Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
k 10 NİSAN — 1938 Tıpkı LA TATARR C R HABER — Aksam hostam ——7——H———— : roman Kahve rengi elbiseli adam kimdir ? Geçenlerde mensup olduğu şirket mMmerkezinde bir tehdide ve bir soygun tecavüzüna uğrıyan bayan Emine, De. mirbaş hâdisesi henüz unutulmadı. O gündenberi bütün şiddetli takiplere rağmen mütecasir henüz yakalanama- mıştır. Fakat bu günden sorira kolayca ya- kalanması için ele birçok ip uçları geçmiştir. 1 — Bulgar çarşısı civarındaki a- partimanı, Bay Ali Demirbaşın (Bîr yankesicinin acık mektubu) başlığı ile verdiği cevabın - delâletiyle buluün- muştur. 9 — Muharririmize mektup gönde- ren Bayan (R. F.) bu adamın kim ol. duğunu muharririmize uzun uzadıya anlatmıştır. 3 — Bay Kadir oğlu da bu adamı tarımakta ve aramaktadir. Bütün in- kârlarına rağmen muharririmiz bunu keşfetmiştir. Soh vaziyet şudur: meçhul adamın Bulgar çarşısı civarmdaki evine gi - dildiği zaman apartıman kaprecısından şu cevab almmıştır: — Bay Ferhad Ören geçen salı gü- nü sabah erkenden apartımanı terke- dip gitmiştir. Nereye gittiğini söyle. medi! Hesab edilince görülür ki, Bay Fer- | had Ören admı taşıyan bu adam ya- zihane hâdisesinin olduğu akşamın sabahında ihtiyaten sıvışmıştır. Bu a. damm hakiki adı Ferhad Ören değil- dir! “ Şimdi muharririmizi dinliyelim: — Bayan (R. F) nin apartımanma girdiğim vakit tuhaf |değil mi, bay tanıtıp hiddetini yeni baştan şahlan. dırmayı münasip bulmadım. Yalnız mim koydum ki, bu bayanmım bana ve- receği malümatmn bir değeri olacaktır. Ve Bay Kadir oğlu bu kibar bayanı ya eskiden tanıyordu, ya gazetede çı- kan mektubundan, istidlâl yoluyla öğ. renebilmisti. Fakat eskiden tanıması ihtimali daha kuvvetliydi, çünkü ba- yanla vedar biribirini yakmndan tanı. yanların gayriresmiliği ile cereyan et- ti. Muhterem bayan, dedim. Ben, m_ek_— tup yazdığınız ve bu saatte be_kledığı. nizi telefon ettiğiniz gazeteciyim. Bu- radan çıkan bay Kadir oğlu değil mi" Gazetecilere bir şey söylememeniz! MİSLE İAİŞİK' USTURİAP UAD Viyanaya gitmişti. Evde her i ğu halde. Fakat onun, b a l görüşebileceğinden ileri geliyordu. inin açık geleceği ihtimalini ak- edim, ona bunun imkânsızlığı- dirale serbestçe, istediği gibi Suadın, Viyana dönüşü, gözlerini lma bile getirmiyordu. Doktor N nı kati bir şekilde anlatmıştı. Onca Suadnt görmesi anca olabilirdi. Görerek dönmüş büu yoktu. rica etmiş olacaktır, — Evet, doğrudur. İyi tahmin et. mişsiniz. Fakat ben zaten onun Ssöy- lenmesini istemediği şeyleri bilmiyo. rüm. Yalnız tahmin edebilirim. Rica ettiği ve söz verdiğim için de bu tah- minimi size söylemiyeceğim. — Demek yalnız o kahverengi el- biseli adamın kim olduğunu söyliye. ceksiniz. — Önu da bir şartla söyliyeceğim. — Şartınız kabule şayansa. — BSöylediklerimi harfiharfine yaz mak gşartiyle. — Böyle bir şartı her gazeteci se, | — vinçle kabul ederse de bazı noktalar vardır ki... — Anladım. Pürüzlü bir şey söyler- sem, siz de