Ameliyat odasının havasındaki mikroplar a Oporatörler ameliyat odasındaki havanın, yaranm mikrop kapmasına saik olan âmillerden biri olduğunu iyi bilirler. Esas ameliyat sahası ve &lâ- tı ne dereceye kadar mikroplardan teerid edilmiş olursa olsun bir saat gibi kısa bir zaman zarfında o sahaya havadan en aşağı 50.000 mikrop ya- ğar, Ameliyat odasının havasını ste- yilize etmek için iki yeni usul keşfe, dilmiş bulunuyor. Bunlardan biri hu. susi bir boyadır. Yüzde dürt klorini ihtiva eden bu boya ile boyanan ta. van ve duvarlara konan mikroplar hemen ölmektedirler, İkinci usul de amleliyat masasınm üzerine ültra vi- yöle şuar neşreden birtakım ampuller takılmasıdır. Bu ampullerden intişar eden gua en kuvvetli mikropları bile 80 saniyede öldürmektedir, Bu ikl u- sulün mezciyle yapılan ameliyatlarda yaranın mikrop kapması haline hiç tesadüf edilmemiştir. Bu şerait altın- dâ yapılan ameliyatlarm yaraları ga- yet çabuk iyileşmekte ve hastaya çok 8Z 1stırap vermektedir. DAYĞ ni Vöi TI ga gaARERARaoyerssİNNR gça M z gÜT gea aa gea FN ggee eeeT M yara İ ae gee y Bü işe fena halde İçerliyen Kulkov yerine çıktı.. Yüzünü duvar tarafına dönerek uzandı. Gecesini çok fena ge- çirdi. Bütün gece hiç gözlerini kırp- madı./ Bu gözlüklü “moruk,, tan nasıl intikam alacağını düşündü, durdu. Tay yareci oğlu tabi? onu karşılamaya ge- lecekti.. O zaman oğluna dönecek ve: “Bu morük senin benim oğlum olduğu- na inanmıyor.., diyecekti. Evet hem de *“moruk,, tabirini kullanacaktı.. Tren Moskovaya sabahleyin vardı. Kulkov büyük bir heyecanla istasyona göz attı. Fakat oğlunu andırır kimseyi göremedi.. Bavulunu eline almak üzere n YÜü ee Bakırköy - Gölge . 8 ğ Gençsiniz, boyunuz ortadır. Vücut. ça topluca sayılırsmız ve daha da top- lu olmağa istidadınız vardır. Pek genç olmamanıza rağmen sizde daha yaşlı bir insan hal ve vaziyeti görü- yorum., Doğrusu buna merak ettim. Sıhhi vaziyetinizin mi, yoksa muhiti. nizin mi bunda tesiri vardır? Bunu bildirmenizi rica ederim. Cevabınız- dan sonra size düşündüklerimi yaza . cağım, —Tİ16 Züret Bahar. No. 9 - Hoyel: Dolgun vücutlu, arta boylusunuz. Daha fazla şişmanlamağa gayret ve dikkat et. melisiniz. Haddızatında sinirleriniz faal. dir. Hareketlerinizde cümleiasabiyenizin tesiri büyüktür, Bir şeye bağlanmanız içia onun faydası değiğ boşunuza gitmesi ü geri dönerken iki kuvvetli kol boynuna dolandı.. İhtiyar, gözleri yaşararak: — Petruşa, evlâdım, sen misin, diye haykırdı.. Uzun boylu, geniş omuzlu tayyareci: — Nasılsın boba? diye sordu., yi misin?. Bak Vasya da seni kargılamağa geldi.. * Bü sırada, Tayyareciye benziyen, ondan daha yakışıklı olân bu ikinci de- Hikanir da Kulkova yaklaştı. Onu ku- caklayarak: : — Hoş geldin baba, dedi: » * 'Tren Kluralı bir hayli olduğu Halde, kompartımandaki yolcuların — hiçbirisi ( Gan ensk vehadi gir DA ah BT iaer Hny vi * Ğ A zımdıf. Başkalarından farklı — bareket ve karar tarzlarınız vardır. Faaliyetinizi müs- bet bir şekilde idare etmezseniz, hareket ihtiyae ve kuvvetiniz, faydasız eser ve ne- ticeler verebilir. Zekânır işlektir, onu iyi kullanmanızda da şayamı tavsiyedir. —- Taksim 16 - Dalga: Gençsiniz bünyece orlasınız. Böyunuz da ortadır. Hassas ve — zekisiniz. İyi bir kalbiniz vardır. Zekâmızdan daha farzla is. tifade için dikaktiyizi biras daha kuvvet. 