Pat HABER — ZAksam postan — iyala mihracesi Ganj kenarında yakıldı Cesedin külleri, varan Ineli Seyahat ederken Transatlanlik kiralayan adamlar Bu'undukları yahancı mem'e- kette Ganj suyile yıkanabıl- mek uğrunda Hindistandan damacanalarla su getlirimek mihraceler ıçin şten bile değildir ! z ÜYÜKLERDEN büyük, kudret> lilerden daha kudretli.. Bir memleketten bi diğer memleketo giderken beraber götürdüğü adam- lar için bir trasatlantiğin yarısını, yabancı memleketlerin şehirlerinde Ooturduğu vakit koca bir otelin tama- mını; yurdunun mukaddes toprak- ları üzerinde ibadet edebilmek için oturduğu otelin bahçolerine yahut taraçalarına tâ Hindistandan gotir- diği toprağı sorper; Ganj suyunda yıkanabileyim diye — Hindistandan binlerce damacana su getiren bir a- dam.. Avrupa krallarından, Ameri- kanın büyük sanayi tacidarlarından daha zengin birisi.. Senelik iradı 20 da, eararlı bir âlem içerisinde, ölen Patiyala mibracesidir.. Mihracenin ölümünü haber verir- ken, onun hayatından kısaca bahset- tiğimizi okuyucular elbette hatırlar lar. Bu adam, arkasında nedimler, pa- pazlar, kâtüpler ve yaverlerden İba ret koca bir ordu bıraktı. Hareminde bine yakın kadın bu ölüye ağlıyor. Mobilyaları altından veya fildişin- den geniş salonlü dalreler, mahir u&- taların elinden çıkan mermer &kray- lar. zümrüt, elmas, yakut yığınlarile dolu sayısız hazineler eski Rahiple rinden ayrıldı; dişleri altinlarla sü6- lenmiş sürü sürü filler bundan sonra mihracenin haşmetli alaylarında bu- tır. Artık bu saraylârda öaDEnE SYAf miyecek, rek- sahane ziyafetler veril kaselerin kıvrak vücutlarının gölge- $i mermer sütunlarda aksetmiyecek: tir. Mukades Ganjın kenarlarında gül ağaçlarından yapılan bir odun yığını üzerinde, mihracenin vücudu gıı-ce: gün yakıldı. Ve küller/Ganlın! çern sinde binbir çeşit hayvan luı,ınnş; sularına atıldı... Bunlar n_nısııı; : mihraceyle yakılan kıymetli b ]) S na yakın incilçrin siyah bakiyelel de vardı. Esrarlı Hindistan bi Bazı kelimeler vardır, telâfi “h" esrarlı bir kudreti. ınluılfnl)";:d"_ sihri ifado eder. Mihrace Ve yaye tan kelimelerini bııdheılmeler nda saymak Jâzımdır. d ğ Bu:eny Hindistan bize uzak :ı:ıl:_ maz, fakat bu memlekette hâl ı;ı diyarların insanı büyüleyen rımı" Yar. Hindistan deyince halırlı 'E_ı bizim moemleketin ışıklarına benw. miyen ışıklar, kıymetli taşları rıltisr, ağır ipekli kumaşların.. *o3 mir şallarının hışırtısı, zengin * ığ" Yarın: başları üzerlerinde ağif L sallanan devokouşu tüyünden ’kııın zeler, mabudların önlerinde ıîi“ın aa binbir çeşit kokulu nebatla! AA AŞ kan ağır duman, fakirlerin; t lerin, yılanlarla oynayan nısı::ı Di yaşadığı köyler geliyor. Bu â T İlme ile bütün bu harikalı ngıım— ralar, hir sinema şeridi gibi BgÖZ! mizin önüne seriliyor. -. - Kdti Rütün bunlar çok dımı'ııılı.r., B Kat burada yalnız azamet Ve ihtişi hüküm sürmez; insanların ı;ıı',l:;: zu, gerseri gezen haX yolların tozu, Kidc Yo dilenci: larınm yaraları, 000! lerin 1#reneliği de lerden fazladır. — - İçerisinde ışık gÖrNM baska memleket