harfiharfine yazarsanız ortaya bir matbuat davası çıkar? — Değil mi ya? Parlak bir gazete. cilik yapalım derken... — Hiç merak etmeyiniz. Bu adam ne sizi, ne hiçbir gazeteyi dava ede- mez. Çünkü —izinin ve — kıratının meydana çıkmasını istemez, Sonra bu adam bizim tebaadan değildir. — Ecnebi midir? Güzel türkçe ko. nuştiyor. — Ecnebi de değildir. Sadece, ce - binde üc tane başka başka pasaportu vardır. İtalyan, Yugoslav ve Mısır pasaportları. İki tane de Türkiye nü. fus tezkeresi! — Beni hayrete düşürüyorsunuz. — Ace'e etmeyiniz, sonra daha çok hayret edeceksiniz. Bu adamın üç pa- saportu, fakat beş adı vardır. — Üç pasaort! Beş ad! - Evet: Belgrad damgalısında Bekir Süleyma- noviç, yazılıdır. Misır pasaportunda | da Nureddin Bey Elmuattardır. — Bunları nasıl alabilmiş? — Vermemişler ki alsın. — Sahte mi bunlar? —— Elbette! ÖOnun taklid edemiyece. ği bir şey yoktur. Yalnız bir şeyi tak- lid edemez: kendisini! — Türkiye nüfus tezkereleri de mi sahtedir? — Bir tanesi sahtedir. — Hangisi o sahte olan? — Bulgar çarşısında oturduğu va- kit kullandığı Ferhad Ören sahtedir. — Asıl kendi ismi nedir? k bir mucize neticesinde kabil Munsaydı da artık ehenimiyeti peş- Devamı 11 incide VE FACİA. ROMANI kes memnundu. Nimet sevinci doktor Ne- met bu'üçüncü günün akşamı- ——— — Yazan: Hasan Ras'm Us Gökte —— —RjT — —e İ insa vağıyor ! Rusyada paraşütle atlamayı bilen Rusyada bugün paraşütle atlamayı bilen 15 milyon insan var. Bunlardan on milyonu mahir paraşlitçüdür, beş milyonu bu işi öğrenmek Üzere olan. lardır. Kanun, on iki yaşından aşağı olan çocukların paraşütle yere inmesine İ- zin vermez, Fakat miniminilere tahsis edilen birçok parklarda ve bahçelerde beş yaşındaki çocuklar, hüsüsi yapıl- mış atlama kulelerinin üstünden ve küçük irtifalardan paraşütle iniyor - 'lar. Çocuklâra evvelden âtıilmış para. şütler bağlanıyor. Bu yaâvaş$ yavaş ye“ re iniş yavruların çok hoşuna gidiyor, Rusya içersinde 4000 paraşüt küle. si vardır. Bunların yükseklikleri 40 metre ile seksen metre arasında de- gişir. Büyükler için yapılmış olan bu kulelere her parasüt altından ufak bir çubukla raptedilmiştir. Atlamak İisti. yen çubuğu eliyle tutmak ve kendini boşluğa fırlatmak kâfidir. 14 yaşından iitbaren herkes ilk in- me imtihanını verebilir. Bu imtihanı veren B sınıfıma geçer. Bügün Rus mekteplerinde B sınıfından diplomalı 9 milyon talebe vardır, Bu diplomayı alanlar ipek bir para- şüte malik olmak hakkını kazanırlar. Bu paraşütle beraber bir de kırmızı 15 milyon insan var Stalinin & yaşındaki kızı bile , 4!" ğ " ü SD L 4 Paraşütcü Nina Kemneva 1931 Le - paraşütle 3000 metreden- atlıyarak o vakit için erkekler arasmda dahi çok ehemmiyetli telâkki edilen bir rekor tesis etmişti. Vakıâ bugüne kadar bu rekoru erkekler geride bıraktılar. Fa- kat kadınlar arasında hâlâ kırılama. mıştır, Diğer resimler de bir hava bay- rammda gökten yağan insanları, bir paraşüt kulesi görülmektedir. e e e e e mahfaza alırlar