yüz dirhemden ziyada tütün alırdı. Bizim mektebin seyrinde Hasan baba isminde yeniçe- riden kalma bir ihtiyar adam İstan. bul Efendisi olurdu. Bu İstanbul Efendisinin vazifesi ne- dir?. Güzergihta bulunan dükkâncılar . dan ve yolda tosadüif olunacak tabla. kâr ve küfecilerden sattıkları egyanın cins ve nevini ve fiatlarınımn narha uy- gun olup olmadığının sual ve tahkik ile kusuru görülenleri cezalandırmak- tı. Meselâ bir bakkalın önüne gelince, zeytini, gunu bunu bozuk ve çürük o- lup olmadığını muayene eder, fiatmı sorar ve türlü 1âtifelerle bakkalı af. feder veya meselâ yarım okka pey- nir vermeğe mahklüm eylerdi. Kulluk. çulük vazifesi yapan delikanlılar em. rini yerine getirirlerdi. Fanaftan yine şaka olarak falakaya yatırıp dövdüğü de olurdu. O esnada çocukların keyif | ve neşesine payan olur mu? İstanbul | Efendisinin en büyük kahrını çeken- ler tütüncülerdi; çünkü bir iki avuç tütünle lüle dolmaz! Dolunca üstüne nargile gibi ateş dizerler. Öteki tütüh- cüye varıncaya kâadar da lülede bir şey kalmazdı. Tütün vermemekte yap- macık inad edenler de olur ve o gibile. Imylnoncoeyiuttnmıkiçin tuhaf E ? İ $ Bu yazı rahmetli Abdurrah- man Şerefindir. Tarihte çocuk İ haftasını andıran mekteb seyir - İ lerini bugün onun kalemile ha- ; tırlarken, memleketin irfanma hizmet eden eski maarif nazırı- nı da hayır ile anıyoruz: tuhaf muamı ve Kuşlokumcu gibi esnaf rı yağm i tabinla- badehu ödenmek olunduğu vaki parası muallim tar şartile... fından İstanbul Efendisinden başka mek. | teb seyrinde bir timarhane delisi bu. lunuürdu. Mahalle na göre uydurur, £ bir zincir takarlar, — Güllâbi zinciri — tutar. Göğsünde topraktan bir lâzımlık ası- h. İçinde leblebi unundan yoğurulmuş yumuşakça bir hamur. Yollarda saç- malar söyler, bazı geçlel ihtiyar ka, dınlara ve avanak satıcılara bulaşır- d, Efendisinin tenbihat ve b veren esnafa k yüzlerine o hamurdan atardı. İstanbul İşte gocuklâar bu cemsatle seyir ye. rine giderler ve hep bir ağızdan (ala Yusuf paşa, binler yaşa) nağmesini tokrar ederlerdi. Bu Yusuf paşa, mekteb seyrini ilk yaptıran zat olmalıdır. Herhalde es. ine varılıp da karşı ta- r mekteb talebesi daha nağme değişip her karşıki raftan başka görülürse o vak iki taraf: (Bizim tayfa hu, tayfa ) diye bağrışırlardı. Bu seyirler yalnız mekteb çocukla. rma deği ahalle ahalisine de bir höşça eğlence olurdu ve kiraz veya üzüm vakitlerine tesadüf ettirilirdi. Abdülâzizin saltanatının başlarına kadar sürmüş vel 280 tarihlerine doğ- ru kesilmiştir. »«ÇAĞLAYAN -— MEŞHUR RAKKASE Namet Elmasriyye Ayrıca: Anadolu ve Zeybek Revüleri Muganniyeler? MAHMURE ŞENSES, FAİDE, AYDA, RADİFE- DÜRDANE Mühteşem saz heyeti, Tel: 40335 Şirketi Hayriyeden: Boğaziçi vapurlarına mahsus ilkbahar tarifesi 25- 4-938 pazartesi sabahından itibaren tatbik edilecektir. SON ÇIKAN Yeni plâklar “ODEON Malatyalı Bay Fahri No, 270210 — Erzincan şarkısı — Ayşem gider su yüzünde — Halk şarkısı — Elinde altın şamdan * Bay Refik Başaran No. 270211 — Halk şarkısı — Şen olasın Ürgüb — Halk - şarkısı Maravgat yolları Avanoslu Bay Salâhaddin No, 270212 — Halk şarkısı — Ak koyun meler gelir — Halk , şarkısı — Suya gider has gelin Erzincanlı Bay Salih No. 270213 — Erzincan şarkısı — Gül koydum gül tasma — Erzincan şarkısı — Havuz başının gülleri Urfalı Bay A. M. No. 270214 — Urlfa Sünbülesi — Felâket dideler — Urfa tecnisi — Sevdim bu küçük yaşta Kanuni Bay Ahmet No. 270215 — Rast taksim — Kanunla — Hicazkâr taksim — kanunla SIĞARA TİRYAKİLERİNE MÜJDE Fennin son İcadı ve yürde 89 derecesinde tütünün Nikotin, Pridin, Ammonyak gibi tütündeki zararlı maddelerini süzen Avrupadan gelmiştir. ağızlıklar 10 aded fâcile beraber 150 Kr. Satış yeri PİFU PAZARİ Sultanhamam tamii Kemeraltı, Mazhar Öngör - Bursa: Uzunçargı saatçi Nureddin « Ankara; Tütüncü Ali Tümen, Taşhan . Zonguldak; Saatçi Osman Gur- dal - Trabzon: Hakkı Atmaca, kunduracılar - Adana; Hacı Halil Yağca- mül - Şamsun: İtriyatçı Hamdi Tamtürk - Eskişehir: Şifa Eczanesi.