eden bir sükü KDLN 1 G Ş VU l L G DA K Müslüman prenslerin tndaki kapalı tahtarevanlar içerisinde lirler. Va ıy iş ormanlardan ü B hirlerin sokak CA D u::. remir dolaşır, İtriyat aatan dükkânlardan çıkan güzel, fakat tahammül edile- mez kadar ağır kokuya sefil imsan- ların ter kokusu kârışır. İrkları, İlsanları, dinleri, âdetlo ri başka başka üç yüz milyon insan, yeryüzünün belki en zengin fakat en saki toprakları üzerinde — yanyana vaşar. Bu toprak © kadar rfk_lı.llr ki fosar nefer alirken kan ve ölüm kö- kusu duyar. Mihraceler k'm'erd r? a ce, Hindin , edebi. İlsanında bu)h'ılj)ır"ı:ml manasına gelir, Filhaki- ka mihraceler ,eski, pek eski zaman- larda, daha Avrupalılar bu memie- elmeden evvel yurtlarına sa- :Ieışolıffl:i:îdırlnrdı. İngilizler Hin- distana yerleşirken möetmlekette ha- kikaten kuvrot've kudrot sahibi o- lan bu İnsanlardan pek çok istifa de edebileceklerini anladıkları için bunların mevcudiyetlerine dokunma d”l”l:;ıdııı:m imparatorluğunda Ra- eaların orta zamanlardaki derebey- leri kadar bile | nüfüzları yoktur. | Bunlar imparatorluğun Kanunlarını tathik eden müttefiklerden — başka bir şey değildir. Hürriyetleri yalnız di !ıı...yyvn ya' loturur, ÜüC ,muamolo edilir, yüksek karıları, resmi merasimlere fil sr. / iştirak — odebi- istedikleri gibi yaşamak, tahsil ettik den hisselerine — düşeni 1 bi sarfedebilmekten iİ- barettir. Harici işlerde de, dahili iş- lerde de merkezin muvafakati olma- dan hiçbir şey — yapamazlar. Buna mukabil kendilerine prensler — gibi ünvyanlar bahşedilir. Maiyetlerinde bir — sürü memüur kullanınanlarma müsaade v- lunur, , Saraylarında sürü sü uşaklar, hizmetçiler, muzikacılar, — rahipler vardır. Mihracelerin vekilleri bile o- lur. Bütün bunlar, bu adamlara, bü- yük bir kudret ve nüfuzları varmış vehmini verir. Bu vohim İngilizlere karşı hisleri ne olursa olgun onları oyalamağa KAi golir. Eski — İngilir umuüm! valilerinden Sir Jorj Straçey bu asrın başlangıcında - tabettirdiği eserinde mihracelerden şu ifado ile bahsediyordu: “Eğer bu adamlar İn- giltereye sadık kalryorlarsa bu bizi sevdiklerinden değil, bizim kendile- rinden daha kuvvetli olduğumuzu anladıklarındandır... Bu Ifado haki- kattir. Fakat mihracelerin bilhassa umumi harp sıralarında İngiltereye candan yardım ettikleri de doğru. dür, Mecust prensler müslüman prensler Hindistan imparatorluğunda 560 Bi ğ «lara girdikleri tarihlerde mihraceler terazintn bir kefesine.| ', kefesine tebaaları tara fından altın konur, — Sir a öi Bi SöREnZ mihraceyle yakılan ve kıymetleri milyona erin bakiyelerile birlikte nehre âtild Mihracelerin sırları ve ihti Kapurtala mihracesinin kızı Sahiba prons vardır. Bunlardan 120 taneşi her gittikleri yerde top atılarak se- lâmlanmak hakkına - maliktirler. Bütün prensler mihrace ünvanile a- nılmazlar. Mihraceden daha büyük Unvanlar da vardır.Haydarabat pren Bİ Nizam, Üdaipur prenst Mahara- na anını taşır, Müslüman prens- Jerin ünvanı da Navabdır. — Mecusi nin celerine Maharane, müslüman prenslerin zevcolerine de