ki, bunun Üüzerine İi- simlerini kazdırırlar, Bu ipek paraşüt. ler, orduda kullanılan modele yakın, çok hafif ve çok sağlamdırlar, B sınıfının talebesi, halkı havacılı- ğa teşvik işine de yarar, Beş yüz veya bin talebe muhtelif tezahürat yapar. HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 43 lar. Bazan iki yüz yahut üç yüz para- Ka İYABANCI (DİLLERE Lütfiye: — Ya? İNAKLİ lemediğini bildikleri için - biribirlerine bakıştılar, atlama kulesinden paraşütle inmeğe bayılıyor V. n N D Ve gşütçü birdenbire atılır. Bu teşvik te. zahürleri sayesinde son üç sene içer- sinde Rusyadaki paraşütçülerin sayısı üç misline çıkmıştır. | Mektebe gidecek çağa gelmiş bir ço- cuk, insanm paraşütsüz olarak yaşi- yabileceğini düşünemez bile. Rivayete göre Stalinin kızı 6 yaşındayken pa- Ö raşütle atlıyormuş. Bu küçük kıza bir gün yeryüzünde kendi yaşında para. şütle atlıyabilecek pek az çocuk bulu- nacağını söylemişler, Kız biraz düşün. müş, sonra: af K — Onlara çok acıyorum, demiş, de- mek ki tayyareden — düşerlerse öle - cekler! Paraşüt, memlekette hava sporları- nı yapmak, halkr havacılığa alıştır- mak için hem en iyi, hem de en ucuz vasıtadır. Çocuğun küvvetini ve cüre. tini arttırır. Yetişmiş insanlara zaru- rit olan havaya alışma kabiliyetini genç yaşında verir. Askerlik noktai . nazarından parasüt korkunç bir si «. lâhtır. Bir memleketi istilâya kalkı- şan ordu, eğer o memleket kendini pa- ' raşütle müdafaaya hazırlanmış ise, birkaç saat içersinde bütün taarruz kabiliyetini kaybeder, Herbiri beş ve- ya on kişi taşıyan yüz kadar tayyare BEr- Devamı li incide) İHAKKLI ' MAHFUZDUR — Nasıl oldu da geldin kız! - dedi, Ayni zamanda annesis — Hayırdır inşallâh - demekten kendini alamadı, Nimet durgun bir tavırla karşılık verdi: — Hem bir gece için değil... Refika Hanımın ağzı hayretle açıldı: — Merak etme anne! Şimdilik bir şey yok. Bizimki Viyana. ya gitti de bir hafta için geldim, Suad gideli üç gün olmuş, Ni nt güçlükle getirmişti. Annesine söyliyerek küşkten uzaklaştı. AY e ai Nimetin, işte bu şekilde, Suadın gidişinden üç gün s : Ta başlayan evden ayrılmaları sık sık devam edip durdu. Köşk- ten her çıkışile dönmesi arasınd i Bima herkes sinirleniyor, herkes üzülüyordu. Bununla buraber i ; iyordu. kimse çıkıp da, genç kadma bir sey söyleyem b di 'Ferşd ?e Paşî zaten görüşmüyorlar, yalnız harekeğ!e;mı takip etmekle iktifa ediyorlardı. Bun_uşıla_bgrabe; I-"aı:.ae kiîmaeî defa, karısı vasıtasiyle düşündüklerini bildirme! tenlq a miş, ondan, İrfan Paşa ailesine yakışan bir gelin olara k sın İ di ki Nimet. tedbirli ha- mastmnı istemişti. Bu istekten sonra i ! rekete başln,mşış, Nedim ayağmı kesmişti. Genç kndmnşko eâşıîı leri, kendisinde cidden üzerinde durulacak, hattâ tetki cek bir ruh değişikliği yarattı. y İçi içine' Sîğîğinîdığlğ mîlkâr surette görü!mesı_ne rağmenrşlîtğl ortıyh vurmamak için nefsine karşı büyük bırı cebir sa el Daha döğrüsu yaratılısının aksi istikamete yürümeye Calisş mıştı: Suad, Viyanaya gitmeyip de, köşkte kalm_ıg bulunsay- dr, sabrında daha uüzüun zaman devam edemiyeceği muhı.