'Jendirmelisiniz. Amell işlere de kabiliye. tiniz daha çok artabilir. Ruban sakin ol. mak temayülünüzü de beğendim. Bununla beraber harici tesirler karşısında bu sü. künetinizi de kaybeltiğiniz de vakidir, fa. kat iradenjze hökim olarak asıl temayülü. nürü teborüz etlirmeniz mhümkün ve Şaya- nt tavsiyedir. Karerlar?nızda gelip geçici. Tiğe pek taraftar olmayınız. Bir işi yapma. dan önce, nasıl yapacağınırı ofraflıca dü. şünmenirz de şayanı taysiyedir. Faalsiniz ve bunu daha müsbet sahalarda kullanma. Tsınız. inmemiş, bu manzarayı seyrediyordu.. Gözlüklü ihtiyarın yüzü daha asık bir hal almıştı.. Kulkov, gece düşündüğü cümleyi söylemek istedi.. Fakat o da farkına varmadan ağzından şu kelime- ler döküldü: — Vatandaş, oğlumla tanışmaz mr- sınız?. Petruşa, bu vatandaş, tayyare- ler hakkında mühim bir keşifte bulun. muş., Seninle konuşmak istiyor.. Ken- disile evkle mi olur, kahvede mi olur, nerde istersen görüş! ,f — Rusçadan Çeviren: *” FERAH FERRUH U 154 MARRIZ DO TONFADUR - MARKIZ'DO POMNPADUR 155 — —ai Kral onun yanımdan geçerken, yüksek biraz dikkat edince, hakikaten odasm muhatabmnın sakin sesi altırkla korkunç ettirdiği veçhile, sizi gelip baberdar et- * gesle göyle demişti: ne $ da bulunduğunu anladı. bir istihza vardı. : memekten başka bir kabahatim yok.. — Yaralı mısınız, mösyö? Bunun üzerine içeriye girdi, kapıyı — Heyhat! Hayır, monsenyör, dedi, Mösyö Jak, bir tek kelime söyleme- Dö Berni de şu cevabı vermişti . tekrar kapadı ve sırtını kendişine doğ- hiçbir maseretim yok!.. den, mantosunu bırakmış olduğu - bir — Evet, Sir, sol kolum bir kaza ne- Tu çevirmiş olduğu halde koltukta otu- — 'Nasıl yok, canım!., Yaralısınız.. koltuğa yürüdü ve bu mantoyu alarak ticesinde biraz burkuldu. * ran adama doğru yürüyerek, neşeli bir Bu kâği bir sebeptir!. ü ona sarıldı. — Şi halde istirahat etmeniz lâzım. tavırla ona şöyle dedi: Berni sevinçle: * Berni titriyerek bağırdı: — Şir, majestelerinin yanında bulun- mak, iyileşmem için en mükemmel bir istirahattir. ; Kral bu mübalâgalı meddahma gü- lümsemiş ve dö Berniyi bir pencere aralığına sürüklemişti.. On beşinci Lui, Berniyi terkettiği zaman en yüksek mevkili asilzadeler bile genç erkeğe yoklaşarak kolu hak- kında malümat almayı kendilerine bir vazife bildiler. Bazıları, kurnaz bir şe- kilde, bu esrarengiz burkuluşun sebe- bini öğrenmeğe çalıştılar. Fakat Berni Lepsine kaşamak sevaplar verdi' ve gruplardan gruplara dolaşarak herkes- ten komplimanlar, bazılarından da göz kırpmalar aldı; herkes ona hayran kal- dı ve birdenbire, onda ,0 zamana kadat göremediği bir sürü meziyet keşfetme- e boçladı!. Berni parlak bir yol üze- rinde bulunuyordu!. $ Saat ona doğru on beşinci Luj dai- resine çekildi ve kendisini odacısı Lö- bele teslim etti. Berni ise, büyük bir sevinç ve neşe içinde, kralın emrile kendisine tahsis edilmiş olan odasına çıkmağa başladı, Berni kendi kendine şöyle diyordu: — Öyle zannediyorum ki. * ğidip.. mösyö Jakı görmediğime hakikten iyi ettim! Yaşasın kral!, Bilhassa bana vaadettiği şeyleri yerine getirirse.. Ca- nım! Ne diye bunları yerine getirme- sin? Berni, böyle mırıldanarak, odasının #nüne geldi. Kapıyı açtı ve şöminenin bir köşesinde yerleşmiş bulunan bit adâm gördü.. . Evvelâ yanıldığını zannetti - fakat #L Ğİ Di ra d e ae — Sizi odamda kabul etmekle bahti- yarım, mösyö, yalnız kiminle şere- fiyap olduğumu.. Sön kelimeler Berninin - gırtlağında boğuldu. Meçhul adam, dönmüştü, ayağa kal- kıyordu ve bu meçhul adamın şahem- da, Berni.. Mösyö Jakı.. Korkunç şefi. Kudretli hakimi tanıdı!. — Mösyö.. diye kekeledi.. Monsen- yörl. Birdenbire sarararak, dizini büktü. Mösyö Jak dö, sakin bir sesle şöy- le