Begüm ismi verilir. Daha küçük de rocell şekillere Zamındar, Yayen- der, Takır derler. Hindli aşillerin servetlerinin pek &3 olmasına mukabil büyük mihracd- Jerin parası hesap edilemiyecek ka- dar çokturu. Yüzlercö senedenberi harp ganimetlerinden ve v den birikerek derin —mağ saklanan vo zehirli yılanların bekçi- altında muhafaza edilen bu bü- " YÜK Börektlsi” BTİRALAK KİY Mti taş- lardan teşekkül eder. Prongler eksoriya bu paraların ü- zerine biraz daha eklerler; bu para- ları sarfettikleri çok nadirdir. Ya- bancıların bile birkaç yüz frank mu- kabilinde hizmetçi ve uşak Dulabil- dikleri bu memlekette — prenslerin debdebe ve ihtişamı çok pura sarfe- dilmeden temfn edilir. Bundan baş- ka ekseriya mihracelörin şgahsl ge- lirleri de vardır: Topraklaârını İşle- tirler, yahut kiraya verirler. Bazan sörvetlerinin ufak bir parçasile es- ham ve tahvilât da alırlar. Mihrace- lerin varidatlarına tebealarının ver- dikleri hediyeleri do ilâye etmelidir. Muayyen yaşlara girdikleri tarihler- de mihraceler terazinin bir kefesine olurur. Diğer kefesine tebeaları ta- rafından altın konur. Bu. hediyoyo mihracenin ağırlığını buluncaya ka- dar devam edilir. Bazan bn suretle terazlde toplanan para fakirlero da- gıtılır, fakat akaeriyetle mihracenin hazinesine girer. Avrupayı ziyarete gelen bazı bü- yük mihracelorin bütün servetlerini saundıklar içerisinde beraber getir: diklerine vo bunların muhafazası İ« çin yüzlerco poltş hafiyasi — |kullan- dıklarına dair rivayetler yardır. Hal | hpki mibhraceler bütün seryetlerini boraber taşımazlar; bununla berg - bor, soyahatlerinde bulundurdukları | mücevherlerin kıymeti az bir şey de- gildir. Meselâ Patiyala mibracesinin Pariso geldiği yakit boynuna taktığı 15 dizi incinin kıymeti paha biçile- miyecek kadar yükgektir. Fakat şu- na'da emin>olmak Jâzımdır ki mih- racenin beraber getirdiği bütün, mü cevberlerin yüz misli do Hindistan- daki sarayındadır. Bir PFratsiz | müuharriri, Gekvar mihraceliği içerisinde gezerken Ba. | rodada mihracenin oturduğu Lakml'| Vilin” sarayımın üvlüsunda, som nİ- | tından dökülmüs, üç tane top gör- Müstür, Bu toplardan — yalnız birisi o zamanki Fransız — parasile yarım milvar frank edormiş.. Fransız muharririnin bu manpzara karsısında saşırdığını gören mihra- | cenin yaveri: — Daha başka toplarırmız da var. dır, demiştir, fakat İngiltere bükü- meti muhafaza etmemize müsaade tanda m'lvarlar vardır Fransız muharriri, sonra, Dolhi- ye gitmiş ve o vakit İngilterede kral najbi olarak bulunan Lord İrvenin (Devamı 15 incide) | İLES . ae Hai — ö (e Kan bankası Bu bankalardan istenilen evsafta kan temini kabildir Amerikâadaki yeni bir keşif kan nakli igini fevkalâde kolaylaştırmış. tır. Artık âni bir ihtiyaç halinde kan vermeye talip olan kimseler arasında üzun boylu kan tahlilleri yaparak ih- tiyaca en uygun olan kanı seçmek için vakit kaybetmeye lüzum kalmamış o. luyor, Şimdi “kan bankası,, denilen birtakım müesseselerde her — cinsten kan, gişelere konarak buz dolapların. da uzun müddet muhafaza