ıkkak- ti Suad'in gitme kararı, imdadmıma bir Tlızır gibi yetışerğl;: geniş bir nefes almasma fırsat vermişti. Bu sıkt ve tedbirli hareketler Nimete, artık İrfan vaşa köşkünde daha _fa:zla ka- İamıyıcağmı anlatıyor ve bundan dolayı Suüd'in iyileşerek dönmeni ihtimalini ehemmiyetli görmüyordu. Köşkün kapısından çıktığı zaman gerbestliğin bulunmaz gideceğini, birkaç gün orada ' an en az birkaç gün geçiyordu. - bir nimet olduğuna, tekrar inandı, Gerilen âsabmı, annesinin e- vinde bir müddet dinlendirecek, yeniden serbest kalmanın, Suadden ayrılmanın yollarinı arıyacaktı. İrfan Paşa köşkünde geçirdiği ilk aylarda bulduğu serbest. lik onu adetâ sarhoş etmişti. Bunun uzun zaman devami edebile. ceğini sandığı sıralarda Paşanın karısı ağzından işittiği söz- lerle kendine gelmiş, ve pek ileriye gittiğini anlıyarak birkaç ay içinde eski hürriyetine kavuşacağını umarak azıcık tedbirli bu. lunmayı doğru bulmuştu. Fakat bu.kararın hiç de kolayca tat- bik edilemiyecek bir. sey olduğunu kısa bir zamanda anladı. Bununla beraber dişini sıktı. Nimet, annesinin evine işte bu hava ile geldi. Yepyeni bir topun hiç aşınmamış yivli ramlusundan fırlamış, infilâka adım atmış bir mermi halindeydi. Kendini, bahçeden geçip de evinin kapısında bulunca tonlandı. : Annesini, bir haftadanberi görmemisti. O, Suad'in Viyana- ya gideceğini biliyor, fakat İstanbuldan ne zaman ayrılacağı. nr bilmiyordu. Kapıyı açan hizmetçiye: — Bir hafta buradayım, Sıdıkâ, - dedi. hazırla, — Nasıl oldu böyle hanımcığım ? — Oldu işte... Annem nerede? — İçerde... Lütfiye Hanım da hurada. — Ya! Nimet Refika Hanımla Lütfiyenin bulundukları odaya gir. diği zaman - Nimetin son aylar içinde eskisi gibi sık sık ge Benim yatağımı — Nasil brraktılar? — İsterlerse brrakmasmlar, Esir miyim ben. Yeter artık Annesi, Nimetin “yeter artık,, demesinden endişe!eqdi: — Niçin yeter artık? — Şu son ayı nasıl geçirdiğimi bir ben bir de Allah bilir anne, Ben böyle sıkıya tahammül edemem. Lütfiye Hanıma da dönerek ilâve etti: — Pazarlığımız böyle miydi? Lütfiye Hanrm bozuldu: — Ne yapayım ben kızım. Elimden geleni yantım. Senin için Pasalarla aramı bi'e bozmaktan çekinmedim. Pek fazla a- çılmasaydın bu neticeyle karşılaşmazdın. Refika Hanım da Lütfiyeye hak verdi: — Doöğrü söyledin Lütfiye . dedi. Azıcık evli bulunduğunu düşünmesi lâzımdı. Yine dua etsin ki Suad'in bir şeyden ha- beri yok. Ya o işitse. — Artık önun işitmesinesde ehemmiyet vermiyorüm anne, Ben bu sıkı altında yaşamam. —ALA! Çocuk müsuün sen! Sonra ben ne yaparım? Nimet daha oturmamıştı. Ânnesinin bu itirazı ile karşıla: şacağını zaten düşünmüştü : | — İtiraz edeceğini biliyordum anne . dedi. Fakat söyledikle- rimde ben bir çocukluk görmüyorum. Ciddi söylüyorum. Ar- tık kâfi... Senin için gençliğimi de feda edecek değilim... (Devamı var) l J ı] ..J 'Ğ 4