dedi; — Sakinleşin!. Ayağa kalkın.. Ve bana bakın.. Neden korküyorsunuz? Buraya girdiğimi gördüler mi zannedi« yorsunuz?. Endişeye lürum yok.. — Ahi! Monsenyör!. — Ne oluyor?. Yoksa vicdanınızda* bir kabahat mi var?. Eğer öyleyse bu- nu bana ifşa edin, oğlum. Pekâlâ bili- yorsunuz ki, bizim mezhebimiz riyakâr ve hainler için gayet zalim olmakla be- raber, itirafatta bulunanları da affeder, Binaenöleyh hiç çekinmeden anlatın.. Sizi Kinliyorum.. Bu sözler üzerine, mösyö Jak, tek- rar koltuğuna çöktü. Berni dehşet içindeydi.. Fakat kararını derhal vermişti. Bu- nun için'metin bir sesle şöyle dedi: — Monsenyör, filhakika büyük bir hata işledim. Geceki hadiseler hakkın- da sizi haberdar etmekte geciktim.. Mösyö Jak, eyni sakin tevrile cevap verdi: — Bu o kadar büyük bir kabahat de- il ve esasen mazeretiniz de var.. Berni ürperdi. Ona öyle geldi kt — Doğru, monsenyör, dedi, bunu dü- şünmiyordum.. — Yarayı mt, sebebi mi düşünmiyor- dunuz?. Sizi gövalye mi yaraladı? — Kılıç darbesi mi? — Hayır: Üzerime ateş etti. — Tabanca yarası. Şu halde oğlum, Htüzerimde, tabanca yaraları için mükem mel bir ilâç var.. Bırakın sargılarınızı olabilirsiniz.. Çehresi dehşet altında sararan Berni kekeledi: — Monsenyör., İmkânı yok.. Buna.. Müsaade edemem.. Çok mahcubum.. — Ama yaptınır, hal.. Bırakın teda- vi edeyim, diyorum.. Mösyö Jak bu sözlerle beraber, ce- binden çıkardığı küçük bir şişeyi açtı ve Berninin sargılı kolunu tuttu. Berni iki adım gerileyerek dizleri üzerine yere yıkıldı, ve başımı eğerek: — Monsenyör, dedi, bana ne ister- seniz yapın: Yalan söyledim! Yaralı değilimt. Mösyö Jak biran sustuktan sonra: — Şu halde mesele ehemmiyet kesh- ediyor, dedi. Bir yalan!, Madunum ma- fevke ve bilhassa şefe yalan söylemesi- ni ne süretle cezalandırdığımızı biliyor sunuz!. Affa nail olmak ümidini, ancak ruhunuzu bütün çıplaklığile ortaya koy- makla besleyebilirsiniz. Eğer fena bir cazibeye kapılmışsanız, eğer ihtiras ib- Tisi size fena nasihatlar fssıldamışsa, bunları bana söyleyin.. Belki o zaman bir şey yapabilirim. Berni ayağa kalkarak: — Monsenyör, dedi, warifemin icap — Ne yapıyorsunuz, mönsenyör?. Bunun üzerine mösyö Jak, ona doğ- du döndü. 'Tanınmayacak bir haldeydi. Gözlerin de yıvılcımlar parlıyordu. Çehresinde tasvir edilemez bir haşmet vardı. — Ne mi yapıyorum? diye bağıridı.. Ağıla girmek istemiyen şaşkın keçiyi terkediyorum. Hiyanet ve yalân hava- sının estiği bu odadan kaçıyorum!. İm- zalamış olduğunuz kâğıdı hatırlayın! Kralın menlaatlerine mukabil mez- hebin menfaatlerine hizmet edeceğini- ze söz verdiğinizi hatırlayın! Yarm, bu akşam, hatta birkaç dakika sonra bu kâğıt on beşinci Luinin elinde buluna- caktır. Biraz cvvel siz onun gözdesiy- diniz. İstikbali parlak gördüğünüz, en büyük hulyalara kapıldığınız bu akşa- man üst tarafını Bastiy de geçireceksi- niz.. Ve orada, bize yine hiyanet etme- nin yollarını arayabilirsiniz. Yalnız bu düşünceniz bütün hayatınız müddetin- ce devam edebilir!.. Berni: — Merhamet, mönsenyör! diye İnle- di. Siz cidden korkunçsunuz. Nedamet getiriyorum! Ahi Merhamet edin!: Mösyö Jak devam etti: — Demek kendi kendinize şöyle de- diniz: “Şefime bilmesi kendisine faydalt olacak şeyler hakkında malümat vermi- yeceğim, Ahlâksız kralın, hicap dolu ihtiraslarına hizmet edeceğim! Ve böyle ce, servet ve samana dahâ çabuk kavu- şacağım!.,, Çılgın! Halbuki, her şeyi vaktinde bildiğimi ve öğrendiğimi size delillerle birçok defalar isbat ettim!, Berni çılgın bir-sesle bağırdız