edilebili- yor ve böylelikle herhangi bir ihtiyac halinde bu hazır (konserve) kanlar - dan derhal istifade ediliyor. Meselâ mühim bir ameliyatatn on beş, yirmi gün evvel, ameliyat olacak kimseden ihtiyaten bir miktar kan a. larak saklanıyor, ameliyat sırasında, ihtiyaç olursa bu kan tekrar hastaya zerkediliyor, Sıhhati yerinde olan bir hâmile kadm doğumdan 'bir iki hafta evvel bünyesine göre 20 — santimetre mikâbmmdan 120 santimetre mikâbına kadar kan verebilir. Bu, doğum ecsna. sında kendisine Jâzım - olmazsa, ona ihtiyacı olan başka 'bir kadına sarfe- dilebilir. Bir hasta ihtiyaç halinde “Kan bankası,, ndan kan istikraz e- debilir. ve bunu bilâhare yine ayner öder. Lekeli hümma gibi bazı sar, hastalıklarda bu hastalıkları geçirip de nekahet devresine girmiş olanların kanı ona yeni tutulmuş olanlara deva teşkil etmektedir. Kan alındığı vakit pıhtılaşmasına mâni olmak üzere ona bazı kimyevi maddeler katılmakta ve bir şişenin i. çine konarak “Kan bankaları” denilen buz dolaplarında ve muayyen bir de- recei hararette saklanmaktadır. Her gişenin üzerinde içindeki kanım evsa- fımı gösteren bir etiket asılıdır. Öyle ki, bir dakika içinde bu bankalardan istenilen evsafta ve hususiyette kan temini kabildir. Kalp makinesi Kalp sektesinden muztarip olan bir hastanın doğrudan doğruya kalbine batırılan gayet hafif eloktrik cereya- niyle doldurulmuş bir altın iğne ame. liyat masasında ve sektei kalp vaka. larında birçok mucizeler meydana ge- tiren yeni bir tıb keşfidir. Kalbi on bir dakika gibi uzun bir müddet dur- muş olan insanlar bile bu âlet Baye . sinde diriltilmiştir. Bu âletin küşlfi doktor Albert Heyman sektel kalpten ölenlerin dörtte birini bu âlet saye - sinde kurtarmaya muvaffak olmakta« dır. Yeni bir kan durdurucu Öyle bir elektrik makinesi icad edil- tMiştir ki, ameliyaf esnasında istenilen uzyun damarlarını bağlamakta, ora . dan kan akmasına mâni olmaktadır. Bu âlet bilhassa kanser ameliyatında pek işe yaramaktadır. Ayni zamanda bu sayede şimdiye kadar hiçbir ope. ratörün yapılmasına imkân görmediği gayet nazik beyin” ameliyatları da muvaffakıyetle — başarılabilmektedir. Bu âletin en-fazla işe yaradığı bir sa- hada emofliyaklara, yanl' kanmdaki jelâtin noksanı dolayısiyle bir yeri kesildiği vakit kanı durmıyanlara ya- pılan ameliyatlardır. Böyle kimselere şimdi emorarji tehlikesi başgösterme. dem kolayca ameliyat 'yapmak kabil olmaktadır. Ailesinden yedi tanesinin emofiliden öldüğü bir emofilyakm bu nsulle dişi hiç kan zıyaına meydan verilmeden çıkarılmıştır. Depo edilen ana sütü Amerikanm birçok büyük hastane- lerinde gimdi ana sütünü saklamak için keşfedilen yeni bir usulden isti - fado olunuyor. “Ana sütü,, denilen bu insan sütü sterilize kaplara almr- 'yor, oradan madeni kaplara konularak sıfırdan aşağı 109 derece fahranhayt ta dondurularak tamam bir sene mu. hafaza edilebiliyor. Onu tekrar kul . lantmak için sadece eritmek kâfidir., Yağ, vratelin ve karbohidrat muhtevi. ya! “iyyen değişmeden süt bu sa- yede bir gene saklanmış oluyor.